 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Yirminci Hukuk Dairesi
E. 1994/7757
K. 1994/14160
T. 22.11.1994
* TAPU İPTALİ
* MERA
* ORMAN
* HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE
ÖZET: Devlet ormanı olan yer, mera niteliği taşısa bile, ormanlara ilişkin
özel yasa hükümlerine tabidir. Orman sınırları içindeki bu gibi yerlerde
kadim hakka dayanılamayacağı gibi, bu yerlerin herhangi bir makam tarafından
tahsisi de mümkün değildir. Bu nedenle, 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde
yazılı on yıllık hak düşürücü süre, orman iddiasıyla açılan hiç bir davada
uygulanamaz.
(3402 s. Kadastro K. m. 12/3)
Taraflar arasındaki tapu kaydının iptali ve elatmanın önlenmesi davasının
yapılan yargılaması sonunda; davanın reddi yolunda kurulan 30.03.1994 günlü
hükmü Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından
istenilmekle; dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
Davacı Orman Yönetimi, Şile-Çayırbaşı Köyü'nde yer alan, pafta 3'de 140 parsel
sayılı taşınmazın orman tahdit sınırı içinde bulunduğunu ileri sürerek,
senetsizden tapulama ile oluşturulan tapu kaydının iptali ile taşınmaza
elatılmasının önlenmesini istemiş; mahkemece, davada 08.05.1987 gün ve 986/3
esas, 987/4 karar sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararı uyarınca, 3402
sayılı Yasanın 12/3. maddesinde yazılı on yıllık hak düşürücü sürenin ve
bunun yanında, aynı Yasanın geçici 4/3. maddesinde öngörülen ek sürenin
geçmiş bulunduğundan bahsile dava reddedilmiş; hüküm, davacı Yönetim
tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun anılan inançları
birleştirme kararı, 766 sayılı Tapulama Yasasının 35. maddesi uyarınca
sınırlandırılması ile yetinilen mera, yaylak, kışlak, otlak harman yeri,
pazar ve panayır yerleri gibi kamunun yararlandığı yerlerde hak iddiası ile
açılan davalara ilişkindir. Anılan kararla, tapulama sırasında bu
nitelikleriyle sınırlandırılan yerler hakkında tapulamanın kesinleşmesinden
itibaren açılacak davalarda 766 sayılı Yasanın 31/2. (halen yürürlükte
bulunan 3402 sayılı Kadastro Yasasının 12/3. maddesindeki on yıllık hak
düşürücü sürenin gerçek kişiler yönünden uygulanacağı benimsenmiştir. Bu
kuralın Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 21.02.1990 tarih ve 989/1-700 esas,
990/101 karar sayılı ilamında da açıklandığı gibi, kamu mallarından olup,
tapu ve zilyetlik yoluyla edinilmesine yasal olanak bulunmayan ormanların
kişiler adına tesbit ve tescili aleyhine açılacak davalarda da yine gerçek
kişiler yönünden uygulanması gerekir. Bu husus, bir yerin Devlet ormanı
olduğu iddiasıyla mera olarak sınırlandırılan taşınmazlar hakkında açılan
davalar bakımından da geçerliliğini koruyan bir kuraldır. Zira, Devlet ormanı
olan yer mera niteliğinde olsa bile, ormanlara ilişkin özel yasa hükümlere
tabidir. Orman sınırları içerisindeki bu tür yerlerde kadim hakka
dayanılamayacağı gibi, herhangi bir makam tarafından tahsis de edilemez. Bu
itibarla, 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesi orman iddiasıyla açılan davaların
tümünde uygulanamaz.
Hazine ve Orman Yönetiminin dava açmakta süre ile bağlı olmadığı hususu,
değinilen Yargıtay İçtihatları Birleştirme ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
kararlarının ana esprisidir. Bu nedenle, Orman Yönetiminin açtığı davada işin
esası incelenmek suretiyle uyuşmazlığın çözülmesi gerekirken, anılan
İnançları Birleştirme Kararına konu ve amacıyla bağdaşmayacak biçimde yanlış
anlam verilerek, davanın hak düşürücü sürenin gerçekleştiğinden bahsile
reddinde isabet görülmemiştir.
S o n u ç : Yukarıda açıklanan sebeplerle; davacı Orman Yönetiminin temyiz
itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının
isteği halinde yatırana iadesine; dava tarihinde yürürlükte olan Avukatlık
Ücret Tarifesi uyarınca duruşmada hazır bulunan davacı vekili için takdir
olunan 250 bin lira vekillik ücretinin davalı taraftan alınarak adı geçen
Yönetime ödenmesine, 22.11.1994 günü oybirliği ile karar verildi.
|