Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 



      T.C.                                
 Y A R G I T A Y                           
Ceza Genel Kurulu                         
                                              
      S A Y I
Esas           Karar          İtarazname
1994/9-288     1995/8         102049

                          Y A R G I T A Y   K A R A R I

Bozma kararı veren
Yargıtay Dairesi        : 9.Ceza Dairesi 
Mahkemesi               : Boğazlıyan Ağır Ceza 
Günü                    : 27.10.1993
Sayısı                  : 41-41
Davacı                  : K.H.
Sanık                   : Orhan Gülpınar vekili Av.S.Celal Erdör
Davaya Katılan          : --

	Taksirle infilake neden olup, bir kişinin ölümüne, bir kişinin
 yaralanmasına sebebiyet vermek suçundan sanık Orhan Gülpınar'ın T.C.Y.nın
 383/2, 59ncu maddesi uyarınca 10 ay ağır hapis ve 33.333 lira ağır para
 cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Boğazlıyan Ağır Ceza Mahkemesince
 27.10.1993 gün ve 41-41 sayı ile verilen kararın, sanık müdafi tarafından
 temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 6.10.1994 gün
 ve 5774-5750 sayı ile; "usul ve yasaya uygun bulunan hükmün onanmasına"
 oyçokluğuyla karar verilmiştir.
	Yargıtay C.Başsavcılığı ise 21.10.1994 gün ve 102049 sayı ile; karşı
 oy yazısı doğrultusunda;
	(Sanık Orhan'ın TEK. Havahattı İnşaatı yapım işinin yükleneni olduğu,
 bu işi taşaron olarak üstlenen ve yapımı sürdürenin ise Aydın Dalgıç olduğu,
 bu kişi tarafından kompresörle delinen çukura, sanık Orhan'dan habersiz
 dışardan sağladığı (Mazot, tozşeker, pudra şekeri, kükürt) karışımıyla elde
 edilen patlayıcı yerleştirdiği, yanlış yere yerleştirme yapıldığını görünce,
 karışımın doldurulduğu çukur boşaltılmadan, hemen yanına kompresörle ikinci
 bir çukur açılmaya çalışıldığı sırada, kompresör ucunun patlayıcıya teması
 sonucunda patlama meydana geldiği ve bir kişinin ölüp, kendisinin yaralandığı
 anlaşılmaktadır.
	Olayda; tedbirsizlik veya dikkatsizlik neticesi ölüme sebebiyet veren
 Aydın'dır.
	Sanık Orhan'ın nizamata göre alması gereken önlemleri tümüyle almış
 olması halinde dahi, Aydın'ın eylemine engel olması olanaklı değildir.
	Sanığın eylemiyle infilak arasında illiyet bağı bulunmamaktadır.)
 açıklamasıyla itiraz etmiştir.
	Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel
 Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

                     CEZA GENEL KURULU KARARI 

	İncelenen dosyaya göre,
	Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki
 uyuşmazlık, sanığın eylemi ile sonuç arasında nedensellik bağı bulunup,
 bulunmadığı hususundadır.
	Sanık Orhan Gülpınar, T.E.K.na ait hava hattı inşaatının
 müteahitliğini  üstlenmiş ve  Aydın Dalgıç ile taşaron olarak anlaşmıştır.
 Aydın Dalgıç fiilen inşaatın yapımını sürdüren kişidir. Direk dikmek için
 çukur açmak amacıyla yaptığı patlatma işini gerçekleştirmek üzere kompresörle
 açtığı deliklere, sanık Orhan'ın verdiği para ile alınan mazot, şeker, kükürt
 karışımı olarak koyduğu patlayıcının birinci patlatılması sonucunda yeterince
 çukur açılmadığı için, bu karışımın doldurulduğu çukurlar boşaltılmadan,
 yakınına kompresörle tekrar çukur açılması sırasında meydana gelen patlama
 sonucunda İlhan Avcı ölmüş, Aydın Dalgıç ise yaralanmıştır. Maddi olayın bu
 şekilde gerçekleştiği ve bu hususta bir tartışma bulunmadığı anlaşılmaktadır.
	Hernekadar uyuşmazlık, inşaatın müteahidi olan sanık Orhan Gülpınar'ın
 eylemi ile sonuç arasında nedensellik bağı bulunup, bulunmadığı hususunda ise
 de, öncelikle, eylemin oluşturduğu suçun T.C.Y.nın 383/2nci maddesine mi
 uyduğu, yoksa 455nci maddeye uyan suçun mu oluştuğu hususu tartışılmıştır.
	T.C.Y.nın Yedinci Babında, Ammenin Selameti Aleyhinde  Cürümler, Bu
 babın Birinci Faslında ise, yangın, su Baskını ve Gark ve Sair Büyük
 Tehlikelere Mütealik Cürümler yaptırıma bağlanmıştır.
	Bu faslın 370nci maddesinde, "Süknaya mahsus bir binaya yahut ammeye
 müteallik binalara veyahut ammenin istimaline mahsus bir mahalle veya sanayi
 tezgahlarına ve tüccar ambarlarına İŞTİAL ve İNFİLAKİ kabil şeylerin
 mahzenlerine ....kasten ateş verip kısmen veya tamamen yakanlar...." 372nci
 maddesinde ise; "Geçen maddelerde beyan olunan binaları veya eşyayı tamamen
 veya kısmen tahrip etmek maksadı ile bu yerlere kasden lağım, torpil ve sair
 bu kabilden mamulat veya İNFİLAKI kabil bir şey..." koyanların veya
 patlatanların ne suretle cezalandırılacakları düzenlenirken, 383ncü maddede
 de; "Tedbirsizlik veya dikkatsizlik veya sanat ve meslekte tecrübesizlik,
 veya nizam ve emir ve kaidelere riayetsizlik sonucu olarak, bir yangına veya
 İNFİLAKA veya batmağa ve deniz kazasına ..." taksirli eylemleriyle sebebiyet
 verenler cezalandırılmıştır. Yasa koyucu bu maddede İNFİLAK sözcüğünü bab ve
 fasıl başlığına uygun olarak kullanmıştır. Bu şekilde gerçekleşen taksirli
 eylemin kamunun esenliği aleyhine büyük tehlikelere yol açacak nitelikte
 olması gerektiği benimsenmiştir. 
	İNFİLAK, arapça bir sözcük olup, sözcük anlamı; iki parçaya, iki şıkka
 ayrılma anlamındadır. Bu duruma göre, T.C.Y.nın 383. maddesinde yazılı
 İNFİLAKE  sebebiyet verecek olan maddenin İNFİLAK edici madde olması, bir
 başka deyimle kimyevi bir olayla büyük ve tehlikeli sonuçlar doğuracak bir
 şekilde İNFİLAK etmesi gerekmektedir. Zira, yukarıda açıklandığı gibi
 T.C.Y.nın 370. maddesinde "....infilakı kabil şeylerin mahzenlerine...." ve
 372. maddede ise; ".....infilakı kabil bir şey koyar....." denilmekle bu
 düşünce doğrulanmış bulunmaktadır. Bu haliyle İNFİLAK, kimyevi bir olay
 sonucunda birleşen elementlerin çözülmesi sonucu  gerçekleşir. Olayda, çukur
 açmak amacıyla açılan deliklere yerleştirilen patlayıcı maddeler patlatılmış
 olduğuna göre, bu kimyevi bir olay olup, birleşen elementlerin ayrılması,
 çözülmesi sonucunu doğurduğuna göre, İNFİLAKİN ta kendisidir. Bu itibarla
 sanığın üzerine yüklenen suç, TCY.nın 383/2nci maddesine uyan bir tehlike
 suçudur. Sonucuna birinci müzakarede yasal oyçokluğuyla ulaşılmış, Ancak bu
 müzakerede, sanığın eylemi ile sonuç arasında nedensellik bağı bulunup,
 bulunmadığı hususu yasal oyçokluğu sağlanamadığından sonuçlandırılamamış ve
 bu yönüyle iş ikinci müzakereye kalmıştır.
  Konunun görüşüldüğü ikinci müzakerede;
	İşin müteahidi olan sanık Orhan Gülpınar'ın, direk dikme işi ile
 taşeron Aydın Dalgıç'ı görevlendirdiği, işin yapılabilmesi için patlayıcı
 madde kullanılarak İNFİLAK gerçekleştirilmesi gerektiğini bildiğinden,
 Valiliğe başvurarak izin verilmesini istediği, nitekim kendisine 20.8.1990
 tarihinde patlayıcı madde satın alma ve kullanma izninin verildiği, buna
 rağmen, taşaron Aydın Dalgıç'a para ve araç vererek, onun Kayseri'den suçta
 kullanılan patlayıcı maddeleri almasına müsaade ettiği, bu patlayıcı
 maddelerin sanık Orhan Gülpınar'ın bilgisi, izni, talimatı doğrultusunda ve
 verdiği para ile alınıp, sağladığı araçla şantiyeye getirilip, olayda
 kullanıldığı, sanığın, ruhsatı bulunmayan ve bu konuda uzmanlığı olmayan
 kişilere bu maddeleri kullandırtmak suretiyle emir ve nizamlara aykırı
 davranıp, taksirli hareket ederek olaya sebebiyet verdiği anlaşıldığından,
 eylemi ile sonuç arasında nedensellik bağı bulunmaktadır. Bu itibarla
 itirazın reddine karar verilmelidir.
	İtirazın kabulü yönünde oy kullanan kurul üyeleri, Özel Daire azınlık
 görüşü ile itirazda ileri sürülen hususların haklı nedenlere dayandığını
 ileri sürerlerken, 
	Kurula katılan üyelerden 4. Ceza Dairesi Başkanı Sami SELÇUK: "Yüce
 Kurulun çoğunluk kararı, ilkin oylama kurallarına aykırı oluşturulmuştur.
 Oylamada izlenecek yöntem, bekletici, ön; eylemle hukuksal tanıma (niteleme)
 ve yaptırıma ilişkin sorunların soru olarak bu sıra içinde dizilip bir bir
 çözülmesi biçiminde olmak gerekir. Elbette bu temel sorunlar tartışılıp
 oylanırken ortaya çıkacak alt-sorunlar da bu dizi içinde çözüleceklerdir. Söz
 konusu dizi içinde birinci olarak sanık Orhan Gülpınar'ın taksir niteliğinde
 bir kusurululuğu olup olmadığı oylanmalıydı. Bu oylama yeterli çoğunluğu
 sağlamadığı takdirde, daha sonraki sorunların tartışılmasına gerek
 kalmayacaktı. Çoğunluğu sağladığı takdirde, bu taksirli kusurluluk ile ölüme
 ve yaralamaya yol açan patlama arasında nedensellik bağı bulunup bulunmadığı
 sorunu tartışılmalı ve oylanmalıydı. Bu bağ bulunmadığı sonucuna
 ulaşıldığında, sanığın sorumluluğu 1475 Sayılı Yasa çerçevesinde çözülecek,
 öbür sorunlara geçilmeyecekti. Eğer, nedensellik bağı bulunduğu yolundaki
 görüş oyçokluğuyla benimsendiği takdirde, hukuksal tanının (teşhisin) ne
 olduğu, yani eylemin TC. Yasasının 383/2 ve 455nci maddelerinden hangisine
 girdiği sorunu tartışılıp oylanmak gerekirdi. Yüce kurulda bu sıra tersine
 çevrilmiş, 5.12.1994 tarihli oturumda önce hukuksal tanı sorunu; daha sonra
 da, "taksirli sorumluluk" gözardı edilerek, nedensellik bağının bulunup
 bulunmadığı sorunu oylanmıştır. Bu yüzden oylama kusurludur. Zira, "taksirli
 sorumluluk" sorunu tartışılıp oylanmadan "nedensellik bağı" sorunu
 oylanamaz." 
	"İlk oturumda oylanan toplumsal tanı da yerinde değildir. Gerçekten
 TC. Yasasının 383ncü maddesi, Rocco'nun ayırımıyla, toplumsal bir varlık/
 yarar/ değer olan "kamu esenliğine" karşı bir suçtur. Yasal dizgede, kamu
 esenliğine karşı suçlar arasında yer almaktadır. Anılan maddenin 1. fıkrasına
 göre, taksirli bir davranış sonucu, "yangına", "patlamaya", "deniz kazasına",
 "batmaya", "genel tehlike yaratan yıkım ve musibete" yol açma sonuçları suç
 sayılıp yasaklanmışlardır. Bir başka deyişle, bu sonuçların hepsi hukuka
 aykırıdır ve de suçtur. Çünkü yaratılan tehlikeyle "kamu esenliği" denilen
 varlık/ yarar/ değer ihlal edilmiştir. Ancak maddede sayılan  yangın, patlama
 vb. sonuçlar, hukuka uygun ise, taksirli davranıştan kaynaklansalar bile, bu
 suçu oluşturamayacaklar. Çünkü, artık, kamu esenliğinin hukuka aykırı bir
 eylemle çiğnenmesi söz konusu değildir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise,
 ağırlaştırıcı neden öngörülerek, korunan varlık/ yarar/ değer ikiye
 çıkarılmıştır. Buna göre bir kişinin "ölümü", konu esenliğini ihlal
 ettiğinden bizatihi suç oluşturan yangının, patlamanın ve benzerlerinin
 sonucu ise, ancak o zaman söz konusu hüküm uygulanabilecektir. Yani, bu
 fıkrayla korunan varlık/ yarar/ değer, ölüm halinde ikidir: Birincisi kamu
 esenliği, ikincisi de, yaşama hakkıdır. Özetle, kamu esenliği ihlal edilmeden
 bu fıkranın uygulanması olanaksızdır. Kamu esenliği ihlal edilmeden yalnızca
 ölüm doğmuş, yani yaşama hakkı ihlal edilmişse, o zaman sadece T.C. Yasasının
 455. maddesi uygulanacaktır. Bir başka deyişle, yangın, patlama hukuka aykırı
 değil de, hukuken, sözgelimi, meslek gereği yapılması gereken bir eylem ise,
 T.C. Yasasının 383ncü maddesi uygulama alanından çıkacaktır. Ancak patlama,
 hukuka uygun olmakla birlikte, yapılış biçimi taksirli ve bu da bir ölüme yol
 açmışsa uygulanacak hüküm, TC. Yasasının 455. maddesidir. İki madde
 arasındaki ayırım ve görünüşte içtima bu biçimde çözülmek gerekirken, Yüce
 Kurulda, TC. Yasasının 383. maddesinde sayılan olaylar dışında kalındığı
 zaman aynı Yasanın 455nci maddesinin uygulanacağı yönünde oluşturulan görüş,
 kanımca yerinde değildir. Bu görüş özellikle TC. Yasasının 383ncü maddesinin
 çok başarılı biçimde kaleme alınan anlatımına ve Yasanın dizgesine aykırıdır.
 Olayımızda, hava hattı yapımı nedeniyle kullanılan maddenin patlatılması
 zorunludur ve bu nedenle hukuka uygundur. O yüzden de kamu  esenliğinin
 ihlali söz konusu değildir. Patlatma bizatihi suç değilse ve çoğunluğa göre
 patlatma biçimi taksirli sayılıyorsa, eylem elbette TC. Yasasının 455nci
 maddesine girecektir. Çoğunluğun belirttiği gibi aynı Yasanın 383/2nci
 maddesi kapsamında düşünülemez." biçiminde karşı oy kullanmıştır.
	SONUÇ    : Açıklanan nedenlerle Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının
 REDDİNE 6.2.1995 gününde yapılan ikinci müzakerede oyçokluğuyla karar
 verildi.

Birinci Başkanvekili  8.C.D.Bşk.       1.C.D.Bşk.       10.C.D.Bşk.
Mehmet UYGUN          M. AKSOY         T. GÜVEN         H. DOĞAN
Kabul                 Kabul                             Kabul

4.C.D.Bşk.            7.C.D.Bşk.       11.C.D.Bşk.      9.C.D.Bşk.
S. SELÇUK             S. GENÇAY        S. KANADOĞLU     D. TAVİL
D.G.Kabul             Kabul            Kabul            Kabul

M.M. DİNÇ             C. GENÇKAYA      M.N. ÜNVER       M.B. TÜZİNAL
Kabul                                                   Kabul

N. BENLİ              C. ÖZDİKİŞ       A. SAYSEL        V. SAVAŞ
                                       Kabul

M. KABAN              A.R.COŞKUNTÜRK   T. METEOĞLU      B. KIZILTAN
Kabul

N. OK                 M: MIHÇAK        Ş. EROL          Y. TURAN

İ.YÜCEL               O.KÖSEBALABAN    Ö. GÖĞÜŞ
                                       Kabul 
    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini