Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C
Y A R G I T A Y
Onüçüncü Hukuk Dairesi

	E.	1994/6791
	K.	1994/9014
	T.	24.10.1994

*  DÖVİZE ENDEKSLİ KİRA  SÖZLEŞMELERİNDE UYARLAMA 
*  BEKLENMEYEN HAL KOŞULU 
*  HAKİMİN MÜDAHALESİ 
*  UYARLAMADA GÖZETİLECEK HUSUSLAR 

ÖZET : Sözleşme, yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Sözleşme
 serbestliği ilkesi, tarafların biribirleri karşısında eşit hak sahibi olarak
 bulunmalarını gerektirir. Ancak, karşılıklı sözleşmelerde edimler arasındaki
 dengenin ekonomideki olağanüstü değişmeler yüzünden altüst olması (bozulması)
 ve borcun ifasını güçleştirmesi halinde "işlem temelinin çökmesi" sözkonusu
 olur. Bu durumda hakim, somut olayın verilerine göre, alacaklı yararına
 borçlunun edimini yükseltmeye veya borçlu yararına onun tamamen veya kısmen
 edim yükümlülüğünden kurtulmasına karar verebilir ve sözleşmeyi değişen
 koşullara uyarlar. İntibak kaydına rağmen edimler arasında aşırı bir
 nisbetsizlik çıkmışsa, uyarlama yine yapılmalıdır. Sonuçta, işlem temelinin
 çöktüğü sözleşmedeki çıkar dengesinin katlanılamayacak derecede davacı
 aleyhine bozulduğunun benimsenmesi halinde, sözleşmedeki yabancı paranın Türk
 Parası karşısında dava tarihi itibariyle değer artışı tesbit edilmeli,
 böylece sözleşmedeki kira parası tarafların amacına uygun objektif iyiniyet,
 hak ve nesafet kurallarının elverdiği ölçü ve düzeyde yine yabancı para
 olarak uyarlanmalıdır.

 (818 s. BK. m. 18) (743 s. MK. m. 4, 2, 1)

Taraflar arasındaki uyarlama davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda
 yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün
 süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi,
 gereği konuşuldu:

Davacı, davalının maliki bulunduğu taşınmazı 5.1.1993 tarihinde aylık net 3000
 Amerikan Doları'na kiraladığını, kira parasının sözleşmenin kurulduğu tarihte
 Türk Parası karşılığının 26.106.000 TL. iken, yaşanan ekonomik kriz ve alınan
 devalüasyon kararlarıyla Dolar'ın 40.000 TL.sına kadar yükseldiğini, o
 nedenle 120.000.000 TL. kira parası ödemek zorunda kaldığından, sözleşmenin
 ifasının çekilmez ve katlanılmaz hale geldiğini, işlem temelinin çöktüğünü
 öne sürerek, sözleşmenin yeni hal ve koşullara uyarlanmasını istemiştir.

Davalı, asıl olan sözleşmeye bağlılık ve sadakat olduğunu, serbest irade ile
 kira parasının Amerikan Doları üzerinden ödenmesinin taraflarca
 kararlaştırıldığını, Dolar'ın değerinde de bir değişiklik olmadığını
 savunmuş, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa - Pacta Sund Servanda) ve sözleşme
 serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre; sözleşme yapıldığı
 andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Eş söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu
 için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile
 değişmiş olsa bile borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Yeri
 gelmişken hemen belirtelim ki, sözleşme serbestliği ilkesi tarafların
 birbirleri karşısında eşit hak sahibi olarak bulunmalarını gerektirir.

Gerçekte de, sözleşmeye bağlılık ilkesi; hukuki güvenlik, doğruluk, dürüstlük
 kuralının bir gereği olarak sözleşme hukukunun temel ilkesini
 oluşturmaktadır. Ancak, bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle
 sınırlandırılmıştır.

Sözleşmenin yapıldığında karşılıklı edimler arasında mevcut olan denge
 sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri
 aleyhine katlanılamayacak derecede bozulabilir. İşte bu durumda sözleşmeye
 bağlılık ile sözleşme adaleti ilkeleri arasında bir çelişki hasıl olur ve
 artık bu ilkeye sıkı sıkıya bağlı kalmak adalet, hakkaniyet ve objektif
 hüsnüniyet, (MK. md. 4, 2) kaidelerine aykırı bir durum yaratır hale gelir.
 Hukukta bu zıtlık (Clausula Rebüs Sic Stantibus - beklenmeyen hal şartı -
 sözleşmenin değişen şartlara uydurulması) ilkesi ile giderilmeye
 çalışılmaktadır.

Tarafların iradelerini etkileyip sözleşme yapmalarına neden olan şartlar daha
 sonra önemli surette, çarpıcı, adaletsizliğe yol açan olayların gerçekleşmesi
 ile değişmişse taraflar artık o akitle bağlı tutulmazlar. Değişen bu koşullar
 karşısında Medeni Yasanın 2. maddesinden yararlanılarak sözleşmenin yeniden
 düzenlenmesi imkanı hasıl olur.

Sözleşmenin edimler arasındaki dengeyi bozan olağanüstü hallere; harp, ülkeyi
 sarsan ekonomik krizler, enflasyon grafiğindeki aşırı yükselmeler, şok
 devalüasyon, para değerinin önemli ölçüde düşmesi gibi; sözleşmeye bağlılığın
 beklenemeyeceği durumlar örnek olarak gösterilebilir.

Karşılıklı sözleşmelerde edimler arasındaki dengenin olağanüstü değişmeler
 yüzünden altüst olması, borcun ifasını güçlendirmesi durumunda "İŞLEM
 TEMELİNİN ÇÖKMESİ" gündeme gelir. İşte bu bağlamda hakim, somut olayın
 verilerine göre, alacaklı yararına borçlunun edimini yükseltmeye veya borçlu
 yararına onun tamanen veya kısmen edim yükümlülüğünden kurtulmasına karar
 verebilir ve müdahale ederek sözleşmeyi değişen koşullara uyarlar.

Sözleşmenin yeni durumlara uyarlaması yapılırken önce sözleşmede, daha sonra
 kanunda bu hususta intibak hükümlerinin bulunup bulunmadığına bakılır.
 Sözleşmede ve kanunda hüküm bulunmadığı takdirde sözleşmenin değişen hal ve
 şartlara uydurulmasının gerekip gerekmeyeceği incelenir. Bazen de sözleşmede
 olumlu ve olumsuz intibak kaydı bulunmakla beraber, bu kayda dayanarak
 sözleşmenin kayıtla birlikte aynen uygulanmasını talep etmek MK. m. 2/2 hükmü
 anlamında hakkın kötüye kullanılması manasına gelebilir.

Böyle bir durumda, sözleşmedeki intibak kaydına rağmen edimler arasında aşırı
 bir nisbetsizlik çıkmışsa uyarlama yine yapılmalıdır. İşlem temelinin
 çöküşüne ilişkin uyuşmazlıkların giderilmesinde kaynak olarak Medeni Yasanın
 1, 2 ve 4. maddelerinden yararlanılacaktır. İşlem temelinin çöktüğünün
 dikkate alınması dürüstlük kuralının gereğidir. Diğer bir anlatımla, durumun
 değişmesi halinde sözleşmede ısrar etmek dürüstlük kuralına aykırı bir tutum
 olur. Değişen durumların sözleşmede kendiliğinden bulunan sözleşme adaletini
 bozması halinde, taraflar bu haller için bir tedbir almadıklarından,
 sözleşmede bir boşluk vardır. Bu boşluk sözleşmenin anlamına ve taraf
 iradelerine önem verilerek yorum yolu ile ve dürüstlük kuralına uygun olarak
 doldurulur (MK. m. 1). Bu yönteme sözleşmenin yorum yoluyla düzeltilmesi veya
 değişen hal ve şartlara uyarlanması denilir. Uyarlama daha çok ve önemli
 ölçüde uzun ve sürekli borç ilişkilerinde sözkonusu olur. 

Her talep vukuunda sözleşmeyi değişen hal ve şartlara uydurmak mümkün
 değildir. Aksi halde özel hukuk sistemimizde geçerli olan "irade özgürlüğü"
 sözleşme serbestisi "ve sözleşmeye bağlılık" ilkelerinden sapma tehlikesi
 ortaya çıkar. Sözleşmeye müdahale müessesi istisnai tali (ikinci derecede)
 yardımcı niteliktedir. Uyarlamanın anlatılan hukuki tanımından sonra şimdi,
 sözleşmeye müdahale için, gerekli olan esaslara değinelim: Sözleşme
 kurulduktan sonra onun ifası sırasında ortaya çıkan olaylar olağanüstü ve
 objektif nitelikte olmalıdır. Az yukarıda örneklenen olaylarda olduğu gibi...
 Yine değişen hal ve şartlar nedeni ile tarafların yüklendikleri edimler
 arasındaki dengenin aşırı ölçüde bozulmuş olması şarttır. Uyarlama isteyen
 davacı fevkalade hal ve şartların çıkmasına kendi kusuru ile sebebiyet
 vermemelidir. Değişen hal ve şartlar taraflarca önceden öngörülebilir,
 beklenebilir, olağan ve hesaba katılabilen nitelikte olmamalı veya olaylar,
 öngörülebilir olmakla beraber bunların sözleşmeye etkileri kapsam ve biçim
 bakımından bu derece tahmin edilmemelidir (Bkz., Doç. Dr. İbrahim Kaplan,
 Hakimin Sözleşmeye Müdahalesi, Ankara-1987, Sh. 152 vd.; Hatemi / Serozan /
 Arpacı, Borçlar Hukuku Özel Bölüm, İstanbul-1992, Sh. 186 vd.).

Tarafların dövize endeksli kira sözleşmesi yapmalarındaki gerçek ve ortak
 amaçlarının saptanması uyuşmazlığın çözümünde önem kazanmaktadır.

Yurdumuzda eşya fiyatlarının her geçen gün şaşırtıcı ve beklenilenin üstünde
 yükselmeler gösterdiği çok açıktır. Memleketin bu hususta yerleşmiş ekonomik
 durumu bireylerin yaşamını ağırlaştırarak huzursuzluk kaynağı olmaktadır.
 İşte bu açık olgu karşısında; kiralayan mal sahiplerinin enflasyonun
 rizikolarından korunmak amacıyla dövize endeksli kira sözleşmeleri
 düzeledikleri, kiracıların da bunu kabul zorunda kaldıkları yaşanan bir
 gerçektir. Demek ki, dövize endeksli kira sözleşmelerinin kurulmasında
 tarafların gerçek ve ortak amaçları, sırf zaman zaman yükselen enflasyonun
 olumsuz etkilerinden kiralayanı korumak ve güvence altına almak iradesinden
 kaynaklandığının kabulü zorunludur (MK. m. 2/1; BK. m. 18). O nedenle;
 sözleşmenin in'ikadı anında ileride ekonominin aniden bozulacağını, Hükümetçe
 de bir dizi kararlar alınacağını tarafların tahmin edip, bunun olumsuz
 sonuçlarına yalnız kiracının peşinen katlanacağını kararlaştırdıkları
 şeklinde bir yoruma gidilmesi mümkün değildir. Kaldı ki; işlem temelini
 altüst edecek, çökertecek edimin ifası iktisadi bir yıkım olacak nitelikte
 fahiş bir durumun vücut bulması hallerinde de çıkar dengesi aleyhine bozulan
 borçlunun, MK. 2/1'deki kurallarından kaynaklanan "Clausula Rebus Sic
 Stantibus" (Sözleşmenin değişen koşullara uyarlanması) ilkesi uyarınca,
 hakimden sözleşmenin edimler arasındaki bozulan dengesini dürüstlük ve
 hakkaniyete uygun bir duruma getirmesini isteme olanağına sahiptir. Gerçekte
 de sözleşme serbestliği ilkesi tarafların birbiri karşısında eşit hak sahibi
 olarak bulunmalarını ve sözleşmenin kuruluşu ve içeriği üzerinde serbestce
 uyuşmalarını gerektirir. Hal böyle olunca da, ekonomideki ani bozulma (kriz)
 ve buna bağlı olarak hükümetçe alınan kararlar sonucu olarak döviz
 fiyatlarında meydana gelen şok patlamalar karşısında sözleşmedeki denge
 davacı kiracı aleyhine katlanılmayacak derecede bozulabilir ve kiracı
 beklemediği, hiç hesaba katmadığı böyle bir sonuçla borçlarını ödeyemeyecek
 duruma girebilir. O nedenle, uyuşmazlığın çözümünde sözleşmenin temel edimi
 olan ve taraflarca başlangıçta kabul edilen döviz fiyatlarındaki normal
 artışlar dışında, sözleşmenin in'ikadından sonra yaşanan ekonomik kriz ve
 Hükümetçe alınan kararlarla işlem temelinin çöküp çökmediğinin araştırılması
 ve aydınlığa kavuşturulması zorunlu olmaktadır. Hemen belirtelim ki,
 beklenilmeyen, olağandışı sonuçları önceden tahmin edilemeyen ekonomik kriz
 ve devalüasyondan dolayı kiralayanın bir gün içinde sözleşme dışı nedensiz
 zenginleşmesi ve yarar sağlaması MK. m. 2/1 hükmünce asla haklı görülemez ve
 tarafların sözleşmede eşit hak sahibi olmaları ilkesine de aykırı olur;
 dahası somut adalet duygularını da zedeler. Nitekim, Dairemizin sapma
 göstermeyen, oturmuş, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nca ve öğretide de tasvip
 gören kararlarıyla, enflasyon olgusuna dayanarak kiralayanların açtıkları
 kira bedelinin yeni şartlara uyarlanması davaları mesmu kabul edilmiştir
 (Bkz., Yargıtay 13. HD., 14.2.1990, 5697/8708 ve 21.11.1991, 8374/10619; HGK.
 1992/13-360 E., 1992/425 K. 1.7.1992 T.). Öyleyse, uyarlama esas ve ilkeleri
 lehine oluşmuş ise kiracnın da kira bedelinin uyarlanması için dava
 açabileceğinin "Evleviyetle" kabul edilmesi gerekir.

Uyarlama davalarında hakimin gözden kaçırmaması gereken temel esaslar şöyle
 sıralanabilir:

Sözleşmeye bağlılık ve saygı esastır. Uyarlama daima yardımcı bir çözüm olarak
 düşünülmelidir. Sözleşmeye yazılan özel hükümler yorumlanıp tarafların
 sağladığı hak ve yararlar, değerlendirilmeli, ekonomik değişikliklerin
 (enflasyon, devalüasyon) etkileri, kiralananın nitelikleri gibi, somut olayın
 özelliği ile belirlenecek tüm objektif ve subjektif hal ve koşullar
 kıymetlendirilmeli, uyarlama yapılması kanaatına kavuşulursa, sözleşmedeki
 intibak boşluğu hak ve nesafet, doğruluk, dürüstlük kuralları (MK. m. 4, 2/1)
 ışığında yasa boşluğunda olduğu gibi MK. m. 1'deki yetki kullanılarak
 doğrudan kendisinin yaratıp takdir ettiği bir kuralla hakim tarafından
 doldurulmalıdır. Sonuçta verilecek her türlü karar, az yukarıda açıklanan
 esaslara aykırı olmamalı, özellikle toplanan delillerin red ve kabul edilen
 yönlerini, dayanaklarını içerir şekilde gerekçeli ve Yargıtay denetimine
 uygun olmalıdır. Yukarıda geniş şekilde açıklanan, uyarlama yöntem ve
 kurallarının ışığı altında mahkemece yapılacak iş; yerinde uygulama yapılıp
 uzman bilirkişiler düşüncesinden de yararlanmak suretiyle; sözleşmenin
 kurulduğu günden dava tarihine kadar geçen süre içinde Ülkemizin yerleşmiş
 ekonomik koşullarının etkisiyle sözleşmedeki yabancı paranın (dövizin) Türk
 Parası karşısında normal artışlarla ulaşması gereken değeri bulunmalı,
 bulunan bu değerin sözleşme gereği kiralayan yararına kabul edilmeli, daha
 sonra 1994 yılı başlarından itibaren umulanın üstünde hareket gösteren ve
 giderek aralıksız şiddetini artıran ekonomik krizin ve bu krize bağlantılı ve
 zorunluluk altında hükümetçe alınan bir dizi ekonomik karar ve tedbirlerin
 tabii sonucu ortaya çıkan, sözleşmedeki yabancı paranın Türk Parası
 karşısındaki dava tarihi itibariyle değer artışı tesbit edilmeli, böylece
 belirlenecek iki değer arasındaki farklılık miktarı, sözleşmedeki özel
 hükümler, kiralananın niteliği, kullanma alanı, konumu, bölgede kira
 parasında etkileyecek normalin üstündeki imar ve ticari gelişmeler gibi
 değişiklikler, emsal kira paraları, vergi ve amortisman giderlerindeki
 artışlar ile, somut olayda görülebilen objektif etkenlerle karşılaştırılıp,
 değerlendirilmeli, sonuçta işlem temelinin çöktüğü, sözleşmedeki çıkar
 dengesinin katlanılamayacak derecede davacı aleyhine bozulduğunun
 benimsenmesi halinde, kiracının ne miktar kira parasından sorumlu olacağı
 belirlenmeli, böylece sözleşmedeki kira parasını tarafların amacına uygun
 objektif iyiniyet hak ve nesafet (MK. m. 4, 2/1) kurallarının elverdiği ölçü
 ve düzeyde yine yabancı para olarak uyarlanmalıdır.

Mahkemece sözleşmenin uyarlanmasına ilişkin ve açıklanan kural ve yöntemler
 gözetilmeden hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek eksik incelemeyle
 yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bozma nedenidir.

S o n u ç : Temyiz olunan mahkeme kararının davacı yararına (BOZULMASINA),
 istek halinde peşin harcın iadesine, 24.10.1994 gününde oybirliğiyle karar
 verildi.


    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini