Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C
Y A R G I T A Y
Altıncı Hukuk Dairesi

	E.	1994/2927
	K.	1994/4258
	T.	12.4.1994

*  ŞUF'A DAVASINDA ÖN MESELE
    NİTELİĞİNDEKİ DURUM

ÖZET : Şuf'a davasından önceki tapu iptali ve tescili gerektiren dava, şuf'a
 davası içinde çözümlenemez. Bunun ön mesele sayılarak öncelikle çözümlenmesi
 için davacıya süre verilmeli ve dava açıldığı takdirde sonucunun beklenmesi
 gerekir.

 (743 s. MK. m. 658, 659)

Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yazılı şuf'a davasına dair karar
 davalılardan Mümin tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla; dosyadaki
 bütün kağıtlar okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:

Dava, dört parça taşınmazda şuf'a hakkının tanınması suretiyle tapu iptali ve
 tescil istemine ilişkindir. Mahkemece, 723 parsele ilişkin davanın kabulüne,
 diğer parseller hakkındaki davanın süre yönünden reddine karar verilmiş ve
 hüküm davalılardan Mümin tarafından kabul kararına yönelik olarak temyiz
 olunmuştur.

Davacı vekili, Muratlı-Yeşilyurt Köyü'ndeki 723 parsel sayılı taşınmazın
 murisi Nefise adına tapuda kayıtlı iken, onun ölümü üzerine mirasçılarına
 intikal ettiğini, mirasçılardan bir kısmının diğer mirasçıları ketmetmek
 suretiyle aldıkları veraset ilamına dayanarak bu taşınmazın tamamını kendi
 adlarına intikal ettirerek davalı Mümin'e sattıklarını, kendisinin o veraset
 ilamının iptali ile gerçek mirasçıları gösterir veraset belgesi verilmesi
 için dava açtığını, o dava sonunda kendisinin de mirasçı olduğunun sabit
 olacağını, dolayısıyla davalıların kendi payları için yapılmış satış yönünden
 şuf'a hakkının varlığının anlaşılacağını, işte bu hakkını kullandığını
 belirterek taşınmazın tapusunun iptali ve adına tescilini istemiştir.

Davalı vekili, müvekkilinin dava konusu taşınmazın belli payını değil,
 tamamını satın aldığını, satışı yapanların, veraset ilamına göre tapu
 malikinin mirasçılarının tamamı olduğunu gördüğünü, başka mirasçılar olduğunu
 da bilemiyeceğini, bu bakımdan tamamen iyiniyetli bulunduğunu, davacının
 şuf'a hakkından söz edilemiyeceğini, onun ancak taşınmazın tamamını satan
 mirasçılardan istekte bulunabileceğini savunarak davanın reddini talep
 etmiştir.

Gerçekten, 723 nolu parselin Nefise adına tapuda kayıtlı iken ölümünden sonra
 Muratlı Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 3.11.1990 gün 248/246 sayılı veraset ilamına
 göre mirasçısı oldukları anlaşılan dört kişi tarafından, adlarına intikalden
 sonra taşınmazın tamamının davalıya satıldığını, ortada görünürde pay satışı
 bulunmadığı gibi kayıtta veya veraset belgesinde şuf'a hakkı kullanabilecek
 bir paydaş görülmediği tapu kaydı ve veraset belgesinden anlaşılmaktadır.

Yukarıda sözü edilen veraset ilamı aynı mahkemenin 31.12.1991 gün 293/374
 sayılı kararı ile iptal edilmiş ve satışı yapan mirasçılardan başka 9 mirasçı
 daha bulunduğu kabul edilerek yeni veraset belgesi verilmiştir. O hükmün
 kesinleştiği görülmektedir.

Bu durumda, taraflar arasındaki ilk uyuşmazlık; bir kısım mirasçıların
 ketmedilmesi suretiyle davalıya taşınmazın tamamının satılmasının geçerli
 olup olmadığı, özellikle satın alma olayında davalının iyiniyetli bulunup
 bulunmadığı, bu intikalin gerçekte pay satışı olarak kabul edilip
 edilemiyeceği, bunun sonucu olarak da, şuf'a hakkı kullanılmasının mümkün
 olup olmadığı noktasındadır. Bu nitelik ve kapsamdaki uyuşmazlık şuf'a davası
 için bir ön sorun yaratmakta olduğundan ancak genel hükümlere göre açılacak
 tapu iptali ve tescil davası ile çözümlenebilir; bu şuf'a davası içinde
 halledilemez. Bu bakımdan bu ön uyuşmazlığın halledilmesi açısından davacıya,
 tapu iptali ve tescil davası açabilmesi için süre verilmesi, dava açıldığı
 takdirde sonucunun beklenmesi, davacının şuf'a hakkı kullanmasına imkan veren
 payının tescili ve ayrıca davalıya taşınmazın tamamının değil, bir kısım
 payının satıldığı neticesinin doğduğu sabit olursa bu davanın kendi koşulları
 çerçevesinde neticelendirilmesi gerekir. Bu yolda işlem yapılmadan, davalının
 tüm taşınmazı satın alması şeklindeki işleme, pay satımı anlamı verilerek
 şuf'a davasının kabul edilmesi hatalı olmuştur. Hüküm bu nedenle
 bozulmalıdır.

S o n u ç : Hükmün yukarıda belirtilen nedenle (BOZULMASINA), bozma nedenine
 göre sair yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde peşin
 alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 12.4.1994 tarihinde
 oybirliğiyle karar verildi.



    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini