 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Onuncu Hukuk Dairesi
E. 1994/6001
K. 1994/20674
T. 23.12.1994
* EMEKLİ SANDIĞINA TABİ HİZMET
* HİZMETLERİN BİRLEŞTİRİLMESİ
* SOSYAL SİGORTALAR KURUMUNDAN EMEKLİLİK
ÖZET: Yaşlılık ve malüliyet sigortasından aylık bağlanmasında, çeşitli
kurumlara tabi olarak geçen hizmet sürelerinin birleştirilmesinde yasal engel
yoktur.
Emekli Sandığı'nca, kısmi malüliyet aylığı bağlanan kişinin de;
Son yedi yıllık süre içerisinde SSK'na tabi fiili hizmetlerinin daha fazla
olması,
25 yıllık sigortalılık süresini doldurması,
5000 prim ödeme gün sayısı koşullarını gerçekleştirmiş olması halinde,
yaşlılık aylığı tahsisinin, Sosyal Sigortalar Kurumu'nca yapılması gerekir.
(5434 s. ESK. m. 94)
(2829 s. HBK. m. 8/1)
(506 s. SSK. m. 60/A-c)
Davacı, davalı Kurum işleminin iptaliyle, tahsis talebinin kabulüne karar
verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, taraflar avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz isteğinin
süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla
dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü, aşağıdaki karar
tesbit edildi:
Davacı vekilinin 20.10.1993 tarihli dilekçesi içeriği de gözönünde
tutulduğunda, dava sonucu itibariyle T.C Emekli Sandığı'nca Türkiye
Cumhuriyeti ile Federal Almanya Cumhuriyeti arasındaki Sosyal Güvenlik
Sözleşmesine göre bağlanan kısmi malüliyet aylığının durdurularak Sosyal
Sigortalar Kurumu'ndan yaşlılık aylığı tahsisi istemine ilişkindir.
Davacının; 18.5.1968 ile 1.5.1972 tarihleri arasında 3 yıl, 1 ay, 15 gün 5434
sayılı Kanuna tabi hizmeti olduğu, 9.5.1972 tarihinden itibaren Federal
Almanya'da çalıştığı, 1.2.1990 tarihinde Alman Sosyal Güvenlik merciinden
malüliyet aylığı bağlandığı, 1.7.1990 tarihinden itibaren de T.C Emekli
Sandığı'nca Türkiye Cumhuriyeti ile Federal Almanya arasındaki Sosyal
Güvenlik sözleşmesine göre kısmi malüliyet aylığı bağlandığı, davacının
25.5.1963 ile 25.5.1965 tarihleri arasındaki iki yıllık askerlik süresinin
T.C Emekli Sandığı'nca kıdem aylığında değerlendirildiği, davacının daha önce
9.5.1972 ile 31.1.1984 tarihleri arasında 141 aylık yurt dışı hizmetini 1984
yılında 2147 sayılı Kanuna göre Sosyal Sigortalar Kurumu'na borçlanarak
primlerini ödeyip değerlendirdiği, bunun dışında 506 sayılı Kanun kapsamında
sigortalılığı bulunmadığı, 25.9.1991 tarihinde Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan
tahsis talebinde bulunulduğu dosya içerisinde mevcut belgelerden
anlaşılmaktadır.
Davada uyuşmazlık konusu olan husus; davacıya 506 sayılı Kanun hükümlerine
göre yaşlılık aylığı tahsisinde, davacının T.C Emekli Sandığı'ndan kısmi
malüliyet "adi malüliyet" aylığı alması karşısında 5434 sayılı Kanuna tabi
hizmet süresinin 2829 sayılı Kanun hükümleri çevresinde hizmetlerin
birleştirilmesinde gözönünde tutulup tululmayacağı konusundadır.
Sosyal Güvenlik Kurumlarına tabi olarak geçen hizmetlerin birleştirilmesi
hakkında 2829 sayılı Kanunun aylık bağlayacak Kurum'a ilişkin 8. maddesinde;
"Birleştirilen hizmet süreleri toplamı üzerinden ilgililere son 7 yıllık
fiili hizmet süresi içinde fiili hizmet süresi fazla olan Kurum'ca, hizmet
sürelerinin eşit olması halinde ise sonuncusunun tabi olduğu kurumca kendi
mevzuatına göre aylık bağlanıp ödeneceği ancak, malüllük, ölüm, 5434 sayılı
Kanuna göre yaş haddinden re'sen emekli olma ve bağlı oldukları Kurum kanunla
değiştirilmesi hallerinde ilgililere hizmet sürelerinin sonuncusunun tabi
olduğu Kurum'ca kendi mevzuatına göre aylık bağlanacağı" öngörülmüştür.
Anılan maddenin yazılış biçiminden anlaşıldığı üzere T.C Emekli Sandığı'ndan
malüliyet aylığı bağlanmasında nazara alınan hizmet sürelerinin, son 7 yıllık
fiili hizmet süresinin fazla olanını 506 sayılı kanun kapsamında bulunması
koşulu ile 506 sayılı Kanuna göre yaşlılık aylığı tahsisinde hizmetlerinin
birleştirilmesinde nazara alınması gerekir. Giderek 2829 sayılı Kanunda bunu
önleyici bir hüküm de mevcut değildir.
Her ne kadar 506 sayılı Kanunun 92. maddesinde, malüllük ve yaşlılık
sigortasından aylık bağlanmasına hak kazanan sigortalıya bu aylıklardan
yüksek olanı aylıklar eşitse yalnız yaşlılık aylığının bağlanacağı öngörülmüş
ise de, bu sadece her iki sigorta kolunda 506 sayılı Kanun çevresinde
bağlanacak aylıklar için söz konusudur. Keza, 5434 sayılı Kanunun 94. maddesi
hükmü de bu çevrede değerlendirilmelidir. Yoksa, yaşlılık ve malüliyet
sigortasından aylık bağlanmasında çeşitli kurumlara tabi olarak geçen hizmet
sürelerinin 2829 sayılı Kanun hükümleri çevresinde birleştirilmesi mümkün
olup bir sigorta kolundan yapılacak tahsiste hizmetleri birleştirilmesi bu
hizmet sürelerinin diğer sigorta kolundaki tahsiste yapılacak hizmet
birleştirmesinde gözönünde tutulmayacağı sonucunu yaratmaz. Ne var ki, 2829
sayılı Kanunun 10. maddesi hükmünde öngörüldüğü üzere 2829 sayılı Kanun
uyarınca bağlanacak aylıkların ödenmesinde ve kesilmesinde aylığı bağlayan
kurum mevzuatındaki esaslar uygulanacaktır. Giderek Türkiye Cumhuriyeti ile
Federal Almanya arasındaki Sosyal Güvenlik Sözleşmesinde yukarıda öngörülen
esasın aksini öngören bir hüküm mevcut değildir.
Öte yandan, davacının 2147 sayılı Kanun çevresinde Sosyal Sigortalar Kurumu'na
yaptığı hizmet borçlanması nazara alındığında, 25.9.1991 tarihli tahsis
talebinden önce 2829 sayılı Kanunun 8. maddesi çevresinde birleştirilen
hizmet süreleri toplamı üzerinden son 7 yılda en fazla hizmet süresini Sosyal
Sigortalar Kurumu'na tabi olarak geçmesi karşısında davacıya 506 sayılı Kanun
hükümleri çevresinde yaşlılık aylığı bağlanacaktır. Giderek davacının T.C
Emekli Sandığı Kanununa tabi olarak geçen hizmet süresi ile T.C Emekli
Sandığı'nca değerlendirilen askerlik süresi nazara alındığında, davacı
yönünden 506 sayılı Kanunun 60/Ac maddesinde yaşlılık aylığı tahsisi için
öngörülen 25 yıllık sigortalılık süresi 5000 prim ödeme gün sayısı koşulları
gerçekleşmiş olup davacıya tahsis talebini takip eden aybaşı olan 1.10.1991
tarihinden itibaren Sosyal Sigortalar Kurumu'nca yaşlılık sigortasından
tahsis yapılması gerekmektedir.
Mahkemece belirtilen maddi ve hukuki esaslar gözönünde tutulmadan yazılı
şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve
hüküm bozulmalıdır.
S o n u ç : Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA),
temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 23.12.1994 gününde
oybirliğiyle karar verildi.
|