 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Ceza Genel Kurulu
S A Y I
Esas Karar Tebliğname
1995/1-374 1996/2 1/93996
Y A R G I T A Y K A R A R I
Bozma kararı veren
Yargıtay Dairesi : 1.Ceza Dairesi
Mahkemesi : Alaşehir Ağır Ceza
Günü : 06.07.1995
Sayısı : 33 - 42
Davacı : K.H.
Davaya katılan : Mehmet Atabay Vekili Av. Alpay Okluoğlu
Sanık : Kazım ve Mehmet Erbay Vekili Av. Ali Cimci
Müessir fiil suçundan sanık Kazım Erbay'ın TCK.nun 456/2, 457/1.
maddeleri gereğince 2 sene 8 ay hapis cezası ile, basit müessir fiile tam
teşebbüs suçundan sanık Mehmet Erbay'ın TCK.nun 456/4, 61, 647 Sayılı Yasanın
4/1. maddeleri gereğince 100.000 lira ağır para cezası ile
cezalandırılmalarına ilişkin Alaşehir Ağır Ceza Mahkemesince 27.10.1994 gün
ve 71/77 sayı ile verilen karar, sanıklar ve müdahil vekillerinin temyizi
üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 06.04.1995 gün ve
680/979 sayı ile;
" 1- Sanıklar hakkında kanuni tahfif sebebinin bulunup bulunmadığının
tartışılmaması,
2- Sanık Mehmet'in eyleminin kavgada yaralıya el uzatmak olduğundan
TCK.nun 464/2. maddesi ile cezalandırılması gerekirken TCK.nun 456/4, 61.
maddeleri uygulanarak suç vasfının tayininde hata edilmesi,
3- Sanık Mehmet'in sabıka kaydı dikkate alınarak TCK.nun 81.
maddesinin uygulanmaması" isabetsizliğinden, bozulmuştur.
Yerel Mahkeme ise 06.07.1995 gün ve 33/42 sayı ile;
(1) numaralı bozma nedenine uymuş
(2) numaralı bozma nedenine karşı "somut olayda yaralama olayı
meydana gelmeden sanık Mehmet Erbay yerden aldığı sandalye ile müdahilinin
üzerine yürümüş, vuracağı sırada tanık Osman tarafından eylemi önlendikten
sonra diğer sanık Kazım ile müdahil birbirleriyle kapışıp kavga etmişler ve
bu kavga sırasında Kazım, müdahili bıçakla yaralamıştır. Sanık Mehmet'in
eylemi bıçakla yaralama olayından önce ve bağımsız bir eylemdir. Bir an için
sanık Mehmet'in kavgaya katıldığı varsayılsa bile, ölüm ve yaralamadan evvel
kavgadan çekilen sanık hakkında TCY.nın 464. maddesinin uygulama olanağı
yoktur. Zira; tanık Osman ile müdahilin anlatımlarından, yaralamadan önce,
sanık Mehmet'in tanık Osman tarafından tutulmak suretiyle kavga dışında
bırakıldığı anlaşılmaktadır" gerekçesi ile ve bu defa sanık lehine TCK.nun
51/1. maddesini de uygulayıp sonuçta 75.000 lira ağır para cezasına
hükmederek,
(3) numaralı bozma nedenine karşı da; "Dosya içinde bulunan Sarıgöl
Sulh Ceza Mahkemesinin sanıkla ilgili 03.04.1989 tarih ve 362/80 sayılı
ilamında suç tarihinin 14.04.1987 olduğu ve sanığa verilen 10 ay hapis
cezasının günlüğü 300 liradan 90.000 lira para cezasına çevrildiği
anlaşılmaktadır.
14.12.1988 tarihinde yürürlüğe giren 3506 Sayılı Yasa ile 647 Sayılı
Yasanın 4/4. maddesinde yapılan değişiklikle "uygulamada asıl mahkumiyet, bu
madde hükümlerine göre çevrilen para cezası veya tedbirdir. Bu hükmün
uygulanması kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmez" hükmü yer
aldığı gibi, suç tarihi itibariyle CMUY.nın 305. maddesi ile 300.000 lira
dahil para cezalarına dair hükümlerin temyiz edilemeyecekleri ve bu suretle
verilen hükümlerin tekerrüre esas olamayacakları hükümleri karşısında ve
TCK.nun 2/2. maddesi hükmü de gözönünde tutulduğunda sanık lehine olan yasa
maddesinin uygulanması ve sanık Mehmet'in önceki mahkumiyetinin para cezası
olarak kabulü gerekir. Yargıtay İçtihatları da bu yoldadır" şeklindeki
gerekçe ile direnmiştir.
Bu kararın da Yargıtayca incelenmesi taraf vekillerince süresinde
istenildiğinden dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının 11.12.1995 günlü ve
direnilen hususlar için bozma isteyen tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa
gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
CEZA GENEL KURULU KARARI
İncelenen dosyaya göre;
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık; sanık Mehmet'in
eyleminin NİTELİĞİNE ve sabıka kaydı olduğuna göre hakkında TCK.nun 81.
maddesinin uygulanmasının mümkün olup olmadığına ilişkindir.
TCK.nun 464. maddesinin açık hükmünden anlaşılacağı gibi "Kavga"
yasada bağımsız bir suç olarak yaptırıma bağlanmıştır. Bu suçun oluşması için
en az üç kişinin varlığı gerekir. Çünkü faili "kavga" suçundan
cezalandırabilmek için bir kişinin ölmüş veya yaralanmış bulunması, diğerinin
bu kişiyi öldürmüş veya yaralamış olması ve üçüncü kişinin de bu kavgada yer
almış bulunması şarttır. Hatta kavgada ölen veya yaralanan kimsenin kavga
edenlerden birisi olması gerekmez. Bu kişi kavgada taraf olmayıp ayırmaya
çalışan birisi de olabilir. Yeter ki kavga sırasında bu kişi kasten
yaralanmış veya ölmüş olsun.
Kavganın ani veya az çok önceden hazırlanmış olması, uygulama
açısından önemli olmadığı gibi, kavgaya baştan katılma ile başlamış kavgaya
sonradan katılma arasında da fark bulunmamaktadır. Ancak ölüm ve yaralanmadan
önce kavgadan çekilmiş olanlar hakkında bu madde uygulanmaz.
Kavga sırasında öldürme veya yaralama suçlarının faillerine yardım
kastıyla olmaksızın, öldürülen veya yaralanan kişiye vurmak, tutmak, itmek ve
benzer eylemler öldürme ve yaralama suçuna katılma değil, kavgada öldürülen
veya yaralanana el uzatma suçunu oluşturur.
Ölen veya yaralanan kimse yanında kavgaya katılan bu suçtan
cezalandırılamaz. Zira, kavgaya katılma saldırı halinin bulunmasıyla oluşur.
Kavga içinde bulunmakla beraber ölenin veya yaralananın yanında savunma
durumunda bulunanlara bu madde uygulanamaz.
Ancak, ölen veya yaralanan kimsenin haksız davranışları TCK.nun 51.
maddesinde düzenlenen tahrik hükümlerinin uygulanmasını gerektirebilir.
Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında; Bir kız
kaçırma olayında tanıklık yapan sanık Mehmet bu yüzden müdahil Ahmet ile köy
kıraathanesinde tartışmış, orada bulunanların tartışanları ayırıp müdahili de
evine göndermeye çalışmalarına rağmen, tekrar kahveye girmeye çalışan
müdahille, onu engellemek isteyen ve sanık Mehmet'in kardeşi olan diğer sanık
Kazım Erbay tutuşmuşlardır. Bu tutuşmada Kazım müdahili bıçakla yaralamıştır.
Bu sırada eline bir sandalye alarak müdahilin üzerine yürümekte olan sanık
Mehmet ise, tanık Osman İlhan tarafından engellenmiştir.
Sanığın, ilkeleri yukarda açıklanan yaralamayla sonuçlanan kavgaya
katıldığı anlaşıldığından suçun TCK.nun 464. maddesi kapsamında
değerlendirilmesi gerekir.
Diğer taraftan Yerel Mahkeme bozulan önceki kararında sanık hakkında
TCK.nun 81. maddesini uygulamadığı halde, direnme kararında bu hususu yukarda
belirtildiği gibi ayrıntılı olarak açıklayıp tartışmıştır.
Yerel Mahkemenin olayda TCK.nun 81. maddesinin uygulama koşulları
bulunmadığına ilişkin bu yeni açıklamaları Özel Dairece denetlenmemiş bu
hususdaki görüşü kararında yer almamıştır. Özel Dairece incelenmeyen bir
hususun doğrudan doğruya ve ilk defa Ceza Genel Kurulunca incelenmesi mümkün
değildir. Şeklen direnme gibi görünen bu karar özde ilk karar niteliğinde
olduğundan (3) nolu bozmaya eylemli olarak uyulduğunun kabulü gerekir.
Yerel Mahkeme hükmünün:
a- Suç niteliğine ilişen ısrarı yerinde görülmediğinden
b- (1) nolu bozmaya uyulduğundan
c- (3) nolu bozmaya eylemli olarak uyulduğundan bozma dışında kalan
hususlarda temyiz incelemesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar
verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme direnme
hükmünün suç niteliğine ilişkin bölümünün açıklanan şekilde BOZULMASINA,
saptanan uyma ve eylemli uyma nedeniyle bozma dışında kalan hususlarda
temyiz incelemesi için dosyanın Özel Daireye GÖNDERİLMESİNE, 06.02.1996 günü
oybirliği ile karar verildi.
Birinci Başkanvekili 1.C.D.Bşk. 4.C.D.Bşk. 2.C.D.Bşk.
Mehmet UYGUN T.GÜVEN S.SELÇUK M.ONAN
3.C.D.Bşk. 11.C.D.Bşk. 5.C.D.Bşk. M.M.DİNÇ
S.N.DEDA S.KANADOĞLU N.BENLİ
C.GENÇKAYA R.SÖNMEZ N.TANKUT K.BAŞAL
E.ÖCAL A.SAYSEL
E.GÜYER İ.KILINÇ
T.METEOĞLU Y.KALAY B.KIZILTAN C.ÖZER
9.C.D.Ü.Y.
N.OK O.KÖSEBALABAN S.ERKAN
Y.TURAN
N.BARAN
|