 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Ceza Genel Kurulu
E. 1994/5-173
K. 1994/204
T. 3.10.1994
* EN SON SÖZÜN SANIĞA VERİLMESİ
ÖZET : Son soruşturma sonucunda ilk kez hüküm kurulurken duruşma, sanığın son
sözü ile bitirilmelidir. Bozmadan sonra başlayan ve gerek uyma, gerekse
direnme (ısrar) kararıyla sona eren aşamada da bu zorunluluk aynen
geçerlidir.
Maddi olayda, Yerel Mahkemece direnme kararı verdiği oturumda hazır bulunan
sanıklardan son sözlerini sormadan hüküm kurulduğundan, hüküm usuli yönden
yasaya aykırıdır.
(1412 s. CMUK. m. 251)
Zina suçundan sanıklar Hazım ve Sonay'ın TCY.nın 441/1, 81/1, 441/2. maddeleri
uyarınca cezalandırılmalarına ilşikin, (Nevşehir Asliye Ceza Mahkemesi)nce
4.5.1993 gün ve 255/218 sayı ile verilen kararın, sanıklar tarafından temyizi
üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay Beşinci Ceza Dairesi'nce, 26.10.1993 gün
ve 3419-3825 sayı ile;
(Sanıkların herkesçe bilinecek surette karı-koca hayatı yaşadıklarını ortaya
koyacak kanıtlar gösterilip, tartışılmadan yazılı şekilde mahkumiyetlerine
hükmolunması) isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise, 30.12.1993 gün ve 520-573 sayı ile; son celsede hazır
bulunan sanıklardan son sözlerini sormaksızın, karar yerinde yazılı gerekçe
ile önceki kararda direnmiştir.
Bu karar da, sanıklar müdafi tarafından süresinde temyiz edildiğinden; dosya,
Yargıtay C. Başsavcılığı'nın "bozma" istekli 3.6.1994 gün ve 15952 sayılı
tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığı'na gönderilmekle; Yargıtay Ceza
Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
İncelenen dosyaya göre;
CYUY.nın 251. maddesi gereğince "en son söz sanığındır". Maddenin son
fıkrasında da, "Sanık namına müdafi tarafından müdafada bulunulsa dahi
müdafaya ilave edecek bir şeyi olup, olmadığı sanığa sorulur" hükmü yer
almaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun kararlılık gösteren içtihatlarına ve yukarda
açıklanan buyurucu usul hukuku kuralına göre; duruşma mutlaka sanığın son
sözü ile bitirilmelidir. Ceza Yargılamasında sanığın en önemli hakkı olan
savunma hakkı hiçbir biçimde kısıtlanamaz. Son söz sanığa verilerek
kendisinden önce saptanan kanıtlara karşı diyecekleri ve savunması
saptanmalıdır. Hatta, sanığa son söz verildikten sonra başkaca usul işlemleri
yapıldığı takdirde, yeniden sanıktan son sözü sorulmalıdır. Savunma hakkı ile
doğrudan ilişkili bulunan bu usul kuralı, buyurucu nitelikte olduğundan,
aykırı davranılması CYUY.nın 308. maddesi uyarınca mutlak bozma nedenini
oluşturur.
Ceza Yargılamasında, son soruşturma sonucunda ilk kez hüküm kurulurken, "son
sözün sanığa verilmesi" zorunluluğu, bozmadan sonra başlayan ve gerek uyma,
gerekse direnme (ısrar) kararıyla sona eren aşamada da aynen geçerlidir.
Zira, kamu davasının en önemli ilkelerinden birisi kesintisizlik ve
sürekliliktir. Bu ilkeye göre, Yargıtay incelemesi sonucunda bozma kararı
verildiği takdirde, önceki hüküm tamamen ortadan kalkar, bu nedenle bozmadan
sonraki yargılamada direnme kararı verildiği takdirde bozulan önceki karara
yollamada (atıf) bulunulmakla yetilinemez. CYUY.nın 253, 260, 261 ve 406.
maddeleri uyarınca yeniden hüküm kurulmalıdır.
Hal böyle olunca, bozmadan sonra dava sonuçlanmadığına ve yargılama devam
etmekte bulunduğuna göre, bozmadan önceki yargılamada uygulanan usul
kuralları aynen uygulanmalıdır. Bozmadan sonraki yargılamada direnme kararı
verilse dahi, yargılamanın bu aşaması son soruşturmanın bir parçasıdır. Bu
nedenle devam eden yargılama sanığın son sözü ile bitirilmelidir. Buyurucu
olan bu usul kuralının, bozmadan önceki aşamada geçerli, bozmadan sonraki
aşamada, (direnme kararı verilse dahi) uygulanmasına gerek bulunmadığı
biçimindeki bir ayırımın yasal ve hukuksal hiçbir dayanağı bulunmamaktadır.
Bozma kararı ile önceki hüküm tüm sonuçları ile ortadan kalkmış ve son
soruşturma aşamasına yeniden dönülmüş bulunduğundan, "son soruşturmanın
sanığın son sözü ile sonuçlandırılması" mutlak usuli zorunluluk olarak
karşımıza çıkmaktadır.
İnceleme konusu dosyada, Yerel Mahkeme direnme kararı verdiği oturumda hazır
bulunan sanıklardan son sözlerini sormadan hüküm kurduğundan, sair yönleri
incelenmeyen hükmün öncelikle bu usuli nedenle bozulmasına karar
verilmelidir.
* Karşı oy kullanan Kurul Üyeleri; "Mahkemece önceki kararda direnildiğine
göre son sözün sanığa verilmesine gerek yoktur. İlgililerden bozmaya karşı
diyeceklerinin sorulması, tarafların görüşlerinin saptanmasından ibarettir.
Direnilmekle yeniden yargılama yapılmasına gerek olmadığı benimsendiğinden,
CYUY.nın 251. maddesinin uygulanması olanaklı değildir" görüşünü ileri
sürmüşlerdir.
S o n u ç : Sanıklar müdafiinin temyiz itirazları ile tebliğnamedeki bozma
düşüncesi açıklanan nedenle yerinde görüldüğünden sair yönleri incelenmeyen
direnme kararının bu usuli nedenle (BOZULMASINA), 3.10.1994 tarihinde
oyçokluğu ile karar verildi.
|