Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 



     T.C.                                 
Y A R G I T A Y                            
Ceza Genel Kurulu
                                                                          

     S A Y I
Esas           Karar          İtirazname 
1994/6-322     1994/343       15417

                          Y A R G I T A Y   K A R A R I

Bozma kararı veren
Yargıtay Dairesi        : 6.Ceza Dairesi 
Mahkemesi               : Eyüp 2.Ağır Ceza 
Günü                    : 9.12.1993
Sayısı                  : 14-167
Davacı                  : K.H.
Sanık                   : Aysel Aydın vekili Av.Enver Çiftçioğlu 
Davaya Katılan          : Rıfat Türkeri vekili Av.Fehmi İlhan 

	Sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından sanık Aysel Aydın'ın
 beraetine ilişkin Eyüp 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 9.12.1993 gün
 ---4/167 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyizi üzerine dosyayı
 inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesi 20.10.1994 gün 9566/9603 sayı ile; 
	"Yüklenen suçtan dolayı C.M.U.K.nun 236. maddesinin yollamada
 bulunduğu aynı Yasanın 3842 Sayılı Yasa ile değişik 135. maddesi uyarınca
 sorguya çekilmesi gereken sanığa, bu madde ile tanınıp savunmaya ilişkin
 bulunan hakları hatırlatılmadan ve hatırlatılmış ise bu husus tutanağa
 geçirilmeden karar verilmesi" isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin
 bozulmuştur.
	Yargıtay C.Başsavcılığı 22.11.1994 gün 15417 sayı ile;
	"Sanığın, suç konusu çeki mal sattığı Cemil Aydemir'den cirosuz olarak
 aldığı, boş olan keşide yeri ve tarihini yazarak ciro ettiğine ilişkin
 savunması, tanıklar tarafından doğrulanmıştır. Bu nedenle sanık hakkında
 T.C.Y.nun 509/2, 511. maddeleri uygulanamaz. Yasal olarak edinilen çekte
 keşide yeri ve tarihinin sonradan tamamlanmasının sahtecilik suçunu
 oluşturmayacağı Özel Dairece kabul edilmiştir. Sahte olarak düzenlenmediği
 kabul edilen çekin tek başına ciro edilmesi, dolandırıcılık suçunun sania
 vasıtası olarak kabul edilemeyeceğinden beraet kararı doğrudur.
	Bozma kararına gelince; sanığın usul hükümlerine uygun olarak
 savunmasının alınması yargılama hukukunun temel prensiplerindendir. 3842
 Sayılı Yasa ile sanığa tanınan hakların hatırlatılmaması, mahkümiyete ilişkin
 hükümlerde büyük önem taşımaktadır. Ancak, beraet kararlarında aynı şekilde
 savunmaya önem atfedilmediği C.M.U.K.nun 223/son, 253/son ve 309.
 maddelerindeki düzenlemelerden anlaşılmaktadır. C.M.U.K.nun 223/son maddesi
 gereğince mahkümiyet dışında bir karar verilmesi halinde sorgu yapılmadan
 dava bitirilebilecek, yasanın 253/son maddesine göre derhal beraette
 durma-düşme kararı verilemeyecektir. Sanık lehine olan hukuk kaidelerine
 muhalefet halinde C.M.U.K.nun 309. maddesi uyarınca C.Savcısı sanık aleyhine
 hükmü bozduramayacaktır.
	Maddi olayda beraet kararı usule ve kanuna uygun bulunduğundan
 C.M.U.K.nun 135. maddesindeki hakların hatırlatılmaması, beraet kararının
 sanık lehine güvence teşkil etmesi nedeniyle sonuca etkili olmayacağından
 bozma nedeni sayılmamalıdır. Kaldı ki, sanığın savunması alınmış, sadece
 C.M.U.K.nun 135. maddedeki haklar hatırlatılmamıştır. Beraet kararlarının
 usul yönünden bozulması Yargıtay kararlarına uygun düşmemektedir"
 gerekçesiyle itiraz ederek bozma kararının kaldırılıp hükmün onanması talep
 olunmuştur. 
	Dosya, Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu,
 gereği konuşulup düşünüldü.

                         CEZA GENEL KURULU KARARI 

	Sanığın , sahtecilik ve dolandırıcılık suçundan beraetine karar
 verilen olayda, Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık,
 beraet kararı verilmesi halinde de C.M.U.Y.nın 135. maddesinin uygulanıp
 uygulanmayacağına ilişkindir.
	3842 Sayılı Yasanın 31. maddesi gereğince Devlet Güvenlik Mahkemeleri
 görev alanı dışında kalan suçlarda uygulanması gereken C.M.U.K.nun "İfade ve
 Sorgunun Tarzı" başlıklı 135. maddesinde; 
	"Zabıta amir ve memurları ile Cumhuriyet Savcısı tarafından ifade
 almada ve hakim tarafından sorguya çekilmede aşağıdaki hususlara uyulur.
	1- İfade verenin veya sorguya çekilenin kimliği tespit edilir. İfade
 veren veya sorguya çekilen kimliğe ilişkin soruları doğru olarak
 cevaplandırmak  zorundadır.
	2- Kendisine isnad edilen suç anlatılır.
	3- Müdafi tayin hakkının bulunduğu, müdafi tayin edebilecek durumda
 değilse baro tarafından tayin edilecek bir müdafi talep edebileceği ve onun
 hukuki yardımından yararlanabileceği, isterse müdafiin soruşturmayı
 geciktirmemek kaydı ile ve vekaletname aranmaksızın ifade veya sorguda hazır
 bulunacağı bildirilir. Yakınlarından istediğine yakalandığını duyurabileceği
 söylenir.
	4- İsnad edilen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanuni hakkı
 olduğu söylenir.
	5- Şüpheden kurtulması için somut delillerin toplanmasını talep
 edebileceği hatırlatılır ve kendisi aleyhine var olan şüphe sebeplerini
 ortadan kaldırmak ve lehine olan hususları ileri sürmek imkanı verilir.
	6- İfade verenin veya sorguya çekilenin şahsi halleri hakkında bilgi
 alınır.
	7- İfade veya sorgu bir tutanakla tesbit edilir. Bu tatanakta:
	a) İfade verme veya sorguya çekme işleminin yapıldığı yer ve tarih,
	b) İfade verme sorguya çekme sırasında hazır bulunan kişilerin isim ve
 sıfatları ile ifade veren veya sorguya çekilen kişinin açık kimliği,
	c) İfade vermenin veya sorgunun yapılmasında yukarıdaki işlemlerin
 yerine getirilip getirilmediği, bu işlemler yerine getirilmemiş ise
 sebepleri,
	d) Tutanak içeriğinin ifade veren veya sorguya çekilen ile hazır olan
 müdafi tarafından okunduğu ve imzalarının alındığı, 
	e) İmzadan imtina halinde bunun nedenleri yer alır" hükmü
 bulunmaktadır. Madde ile, sanığa kendisini daha iyi savunma olanağı
 sağlanmış, bazı delillerin toplanmasını isteme hakkı verilmiş veya hiç bir
 şey söylememe imkanı tanınmıştır.
	 Aynı Yasanın 236. maddesinde ise; "Duruşmaya tanıkların ve
 bilirkişinin yoklamasıyla  başlanır. Bundan sonra sanığın açık kimliği ve
 şahsi durumu tespit olunur. Daha sonra iddianame okunur ve 135. maddeye göre
 sanık sorguya çekilir." hükmü yer almaktadır.
	Açıklanan Yasal hükümler karşısında duruşmaya, sanığın kimliğinin
 saptanması, iddianame okunduktan sonra 135. maddeye göre sorguya çekilmesi
 ile başlanacaktır. Bu hükme uyulmadığı yani, 135. madde gereğince sanık
 sorguya çekilmediği takdirde duruşma açılmış sayılamaz. Duruşmanın açılmaması
 halinde de kanıt toplanamaz, mevcut kanıtlar değerlendirilemez ve hüküm
 kurulamaz. Öte yandan fiilin suç oluşturmaması nedeniyle derhal beraet kararı
 verilmesi dışında, delillerin tayin ve takdiri gereken durumlarda sanığın
 sorgusu yapılıp savunması saptanmadan beraet kararı verilemeyeceği Yargıtay
 Ceza Genel Kurulu ile Özel Dairelerin uyum gösteren yerleşmiş
 kararlarındandır. Bu itibarla delillerin takdiri halinde CMUY.nun 223 ve
 253/son maddelerinin uygulanma yeri bulunmamaktadır. Sanığın sorgusu ise
 CMUY.nın 135. maddesinde belirtilen şekilde yapılmalıdır. Maddede kabul
 edilen hakların, sanığa hatırlatılmaması mutlak bozma nedenlerindendir.
	İncelenen dosyada, sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından sanığın
 beraetine ilişkin hüküm katılan vekili tarafından sanık aleyhine temyiz
 edilmiştir. Mevcut delillerin irdelenmesi suretiyle karar verilmesi
 gerektiğinden olayda, CMUY.nın 223/son ve 253/son. maddeleri gereğince
 sanığın sorgusu yapılmadan veya usulüne uygun şekilde sorgusu yapılmadan
 derhal beraet kararı verilemez. Bu nedenle olayda, sanığın sorgusunun
 yapılması, savunmasının alınması şarttır.
	Katılan vekilinin temyiz davası açması üzerine, öncelikle emredici
 usul kurallarının uygulanıp  uygulanmadığı, usuli bir hata olup olmadığı
 incelenmeli, olmadığı takdirde dosyanın esasına girilmelidir. Usuli
 hükümlerin, emredici kuralların bir tarafa bırakılarak önce işin esasının
 incelenmesi, sübut olmadığı takdirde hükmün onanması, sübutun varlığında ise
 bu kez usuli eksiklik nedeniyle hükmün bozulması ve sübuttan bahsedilmesi,
 yani sübuta göre farklı uygulama yapılmasının izahı mümkün olmadığı gibi
 uygulamada da yanlış anlamalara yol açacak, bozma kararı verildiğinde sübutun
 varlığı kabul edilmiş olacağından bozmanın da bir yararı hatta anlamı
 kalmayacaktır. Diğer bir anlatımla aleyhe temyiz halinde sübutun varlığını
 kabul ile CMUY.nın 135. maddesinin uygulanmadığından bahisle hükmün
 bozulmasında, artık bu hükmün uygulanmasının bir anlamı kalmayacaktır. Zira,
 suçun oluştuğu Yargıtayca peşinen kabul edilmiş ve Yargıtay görüşü belli
 olmuştur. Bu durum "oyun açıklanması niteliğinde  olduğu gibi bu aşamadaki
 bozma, sadece yasa hükmünü yerine getirmeye yönelik olup 135. maddenin amacı
 ile bağdaşmamaktadır. Usulüne uygun şekilde ve maddede belirtilen kurallara
 uygun olarak yapılacak sorgu sırasında sanığın hangi haklarını kullanacağı ve
 lehine hangi delilleri ibraz edeceği, savunmasında neler getireceği önceden
 bilinemeyeceğinden, esasa girilmeksizin hüküm öncelikle CMUY.nın 135.
 maddesine aykırı davranılması nedeniyle bozulmalıdır.
	 CMUY.nın 135. maddesinde yer alan güvencelerin sanığa hatırlatılması
 halinde, sanığın ikrarda bulunması ve bu beyanı ile elde edilecek delillerin
 gözardı edilemeyeceği nazara alınarak öncelikle adı geçen maddenin
 uygulanması, yasal haklarının sanığa hatırlatılması zorunludur. Şu aşamada
 ikrar etmemiş ise bunun 135. maddenin getirdiği güvencelerden yoksun
 olmasından kaynaklanması da mümkündür.
	Ayrıca, kamu düzeni ile ilgili ve buyurucu hüküm olan CMUK.nun 135.
 maddesine uyulmadığının saptanmasına rağmen dosyanın esasının incelenmesi,
 diğer usuli hataların da gözardı edilmesi ve dosyanın esasına girilmesi
 sonucunu doğuracaktır. Örneğin, hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunu
 düzenleyen bilirkişiye yemin verdirilmemesi, esaslı işlemlerin yapıldığı,
 sanık ve tanıkların dinlendiği oturuma ilişkin duruşma tutanaklarının imzasız
 bulunması hallerinde de esasa girilmesi, sübutun varlığında bu nedenlerle
 bozma yapılması gerekecektir. Halbuki sübutun varlığı, bu delillerin takdiri
 sonucu olacaktır. Yeminsiz dinlenen bilirkişinin raporuna dayanılarak veya
 imzasız olması nedeniyle gerçek olup olmadığı bilinmeyen duruşma tutanakları
 esas alınmak suretile karar verilemez.
	Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının reddine karar
 verilmelidir.
	Çoğunluk görüşüne katılmayan bir kısım kurul üyeleri "haklı nedenlere
 dayanan C.Başsavcılığı itirazının kabulü gerektiği" düşüncesiyle ve üyelerden
 4. Ceza Dairesi Başkanı Sami Selçuk ise; "Ceza Yargılamasının temel amacı,
 önce işlenmiş olan eylemle ilgili maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır.
 Ancak, bu amaç, ne pahasına olursa olsun gerçekleştirilemez. Yapılan
 araştırma ve soruşturma, mutlak ve sınırsız değildir. Bu etkinlikler
 sırasında kişişel ve/ya da toplumsal değerlerin korunması zorunludur. Bu
 nedenlerle yasa koyucu, Ceza Yargılaması Yasasının çeşitli maddelerinde,
 kanıtın kendisi ve elde edilmesiyle ilgili birçok sınırlamalar ve yasaklar
 getirmiştir."
	"Ceza Yargılama Yasasında 3842 Sayılı Yasayla yapılan değişiklik de bu
 bağlamda olmuş, kanıt elde etme (md. 135/a) ve hukuka aykırı olarak elde
 edilen kanıtlarla ilgili değerlendirme (md. 254/2) yasakları getirilmiştir. 
	"C.Yargılama Yasasının aynı Yasayla değişik 135. maddesinde öngörülen
 aydınlanma hakkı ve aydınlatma yükümlülüğüne uyulmayarak ve özellikle susma,
 savunma ve bir savunmadan yararlanma hakları bildirilmeden yapılan sorgu ve
 bu sorguyla elde edilen anlatım kanıtı da, kuşkusuz hukuka aykırı bir
 kanıttır ve değerlendirme yasağı kapsamındadır."
	"Ne var ki, Ceza Yargılamasının bir başka temel dayanağı da, kamu
 yararı ve birey yararı arasındaki duyarlı dengeyi kollayan ölçülülük
 ilkesidir. Bu ilke gözetilmez ve kamu yararı birey zararına işletilirse,
 haklar ve değerler örselenir; birey yararı toplum zararına kayırılırsa
 yargılama kilitlenebilir ve dolayısıyla her iki durumda da hukuk barışı
 tehlikeye düşer."
	"Bu nedenlerle yasa koyucu, hukuka aykırı kanıtlar için değerlendirme
  yasağını getirirken, bu tür "kanıtların hükme dayanak" yapılamayacağını,
 yapıldıkları takdirde hükmün sakatlanacağını (md. 254/2) belirtmekle
 birlikte, ayrıca bir hükmün bozulması için, hukuka aykırı işlemle hüküm
 arasında nedensellik bağı arayarak, yasaya aykırılığın konulan hükmü
 etkilemesi gerektiğini de vurgulamıştır (md. 320/1)."
	"Olayımızda, kurulan hüküm beraattir. Bu durumda ilkin, dosya
 incelenmek, beraat hükmü, yetersiz soruşturma gibi herhangi bir eksiklik
 nedeniyle bozulacaksa, o zaman söz konusu aykırılık bozmaya dayanak yapılmak
 gerekir. Başsavcılığın itirazında beraat kararı doğru olduğu belirtilmiştir.
 Sanık yararına getirilmiş bir hükme dayanılarak hiç bir yarar getirilmeyecek
 biçimde bozma elbette  yapılamaz (C.Y.Y. md. 309)."
	"Sanığın, olayda herhangi bir ikrarı söz konusu değildir. İkrarı olsa
 ve buna dayanılarak bir hükümlülük kararı verilse, elbette hüküm bozulacaktı.
 Zira, böyle bir durumda sanık yararına getirilen bir güvence hükmüne
 uyulmadığı gibi, hukuka aykırılığın nedensel (illi) bir değeri de olurdu.
 Oysa, olayımızda ne dayanılacak bir ikrar vardır, ne de hükümlülük kararı söz
 konusudur. Bir başka deyişle hukuka aykırılığın nedensel bir gücü yoktur. Bu
 nedenlerle itiraz yerindedir." görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
	SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının
 REDDİNE, 19.12.1994 günü oyçokluğuyla karar verildi.

Birinci Başkanvekili     1.C.D.Bşk.        4.C.D.Bşk.   5.C.D.Bşk
Mehmet UYGUN             T.GÜVEN           S.SELÇUK     H.KOÇULU 

2.C.D.Bşk.              3.C.D.Bşk.        6.C.D.Bşk.   O.K.KESKİN
M.ONAN                  S.N.DEDA          N.MUTİŞ   
                          Kabul 

S.ÇELİK               A.ÖNCÜL             H.ÖĞÜTCÜ     T.METEOĞLU
                                            Kabul 

Y.KALAY              M.İ.ÜNAL            S.Ö.ÇETİNKOL     N.OK
                                                          Kabul 

H.CEVHEROĞLU         T.DEMİRTAŞ          Y.TURAN   O.KÖSEBALABAN

N.OK 
    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06
  • Kısmi Kabul ve Kısmi Red Kararından Sonra 3/4 oranından indirimli icra vekalet ücreti 
  • 26.04.2025 09:11


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini