 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Ceza Genel Kurulu
E. 1994/6-34
K. 1994/59
T. 21.2.1994
* HIRSIZLIK
ÖZET : Müştekinin evinde çalışan sanık, evde bulunduğunu bildiği değerli
eşyaları çalmaya karar vermiş, 25.4.1992 tarihinde evden bir altın kolye ve
bir antika yüzük çalmış, olayın anlaşılması üzerine işten ayrılmıştır. 25 gün
sonra önceden verdiği suç işleme kararına dayanarak ikinci kez eve girmiş,
mücevher kasasını, antika silahları ve müzik setini çalmıştır. Böylece
sanığın evde bulunduğunu bildiği değerli eşyaları çalmak için verdiği suç
işleme kararı ile hareket etmesi ve aradan uzunca bir süre geçmeden ikinci
hırsızlık suçunu işlemesi nazara alındığında, eylemin tek bir suçu, teselsül
eden hırsızlık suçunu oluşturduğunu kabul etmek gerekir.
(765 s. TCK. m. 80, 491/3)
Hırsızlık suçundan sanık Celal'in TCY.nın 491/3, 522, 493/1, 522, 71.
maddeleri gereğince 4 sene 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin,
(Üsküdar Üçüncü Asliye Ceza Mahkemesi)nce verilen 10.9.1992 gün, 448/589
sayılı hükmün sanık vekili tarafından temyizi üzerine, dosyayı inceleyen
Yargıtay Altıncı Ceza Dairesi, 4.11.1992 gün, 7624/7356 sayı ile;
"Dosya içeriği ve oluşa göre, suçun aynı kasıt altında teselsül ettiği
gözetilmeden TCY.nın 80. maddesi yerine ayrı ayrı eylem kabulüyle TCY.nın 71.
maddesi ile uygulama yapılması" isabetsizliğinden bozmuş,
Yerel Mahkeme, 21.1.1993 gün, 1100/22 sayı ile;
"TCY.nın 80. maddesinin uygulanabilmesi için, birkaç defa ihlal keyfiyeti
yasanın aynı hükmüne ait olmalıdır. Vasıfları başka olan iki hırsızlık
suçundan yani basit hırsızlıkla, mevsuf hırsızlığın birleşmesi halinde
teselsül hükümleri uygulanamaz. Ayrıca, iki suç arasında geçen 25 gün uzun
bir süre olup, sanığın işlediği fiiller ayrı ayrı suç olarak kabul
edilmelidir" gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de Yargıtay'ca incelenmesi sanık vekili tarafından süresinde
istenildiğinden, dosya; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın "Bozma" istemli
28.1.1994 günlü tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel
Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
Şikayetçinin evinde çalışan ve ev işlerine yardım eden sanık, 25.4.1992
tarihinde evden altın kolye ve antika yüzük almış, olayın anlaşılması üzerine
bir daha işe gelmemiştir. 20.5.1992 tarihinde ise, evde kimse yokken kapı
camını kırarak içeri girmiş, daha önceden yerini bildiği elbise dolabı içinde
yere monte edilen ve içinde mücevher bulunan kasa ile kütüphanenin üst
çekmecesinde bulunan antika silahları, müzik setini alarak kaçmıştır. Özel
Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluş ve sübutta bir uyuşmazlık
bulunmamaktadır. Çözümlenecek sorun, sanığın eylemlerinin iki ayrı hırsızlık
suçunu mu, yoksa müteselsil hırsızlık suçunu mu oluşturduğuna ilişkindir.
Ceza Yasası kural olarak, eyleme göre sorumluluğu kabul etmiştir. Hareketin
yol açtığı her maddi sonuç eylemi; hukuka aykırı ve kusurlu her eylem suçu
oluşturacaktır. Eylem çokluğu halinde, çok sonuç ve sonuca bağlı olarak da
çok suç oluşacaktır. Ancak, birçok neticenin meydana gelmesine rağmen bazı
hallerde, faile bir tek ceza verilmesi de yasa koyucu tarafından kabul
edilmiştir.
Ceza Yasasının 80. maddesinde; "Bir suç işlemek kararının icrası cümlesinden
olarak kanunun aynı hükmünün birkaç defa ihlal edilmesi, muhtelif zamanlarda
vaki olsa bile bir suç sayılır. Fakat bundan dolayı terettüp edecek ceza
altıda birden yarıya kadar artırılır" hükmü yeralmaktadır.
Maddenin uygulanabilmesi için, aynı suç işleme kararı ile yasanın aynı
hükmünün birkaç defa ihlali gerekir. 4055 sayılı Yasa ile, maddenin ilk
şeklindeki "suç işleme kasdı" "suç işleme kararı" olarak değiştirilmiş ve
daha geniş bir kavrama yer verilmiştir. Suç işleme kararındaki birlik,
birbirinden ayrı olan ve ayrı kasıtlara bağlı eylemleri birbirine bağlayan ve
olaya müteselsil suç niteliğini veren önemli bir öğedir. Kararda birlik,
kasıtta birlik demek değildir. Müteselsil suçu oluşturan eylemlerin her biri
ayrı bir kastın sonucudur. Bu iradi eylemleri toplu hale getiren, bunların
tek bir suç işleme kararından doğmuş olmasıdır. Suçlar arasında, her bağımsız
suç için aranılan suç kastının ötesinde, bu kastları kapsayan ve genel
nitelikte daha üst bir kavram olan suç işleme kararının bulunması zorunludur.
Müteaddit suçların, Yasanın aynı hükmünü ihlal etmesi, aynı maddenin ihlali
anlamında değildir. Değişik ağırlıkta olsa dahi aynı suçun işlenmesi, örneğin
basit ve ağırlaşmış-mevsuf-hırsızlık suçlarının işlenmesi, yasanın aynı
hükmünü ihlal niteliğindedir.
Maddi olayda sanık, şikayetçinin evinde bulunduğunu bildiği değerli şeyleri
çalmaya karar vermiştir. Bu evde çalışıyor olma sıfat ve olanağını kullanarak
ilk hırsızlık suçunu işlemiş, bilahare işten ayrılmıştır. Evde değerli
eşyalar, mücevherler olduğunu bildiği için önceden verilen aynı suç işleme
kararına dayanarak 25 gün sonra ikinci kez eve girerek ikinci suçu
işlemiştir. Böylece; sanığın, evde bulunduğunu bildiği değerli eşyaları almak
için verdiği suç işleme kararı ile hareket etmesi ve aradan uzunca bir
sürenin geçmemesi, 25 günlük sürenin uzun bir zaman fasılası olarak kabul
edilemeyeceği nazara alındığında, Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına
karar verilmelidir.
S o n u ç : Açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme direnme hükmünün (BOZULMASINA),
tebliğnamedeki düşünce gibi, 21.2.1994 günü oybirliğiyle karar verildi.
|