 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Ceza Genel Kurulu
S A Y I
Esas Karar Tebliğname
1995/1-80 1995/158 1/1665
Y A R G I T A Y K A R A R I
Bozma kararı veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi : ANKARA 5. Ağır Ceza
Günü : 29.11.1994
Sayısı : 223/195
Davacı : K.H.
Sanık : Ertan Kotan vekili Av.Gökalp Cudi Çalışkan
Davaya Katılan : Halis Oflaz
Kasten adam öldürmek ve 6136 Sayılı Yasaya aykırı davranışta bulunmak
suçlarından sanık Ertan Kotan'ın, T.C.Y.nın 448, 51/2, 59 ve 6136 Sayılı
Yasanın 13/1, T.C.Y.nın 59. maddeleri uyarınca 10 yıl ağır hapis, 10 ay hapis
ve 133.333 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Ankara 5. Ağır
Ceza Mahkemesince 30.12.1993 gün ve 227/235 sayı ile verilen kararın, sanık
müdafii ve C.Savcısının aleyhe temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1.
Ceza Dairesince 29.9.1994 gün ve 2156/2982 sayı ile;
(C.Savcısının tüm itirazlarının, sanık müdafiinin sair itirazlarının
reddine, ancak;
Olay günü sanık Ertan Kotan ve arkadaşlarının Kızılcahamam'da gözlem
altında bulunan arkadaşlarını ziyarete gittiklerinde ilçede karışıklık
çıkması üzerine karakola sığındıkları, karakolda bekledikleri sırada polis
görevlilerinin Ankara'ya dönmelerini tavsiye ettikleri, bu tavsiyeye uyarak
Ankara'ya dönerlerken, yolda pusu kuran çok kalabalık bir grubun taşlı sopalı
saldırısına uğradıkları, adı geçen sanığın bindiği aracın da saldırıya
uğrayıp, camlarının kırıldığı sırada, paniğe kapılan sanığın kalabalığa doğru
iki el ateş ettiği, kurşunlardan birinin ölen Hacı Ömer Oflaz'ın sol
kalçasından girerek, kasığından çıkmak suretiyle aşırı kan kaybından ölümüne
neden olduğunun dosya içeriğinden açıklıkla anlaşılması karşısında, sanığın
yasal savunma koşulları içinde hareket etmekle birlikte, savunmada aşırılığa
kaçtığının kabulü ile TCY.nın 448, 50, 59 ve 6136 Sayılı Yasanın 13/1,
T.C.Y.nın 59. maddelerinin uygulanması suretiyle cezalandırılması gerekirken,
yazılı şekilde karar verilmesi) isabetsizliğinden bozulmasına karar
verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 29.11.1994 gün ve 223/195 sayı ile; olayda yasal
savunma koşullarının bulunmaması nedeniyle yasal savunmada sınırın
aşılmasından da sözedilemeyeceği, açıklamasıyla önceki kararda direnmiştir.
Bu karar da, sanık müdafii tarafından süresinde temyiz edildiğinden,
dosya Yargıtay C.Başsavcılığının "onama" istekli 27.2.1995 gün ve 1/1665
sayılı tebliğnamesiyle, Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza
Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
İncelenen dosyaya göre;
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanığın üzerine
yüklenen suçu, ağır tahrikin oluşturduğu psikolojik ortam altında mı, yoksa
yasal savunmada zaruret sınırını aşmak suretiyle mi, işlediği hususundadır.
Yasal savunma T.C.Y.nın 49. maddesinde düzenlenmiştir. Bir savunmanın
yasal sayılabilmesi için bazı koşulların gerçekleşmesi gerekir. Bu koşulları
iki grupta toplayabiliriz:
1- Saldırıya ilişkin koşullar: Nefse ya da ırza yönelmiş haksız bir
saldırı olmalıdır. T.C.Y.nın 49. maddesinde; "...bir taarruzu filhal def'i
zarureti" denilmek suretiyle, somut olarak bir saldırının varolması gerektiği
belirtilmiştir. Saldırı ile savunma aynı anda olmalıdır. Muhtemel bir
saldırıya karşı savunma yasal sayılamaz. Sona ermiş bir saldırıya karşı
girişilecek hareket de savunma niteliğinde değildir. Bununla birlikte, henüz
başlamamış ve fakat başlaması muhakkak olan, başladığında savunmayı olanaksız
kılacak veya çok zor durumda bırakacak saldırıya karşı savunma yasal
sayılmalıdır. Öte yandan, sona ermiş olmakla beraber, yenilenmesi heran ve
hemen beklenen saldırının da sona ermemiş sayılması gerekir.
Saldırının haksızlığı, onun mutlaka suç oluşturmasını gerektirmez.
Önemli olan hukuk düzenine aykırılığıdır. Tabi ki, haksız saldırı nefis ya da
ırza yönelik olmalıdır.
2- Savunmaya ilişkin koşullar: Saldırıdan kurtulmak için savunmada
bulunmak zorunlu olmalıdır. Faile kaçmak yükümlülüğü yüklenemez. Bu itibarla,
kaçması olanaklı iken kaçmayarak kendini savunan fail yasal savunma hükmünden
yararlanır.
3- Saldırı ile savunma arasındaki oran: Saldırıya uğrayan hak ile
savunma arasında denge bulunmalıdır. Kendisini bir sopa ile döven kimseyi
tabancasını ateşleyerek öldüren failin davranışı arasında denge bulunduğu
söylenemez. Denge, saldırı ve savunmada kullanılan araçlar bakımından
aranmalıysa da; bunu, araçların özdeşliği biçiminde anlamamak gerekir. Bu
nedenle, saldırganın kullandığından daha etkili bir aracı saldırıyı önleyecek
biçimde kullanmış olan failin, denge koşuluna aykırı davranması sözkonusu
olamaz.
O halde, yasal savunma; failin ağır ve haksız bir saldırıyı
kendisinden veya başkalarından uzaklaştırmak amacı ile gösterdiği zorunlu
tepkidir. Yasal savunma koşulları altında işlenen eylem hukuka uygundur. Bu
halde, hukuka aykırılıktan sözedilemeyeceği için faile ceza verilemez.
T.C.Y.nın 50. maddesinde düzenlenen, yasal savunmada zaruret sınırının
aşılmasından sözedilebilmesi için, failin iradesinin savunmaya yönelik olması
ve kendisini veya üçüncü kişileri savunma zaruretinde bulunması gerekir.
Örneğin, failin karşılaştığı koşullarla, uygun olmayan araçlarla kendisini
savunması veya saldırıyı etkisiz kıldıktan sonra da savunma ve tepkilerinde
ısrar etmek suretiyle aşırılığa kaçması gibi...
Zaruret sınırının aşılıp aşılmadığı belirlenirken, failin o an içinde
bulunduğu ruh halinin (psikolojik durumu) gözönünde bulundurulması gerekir.
Uyuşmazlık konusu olayda; sanık Ertan Kotan ve beraberindekilerin
Kızılcahamam İlçesinde gözlem altında bulunan arkadaşlarını ziyarete
gittikleri, ilçede karışıklık çıkması üzerine polis karakoluna sığındıkları,
polis görevlilerinin Ankara'ya dönmelerini tavsiye ettikleri, bu tavsiyeye
uyarak iki taksi ile Ankara'ya dönerlerken, yolda pusu kuran kalabalık bir
grubun taşlı sopalı saldırısına uğradıkları, bu saldırıyı atlatan sanık ve
arkadaşlarının içinde bulunduğu araçların ilçede Petrol Ofisi önünde bir
başka kalabalık grubun saldırısı ile karşılaştıkları, ilk saldırıda otonun ön
ve yan camlarının kırıldığı, bu nedenle ikinci saldırıda otonun durdurulacağı
veya fazla sürat nedeni ile kontrolden çıkacağı endişesi ile paniğe kapılan
sanığın, kendilerine taşlı sopalı yoğun saldırıda bulunan kalabalığa doğru
iki el ateş ettiği, kurşunlardan birinin ölenin sol kalçasından girip
kasığından çıkmak sureti ile aşırı kan kaybından ölümüne sebep olduğu,
savunma, tanık anlatımları, 17.5.1993 günlü tespit tutanağı, ölü muayene ve
otopsi tutanağı ve Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 18.5.1993 tarihli raporu ile
anlaşıldığından, sanığın olay sırasındaki ruhsal durumu, kendilerine yönelik
saldırının boyutunun ne olabileceğini öngörebilecek durumda olmaması
nedeniyle yasal savunmada zaruret sınırını aşmak suretiyle yüklenen suçu
işlediğinden, direnme kararının bozulmasına karar verilmelidir.
Karşı oy kullanan Kurul Üyeleri, direnme kararının haklı nedenlere
dayandığını ileri sürmüşlerdir.
SONUÇ : Sanık müdafiinin temyiz itirazları açıklanan nedenle yerinde
görüldüğünden, direnme kararının isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 22.5.1995
tarihinde yapılan ikinci müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.
Birinci Başkanvekili 8.C.D.Bşk. 4.C.D.Bşk. 7.C.D.Bşk.
Mehmet UYGUN M.AKSOY S.SELÇUK S.GENÇAY
3.C.D.Bşk. 6.C.D.Bşk. 5.C.D.Bşk.V. A.SEVGİLİ
S.N.DEDA N.MUTİŞ N.BENLİ
V.SAVAŞ M.KABAN
E.GÜYER G.KINIK
Onama Onama
H.ÖGÜTCÜ T.METEOĞLU Y.KALAY M.İ.ÜNAL
O.ŞİRİN N.OK M.MIHÇAK Y.TURAN
Onama
O.KÖSEBALABAN
S.ERKAN N.BARAN A.İSAOĞLU
Onama Onama Onama
|