Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 



   
T.C.
Y A R G I T A Y
Hukuk Genel Kurulu

E.	1995/11-980
K.	1996/18
T.	31.1.1996

*  CMR SİGORTASI 
*  SİGORTALI MALIN YANMASI
*  SORUMLULUK SİGORTASI 
*  ÜÇÜNCÜ KİŞİNİN DAVA HAKKI 

ÖZET : Modern çağın ihtiyaçlarından doğan ve kendine özgü bir sözleşme tipi
 olan sorumluluk sigortası, Türk Ticaret Kanunu'nda ayrıca düzenlenmediğinden,
 Avrupa ülkelerine gönderilen malların, araçta çıkan yangın nedeniyle yok
 olması halinde; bu devletler CMR sigortası yapmayan araçları ülkelerine
 sokmadıklarından, uygulamada, zorunlu mali sorumluluk sigortası haline
 dönüşen sigorta poliçesi ve ek şartnamenin örf ve adete uygun olan
 hükümlerine, hukukumuzdaki yangın dolayısıyle sorumluluk sigortasının kıyas
 yoluyla uygulanmasından çıkan sonuca göre, sigorta akdinde taraf olmayan
 alıcı durumundaki üçüncü kişinin, zarardan dolayı, doğrudan doğruya
 sigortacıya başvurma hakkının varlığı kabul edilmelidir.

 (3939 s. EUNK.m. 1) (743 s. MK. m. 1/1, 2/1) (818 s. BK. m. 18/1, 365/2)
 (6762 s. TTK. m. 1269, 1292, 1309, 1310, 1320, 1325) (TIR Söz.- 6/5191 s.)

Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;
 (İstanbul Asliye İkinci Ticaret Mahkemesi)'nce davanın taşıyıcı yönünden
 kabulüne, sigorta eden yönünden husumetten reddine dair verilen 28.11.1991
 gün ve 1990/325-1991/1064 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından
 istenilmesi üzerine, Yargıtay Onbirinci Hukuk Dairesi'nin 8.11.1993 gün ve
 1993/4310-7258 sayılı ilamı ile; (... Davacı vekili, müvekkilinin Polonya'da
 ithalatçı firma olup Türkiye'den aldığı 645 çuval dolusu iç ve dış
 giysilerini Polonya'ya taşımak üzere Davalı Ç... Nakliyet Firması'na
 verdiğini, malların diğer davalılar Eyüp ve Niyazi'ye ait TIR aracına
 yüklendiğini, TIR aracının römorkunun taşıma sırasında Bulgaristan sınırları
 içinde yandığını ve içindeki emtianın da tamamen yanarak zayi olduğunu,
 (68.823) ABD Doları kıymetindeki malın Türk Parası karşılığının (173.571.606)
 lira olduğunu ileriye sürerek, anılan meblağın davalılardan tahsilini talep
 ve dava etmiştir.

Davalı Ç.... Nakliyat vekili, olayda müvekkilinin herhangi bir kusurunun
 olmadığını, ihracatçı firmanın olayı bildirmesi üzerine sigortacı şirkete
 başvurduklarını, zarardan sorumlu tutulamayacaklarını belirterek davanın
 reddini istemiştir.

Davalı G..... Alman Sigorta Şirketi, Türkiye acentası olarak gösterilen davalı
 Yılmaz vekili, müvekkilinin adı geçen şirketin acentası olmadığını, merkezi
 Almanya'da bulunan ve tamamen ayrı bir tüzel kişiliğe sahip G.....
 Vercisherungebank VVag Şirketi'nin Türkiye Acentası olduğunu, halbuki G.....
 Alman Sigorta Merkezi'nin İstanbul'da olduğunu belirterek öncelikle husumet
 yönünden davanın reddini istemiştir.

Davalılar Eyüp ve Niyazi, olayda kusurlarının olmadığını belirterek davanın
 reddini istemiştir. 
Mahkemece; iddia ve savunmaya, toplanan delillere, bilirkişiler kurulu
 raporuna göre, davalı Ç.... Nakliyat Firmasının Türkiye'den Polonya'ya
 taşınmak üzere tam ve sağlam teslim aldığı emtiayı aynı şekilde teslim etmek
 zorunda olduğu, olayda da kusursuzluğunu ispat edemediğinden taşınan eşyanın
 yanarak zayi olmasıyla meydana gelen zarardan taşıyıcı davalının sorumlu
 olduğu, davalı gösterilen sigorta şirketinin merkezi İstanbul'da olan bir
 şirket olup oysa sigortalayan şirketin ayrı olduğu, bu itibarla husumette
 yanılma olduğu, davacının Eyüp ve Niyazi hakkındaki davasından feragat ettiği
 sonucuna varılarak, davalı Eyüp ve Niyazi hakkındaki davanın feragat
 nedeniyle reddine, davalı G.... Alman Sigorta A.Ş. hakkındaki davanın husumet
 nedeniyle reddine, davalı Ç...... Nakliyat yönünden davanın kabulü ile
 (173.571.606) liranın dava tarihinden itibaren  45 reeskont faizi ile
 tahsiline karar verilmiştir.

Davalı acentanın gerçekte G..... Vercisherungebank VVag Acentası olduğu halde
 maddi hata sonucu G...... Alman Sig. Acentası gibi gösterildiği
 anlaşılmıştır. Esasen davalı vekiline gerçek hasım olan bu şirket tarafından
 vekalet verilmiştir. Maddi hatanın düzeltilmesi her zaman mümkün
 bulunduğundan pasif husumet yönünden bir yanlışlık yoktur. Yapılan sigorta
 sözleşmesi sigortalının üçüncü şahıslara olan sorumluluğunu karşılamak üzere
 düzenlenmiş ve davacı da olayda zarar gören kimse durumunda olduğundan onun
 da doğrudan doğruya sigorta şirketine başvurma hakkı mevcut bulunmaktadır. Bu
 gerekçelerle davanın sigorta şirketi yönünden de incelenerek sonucuna göre
 karara bağlanması gerekirken, reddine karar verilmesi doğru olmamıştır...)
 gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan
 yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz eden: Davacı vekili.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği
 anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davalılardan Ç..... Nakliyat Şirketi, 27.4.1989 tanzim tarihli hamili senedi
 ile davacı L.... Ltd. Şirketi'ne ait olan dava konusu malı, CMR anlaşması
 hükümlerine göre Türkiye'den Polonya'ya taşıyıp, noksansız ve hasarsız olarak
 teslim etmeyi taahhüt etmiştir.

G....... Vercisherungebank VVag Sigorta Şirketi'de, Türkiye'deki temsilciliği
 vasıtasıyla, tanzim edilmiş bulunan 3.3.1989 tarihli sigorta poliçesi (Akdi)
 ile, taşıyıcı Ç...... Nakliyat Şirketi'nin taşımadan doğacak sorumluluğunu,
 sigorta etmiştir.
Taşıma konusu mal, taşıma esnasında, tarafların kabul ettiği gibi, TIR'ın
 Remork kısmında çıkan yangın sonucunda tamamen yanarak zayi olmuştur. Alıcı
 (gönderilen), meydana gelen zararını taşıyıcı ile sigortacı G.....
 Şirketi'nden müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.

Mahkeme ile Yüksek Özel Daire arasında uyuşmazlığın, sigorta sözleşmesinin
 tarafı olmayan üçüncü şahıs durumunda bulunan davacı gönderilenin, mevcut
 yasal düzenleme karşısında oluşan zararını sigorta şirketinden talep edip
 edemeyeceği noktasında toplandığı anlaşılmaktadır.

Kural olarak Mali Sorumluluk Sigortası, sigortalı tarafından ileride zarara
 uğrayacak kimseler lehine değil bizzat kendi menfaatine ve ileride üçüncü
 şahsa ödemek zorunda kalacağı tazminattan dolayı mamelekinde meydana
 gelebilecek eksilmeyi güvence altına almak amacıyla yapılan bir sigorta türü
 olarak kabul edilmektedir. Son yüzyıla olağanüstü teknik gelişmeler, çağdaş
 toplumun "ortak mal varlığı" haline gelmiştir. Bunlardan vazgeçmek mümkün
 olamamaktadır. Bir yanda gelişmiş teknoloji, onun getirdiği olanaklar, diğer
 tarafta bunların yarattığı tehlikeler, sorumluluk hukukunun gelişmesiyle
 birlikte, sorumluluk sigortasının da gelişmesini zorunlu kılmıştır. Öte
 yandan, kara ve deniz yolu taşımacılığı uluslararası boyutlara ulaşmış,
 Ülkemiz bu ihtiyaca ayak uydurmak zorunda kalmış ve "Tır Karneleri
 Himayesinde Milletlerarası Mal ve Eşya Nakliyatına Dair Tır Sözleşmesine"
 Resmi Gazete'nin 22.12.1965 gün ve 12183 sayılı nüshasında yayınlanan
 sözleşme ile katılmıştır. Ayrıca, Avrupa'da CMR Sigortası uygulanmasına tabi
 olmayan taşıyıcıya yük verilmediği gerçeği karşısında Türkiye, oluşan bu
 zorunluluk nedeniyle "19 Mayıs 1956 tarihli Eşyaların Karayolundan
 Uluslararası Nakliyatı için CMR Sözleşmesi ile Bu Sözleşmeye Ek 5 Temmuz 1978
 tarihli protokole" RG.'nin 14.12.1993 gün ve 21788 sayılı nüshasında
 yayınlanan 7.12.1993 gün ve 3939 sayılı Kanunla katılmıştır.

Somut olay bakımından sözleşmenin yapıldığı 3.3.1989 tarihinde, Türkiye'nin
 CMR Sözleşmesi'ne katılmadığı bir gerçek ise de, yapılan bu sigorta akdinin
 geçerli olduğu konusunda yanlar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
 Yapılan CMR sigortasının, taşıyıcının yükün zayi ve hasara uğramasından
 dolayı gönderen veya gönderilene karşı doğabilecek tazmin sorumluluğu
 nedeniyle kendi mal varlığında meydana gelecek zararı gidermeye yönelik
 ihtiyari mali sorumluluk sigortası olduğu anlaşılmaktadır. CMR sözleşmesinde
 taşıyıcılara zorunlu sigorta yaptırma zorunluluğu getirilmemiş ise de Avrupa
 Ülkeleri bu sigortayı yapmamış Tır araçlarını ülkelerine kabul etmedikleri ve
 taşıyıcıların bu ülkelere girebilmeleri için CMR Sigortasını yaptırmaları
 zorunluluk haline gelmiş adeta taşıyıcılar bakımından zorunlu bir mali
 sorumluluk sigortası şekline dönüşmüştür.

Genel olarak kişiler, özel hukuk alanında diğer kişilerle olan ilişkilerini,
 var olan hukuk düzeni içinde kalmak koşuluyla diledikleri gibi düzenlemek,
 diledikleri konuda diledikleri ile diledikleri tipte sözleşme yapmak hak ve
 özgürlüğüne sahiptir. Bir sözleşmenin ya da irade bildiriminin geçersiz
 olacak şekilde değil, hukuksal sonuçlar meydana getirecek şekilde söze göre
 değil, gerçek ve ortak amaca göre bütünü içinde değerlendirilip, yorumlanması
 gerekir. Sorumluluk sigortasını da bu ilkeler gözönünde bulundurulacak şu
 veya bu sözleşme türlerinden ziyade kendine özgü, modern çağın
 ihtiyaçlarından doğan bir sözleşme tipi olarak değerlendirmek gerekir.
 Nitekim öğretide de bu konu tartışılmıştır. Prof. Dr. Rayegan Kender zarar
 gören, eğer kanun hükmü veya mukaveledeki bir şartla sigortacıya karşı
 doğrudan doğruya dava hakkına sahip kılınmamışsa, sigortacıdan tazminat
 talebinde bulunamaz onun muhatabı zarar faili sigorta ettirendir" Mesuliyet
 sigortaları III. Sigorta Semineri İst. 4-7 Nisan 1977, sh. 9). Prof.
 Selahattin Sulhi Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop Borçlar Hukuku Genel
 Hükümleri, 7. Bası, 1993 isimli Kitabı'nda; "sigortalıdan tazminat istemek
 hakkına sahip olan üçüncü kişiler, BK.nun 111. maddesinde yazılı "başkası
 lehine akit" hükmüne dayanak sigortacıdan herhangi bir talepte bulunamazlar
 derken yine "doğal olarak özel sigorta sözleşmesinden zarar gören 3. kişinin
 doğrudan sigortacıya başvurabileceği kararlaştırılmışsa, ortada sorun yoktur"
 anılan eser sh. 222 ve 223". Diğer bazı yazarlar ise "BK.nun 111. maddesinde
 yazılı üçüncü şahıslar yararına sözleşme, sözleşmenin ancak taraflar arasında
 hüküm ve neticeler doğurabileceği şeklinde tanımlanan sözleşme ilkesine
 istisnadır. İki taraflı bir işlem olduğu halde üçlü bir ilişki düzeni tesis
 eder. Sigorta ettirenin uğrayacağı kazadan dolayı bir üçüncü şahsa ödemeye
 mecbur olacağı tazminatı telafi etmek maksadı ile yapılabilen bu sigorta,
 zarara uğrayan 3. şahsın sigorta şirketine karşı dava hakkı tanınması daha
 kolay ve doğrudan bir çözüm olacaktır (Tam Üçüncü Şahıs Yararına Sözleşme,
 Prof. Dr. Şener Akyol, 1976, sh. 46 vd), (Üçüncü şahıslara haksız bir fiile
 iras olunacak zararların tazminini temin maksadıyla yapılan Mesuliyet
 sigortalarında da, üçüncü şahsın sigortacıya karşı talep ve dava hakkını haiz
 olacağını kabul etmek akdin maksat ve gayesine uygundur), (Prof. Gönensay,
 Borçlar Hukuku, sh. 154; Dr. Reşat Atabek, Sigorta Hukuku, sh. 289 ve anılan
 sempozyumdaki bildiri sh. 306).

Görülüyorki, öğretide çoğunlukla üçüncü kişilerin doğrudan sigortacıya
 başvurma hakkı bulunduğu tartışmalı olmakla birlikte kabul edildiği
 gözlenmektedir.

Durumu, mevzuatımız açısından incelediğimizde; bir sigorta sözleşmesi olması
 itibariyle sorumluluk sigortasını, Türk Ticaret Kanununda ayrı bir bölüm
 halinde düzenlenmesi gerekirken bunun yapılmadığı, ancak menfaat sahibi
 bakımından TTK.nun 1269, Rizikonun gerçekleşmesiyle ilgili ihbar yükümlülüğü
 bakımından TTK.nun 1292 ve Yangın Sigortası dolayasıyla 1309 ve 1310.
 maddelerinde hırsızlık dolayısıyla TTK.nun 1320. ve kaza dolayısıyla TTK.nun
 1335/ilk maddelerinde sorumluluk sigortalarına değinilmiştir.

Bilindiği gibi kanunun tamamlayıcı kuralları, sözleşme boşluğunun
 doldurulmasında bir araçtır. Hakim, MK. 1/I'e göre, önce kanunun hükmünü
 uygulamak zorunda bulunduğundan, önce kanunda uygulanabilecek bir hüküm
 bulunup bulunmadığını veya en azından kanunun başka bir hükmüne atfın mevcut
 olup olmadığına bakacaktır. Bu kabulün doğal sonucu olarak da Türk Ticaret
 Kanununa bakmak gerekir. Yangın dolayısıyla sorumluluk sigortası TTK.nun 1309
 ve 1310. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu maddeler Eski Ticaret Kanunundan
 aynen alınmış olup sorumluluk sigorta türüne ilişkin temel sorunları
 ayrıntılı ve doyurucu bir biçimde hükme bağlamıştır. 1310. maddede de
 doğrudan doğruya dava hakkına ve bunun sonuçlarına yer verilmiştir. Anılan
 madde hükmüne göre zarara maruz kalan üçüncü şahıs, doğrudan doğruya
 sigortacıya başvurabilmektedir. TTK.nun 1309 ve 1310. maddeleri tartışılan
 sigorta türü bakımından bir genel hüküm niteliğinde değil ise de, bu
 hükümlerin diğer sorumluluk sigortası türlerinden ileri gelen uyuşmazlıklarda
 kıyas yolu ile uygulanabileceği kabul edilmelidir. Nitekim sözleşmelerin
 değişen hal ve şartlara uyarlanmasında Hakimin, Genel hükümler içinde yer
 almamasına rağmen BK.nun 365/II. maddesinden yararlanması uygulama ve
 öğretide oybirliğine yakın bir çoğunlukla kabul edilmektedir. Bu ilkeler
 doğrultusunda hakimin kıyas yolu ile TTK.nun 1309 ve 1310. maddelerinden
 yararlanmak suretiyle uyuşmazlığa çözüm getirmesi gerekirken yasada
 uygulanabilecek hiç bir hüküm bulunmadığı, yasa boşluğu bulunduğu şeklindeki
 saptaması doğru olmamıştır.

Diğer taraftan öğretide hemen ittifakla benimsendiği gibi, sigorta
 sözleşmesinin özel ve genel şartlarından zarar gören üçüncü kişinin doğrudan
 sigortacıya başvurabileceği kararlaştırılmışsa, ortada hiç bir sorun
 bulunmadığı açıktır. Düzenlenen sigorta poliçesinin genel şartlarının 10/1.6,
 13/2, 17/2, ek şartnamenin 4. maddesinde üçüncü şahsın, doğrudan sigortacıya
 başvurma hakkı bulunduğunu kabul ettiği anlaşılmaktadır. Tarafların uygun
 iradesi ile kabul edilen ve geçerliliği hususunda tartışma bulunmayan bu özel
 hükümler gözardı edilerek davacı gönderilenin dava hakkının bulunmadığı
 yolundaki mahalli mahkemenin kabulü bu nedenle de doğru olmamıştır.

Ayrıca, uygulamada kısaca husumet kelimesiyle anılan, bir davada taraf olma
 ehliyeti (sıfadı), kural olarak ancak bu hakkın sahibine aittir. Bu kuralın
 uygulanması olarak sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklarda ancak sözleşmenin
 taraflarının dava açabileceği üçüncü kişilerin dava hakkının bulunmadığı
 kabul edilmekte ve fakat özel kanun hükümleri, iki tarafın niyeti, sözleşme
 hükümlerinin kabulü örf ve adete uyduğu takdirde üçüncü şahısların da dava
 hakkı bulunduğu kabul edilmektedir. Nitekim, YHGK.'da iki tarafın niyetine,
 BK.nun 18 ve MK.nun 2. maddesindeki objektif iyiniyet kurallarının ışığı
 altında kanunda açık hüküm bulunmasa bile üçüncü şahsın aktif husumet
 yetkisine (davacı olma sıfatına) sahip olduğunu kabul etmektedir (YHGK.
 7.11.1962 gün, T/35-41 A.D. 1963/3-4 sh. 435-437, Y. 11. HD., 25.4.1989 gün,
 E: 1988/5101, K: 1989/2606).

Yukarıda anılan gerekçelerle Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire
 bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi doğru değildir.
 O halde, usul ve yasaya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.

S o n u ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme
 kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun
 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının
 geri verilmesine, 31.1.1996 gününde, oybirliği ile karar verildi.


    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Türk Telekom Borç 
  • 13.06.2025 08:58
  • [Mal Paylaşımı davaları] Mal Paylaşımı dava sonucu alacak Nafakadan düşülebilir mi 
  • 12.06.2025 08:44
  • SGK sözleşmeli özel hastane Savcılığa şikayet edilebilir mi ? 
  • 11.06.2025 20:01
  • Fuzuli İşgalci Evin Demirbaşlarını Söküp Götürebilir Mi 
  • 11.06.2025 18:54
  • Solidworks Lisanssiz kullanımi yanlış adreste arama 
  • 10.06.2025 01:05


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini