 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
2.Hukuk Dairesi
Sayı:
Esas Karar
94/6088 94/7993
ÖZET: Tebligat, tebliğ yapılacak kişinin bilinen en son adresinde
yapılır. Muhatap bilinen adresinde bulunamazsa tebliğ memuru bulunabileceği
yeri araştırır. Araştırma sonucunu ilğili muhtarlığa onaylatır.
Tebliğ mercii muhatabın adresinin ikametgahı, oturduğu yer, mesleği
itibariyle mensubu olduğu kuruluşlardan araştırmak zorundadır. Tüzüğün 13.
maddesinde gösterilen bu araştırma biçimi kısıtlayıcı olmadığından, muhatabın
adresi bulunması muhtemel Nüfus, Tapu, Sivil Savunma idareleri ile
belediyelerden sorulmalıdır.
İlanen tebligat en son başvurulacak bir çaredir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli
mahkemece verilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki
istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün temyiz eden vekili Av.Osman
Karadut geldi. Karşı taraf tebligata rağmen gelmedi. Gelenin konuşması
dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya
bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği
görüşülüp düşünüldü.
Tebligat, tebliğ yapılacak kişiye bilinen en son adresinde yapılır
(Tebligat Yasası Md.10). Tebliği alacak kişi bu adreste bulunmamışsa tebliğ
memuru bulunabileceği yeri araştırır. Bulamazsa durumu, mahalle köy
muhtarlıklarına doğruluğunu onaylatmak suretiyle tesbit eder. (T.Y. m. 28)
Durum, tebliği çıkaran kuruluşa bildirilir. İlgili kuruluş, tebligatı alacak
kişi memursa ve esnaf ise adreslerini mensubu oldukları teşkilatlardan,
avukatların adresini barodan Adliye Bakanlığından, Askerse askerlik
şubesinden Savunma Bakanlığından sorarak öğrenmeye çalışır (Tebligat tüzügü
Md. 13). Tebligat tüzüğünün 13. maddesine göre yapılan soruşturmaya rağmen
ikametgahı, oturduğu yer veya işyeri bulunamamış ise o halde kişinin
adresinin meçhul olduğu kabul edilerek (Teb. Tüz. M. 46) ilanen teblige karar
verilebilir. Ancak belirtilen soruşturma biçimi sınırlayıcı değildir. Nitekim
aynı maddenin ikinci fıkrasında bu durum açıklığa kavuşturulmuş, Teligatı
çıkaran merciin lüzüm görmesi halinde adres soruşturmasını özel
kuruluşlardan, dairelerden de yapması gereği ilk cümlede vurğulanmıştır.
Belirtilen özel ve resmi kuruluşların içinde adres tesbitinin yapılabileceği
Nüfus, Tapu İdareleri, Belediye, Sivil Savunma gibi kuruluşlarda vardır.
Davada savunma hakkıyla sıkı sıkıya ilişkili olan adres araştırmasının
zabıtaya yaptırılan bir inceleme ile sınırlı turulması savunma hakkının
kısıtlanmasına yol açabilecek bir durum yaratabilir.
O halde adres araştırmasının geniş bir çerçeve içinde ele alınması
soruşturmanın çok yanlı ve özellikle kanuni karine ile tesbit edilen
ikametgahından yapılması gerekir.
İlan kendisine tebligat yapılacak kimsenin öğrenmesini en uyğun
şekilde ulaşacağı umulan bir gazete ile yapılır. (Teb. Tüz. M. 47/2). Ayrıca
varsa tebligi çıkaran merciin bulunduğu yerdeki yerel ğazetelerden birinede
ilan verilir. Bundan sonra tebliğ edilecek belgeler bir ay süre ile tebligi
çıkaran merciin herkesin kolayca görebileceği bir yerinde (mahkeme
divanhanesinde) askıya çıkarılır.
Belirtilen inceleme ve soruşturmayı kapsamayan adres araştırılmasıyla
yetinilerek adresin meçhul olduğunun kabul edilmesi ve bunun sonucu olarak
tebligatın ilanen yapılması savunma hakkını kısıtlayan önemli bir usul
hatasıdır.
Diğer yönden, tebligatın mahkeme divanhanesinde yasal kurallara uyğun
olarak askıya çıkarılmamış olmasıda kanuna aykırıdır (Teb. K. 29).
İlanen tebligat enson başvurulacak bir çaredir. O nedenle adres
araştırılmasının titizlikle ve kararlılıkla yapılması zorunluluğu açıktır.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 73. maddesi uyarınca taraflar
usulüne uygun olarak iddia ve savunma için mahkemeye çağırılmadıkça
haklarında hüküm kurulamaz. Davacının 13.1.l993 tarihinde eşine karşı müessir
fiilde bulunduğu, şikayet dilekçesinde kadının adresinin açıkca gösterildiği
anlaşılmaktadır. Bu adresin koca tarafından bilindiğide açıktır. Bilinen bu
son adresten araştırma yapılmamasıda doğru olmadığı gibi açıklanan biçimde
ilan mahkeme divanhanesine asılmamıştır. Bu suretle davalının usulüne uygun
olarak çağrılmadığı, savunma hakkının kısıtlandığı anlaşıldığından,
yokluğunda yapılan tahkikat sonunda oluşturulan hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyize konu hükmün açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma
sebebine göre sair yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, duruşma
için takdir olunan yediyüzelli bin lira vekalet ücretinin davacıdan alınıp
davalıya verilmesine, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine
oybirliğiyle karar verildi. 13.9.l994
BAŞKAN ÜYE ÜYE ÜYE ÜYE
Tahir Alp Ş.D.Kabukçuoğlu Hakkı Dinç Ferman Kıbrıscıklı Özcan Aksoy
|