Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 



      T.C.
 Y A R G I T A Y
HUKUK GENEL KURULU

E. 1994/8-34
K. 1994/251
T. 20.4.1994

       ÖZET : 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesinde; "aynı çalışma
 alanı içerisinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta
 100 dönüme kadar olan bir veya birden fazla taşınmaz malın bir belgeye
 dayanmaksızın kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği yoluyla iktisap
 edilebileceği" hükme bağlanmıştır.
       Önce görülen davalarda tescil ile sonuçlanan taşınmazlar ile, temyize
 konu davada, dava konusu taşınmazlar aynı çalışma alanı (köy sınırları)
 içerisinde bulunmaktadır.
       Uyuşmazlık, paylı mülkiyet halinde bir belgeye dayanmaksızın
 zilyedlikle kazanılabilecek taşınmaz malda getirilen sınırlamanın, nasıl
 belirleneceği noktasında toplanmaktadır.
       Bu itibarla; hesaplama bağımsız olarak tesbit ve tescil edilen
 taşınmazlar yüzölçümüne paylı olarak tesbit ve tescil edilen taşınmazlarda
 paya isabet eden yüzölçümleri eklenerek toplamlarının esas alınması gerekir.
       Taraflar arasındaki "tescil" davasından dolayı yapılan yargılama
 sonunda; (Gaziantep İkinci Asliye Hukuk Mahkemesi)nce davanın kabulüne dair
 verilen 7.7.1991 gün ve 1991/24-401 sayılı kararın incelenmesi davalı Hazine
 vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Sekizinci Hukuk Dairesinin
 2.12.1991 gün ve 1991/16246-16489 sayılı ilamıyla; (... Dosya muhtevasına,
 dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller
 mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik
 bulunmadığına göre, sair temyiz itirazları yerinde değil ise de; 3402 sayılı
 Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmüne göre, zilyetliğin bu konuda yazılı
 belgelerden birisi ile isbatı yoluna gidilemeyen hallerde zilyedin
 kazanabileceği miktar sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü
 geçemiyecektir. Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren açılan davalar
 sonunda davacılar adına 28.12.1988 tarih, 415/1020 ; 17.5.1990 tarih,
 871/353; 2.11.1989 tarih, 1/755 sayılı Asliye Mahkemesince verilen hükümlerle
 toplam 94890 metrekare yüzölçümlü taşınmazların tescil edildiği ilgili karar
 örneklerinden ve  5.3.1990 tarih, 1 ve 2; 5.10.1990 tarih, 1, 2 ve 3 numaralı
 tapukayıt örneklerinden incelenmesi ile tesbit edilmiştir. Evvelce tescil
 davası sonucu kayıtlanan taşınmazlar ile bu davada tesciline karar verilen
 taşınmazlar aynı çalışma alanı (aynı köy sınırları içinde) bulunmaktadır.
 Davacıların bir belgeye dayanmadıkları dikkate alınarak evvelce tesciline
 karar verilen taşınmaz miktarlarını 100 dönüme tamamlayan miktarda davanın
 kabulüne karar verilmesi gerekirken, bu miktarı aşacak şekilde tescile karar
 verilmesi isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri
 çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda
 direnilmiştir.

            Temyiz Eden: Maliye Hazine

      Hukuk genel Kurulu'nca incelerek direnme kararının süresinde temyiz
 edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
 görüşüldü:
       Dava, MK.nun 639. maddesinden kaynaklanan harici satınalma ve eklemeli
 zilyedliğine dayalı tescil istemine ilişkindir.
       Dava konusu üç parça ve toplam 41.172 m2 yüzölçümünde bulunan
 taşınmazlarda, davacılar yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği yoluyla
 iktisap koşullarının gerçekleştiği tartışmasızdır.
       Yine ; ilam örnekleri getirilip belgelenmiş olmakla, tarafların
 kabulünde bulunan bir hususda, davacıların başka şahıslardan haricen
 satınalmaya dayalı olarak, zilyedlik nedeni ile açtıkları, önce görülüp
 kesinleşen tescil davalarında -aynı paylar ile- 94.890 m2 toplam
 yüzölçümündeki taşınmazların adlarına tapuya tescil edilmiş olmasıdır.
      Bilindiği üzere, 3402 sayılı Kadastro Yasasının 14. maddesinde; "aynı
 çalışma alanı içerisinde bulunan ve toplam yüzölçümü, sulu toprakta 40, kuru
 toprakta 100 dönüme kadar olan bir veya birden fazla taşınmaz malın, bir
 belgeye dayanmaksızın kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği yoluyla iktisap
 edilebileceği hükme bağlanmıştır.
       Önce görülen davalarda tescil ile sonuçlanan taşınmazlar ile, temyize
 konu davada, dava konusu taşınmazlar aynı çalışma alanı (köy sınırları)
 içerisinde bulunmaktadır.
       Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık; 3402 sayılı Yasanın
 14. maddesi ile belgeye dayanmaksızın zilyedlikle kazanılabilecek taşınmaz
 malda getirilen sınırlamanın, paylı mülkiyet halinde nasıl belirleneceği
 noktasında toplanmaktadır.
       Hemen belirtmek gerekir ki; belgesizden taşınmaz mal iktisabında
 getirilen bu sınırlamalar, kural olarak arzın asıl sahibi bulunan Hazinenin
 taşınmaz mallarının yasanın aradığı zilyedlik koşullarını haiz olmayan
 kimselerin ellerinde kalmamasının temini ve diğer taraftan da zilyedliği
 hukuken korunmaya layık kimselerin zilyedliğinin sağladığı iktisap
 sebeplerinden faydalanmalarının gerçekleştirilmesine yöneliktir.
       Her ne kadar paylı mülkiyet üzere olan taşınmaz mallarda, taksim
 yapılıp paydaşların payları karşılığı intifalarına özgülenen yerlerinin
 bağımsız olarak adlarına bırakılmamış olması durumunda, her paydaşın
 taşınmazın tamamında hakkı mevcut ise de, bu yerin her zaman taksime konu
 olabileceği, paydaşlara da ancak payları karşılığı belli bağımsız yerlerin
 kalabileceği kuşkusuzdur.
       Yüzölçümü 100 dönüm veya buna yakın ve çok fazla paydaş arasında paylı
 mülkiyet üzere olan bir taşınmaz malda, paylı mülkiyetin kendine özgü
 kullanma hakkına ilişkin kuraldan hareket edilmesi ve bütünün tamamında her
 paydaşın hakkı bulunduğu kabul edilerek, taşınmaz malda belgesizden iktisap
 koşullarına göre getirilen sınırlamanın bu esas çerçevesinde
 değerlendirilmesinin amaçtan uzaklaşma yanında, hiç de adil sayılamayacak
 sonuçlar doğuracağı açık bir olgudur.
       Somut olayda, sözü edilen dava dışı toplam 94.890 m2 yüzölçümündeki
  taşınmaz mallarda davacılar, 2/5, 2/5 ve 1/5 pay sahibi bulunmaktadırlar.
       Bir çalışma alanı içerisinde belgesizden iktisap edilebilecek taşınmaz
 mal yüzölçümünün hesaplanmasındada, bağımsız olarak tesbit ve tescil edilen
 taşınmazlar yüzölçümü ile paylı olarak tesbit ve tescil edilen taşınmazlarda
 paya isabet eden yüzölçümleri toplamları esas alınması gerekir. Bu husus
 yukarıda açıklanan kabulün bir yerde doğal sonucudur.
       Bu itibarla, yerel mahkemece açıklanan ilkeler doğrultusunda
 değerlendirme yapılarak davanın kabul edilmesi doğrudur. O halde, usul ve
 yasaya uygun bulunan direnme kararı onanmalıdır.

       SONUÇ : Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme
 kararının yukarıda açıklanan nedenlerle (ONANMASINA), Harçlar Kanununun
 değişik 13. maddesinin "j" bendi gereğince harç alınmasına mahal olmadığına,
 6.4.1994 tarihindeki ilk görüşmede yeterli çoğunluk sağlanamadığından,
 20.4.1994 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğuyla karar verildi.

Birinci Başkanvekili    11.H.D.Bşk.     10.H.D.Bşk.     13.H.D.Bşk.
İ.Teoman Pamir          N.Özkan         İ.T.Ozanoğlu    A.İ.Arslan
Bozma                                   Bozma

15.H.D.Bşk.             18.H.D.Bşk.     14.H.D.Bşk.     19.H.DBşk.
M.S.Aykonu              S.Rezaki        E.Özdenerol     M.C.Kostakoğlu

12.H.D.Bşk.             K.N.Fadıllıoğlu T.Y.Darendelioğlu G.Eriş
C.Sanin                 Bozma           Bozma             Bozma

D.Topçuoğlu             H.S.Terzibaşıoğlu 16.H.D.Bşk.V.   Ş.D.Kabukçuoğlu
Bozma                   Bozma             N.Durak

B.Kartal                M.Tunaboylu       M.Oskay         S.Sapanoğlu
                                                          Bozma
9.H.D.Bşk.V.            O.Uzgören         H.Demirhan      S.Erçoklu
Ş.E.Serim
Bozma
17.H.D.Bşk.V.           K.Acar            O.C.Yüksel      A.Ertürk
S.Sezen                                   Bozma           Bozma

Ö.Aksoy                 O.G.Çankaya       H.A.Bengü       A.E.Baçcıoğlu
                        Bozma             Bozma

S.Öztuna                Z.Sağdur          O.Özgürel       M.S.Özer
                        Bozma             Bozma

E.K.Kurşun              A.Alyaz           İ.Karataş       H.Erdoğan
                        Bozma             Bozma           Bozma

H.Kılıç                 Y.Yasun
                        Bozma 
        
                    KARŞI OY YAZISI 

       Tapuda kayıtlı olmayan taşınmazların kazandırıcı zamanaşımı ve
 zilyedlik yolu ile edinilmesi MK.nun 639/1. maddesinde düzeltilmiştir. Bu tür
 uyuşmazlıkların çözümünde gözönünde tutulması gereken ana kural, anılan
 hükümdür. Bu madde hükmüne göre tapusuz bir taşınmazın tapuya tesciline karar
 verilebilmesi için öngörülen koşulların gerçekleşmiş olması gerekmektedir.
 Maddenin son fıkrasında, "Hususi Kanun hükümleri mahfuzdur" denilmiştir.
 Saklı tutulan bu hükümlerin başında Kadastro Kanunu hükümleri yer almaktadır.
 10.10.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadastro Kanunun 14. maddesi
 hükmüne göre zilyedin vergi kaydı gibi bir belgeye dayanmaksızın bir çalışma
 alanı içinde kazanabileceği miktar sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü
 geçemez.
       Somut olayda, davacılar vergi kaydı gibi bir belgeye dayanmaksızın
 müşterek mülkiyet hükümlerine göre sahip bulundukları toplam 41152 m2
 yüzölçümüne sahip üç parça taşınmazın adlarına tesciline karar verilmesini
 istemişlerdir. Kadastro Müdürlüğünün karşılık yazısında, davacıların adına
 belgesizden 94890 m2 yer tescil edildiği bildirilmiştir. Hal böyle olunca
 davacıların daha önce kazandıkları taşınmazlarla, bu dava içerisinde adlarına
 tescilini istedikleri taşınmazların toplamı Kadastro Kanununun 14. maddesinde
 belirtilen 100 dönümü aşmış olmaktadır.
      Çözümlenmesi gereken hukuki sorun; müşterek mülkiyet şeklinde kullanılan
 bir taşınmaz veya taşınmazlarda miktara ilişkin sınırlama, müşterek
 zilyetlerin her birine göre mi nazara alınacak, yoksa bu miktarlar bakımından
 müşterek zilyetler  tek kişi mi sayılacak? Yerel mahkemece taşınmazların
 müşterek mülkiyet şeklinde kullanıldığı, müşterek zilyetlerin herbirine göre
 kanunda öngörülen miktarların hesaplanması gerektiği düşüncesi ile hareket
 edilmiş ve kanunda gösterilen sınırlar aşılmıştır. Yüksek Yargıtay Hukuk
 Genel Kurulu'nca benimsenen bu kabul şekli ve uygulama müşterek mülkiyet
 hükümlerine ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu ve yürürlükten kaldırılan önceki
 Tapulama Kanunlarının getiriliş amacına ters düşer. 
       Birlikte zilyetliğin bir türü olan müşterek zilyetlik, zilyetlerin o
 nesne üzerindeki fiili hakimiyeti beraberce kullanılmaları halidir. Müşterek
 zilyetlik durumunda, zilyetlerin zilyetliği, taşınmazın tamamı üzerine
 yayılmış vaziyettedir. Eş bir anlatımla, paydaşların taşınmazın her zerresi
 üzerinde zilyetlikleri vardır. Paylaştırmadan önce müşterek mülkiyetin
 mahiyetine ters düşecek şekilde paydaşların payları ayrı ayrı hesap edilmez.
 Toplu zilyetliğin mahiyeti ve kullanılış şekli gözönünde tutularak kanun
 koyucu taşınmazın toplam miktarını nazara almış paydaşlık esasının taşınmazın
 tümüne göre hesap edilmesini benimsemiştir.
       Soruna, Tapulama Kanunları açısından bakıldığı zaman da aynı durum
 ortaya çıkmaktadır. Tapusuz taşınmazların zilyetlik yolu ile kazanılmasını
 düzenleyen MK.nun 639. maddesinde gerek bu yolla kazanılacak taşınmaz miktarı
 ve gerekse taşınmazın büyüklüğü yönünden isbat hukuku bakımından herhangi bir
 sınırlama getirilmemiştir. Kazanılacak miktar ve isbat hukuku yönünden ilk
 defa sınırlamalar 5602 sayılı Tapulama Kanununu değiştiren 6335 sayılı
 Kanunla getirilmiş, bu kanundan sonra yürürlüğe giren 609 ve 766 sayılı
 Kanunlarla devam ettirilmiştir. Bu konuda en önemli değişiklik 766 sayılı
 Tapulama Kanununun 33. maddesinde değişiklik yapan 1617 sayılı Toprak ve
 Tarım Reformu Öntedbirler Kanununun 20. maddesi ile getirilmiştir. 1617
 sayılı Öntedbirler kanununun toprak ve tarım reformuna kaynak sağlamak, adil
 ve eşit bir reform gerçekleştirmek amacı ile taşınmazın büyüklüğünü esas
 almıştır. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi ile de bu amaç
 gözetilerek aynı sınırlamalar değişik biçimde yeniden getirilmiş
 bulunmaktadır.
       Bu düzenlemeler karşısında, müşterek mülkiyet şeklinde tasarruf edilen
 bir taşınmaza zilyet olan kişileri, Kadastro Kanununun 14. maddesi karşısında
 tek kişi sayın Yüksek Yargıtay Sekizinci Hukuk Dairesinin bozma kararı işin
 esasına uygun düşmektedir.
       Tüm bu açıklamalar karşısında, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.
 maddesindeki miktara ilişkin sınırlamaların müşterek zilyetlerin her birine
 göre hesaplanması gerektiği yolundaki yerel mahkemenin uygulamasını
 benimseyen değerli çoğunluğun düşüncelerine katılmıyorum.

                                              Süleyman Sapanoğlu
                                                     Üye 
    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini