 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
15.HUKUK DAİRESİ
Esas Karar
------ -------
1994/6377 1995/76
Y A R G I T A Y İ L A M I
Mahkemesi : Bayındır Asliye Hukuk Hakimliği
Tarihi : 29.06.1994
Nosu : 1991/45-1994/270
Davacı : Maliye ve Gümrük Bakanlığı Vekili Av. Zeynep Torun
Davalı : 1-Hüseyin Terik
Dahili Davalı: 2-Armağan Tenik
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün duruşmalı olarak temyizen
tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ise de davetiye pulu olmadığından,
duruşma isteğinin reddi ile incelemenin evrak üzerinde yapılması
kararlaştırılmış ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış
olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Davalılardan borçlu Armağan Tenik'in 1985 ve 1986 yıllarına ait vergi
borcundan dolayı davacı Vergi Dairesinin borçlu hakkında 6183 sayılı Yasaya
göre takip yaptığı ve bu Yasanın 9 ile 13. maddeleri gereğince ihtiyati haciz
yoluna başvurarak tapuya yazı yazıldığı ve borçlunun taşınmazını kardeşine
devrettiği bildirilince de davacı idarenin bu iptal davasını açtığı
görülmektedir. Davanın devamı sırasında borçlu, tarhiyatın terkini için dava
açmış ise de, bu davanın reddedildiği dosya içerisindeki İzmir 2. Vergi
Mahkemesi'nin 14.07.1993 tarihli kararından anlaşılmaktadır.
Mahkemece, 25.11.1992 günlü oturumda İzmir 2. Vergi Mahkemesinde devam
eden davaların sonucunun beklenilmesine karar verilmiş ve son celseye kadar
bu davaların sonucu beklenilmişken bilahare Vergi Mahkemesi kararının
kesinleşmediğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
6183 sayılı yasanın 27. maddesinde ivazsız tasarrufların hükümsüzlüğü
hükme bağlanmış olup, buna göre kamu alacağını ödemeyen borçlulardan
süresinde veya hapsen tazyikine rağmen mal bildiriminde bulunmayanlarla,
malının bulunmadığını bildiren veya beyan ettiği malların borcuna
yetersizliği anlaşılanların ödeme müddetinin başladığı tarihten geriye doğru
iki yıl içinde veya ödeme müddetinin başlamasından sonra yaptıkları
bağışlamalar ve ivazsız tasarruflar hükümsüzdür. Yine anılan yasanın 28.
maddesi ile de bu maddenin uygulanması bakımından bir kısım tasarrufların
bağışlama hükmünde olduğu ifade edilmiş ve bunların hangi tasarruflar olduğu
sayılmıştır. Diğer taraftan, 26. madde ile hükümsüz sayılmada da 27, 28, 29
ve 30. maddelerde sayılan tasarrufların vukuu tarihinden beş yıl geçmesinden
sonra bu maddelere dayanılarak dava açılamayacağı belirtilmiştir. Madde
başlığında her ne kadar zamanaşımından söz edilmekte ise de, burada sözü
edilen beş yıllık süre zamanaşımı olmayıp hak düşürücü süredir. Bu itibarla
da mahkemece re'sen gözetilmesi icap eder.
Yukarıda da açıklandığı gibi ivazsız tasarrufların hükümsüzlüğü
bakımından ödeme müddeti, iki yıllık sürenin hesabında esas alınmaktadır.
Kamu alacağının ödenmesi hususu 6183 sayılı yasanın 37 vd. maddeleri ile 213
sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 111. maddelerinde düzenlenmiştir. Kamu alacağı
özel kanunlarında belli edilen zamanlarda ödenir. Ancak ödeme zamanı yasada
gösterilmemişse Maliye Bakanlığınca belirtilecek usule göre yapılacak
tebliğden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerekir. İşte bu ödeme müddetinin
son günü de kamu alacağının vade günüdür (Md. 37). Vade gününde muaccel hale
gelmiş kamu alacağı ödenmezse kamu idaresince icra takibi yapılabilir. Burada
gösterilen vade günü normal vade günüdür.
Bununla beraber vergi uyuşmazlığı nedeniyle normal vade günü gelmesine
rağmen vergi mahkemesinde dava açılması halinde 2577 sayılı İdari Yargılama
Usulü Kanunu'nun 27. maddesinin 3. fıkrası uyarınca vergi mahkemesinde dava
açılması ile tarh edilen vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlerin
ve bunların zam ve cezalarının dava konusu edilen bölümünün tahsil
işlemlerini durduracağı hükme bağlanmış bulunmaktadır. Bu durumda vergi
mahkemesindeki dava sonuna kadar tahsil işlemleri askıda kalmaktadır. Vergi
mahkemesinde dava açma nedeniyle tahsili durdurulan vergilerden taksit
süreleri geçmiş olanların vergi mahkemesi kararına göre hesaplanan vergiye
ait ihbarnamenin tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde ödenmesi
gerekmektedir. (213. S. Vergi Usul Kanunu 112/3) Ancak yine anılan Yasanın
3/b bendine göre de dava konusu yapılan vergilerin ödeme yapılmamış kısmına
kendi vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme
ilişkin normal vade tarihinden itibaren, yargı organı kararının tebliği
tarihine kadar geçen süreler için 6183 sayılı Yasaya göre saptanacak gecikme
zammı oranında gecikme faizi uygulanacağı ve bunun da aynı süre içinde
ödenmesi gerektiği hükme bağlanmış bulunmaktadır. O halde bu durumda normal
ödeme tarihinde vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin ödenmemesi
ve dava konusu yapılması halinde dava sonuna kadar bunların ödenmesi
durdurulmakta, ancak karara bağlanması halinde normal vade tarihinden
itibaren gecikme faizi uygulanmak suretiyle amme alacağı normal ödeme gününe
getirilmektedir.
Bu nedenle anılan Yasanın 27. maddesindeki ödeme müddetinin başladığı
tarihten geriye doğru iki yıl içinde yapılan tasarruflardan maksat Vergi
Mahkemesindeki davanın kesinleşmesinden sonra başlayacak olan yeni bir ödeme
müddeti almayıp ilk normal ödeme müddetinden geriye doğru iki yıl içerisinde
yapılmış olan tasarruflardır. Aksi halde, yani Vergi Mahkemesinde dava
açılması halinde ileri bir tarihte başlayacak olan yeni ödeme müddetinden
geriye doğru iki yıllık süreden daha önce yapılmış olan tasarruflar iptale
tabi olmayacak ve böylece vergi mükellefi dava açmak suretiyle ve davanın
uzaması nedeniyle bir kısım tasarruflar mükellefin iradesi ile iptale tabi
olmaktan çıkmış olacaktır. Yasa koyucunun amacının bu yolda olduğu
söylenemez. Açıklanan nedenlerle tasarrufun iptal davasının konusu mevcut
olup daha ileri bir tarihte davanın konusu oluşacak değildir.
Öte yandan 6183 Sayılı Yasanın 26. maddesi gereğince iptal davaları
tasarrufun vukuu tarihinden itibaren 5 yıllık hak düşürücü süreye tabi olduğu
için davacı idare henüz vergi alacağı kesinleşmeden bu iptal davasını açmak
zorundadır. Aksi halde yani vergi alacağının kesinleşmesi tarihinden sonra
dava açmak zorunda bırakılacak olursa tasarruf tarihinden itibaren 5 yıllık
süre geçmiş ve dava hakkı da düşmüş olur. Bu nedenle vergi alacağının
tahakkukundan sonra alacak henüz kesinleşmeden önce tasarrufun iptali davası
açılabilir. Böyle bir dava henüz vergi alacağının kesinleşmediğinden bahisle
red olunamaz. Bu itibarla amme idaresince tasarrufun iptali davasının
açılması durumunda, vergi mükellefince vergi mahkemesine dava açılmış ise, bu
davanın sonucunun beklenilmesi ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi
gerekmektedir. Dava süresince vergi tahsilatı durdurulduğuna göre; iptal
davasının açıldığı tarihte vergi alacağı kesinleşmedi denilmek suretiyle dava
reddedilmemeli ve sonucu beklenilmelidir. Mahkemece de bu doğrultuda karar
verilerek vergi mahkemesindeki davanın sonucunun beklenildiği halde, bilahare
dava tarihine göre vergi alacağının kesinleşmediğinden bahisle dava
reddedilmiştir.
O halde mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar gözetilmek suretiyle
vergi mahkemesinde açılan davanın sonucunun ve kesinleşmesinin beklenilerek
hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, aksine düşünce
ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, hükmün
bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacı İdare
yararına BOZULMASINA, 16.01.1995 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
M.S.Aykonu K.Öge Ali M.Çiftçi E.Ertekin İ.Karataş
|