 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Dördüncü Ceza Dairesi
E. 1994/7351
K. 1994/7693
T. 4.10.1994
* HUKUKA AYKIRI YAPILAN SORGU
(Hükme etkisi)
ÖZET: Ceza Yargılamaları Yasasının, 3842 sayılı Yasa ile değişik 135.
maddesinde öngörülen aydınlanma hakkı ve aydınlatma yükümlülüğüne uyulmayarak
ve özellikle susma, savunma ve bir savunmandan yararlanma hakları
bildirilmeden yapılan sorgu ve bu sorguyla elde edilen anlatım kanıtı, hukuka
aykırı bir kanıttır. Bu tür kanıtlar hükme dayanak yapılamazlar.
Dosyadaki olayda; hükümlüye, Ceza Yargılamaları Yasasının 135. maddesinde
öngörülen haklarının bildirildiğine ilişkin bir deyişe duruşma tutanağında
rastlanmadığından, sorgu yasaya aykırıdır. Ancak hükümlü, aşamalardaki
savunmalarında suçlamaları reddetmiştir. Yerel Mahkeme bir ikrar ve kabulü
içermeyen savunmaya dayanmaksızın öbür kanıtlara dayanarak hüküm kurduğundan,
hukuka aykırı sorgunun kurulan hüküm açısından nedensel değeri ve gücü
yoktur.
(1412 s. CMUK. m. 135, 254/2)
Mühür bozma suçundan sanık Yaşar'ın TCK.nın 274/1, 274/1, 274/1 ve 647 sayılı
Yasanın 4. maddeleri uyarınca 4.980.000 lira ağır para cezası ile
cezalandırılmasına ilişkin, (Zeytinburnu Asliye Birinci Ceza Mahkemesi) 'nce
verilip kesinleşen 14.5.1994 günlü karar aleyhine Adalet Bakanlığı'ndan
verilen 21.9.1994 gün ve 22366 sayılı yazılı emri içeren C.Başsavcılığı'nın
30.9.1994 gün ve 85931 sayılı tebliğnamesiyle dava dosyası, Daireye
gönderilmekle incelendi ve gereği görüşüldü.
A- Tebliğnamede: "1.12.1992 tarihinde yürürlüğe giren 3842 sayılı Yasanın 15
ve 24. maddeleri ile değişik CYY.nın 138 ve 254/son maddeleri hükmüne aykırı
biçimde sanığın savunmasının alındığı 14.5.1993 günlü celsede, CYY.nın 135.
maddesindeki yasal hakları hatırlatılmadan sorgusunun yapılarak
cezalandırılmasına karar verilmesinde isabet görülmemiştir" denilmektedir.
B- İnceleme: Ceza yargılamasının temel amacı, daha önce işlenmiş olan eylemle
ilgili maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. Ancak, bu amaç, ne pahasına
olursa olsun gerçekleştirilemez. Yapılan araştırma ve soruşturma, mutlak ve
sınırsız değildir. Bu etkinlikler sırasında kişisel ve/veya toplumsal
değerlerin korunması zorunludur. Bu nedenlerle yasa koyucu, Ceza Yargılama
Yasasının çeşitli maddelerinde, kanıtın kendisi ve elde edilmesiyle ilgili
birçok sınırlamalar ve yasaklar getirmiştir. Ceza Yargılama Yasasında 3842
sayılı Yasayla yapılan değişiklik de bu bağlamda olmuş, kanıt elde etme
(md.135/a) ve hukuka aykırı olarak elde edilen kanıtlarla ilgili
değerlendirme (md.254/2) yasakları getirilmiştir.
C.Yargılama Yasasının aynı Yasayla değişik 135. maddesinde öngörülen
aydınlanma hakkı ve aydınlatma yükümlülüğüne uyulmayarak ve özellikle susma,
savunma ve bir savunmandan yararlanma hakları bildirilmeden yapılan sorgu ve
bu sorguyla elde edilen anlatım kanıtı da, kuşkusuz hukuka aykırı bir
kanıttır ve değerlendirme yasağı kapsamındadır.
Ne var ki, ceza yargılamasının bir başka temel dayanağı da, kamu yararı ve
birey yararı arasındaki duyarlı dengeyi kollayan ölçülülük ilkesidir. Bu ilke
gözetilmez ve kamu yararı birey zararına işletilirse, haklar ve değerler
örselenir; birey yararı toplum zararına kayırılırsa yargılama kilitlenebilir
ve dolayısıyla her iki durumda da, hukuk barışı tehlikeye düşer.
Bu nedenlerle yasa koyucu, hukuka aykırı kanıtlar için değerlendirme yasağını
getirirken, bu tür "kanıtların hükme dayanak" yapılamayacağını, yapıldıkları
takdirde hükmün sakatlanacağını (md. 254/2) belirtmekle birlikte, ayrıca bir
hükmün bozulması için, hukuka aykırı işlemle hüküm arasında nedensellik bağı
arayarak, yasaya aykırılığın konulan hükmü etkilemesi gerektiğini de
vurgulamıştır (md. 320/1).
Bu koşullar bulunduğu takdirde, hiç kuşkusuz hüküm bozulacaktır.
Öte yandan, olağanüstü ve sıra dışı bir yasa yolu olan yazılı emir yolu,
yeniden duruşma yapılamayacağından, Yargıtay'ın ilk mahkemenin yerine geçerek
karar verebileceği durumlarla sınırlıdır.
Dosya incelendiğinde; hükümlünün 3842 sayılı Yasa değişikliğinden sonra
sorgusunun yapıldığı anlaşılmakta ve savunma/anlatım özgürlüğünü kullanıp
kullanmama ve aydınlanma konularında, C.Yargılama Yasasının 135. maddesinde
öngörülen hakların kendisine bildirildiğine ilişkin bir deyişe duruşma
tutanağında rastlanmamaktadır. Bu durumuyla sorgu yasaya aykırıdır.
Ancak, hükümlü aşamalardaki savunmalarında, okunan son soruşturma kararındaki
suçlamaları reddetmekle yetinmiş; kanıt oluşturacak ikrar ya da benzeri bir
anlatımda bulunmamıştır.
Öte yandan yerel mahkemenin, bir ikrar ve kabulü içermeyen savunmaya dayanması
esasen olanaksızdır. Nitekim mahkeme hükmü, öbür kanıtlara dayanılarak
kurulmuştur.
S o n u ç : Yukarıda açıklandığı üzere, söz konusu hukuka aykırı işlemin,
kurulan hüküm açısından nedensel (illi) değeri ve gücü bulunmadığından,
yazılı emre dayalı tebliğnamedeki isteğin (REDDİNE), 4.10.1994 tarihinde
oybirliğiyle karar verildi.
|