 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Yedinci Hukuk Dairesi
E. 1995/1084
K. 1995/12283
T. 18.11.1995
* KABUL
* DAVA EDİLEN KESİMİN KARŞI TARAFÇA BİLİNMESİ ZORUNLUĞU
ÖZET : Kabulün hukuki sonuç doğurabilmesi için, davacının davaya konu ettiği
kesimin, davayı kabul eden tarafça bilinmesi zorunludur. Bu nedenle
mahkemece, davalının duruşmadaki beyanına değer verilmeksizin keşif sırasında
saptanan ve tutanağa geçirilen açıklamasına değer verilip hüküm kurulmasında
bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
(1086 s. HUMK. m. 92) (3402 s. Kadastro K. m. 14)
Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün
Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin kanuni süresinde
olduğu anlaşıldı, tetkik raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği
görüşüldü:
Hükmüne uyulan daire bozma kararında, davacının, dava konusu ettiği taşınmaz
bölümünün davalıya ait 673 sayılı parsel içerisinde kaldığını, bu yönde
araştırma yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine, nizalı
673 sayılı parselin tesbitteki miktarı ile Musa ve Kezban adlarına tesciline
karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Her ne kadar davacı, davalı ile yapılmış olan paylaşmaya göre kendi adına
isabet eden bir bölüm yerinin 673 sayılı parsel içerisine alınarak davalı
adına tespit edildiğini iddia etmiş ise de, mahallinde yapılan keşif
sırasında dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar arasında 50-60 yıl kadar evvel
yapılan taksime uygun olarak kadastro parsellerinin oluşturulduğunu, diğer
bir anlatımla taraflar adına tesbit edilen parsellerin geometrik sınırlarının
ve kapsamlarının taksime uygun olduğunu ve taksim gününden tesbit gününe
kadar tarafların taşınmazlarını kadastroda tesbit edilen sınırlarına uygun
olarak kullandıklarını bildirmişler, davacı aksine bir delil göstermemiştir.
Her ne kadar davalı Musa, duruşma sırasında davaya diyeceği olmadığını,
davayı kabul ettiği yolunda beyanda bulunmuş ise de, bu beyanı kendi adına ve
davacı adına oluşturulan parsellerin arazi üzerindeki konumları belirlenmeden
yapılmıştır. Kabulün hukuki sonuç doğurabilmesi için, davanın müddeabihinin
yani davacının dava ettiği kesimin karşı tarafça bilinmesi zorunludur. Bu
nedenle, davalının duruşma sırasındaki beyanı bağlayıcı olarak kabul
edilemez. Kaldıki, davalı keşif sırasında kendi parselinin ve davacının
parselinin yerleri belirlendikten sonra davacının iddiasının yersiz olduğunu
bildirmiştir. O halde, yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabetsizlik
bulunmamaktadır. Bu nedenlerle, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi
ile hükmün (ONANMASINA), temyiz harcı peşin alındığından yeniden alınmasına
yer olmadığına, 8.11.1995 gününde oybirliğiyle karar verildi.
|