 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E. 1994/2-244
K. 1994/465
T. 29.6.1994
ÖZET: Tabii babalığına karar verilen çocuk, Medeni Kanunun 443.
maddesindeki nesebi sahih olmayan çocuk kapsamındadır ve sahih nesepli
çocuklar gibi mirasta eşit paya sahiptir. Bu itibarla, mahkemenin mevcut
delilleri değerlendirmek suretiyle davanın kabulüne dair verdiği karar
doğrudur.
Taraflar arasındaki "verasetin iptali" davasından dolayı yapılan
yargılama sonunda; (Mersin ikinci Sulh hukuk Mahkemesi)'nce davanın kabulüne
dair verilen 23.9.1992 gün ve l992/236-1267 sayılı kararın incelenmesi bir
kısım davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay İkinci Hukuk
Dairesi'nin 26.4.l993 gün ve 1993/603-4179 sayılı ilamıyle; (...Türk Medeni
Kanununun kabul ettiği sisteme göre, zümrüt mirascılığı kural olarak hısımlık
bağına dayanmaktadır. Bir kimsenin kanından gelen kimsenin, onun mirascısı
olabilmesi için, kan bağının varlığı yeterli olmayıp bu kan bağının hukuken
tanınmış olması da gerekmektedir. Kanun özellikle çocukla baba arasındaki
hısımlığı, evlilik içi doğumla (MK. 241) ana babanın doğumdan sonra
evlenmeleri ile (MK. 247) nesebin yasal şarların varlığı belirlenerek hakim
tarafından düzeltilmesi ile (MK. 249) ve devamı) veya kısaca af Kanunları
olarak nitelendirilen "bir evlenme aktine dayanmayan birleşmelerden doğan
çocukların neseplerinin düzeltilmesine..." ilişkin Kanunlar uyarınca idari
yoldan belirlemektedir. Bu yollar dışında sahih nesep bağı denen bu hısımlık
kurulamamakta çocukla baba arasındaki bağ herkes tarafından bilinse ve hatta
baba bunu Kanunun gösterdiği şekiller dışında ikrar etmiş olsa bile, çocuk
babanın sahih nesepli füruu (hısımı) sayılamamaktadır.
Sahuh nesepli füruun dışında kalan ve evlilik dışı ilişkiden doğan
çocuklar babaları yönünden kural olarak nesepsizdrirler. Nesepsiz çocuklar,
babaları tarafından usulüne (MK. 291) uygun tanındıkları (MK. 290) veya,
hakimin tüm sonuçları ile babalığa hükmetmiş (MK. 295, 310) olduğu hallerde
baba ile çocuk arasında nesebi sahih olmayan bağ doğar. Medeni Kanunun 295 ve
müteakip maddeleri uyarınca açılan dava sonunda aynı Kanunun 310. maddesi
şartlarının oluşmaması sebebiyle kurulan, yalnızca mali sonuçlu babalık bağı
ile nesep ilişkisinin kurulup kurulmadığının ortaya konması davanın cözümünde
önem kazanmaktadır.
Medeni Kanunun 8. babında, sahih olmayan nesep bağının hangi şartların
tahakkuku halinde oluşacağı açık ve kesin bir biçimde açıklanmıştır. Bu
şartlardan her hangi birinin eksik olması halinde kurulan bağı sahih olmayan
nesep olarak nitelemek mümkün olmaz. Bu cümleden olarak 310. madde
şartlarının tesbit edilememesi ile tüm sonuçları ile babalığa hüküm
kurulalamaması halinde, ilamın sahih olmayan nesep bağını kurduğu kabul etmek
mümkün değildir. Medeni Kanunun söz konusu babında yer alan kuralların hep
birlikte dikkate alınması bu sonucu zorunlu kılmaktadır. 290. maddede yer
alan "hüküm" sözünü de, bu babın tüm şartlarının var olduğunu tesbit eden
hüküm olarak anlamalıdır.
Medeni Kanunun 297. maddesinde babalık davası tarif edilmiştir. "Dava,
ana ve çocuk lehine babanın NAKTİ TEDİYATTA BULUNMASI TALEBİNE DAİR
OLABİECEĞİ gibi, Kanunun tayin ettiği hususlarda, bu taleple birlikte veya
ayrıca, BABALIĞIN AHVALİ ŞAHSİYEYE MÜTEALLİK BÜTÜN NETAYİCİLE, hükmen
tayinine dair de olabilir. "Kanunun 304, 305 ve 306. maddelerinde, ana ve
çocuk lehine nakti tediyatın neler olduğunu açıklamıştır. Nakti tediyatın
dışında kalan çocuk-baba ilişkileri içinde yer aldığı kuşkusuz olan, miras
hakkını, bu kapsamda mütelaa etmek mümkün olmaz. Kanunda söz konusu ayrım
muhafaza edildiği sürece, yalnızca, anaya doğum masrafları, iaşe masrafları,
gebelik ve doğurmanın sebep olduğu diğer masraflar (MK. 304) manevi tazminat
(MK. 305) ve çocuk için nafaka (MK. 306) ödenmesine ilişkin hüküm kapsamını
genişletmek kesin hüküm düşüncesi ile de bağdaşmaz. Esasen teknik anlamda bir
babalık hükmü olmayan nakti ödeme emrini taşıyan söz konusu ilamı, yerleşmiş
(galat) tabii babalık ismi dayanak yapılarak genişletmek hukuki görülemez.
Anayasa Mahkemesi'nin 11.9.1987 tarihli, 1/18 sayılı Kararı ile Medeni
Kanunun o zaman mer'i 443. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "bunların
(nesebi sahih olmayan hısımlar) baba cihetinden mirascı olabilmeleri,
babalarının kendilerini tanımış veya babalıklarına hüküm sudur etmiş
bulunmasına mütevakkıftır" cümlesinin iptal edilmesi de; çocuğun, yalnızca
nafaka ödemeye ahkum tabii babaya mirascı olması için yeterli değildir.
"Anayasa Mahkemesi bir Kanun veya Kanun Hükmünde Kararnamenin tamamını veya
bir hükmünü iptal ederken, kanunkoyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya
yol açacak biçimde hüküm tesis edemez" (anayasa 153). Bu kural Anayasa
Mahkemesi'nin herhangi bir kararının yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde
yorumlanmasına da engeldir. Şu halde iptalin konusu ile sınırlı ve dar yorumu
zarurudir. Bu cümleden olarak önce Medeni Kanunun 443. maddesinin kapsamını
tayin etmek, sonra iptal edilen hükümlerin hangi imkanı veya yasağı ortadan
kaldırdığını açığa çıkarmak gerekmektedir.
Medeni Kanunun onüçüncü babında kanunen mirascı kabul edilenler tek
tek sayılmıştır. Öncelikle hısımların (kan hısımları) mirascı olabileceği
belirlenmiş (MK. 439-443) sıhri hısımlardan karı kocanın mirascılığı, (MK.
44) düzenlendikten sonra, sırası ile evlatlığın (MK. 447) ve Hazinenin (MK.
448) mirascılığı düzenlenmiştir.
Mirascı olabilecek hısımlararasında özellikle açıklamak gerekir ki
439. maddede düzenlenen füruu'dan ayrı olarak 443. maddede SAHİH OLMAYAN
NESEBDE miras düzenlenmiştir. Görülüyorki, Kanun sahih olmayan nesep bağını
ayrı bir mirascılık sebebi kabul etmekte, sahih olmayan nesep bağının
kurulmasını onların sahih nesepli mirascılar arasına girmesi veya onlar gibi
mütalaa edilmesi için yeterli kabul etmemektedir. Medeni Kanunda
11.9.1987'den önce mer'i hüküm, nesebi sahih olmayanlar yönünden, üç kural
ortaya koymakta idi. Bunlardan birincisi nesebi sahih olmayan hısımların ANA
TARAFINDAN nesebi sahih hısımlar gibi mirascı olabilecekleridir. İkinci
kural, tanıma veya babalık hükmü ile nesep bağının kurulmuş olması halinde,
bağının nesebi sahih hısımları gibi mirascı olabileceklerine, üçüncü kural da
babanın nesebi sahih füruu ile içtimaları halinde miras paylarına ilişkindi.
Anayasa Mahkemesi son iki kuralı iptal edince, kalan hüküm yalnız ve yalnızca
Nesebi sahih olmayan hısımların ANA TARAFINA mirascılıklarına inhisar
etmektedir. Böylece NESEBİ SAHİH OLMAYANLARIN BABA YÖNÜNDEN MİRASCILIKLARI
kanunda DÜZENLENLEMESİZ KALMIŞTIR. Netekim, Medeni Kanunda ortaya çıkan bu
boşluk 23.11.1990 günü yürürlüğe giren 3678 sayılı Kanunla doldurulmuş,
sözkonusu 443. maddede düzenleme ile, eski metinde yer alan, "ana tarafından"
sözleri çıkarılarak bu kişilerin babalarına, (tanıyan veya tüm sonuçları ile
hükme bağlanan) mirascılıkları kurala bağlanmıştır.
Tüm bu açıklamalar gösteriyorki;
Baba ile tabii bağı belirleyen ilam, sahih olmayan nesep bağının
kurulması için yeterli değildir. Böyle bir tabii ilişki içinde bulunan
kişiler birbirlerine mirascı olamazlar. bu yönler gözetilmeden davacı ile
l6.l.1989'da ölen davalıların murisi arasında tabii bağı tesbit eden,
4.12.1991 günlü 668-705 sayılı ilam dayanak yapılarak davacının mirascı
olacağının kabulü ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmamıştır...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan
yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davalılar vekili
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle HUMK.
2494 sayılı Yasa ile değişik 438/II. fıkrası hükmü gereğince duruşma
isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gerği
görüşüldü:
Dava, tabi babalığına karar verilen çocuğun, baba bakımından
mirascılığına ilişkindir.
Medeni Kanunumuzun yedinci babı nesebi sahih çocukların (MK. m. 241,
289), sekizinci babı ise nesebi sahih olmayan çocukların (MK. m. 290-314)
durumlarını hükme bağlamıştır. Konunun aydınlanabilmesi için nesebi sahih
olmayan çocuklar kimlerdir, bunun belirlenmesi gerekmektedir. Nesebi sahih
olmayan çocuğun anası onu doğuran kadındır. Babası (tanıma) veya babalığına
hüküm verilmekle) gerçekleşir (MK. m. 290). O halde baba bakımından tanınan
yahut babalığına karar verilen çocukların, nesebleri gayri sahihtir.
Tanımanın şartları, şekli, tanımaya karşı yapılan itirazlar Medeni Kanunun
291-294. maddeleri arasında yer almış, buna karşılık babalık davaları ise
Medeni Kanunun 295-314. maddeleri arasında düzenlenmiştir. 295. madde, kimin
babalık davası açabileceğini, 296. madde süresini, 297. madde ise mevzuunu
(konusunu) açıklamıştır. Babalık davası ana ve çocuk yararına babanın belirli
bir miktar para ödemesine ilişkin olabileceği gibi (tabi babalık), Kanunun
öngördüğü hallerde bu taleple beraber veya ayrıca hükmen, bütün sonuçlarıyla
babalığın tayinine (tam babalığa) ilişkin olabilir (MK).
Babanın anaya evlenme vaadetmesi, cinsel ilişkinin suç teşkil etmesi
veya kadının üzerinde nüfuzun kötüye kullanılması söz konusu ise, tam
babalığa hükmedilecektir (MK. 310). ancak gerek tabii, gerek tam babalığa
hükmedilebilmesi için çocuğun ana ve baba arasındaki cinsel ilişkiden
meyadana geldiğinin ispatlanması mutlaka gerekmektedir. Bu husus ortak
şarttır.
Medeni Kanunun sekizinci babında yer alan (298 kayım tayini), (299-300
yetki), (301 karineler), (302-309 ananın durumu), (304, 305, 306 maddi-manevi
tazminat ile nafaka) ve diğer (308, 311, 312, 313) maddeleri babalık
davasının ortak hükümleridir. Bu durumda gerek tam, gerekse tabii babalığına
karar verilen çocuğun nesebi gayri sahihdir. Diğer bir anlatımla tabii
babalığına karar verilen çocuk artık nesebsiz değildir.
Nitekim, Medeni Kanunun 92/1 maddesi nesebi sahih olsun olmasın
usul-furu sırasında evlenme mennudur derken, bunu amaçlamış ve tabii
babalığına karar verilen çocuğun da ana-babası ile evlenemeyeceği kuralını
getirmiştir.
Miras ile ilgili hükümler ise Medeni Kanunun 3. kitabında, ayrı bir
bölüm içerisinde toplanmıştır. Sahih olmayan nesebte miras 443. maddede
açıklanmıştır. Konunun çözümü için tarihi gelişimin de incelenmesi
zorunludur.
443. maddenin ilk hali Sahih olmayan nesebte miras başlığını taşımakta
ve "nesebi sahih olmayan hısımlar, ana tarafından nesebi sahih hısımlar gibi
mirascılık hakkına haizdir. Bunların baba cihetinden mirascı olabilmeleri
babalarının kendilerini tanımış veya babalıklarına hüküm sudur etmiş
bulunmasına mütevakkıftır. Baba tarafından nesebi sahih olmayan, bir çocuk
yahut füruu, babasının nesebi sahih furularıyla içtima ederse, nesebi sahih
bir çocuğa veya ferilerine isabet eden hissenin yarısını alır biçiminde
düzenlenmiştir.
Bu maddenin son iki fıkrası, Anayasa Mahkemesi'nin 11.9.1987 gün ve
1/118 sayılı Kararı ile iptal edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi kararında, tabii babalığına karar verilen çocuğun
nesepsiz olmayıp, gayri sahih nesepli olduğu vurgulandıktan sonra, aralarında
Kanunun tanıdığı manada evlilik bağı kurulamayan kadınla erkeğin ilişkisinden
dünyaya gelen çocuğun, sahih nesepli olamayacağı, bunların gayri sahih
nesepli olabilmeleri için de tanınması veya babalıklarına hüküm verilmesi
gerekeceği, ancak evlilik dışı doğan çocukların zayıf bir statüde
tutulmasının, düşünelemeyeceği çocuğun kendi iradesi dışında gelişen
olaylardan da sorumlu tutulamayacağı böylece evlilik dışı çocukların,
babasından hiç miras alamayacağı ve sahih nesepliye oranla yarısını almasının
savunulamayacağı, bu çocukların toplum dışına itilerek, horlanarak; bazı
temel haklardan yoksun bırakılarak aile dışında tutulmasının
benimsenemeyeceğine işaretle, Yasadaki düzenlemeyi (miras yönünden)
Anayasanın 10. maddesindeki eşitlik, 35. maddesindeki mülkiyet ve 41.
maddesindeki ailenin korumasına ilişkin maddelerine aykırı bularak iptal
etmiştir. Kararın gerekçesinde ayrıca iptal sonucu ortaya çıkan duruma göre,
Medeni Kanunun 443. maddesinin birinci fıkrası uyarınca, nesebi sahih olmayan
hısımların, ana tarafından nesebi sahih hısımlar gibi mirascı olmaları
durumunun devam edeceği ve ayrıca bunların Medeni Kanunun 290. maddesine göre
tahakkuk eden babalarından miras alabilecekleri de açıkca dile getirilmiştir.
Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararındaki temel görüş, Medeni Kanunun
290. maddesine göre tam veya tabii babalığına karar verilen çocukların,
(nesebi sahih olmayan çocukların) nesebi sahih çocuklar gibi, mirasta eşit
pay almaları biçiminde özetlenebilir.
İptal üzerine, 443. maddede, "Nesebi sahih olmayan hısımlar da, nesebi
sahih hısımlar gibi mirascılık hakkına haizdir" biçiminde yeniden
düzenlenmiştir.
Yeni metnin gerekçesi aynen "bilindiği üzere 443. madde, sahih olmayan
nesepte miras hükümlerini ihtiva etmektedir. Bu maddedeki baba tarafından
nesebi sahih olmayan bir çocuk yahut füruu, babasının nesebi sahih füruu ile
içtima ederse, nesebi sahih bir çocuğa veya ferilerine isabet eden hissenin
yarısını alırlar. Bunların baba cihetinden mirascı olabilmeleri, babalarının
kendilerini tanımış veya babalıklarına hüküm sudur etmiş bulunmasına
mütevakkıftır, şeklinde hükümler Anayasa Mahkemesi'nin 11.9.1987 gün ve
1987/1 esas- 1987/18 Karar sayılı kararı ile miras yönünden nesebi ve gayri
sahih çocuklar için ayırım yapılmasını Anayasanın Kanun önünde eşitliği
düzenleyen 10 ve mülkiyet hakkını düzenleyen 35 ve ailenin korunmasını
düzenleyen 41. maddelerine aykırı bularak iptal etmiştir. Bu nedenledirki
madde, nesebi sahih ve gayrisahih çocukların miras hakkında eşitlik
sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmiştir" biçimindedir.
Netice olarak, tabii babalığına karar verilen çocuk, Medeni Kanunun
443. maddesindeki nesebi sahih olmayan çocuk kapsamındadır ve sahih nesepli
çocuklar gibi mirasta eşit paya sahiptir. Bu itibarla mahkemenin mevcut
delilleri değerlendirmek suretiyle davanın kabulüne dair verdiği karar
doğrudur. O halde usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararı onanmalıdır.
Sonuç: Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme
kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA ve (30.000) lira bakiye
temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 29.6.1994 gününde oyçokluğu
ile karar verildi.
Birinci Başkanvekili 11.H.D.Bşk. 17.H.D.Bşk. 13.H.D.BşK.
İ.Teoman PAMİR N.Özkan H.H.Karadoğanb A.İ.Arslan
15.H.D.Bşk. 18.H.D.Bşk. 20.H.D.Bşk. 2.H.D.Bşk.
M.S.Aykonu S.Rezaki F.Atbaşoğlu T.Alp
Bozma
14.H.D.Bşk. 16.H.D.Bşk. 12.H.D.Bşk. S.Tamur
E.Özdenerol O.Arslan C.Sanin Bozma
Bozma
O.Yalçınkaya M.Demirtürk M.Elçin 19.H.D.Bşk.V.
Bozma Y.M.Günel
Bozma
Ç.Aşçıoğlu D.Topçuoğlu K.Tokman E.Aktekin
Bozma
1.H.D.Bşk.V. H.Seyrek N.Turhan Ş.D.Kabukçuoğlu
E.Özkaya Bozma Bozma
B.Kartal S.Uysal H.Dinç A.M.Yüksel
Bozma Bozma
İ.Demirkıran M.M.Aktürk O.İzgiey C.Dikmen
Bozma
M.Kaşıkçı K.Acar E.Ertekin B.Doğan
Bozma
B.Özkaya H.Erdoğan A.Nazlıoğlu Y.Yasun
A.U.Turan C.Şat A.Özçelik
KARŞI OY YAZISI
Davacılar ile muris arasında cereyan eden babalık davası sonunda,
davacıların tüm sonuçları ile murisin babalığının hükme bağlanması istemleri
Medeni Kanunun 310. maddesi şatlarının oluşmadığı, gerekçesi ile red edilmiş;
muris Medeni Kanunun 306. maddesi uyarınca davacılara nafaka ödemeye mahkum
edilmiştir. Tartışılan konu Medeni Kanunun 443. maddesi uyarınca davacıların
mirascı olup olamayacaklarıdır.
Anayasa Mahkemesi'nin 11.9.1987 günlü, 1/18 sayılı kararıyla bazı
bölümleri iptal edilen, Medeni Kanunun 443. maddesi hükmü mirasın açıldığı
... tarihte, ötedenberi olduğu gibi, "sahih olmayan nesebde miras" başlığını
muhafaza ile "Nesebi Sahih olmayan hısımlar, ANA TARAFINDAN nesebi sahih
hısımlar gibi mirascılık hakkını haizdir" biçiminde idi. Şu halde murise
karşı açtığı babalık davası sonunda, mali sonuçlu (MK. 306) bir karar
istihsal edenlerin mirascı olabilip, olamayacaklarını kanunumuzun sistematiği
içinde, bu hükme göre, araştırmak zorunludur.
Her ne kadar TBMM.'nin 26.12.1944 tarihli ve 1367 sayılı Yorum Kararı
(RG. 1944/5621) ile kanunların kenar başlıklarının kanun metinlerinden
sayılmadıkları belirtilmiş ise de, Medeni Kanunumuzun madde kenar başlıkları
inceleyen hükmün kapsam ve amacının, sistematiği içinde ortaya konması
bakımından önemi büyük olup hükmün yorumunda başlıca dayanak noktasını
oluşturur. Bu sebeple olaya uygulanacak hükümlerin kanunun sistematiği içinde
yerlerini belirlemek, yorumun sağlıklı yapılması için önem taşımaktadır.
Medeni Kanunun 3. kitabı miras hukukunu düzenlemektedir. 13. bab
kanuni mirascılar başlığını taşımakta, mirascı olabilecek kimseler 4 bölümde
gruplanmaktadır. Bunlardan A harfi ile gösterilenler hısımlar, B harfi ile
gösterilenler sağ kalan eş, C ile gösterilen evlatlık ve en sonda D ile
gösterilen de hazinedir. Görüldüğü gibi, A ile belirlenen gruba girenler
hısımlık (Nesep) denen kan ve hukuk bağı ile murise bağlı olan füruu, ana
baba, büyükana ve büyükbabalar ile sahip olmayan nesep bağı ile murise bağlı
olanlardır. Buradan açıkca anlaşılacağı üzere kanunumuzun sistemi içinde
sahih olmayan nesep bağı ile murise bağlı olanlar fürudan ayrı ve özel bir
grup olarak mütalaa edilmiş ve miras bu biçimde düzenlenmiştir. O halde miras
hukuku bakımından sahih olmayan nesep bağı olanları, füru olarak mütalaa
etmek doğru olmaz.
Kanunumuzun bir başka bölümü, ikinci kitabın ikinci kısmı, yine
hısımlık başlığını taşımaktadır. O halde 439 ve müteakip maddelerde
kendilerine miras hakkı tanınanları tesbit ve tayin etmek için, sözünü
ettiğimiz bölümde Medeni Kanunun 241. ve müteakip maddelerinde tarif edilip
sümutlaştırılan hükümlerden hareket etmek zarureti ortadır.
İkinci kitabın ikinci kısmı hısımlar başlığı altında düzenlenmiş olup
7. Bab Nesebi Sahih olanları belirlemekte, sahih nesep statüsünün nasıl
kazanılacağını hükme bağlamaktadır.
Konumuzla ilgisi olmadığından çocuğun ana yönünden nesebi üzerinde
durmaya gerek yoktur.
Kanunun 241. maddesinde evlilik içinde doğumun, sahih nesebin unsuru
olduğu "evlilik mevcut iken veya zevalinden itibaren 300 gün içinde doğan
çocuğun babası kocadır" sözleri ile açıkca vurgulanmıştır. Evlilik drışında
doğmuş olmakla, beraber ana-babanın evlenmesi veya ana-babanın evlenme
vaadine rağmen birinin ölümü veya hacri sebebiyle evlenmemeleri halinde
hakimin hükmü ile de nesebin sahih olacağı 247 ve 249. maddelerde
düzenlenmiştir.
Nesebi sahih olmayanlar Kanunumuzun 8. Babında belirlenmiştir. Bunlar
evlilik drışı ilişkiden doğmakla birlikte 291 ve 312. madde uyarınca
tanınanlar olduğu açıklandıktan sonra, 310 ve 312. maddede tüm sonuçları ile
babası hükmen belirlenenlerin de nesebi sahih olmayanlar çümlesinden olduğu
hükme bağlanmıştır.
Anlaşılıyor ki Kanunumuz, baba yönünden tabii bağı nesep ilişkisinin,
dolayısıyla miras hakkının doğumu için yeter görmemiştir. Bu tabii bağın
yanında evlenme, hakimin belirli unsurların varlığını tesbit ederek tesis
edeceği hüküm gibi kurucu ve şekle bağlı bir hukuki ilişkinin varlığını da
unsur olarak kabul etmiştir (Prof. Aydın Zevkliler, Medeni Hukuk, 318. sayfa;
Prof. Selahattin Sulhi Tekinay, Türk Aile Hukuku, 436. sayfa; Prof. Necmettin
Feyzi Feyzioğlu, Aile Hukuku, 458. sayfa). Hukuki durumları Medeni Kanunun
241, 247, 249, 253, 291, 310. maddelerine uyanlar hısım olarak kabul
edilirler.
Durumları Medeni Kanunun 310. maddesine tam uymamakla beraber aynı
kanunun 295, 304, 305, 306. maddelerine uyanların, Medeni Kanunun 443.
maddesinde gösterilen sahih olmayan nesepli kişilerden olarak kabul edilip
edilmeyecekleri ortaya çıkarılmak çözümü mümkündür.
Her şeyden önce, Medeni Kanunun 443. maddesi ile mirascı kabul
edilenleri belirlemek için NESEP, SAHİH NESEP ve GAYRİ SAHİH NESEP
kavramlarının kapsamını ortaya koymakta yarar vardır.
Birbirleri ile kan ve kanunun öngördüğü hukuki bağ bulunan usul ve
füruu arasındaki ilişki biçiminde nesep tarif edilebilir.
Kanunumuz baba yönünden nesep ilişkisinin belirlenmesi için çocukları
önce evlilik içi ve evlilik dışı doğanlar biçiminde ikiye ayırmaktadır.
Evlilik içinde doğanlar nesepli, evlilik dışı doğanlar nesepsiz olarak
belirlenmektedir. Medeni Kanunun 247. maddesi uyarınca ana babanın evlenmesi
ile veya 249. madde uyarıca kanun 247. maddesi uyarınca ana babanın evlenmesi
ile veya 249. madde uyarıca hakimin hükmü ile nesebi düzseltilenlerin de,
neseplilerin, daha sağlıklı bir ifade ile sahih neseplilerin; haklarından
yararlanacakları, 252. maddede hükme bağlanmaktadır. Konu ile ilgisi olmayan
af kanunları ile nesepleri düzeltilenle, evlatlıklar üzerinde durmak
istemiyoruz.
Demek ki evlilik içinde doğanlar ile nesebi düzeltilenler, nesebi
sahih olanlar grubunu oluşturmaktadırlar.
Nesebi sahih olmayanlar Medeni Kanunumuzun 290. madde ile başlayan 8.
babında gösterilmiştir.
290. maddede açıkca "Nesebi sahih olmayan çocuğun ...BABASI TANIMA
VEYA bir HÜKÜM ile tahakkuk eder" demek suretiyle sahih olmayan nesepliler
belirlenmiştir.
Tanınanlar bu tartışmanın dışındadır. Burada gösterilen hükmün babalık
hükmü olduğunda tereddüt edilmemek gerekir.
Babalık hükmünün ne olduğu ne gibi şartları gerçekleşmesi halinde
oluşturulabileceği Medeni Kanunun 295 ile 314. maddelerinde düzenlenmiştir.
297. maddede davanın, (babalık Hükmünün değil) mevzuu açıklanmıştır. "Dava,
ana ve çocuk lehine babanın nakdi tediyatta bulunması talebine dair
alabileceği gibi, kanunun tayin ettiği hususlarda, bu taleple birlikte veya
ayrıca, babalığın ahvali şahsiyeye müteallik bütün netayiciyle hükmün
tayinine dair de olabilir" denmek suretiyle babalık davasının iki bölümden
oluştuğu, kanunun bu hükümlerinin tüm şart ve unsurlarının oluşması halinde
tüm sonuçları ile babalığa hükmedileceği şartların tam olarak oluşmaması
halinde tabii babanın bu sıfatı değişmeden mali ödemelere mahkum edileceği
hükme bağlanmıştır.
Mali sonuçlu babalık hükmü de, acaba nesebi gayrisahih nesep bağı
kuran bir hüküm müdür? yoksa yalnızca tüm sonuçları ile babalık hükmü
oluşmadan gayrisahih nesep bağı kurulmaz mı? bu problemi kanunumuzun sistemi
içinde çözmek gerekir. Yukarıda açıklandığı üzere kanunumuz iki çeşit babalık
davası öngörmüştür. Bunlardan birincisi mali sonuçlu babalıktır. Bu tür bir
hükmün neler temin ettiği 304, 305, 306. maddelerde gösterilmiştir. İkincisi
ise tüm sonuçlu babalık olup, temin ettiği sonuçlar ise 312 maddede
gösterilmiştir.
8. Babının C ile ayrılan bölümünde babalık davası düzenlenmiştir. Bu
bölümün alt başlıkları romen rakamları ile tasnif edilmiş, romen rakamları
ile V numaralı alt başlık hükmün neye tealluk edeceğini, davanın hangi
hakları sağlayacağını belirtmiştir. Bunlar ana lehine maddi ve manevi
tazminat ile çocuk lehine nafakadan ibarettir. Bundan sonra gelen romen
rakamı ile VI numaralı alt başlık çok önemli ve dikkat çekicidir. 310.
maddeye ait bu başlık "Babalık Hükmü" biçiminde düzenlenmiştir. İşte bu
sebeple babalık hükmü dendiği zaman 310. madde unsurlarının oluştuğunu tesbit
eden bir hükmün akla gelmesi zorunludur.
312. maddede babalık hükmü ile çocuğa tanınan haklar belirlenmiştir.
Yalnızca ve yalnızca 310. madde uyarınca oluşan babalık hükmünün gayrisahih
nesebe tereddüp eden haklar sağlayacağı bu kuralla hükme bağlanmıştır. Bu
haklar arasında mirasında bulunduğu tabiidir.
Medeni Kanunun 304, 305 ve 306. maddeleri uyarınca oluşan ve yalnızca
ödenti emrini taşıyan bir hükmü babalık hükmü olarak tavsif etmek, hem
HUMK.nun 388. maddesinde yer alan açıklık kuralına aykırı olarak hükmü tevsi;
hem de aynı kanunun 237. maddesinde tarif edilen kesin hükmün konusunu
değiştirmek olur. Hiç bir mahkemenin buna yetkisi yoktur.
Kısaca ifade etmek gerekirse, tabii babalığın ispat edilmiş ve hatta
hükme bağlanmış olması, başlı başına bir nesep (hısımlık) bağının kurulması
için ve dolayısıyla mirascılık için yeterli değildir. Mirascılık ilişkisinin
doğabilmesi için babalık davası çeşitlerinden kişisel sonuçlu (tüm sonuçları
ile) babalık davasının açılmış ve talep kabul edilerek bu yönde hüküm
kurulmuş olması gerekir. Tabii bağı hükmen belirlenenler nesepsizlik
statüsünü muhafaza ederler. Bunlar sahih olmayan nesepli grubuna dahil
değillerdir (Prof. Tekinay, Aile Hukuk, 553. sayfa; Prof. Zevkliler, Medeni
Hukuk, 904. sayfa; Prof. N.F.Feyzioğlu, Aile Hukuk, 543. sayfa).
Yerel mahkeme ve çoğunluk görüşlerini Anayasa Mahkemesi'nin 11.9.1987
tarihli, 1/18 sayılı kararın gerekçesinde yer alan açıklamalara
dayanmaktadır. Bu konuya da kısaca değinmekte yarar vardır.
Bilindiği gibi 11.9.1987 tarihli Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal
edilen Medeni Kanun 443. maddesi "Nesebi sahih olmayan hısımlar ana
tarafından nesebi sahih hısımlar gibi mirascılık hakkına haizdir. Bunların
baba cihetinde mirascı olabilmeleri babalarının kendilerini tanımış veya
babalıklarına hüküm sudur etmiş bulunmasına mütevakkıftır.
Baba tarafından nesebi sahih olmayan bir çocuk yahut füruu babanın
nesebi sahih füruları ile içtima ederse, nesebi sahih bir çocuğa veya
ferilerine isabet eden hissenin yarasını alır" biçiminde idi (İptal edilen
bölümler altı çizili bölümlerdir).
Yüksek mahkemeye bu iptal itirazını getiren Sorgun sulh Hukuk
Mahkemesi'nin itiraz gerekçesinden o davada konu alan çocukların statüsü açık
bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Ancak çocukların nüfus sicilinde anne
hanesinde baba adları Ahmet olarak yazılı oldukları anlaşılmaktadır.
Yüksek Mahkemeye bu iptal itirazını getiren Sorgun Sulh Hukuk
Mahkemesi'nin itiraz gerekçesinden o davada konu olan çocukların statüsü açık
bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Ancak çocukların nüfus sicilinde anne
hanesinde baba adları Ahmet olarak yazılı oldukları anlaşılmaktadır. Mahkeme,
çocukların birinin nesebinin af kanunu ile düzeltilmesine rağmen tanındığı
ifade etmiş, diğerlerinin baba yönünden de "nesebi gayrisahih" olduklarını
açıklayarak kavram kargaşası yaratmıştır. Çocukların nesepleri gayrisahih
olsa baba hanesinde kayıtlı olmaları gerekirdi. Yüksek Mahkeme evlilik dışı
çocuğu babası belli ise, yalnızca mali sonuçlar doğuran babalığa hükmolunması
halinde çocukla babası arasında tabii babalık bağı doğmuş olur. Böyle bir
durumda çocukla babası arasında hukuksal yönden bir hısımlık ilişkisi meydana
gelmez" biçiminde, Medeni Kanunun kuralını tesbit ettikten sonra, söz konusu
443. maddenin birinci fıksanıda yer alan, "bunların (nesebi sahih olmayan
hısımların baba cihetinden mirascı olabilmeleri, babalarının kendilerini
tanımış veya babalıklarına hüküm sudur etmiş bulunmasına mütevakkıftır"
cümlesi ile "Baba tarafından nesebi sahih olmayan bir çocuk yahut füruu,
babanın nesebi sahih füruları ile içtima ederse, nesebi sahih bir çocuğa veya
ferilerine isabet eden hissenin yarısını alır" biçimindeki 2. fıkrayı iptal
etmiştir. Burada tartışma konusu olan tabii Anayasa Mahkemesi'nin kararı veya
gerekçeleri değildir. Ancak Anayasanın 153/2. maddesi "Anayasa mahkemesi bir
Yasa kuralını iptal ederken kanun koyucu gibi hareketle yeni bir uygulamaya
yol açacak biçiminde hüküm tesis edemez" kuralı yer almaktadır. Yüksek
Danıştay 8. Dairesi'nin 1986/402-1988/192 sayılı kararında (Danıştay Dergisi
72-73 sayı, sayfa 516) ifade ettiği gibi, bu kural yalnızca Anayasa
Mahkemesi'ne hitap etmemektedir. Yine Anayasa'nın aynı maddesi uyarınca tüm
mahkemeleri bağlayıcı nitelikteki Anayasa Mahkemesi kararlarına kapsam tayin
derken, sözkonusu 1453/2. madde hükümlerini dikkate almak zorunluluğu
ortadadır. Yargıtay bu konuda da bağgımsız yorum hak ve yetkisine sahiptir.
Anayasa Mahkemesi'nin "nesepsiz çocukların da baba yönünden miras hakkına
sahip olmaları gerektiği" doğrultusunda gerekçeleri, sürekli uygulanması
zorunlu bir kural olarak kabul edilemez. Aksi düşünce Anayasa'nın açıklanan
153/2. maddesinin ihlaline yol açar, Problemi, Anayasa Mahkemesi'nin iptal
gerekçeleri ile değil iptal kararından sonra ayakta kalan ve olay tarihinde
meri olan Medeni Kanun hükümleri ile çözmek gerekir. İptalden sonra sözü
geçen 443. madde "sahih olmayan nesebde miras" başlığı ile "Nesebi sahih
olmayan hısımlar, ana tarafından nesebi sahih hısımlar gibi mirascılık
hakkını haizdir" biçimini kazanmıştır. Yukarıda açıklandığı üzere miras
hukuku bakımından füru olmadıklarından nesepsizler ve nesebi gayri sahihlerin
tabii babaya veya babalığı hükme bağlananlara mirascı olacakları yönünde
kanunda (Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı sonucu) bir hüküm kalmamaktadır.
Bu dava dolayısıyla çıkan tartışmaya kadar Yargıtay'ın yerleşmiş
görüşü mali sonuçlu (tabii) babalık hükmünün baba ile mirascılık bağı
kurulması için yeterli olmadığı yönündedir. Anayasa Mahkemesi'nin görevi
Anayasaya aykırı normu iptal etmekten ibarettir. İptal edilen norm
yasaklayıcı ise yasal kalkacağından temel özgürlükler en geniş anlamda
kullanılacaktır (Anayasa 13). İptal edilen hüküm kanunlarla tanınan bir
hakkın ayrıcalığı ise işte o zaman yukarıda açıklanan Anayanın 153/2. maddesi
devreye girer, Yasama organı yenibir düzenleme getirinceye kadar kanunun
iptal edilmeyen bölümlerinin tanıdığı imkan ölçüsünde o hak kullanılabilir.
Miras hakkı da, tabii bir hak olmayıp kanunlarla tanınan haklardandır. Miras
hakkını düzenleyen kanun hükümlerinin bir bölümünün iptali halinde,
düzenlemesiz kalan kişi ve gruplara yaymaya ve böylece yeni bir uygulamaya
yol acacak biçimde tabii babalık bağı hükmen belirlenenleri mirascı kabul
etmeye Anayasa'nın sözü edilen hükmü engeldir.
Normun koruma amacına gelince;
Bilindiği gibi bütün din, ahlak ve modern hukuk sistemleri insan
neslinin beden ve ruh sağlığı bakımından önemi sebebiyle yakın kan bağı
olanlar arasında cinsel birleşmeyi ve evlililiği yasaklamıştır. İşte nesep
ilişkisi bu koruma amacının bir unsuru olup, miras hakkının da nesep
ilişkisine bağlanması normun koruma amacını gerçekleştiren bir hüküm olarak
kabul edilmelidir.
Bu cümleden olarak kanunumuz 112. madde ile birden çok kişi ile
evlenmeyi yasakladığı gibi, 92. madde de yakın kan bağı olanların
evlenmelerini yasaklamıştır. 292. madde biribiri ile evlenmeleri yasak
olanlardan veya evli kadınların zinasından doğan çocukların tanınamayacağını
hükme bağlamıştır.
Kanunumuzun, sistemi içinde Medeni Kanunun 310. ve 443. maddeleri
koruma amacının aile ve neslin sağlığı ve insanımızın saadeti olduğu açıktır.
Bu dava ile doğrudan ilişkisi olmamakla beraber 4.11.1990 günlü, 3678
sayılı Kanunla yapılan değişikliğe ve 8.5.1991 günlü, 3716 sayılı "Bir
Evlenme Aktine Dayanmayan Birleşmelerin Evlilik ve Evlilik Dışında Doğan
Çocukların Düzgün Nesepli Olarak Tesciline İlişkin Kanun'a kısaca temas etmek
Yasama organının son iradesini de ortaya koymak gerekir.
Medeni Kanunun 443. maddesinde 3678 sayılı Kanunla yapılan
değişikliğin gerekçesi "Madde nesebi sahih ve gayrisahih çocukların miras
hakkında eşitlik sağlayacak şekilinde yeniden düzenlenmiştir. İfadesinden
ibarettir. Burada nesepsiz çocuklardan hiç sözedilmemiştir. "Kanun nesepsiz
çocukların mirascı olacaklarını düzenlememiş ama, mirascı olamayacaklarını da
söylememiştir" gibi bir sonuca varmak da mümkün değil, zira, Kanunumuzun
miras sisteminde hukuki bağla oluşan hısımlık baş şart. Anayasa Mahkemesi
kararıyla tanıma ve tüm sonuçları ile babalık hükmü ile sahih olmayan nesep
bağı ile bağlı olanların, birbirlerine mirascı olamayacakları yönünde oluşan
statü; Ana ile mirascılığa münhasır kalan "Nesebi sahih olmayan hısımlar, ANA
TARAFINDAN nesebi sahih hısımlar gibi mirascılık hakkını haizdir" biçimindeki
hükmünden "ANA TARAFINDAN sözleri çıkarılmak suretiyle düzenlenmiş ve 3678
sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 23.11.1990 tarihinden başlayarak sahih
olmayan nesepliler yeniden baba tarafına da mirascı durumuna girmişlerdir.
Yasa koyucu Medeni Kanunun sistemini bozmadan 443. maddede
4.11.1990'da yaptığı değişiklikten hemen sonra 8.5.1991 tarihinde kısaca af
kanunun olarak adlandırılan kanunlardan birini daha çıkarmış, 3716 sayılı
Kanunla, evlilik dışı doğan çocukların neseplerinin düzeltilmesine bir kez
daha imkan hazırlamıştır. bu davranış biçimi dahi kanun koyucunun
nesepsizlerin (mali sonuçlu babalık kararı olanların) Medeni Kanunun sistemi
içinde durumlarının değişmediğini açıkca göstermektedir.
Mirasın açıldığı tarihinde mer'i hukukta boşluk bulunduğu ve bunu
Anayasa Mahkemesi kararında yer alan iptal gerekçesi ışığı altında
doldurulmasının gerektiği ifade edilmiştir.
Bir konuda boşluk olduğunun kabul edilebilmesi için kanunda düzenleme
bulunmaması ve o konunun toplumun düzeni bakımından hükme bağlanmasının
zorunlu olması gerekir.
Miras hakkı Anayasa'nın 35. maddesinde bir hak olarak belirlenmekle
beraber, hakkın kapsam ve sınırı gösterilmemiştir. Şu halde kanunların
belirlediği kimseler ancak birbirine mirascı olabilrler. Bunlar kanunlarda
sayılırken bir grup kişinin orada gösterilmemiş olması kanunda boşluk
olduğunu göstermez. Aksine Yasama tercihinin o grup kişinin marcı olmalarını
istemediğini ortaya koyar. bu sebeplerle kanunda boşluk bulunduğu yönündeki
açıklamalrda davanın istek doğrultusunda çözümü için gerekçe olamaz.
Ülkemizin değerli hukukçuları eserlerinde (Prof. B. Köprülü, 287.
sayfa; Prof. N.F. Feyzioğlu, 543. sayfa; Prof. S. S. Tekinay, 566. sayfa;
Prof. N. Kocayusufpaşaoğlu, 78. sayfa; Prof. H. V. Velidedeoğlu. 649. sayfa
ve Prof. A. Zevkliler 906. sayfa) ve Doç. C. Kocahisarlıoğlu'nun A.Ü. Hukuk
Fakültesi Dergisi'nin 1991-1992/1 ve 4. sayısında yayımlanan özel
çalışmasında ifade ettikleri üzere MALİ SONUÇLU BABALIK HÜKMÜ TABİİ BABA İLE
ÇOCUK ARASINDA HISIMLIK (NESEP) İLİŞKİSİ KURMAZ, BUNLAR BİRBİRLERİNE MİRASCI
DA OLAMAZLAR. Aksi yönde oluşan çoğunluk düşüncesine katılmak açıklanan
sebeplerle mümkün olamamıştır.
İ.Teoman PAMİR T.Alp
Birinci Başkanvekili 2.Hukuk Dairesi Başkanı
Y.M.GÜNEL Nedim TURHAN
19.Hukuk Dairesi Üyesi 2.Hukuk Dairesi Üyesi
KARŞI OY YAZISI
Yargıtay denetimi yapılan kararda ortaya çıkan hukuksal sorun, evlilik
dışı çocuk ile baba arasında nesebin (soybağının) tanıma veya yargıç kararı
ile (MY. m. 249-290-291) belirlenmemiş (düzgün olmayan soybağlı- nesebi gayri
sahih) ancak Medeni Yasanın 295-297. maddeleri gereğince babanın hükmen
belirlediği (tabi babalık- Doğal Soybağlı) durumlarda evlilik dışı bu
nesepsiz çocuğun babanın yasal mirascısı olup olamayacağından toplanmıştır.
Sorunun sağlıklı sonuçlara oluşması için öncelikle Medeni Yasanın
nesep (soybağı) ile ilgili kural ve düzenlemeleri belirlenmelidir:
Medeni Yasa, evlilik içi ve dışı olmak üzere genel bir ayırım yerine
nesep (soybağı) kavramı çeşitli çeşitli olasılıklara göre ayrı ayrı
düzenlenmiştir.
1- Nesebi Sahih Çocuklar (düzgün soybağlılar); evlilik içinde doğan
(soybağı baştan beri düzgün) (MY. m. 241) veya evlilik dışı doğumda anası ve
babası sonradan evlenen (soybağı sonradan düzeltilenler) (MY. m. 247)
çocuklardır.
2- Nesebi Gayri Sahih çocuklar (düzgün olmayan soybağlılar); evlilik
dışı doğumda ana babanın sonradan evlenmemiş ancak soybağı (nesebi), yargıç
kararı ile düzeltilmiş (tashih edilmiş) çocuklar ile Medeni Yasanın 291-292.
maddesi kurallarına göre soybağı (nesebi) baba tarafından tanınmış
çocuklardır.
a- Soybağıın (nesebin) yargıç kararıyla belirlenmesi:
Bu konuda ana veya çocuk tarafından babalık davası açılması için:
"Babanın anaya evlenme vaadinde bulunması" veya "ana baba arasındaki cinsel
ilişkinin suç teşkil etmesi" veya "erkeğin evli olmadığı kadın üzerindeki
denetim ve egemenliğini kötüye kullanması" gerekir (MY. m. 310).
Bu üç koşuldan biri olmadıkça baba ile çocuk arasında soybağı (nesep)
gayri sahih de (düzgün olmayan) olsa kesinlikle ve hiç bir zaman kurulamaz.
b- Soybağının tanıma ile belirlenmesi :
Baba evlilik dışında doğan çocuğu tanıyabilir (MY. m. 291). Ancak
Medeni Yasanın 292. maddesinde belirtildiği gibi bir bireyle evlenmelir yasak
olan veya evli erkek veya kadının zinasından doğan çocuk tanımaz.
İşte gerek Yargıç kararı ile gerekse tanıma ile baba ile arasında
soybağı (nesebi) belirlenmiş çocuklara Medeni Yasa (m. 443) nesebi sahih
olmayan (düzgün olmayan soybağılı) çocuk (hısım) olarak kabul etmiştir.
Düzgün olmayan soybağlı çocuklar, velayet ile ilgili kurallar saklı kalmak
kaydıyla nesebi sahih (düzgün soybağlı) çocuklar gibi babanın kişisel
durumlarına sahih olacağı gibi Anayasa Mahkemesi'nin Medeni Yasanın 443.
maddesindeki nesebi gayri sahih (düzgün olmayan soybağlı) çocukların mirastan
1/2 oranında pay alacakları yolundaki, kuralı iptal etmesi ve yeni yasal
düzenleme sonucu mirastan da tam pay almaları olanağıda doğmuştur.
3- Babalık davası ile doğal babası belirlenen nesepsiz çocuklar (doğal
soybağlı); yukarıda ikinci bölümde açıkladığım gibi; kişisel sonuçlarıyla
babalık davası açmak olanağı olmayan durumlarda, Medeni Yasanın 295.
maddesiyle getirilen kurallar evlilik dışı çocuklar için de başka bir olanak
tanımıştır. Dava ile çocuğun doğal (tabi) babası belirlenebilen durumlarda
ancak MK. 297/1'e göre mali babalık açılabilir. Doğal babanın belirlenmesiyle
nesep-soybağı açısından gayri sahih -düzgün olmayan- her hangi bir hukuki
ilişki kurulmaz bunlarda nesepsiz çocuklardır. Baba, yargı kararıyla
belirlense bile çocukla baba arasında gayri sahih de olsa bir nesep bağı
kurulmaz.
4- Nesepsiz (soybağsız) çocuklar ise, yukarıda üç bölümde incelenmiş
çocuklar dışında kalan çocuklardır.
Medeni Yasanın getirdiği sistemin bu şekli ile çok yönlü olduğu hukuk
öğreticisinde tartışmasızdır; özellikle nesebi gayri sahih (düzgün soybağı)
çocuklar ile babalık davası ile doğal babalığı belirlenen çocukların ayrı
ayrı kurallara bağlı olduğu ve doğal babalığı belirlenen çocukların gayri
sahih nesepli değil nesepsiz çocuklar oldukları duraksamasız ve tartışmasız
oybirliği ile kabul edilmektedir.
II. Sorunun güncelleşmesi:
Medeni Yasanın 295 ve 297/1. maddeleri gereğince doğal (tabi)
babalığın Yargıç kararı ile kabul edilmiş bir olayda; çocuğun, babanın
mirascısı olduğu ileri sürülerek açılan davada sorun Anayasa Mahkemesi önüne
gelmiş ve Yüksek Mahkeme "gerekçe bölümünde" doğal babası belirlenen
çocukların da mirascı olmaları gerektiği sonucuna vararak nesebi gayri sahih
çocukların mirascılığını düzenleyen Medeni Yasanın 443. maddenin birinci
bölümünün ikinci cümlesini ve ikinci bölümü iptal etmiştir.
Yasa koyucu da, daha sonra 443. maddeyi "nesebi sahih olmayan hısımlar
(çocuklar) nesebi sahih hısımlar gibi mirascılık hakkına haizdir" şeklinde
düzenlenmiştir.
Yukarıda açıkladığımız yasal ayırım değişmedikçe bu düzen Anayasa
Mahkemesi kararına rağmen yürürlüktedir. Doğal babası belirlenmiş çocukları
nesebi sahih olmayan (düzgün olmayan soybağlılar) çocuklar olarak kabul
olanağı yoktur. Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararına rağmen bu çocuklar
düzgün olmayan soybağlı hukuk açısından nesepsizdirler.
Anayasa Mahkemesi, çocuğu doğal babasının yargı kurallarıyla
belirlenmiş bir olayda; "çocuğun babanın mirascısı olabileceği gerekçesiyle"
yalnız Medeni Yasanın 443/1-2 ve 2. maddesi iptal etmesidir. Bu davada da
olay aynıdır: Anayasa Mahkemesi'nin gerekçesine rağmen "doğal babalık
ilişkisi Yargıç kararıyla belirlenmiş kişinin babanın mirascısı olmayacağı
sonucuna varmak" iki Yüksek Mahkeme kararı arasında çelişkiyi de beraberinde
getirir.
Ne varki; çelişki var diye, Anayasa Mahkemesi'nin gerekçesinden
hareketle Yargıç kararıyla doğal babalığı kabul edilen çocuğu da mirascılık
hakkı tanımak Medeni Yasaya 290. maddesine aykırı olan; çünkü Medeni Yasanın
290. maddesi başlığından da anlaşılacağı üzere 443. madde de sözü geçen
nesebi sahih olmayan (düzgün olmayan soybağlıları) belirlemiştir. Bu madde ve
diğerleri yasa koyucu tarafından değiştirlmedikçe veya Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edilmedikçe "yargıç tarafından doğal babaları belirlenmiş
çocuklar nesebi gayri sahih çocuklar gibi babanın mirascısı olamaz.
b- Sorunun nedeni:
Bize göre, sorunun kaynağı, Medeni Yasanın neseple (soybağı) ile
ilgili düzenlemelirene Anayasa Mahkemesi'nin ve Hukuk Genel Kurulu
çoğunluğunun verdiği yanlış anlamdır. Doğal babalığın yargıç kararıyla
belirlenmesi durumunda doğal soybağlı nesepsiz çocuk da babasının mirascısı
olsaydı evlilik dışı çocuklar için zaman zaman af yasaları çıkarılmazdı.
Burada, hukuki kavramların anlamının bilinmemesinin veya yanlış
algılanmasının doğurduğu olumsuz sonuçlarla karşı karşıya kalınmıştır; nesebi
gayri sahih düzgün olmayan soybağ-çocuk kavramı ile doğal babalığın
belirlenmiş hukuk açıdan nesepsiz olan çocuk kavramları karıştırılmıştır. Bu
sonuç, Türk Hukuk açısından düşündürücüdür.
O halde ne anayasa Mahkemesinin iptal kararı ve neden Medeni Yasanın
443. maddesinin değişik şekli doğal babalığı belirlenmiş hukuken nesepsiz
çocukların önceden var olan hukuki durumunu değiştirmiştir; değişen nesebi
sahih olmayan çocukların durumudur. Netekim bu sorunu tüm incelikleriyle
kapsamlı olarak ele alan ve Anayasa Mahkemesi'nin kavramlardaki yanılgısını
ortaya koyan Doç. Dr. Cengiz Koçhisarlıoğlu (AÜHFD., Cilt 42, 1991-1992, sayı
1-4, sahife 141-179) sonuçta Medeni Yasanın 443/1-2 ve 2. maddelerini iptal
etmekle doğal babalığı belirlemiş hukuken nesepsiz çocukların durumunun Yasa
karşısında değişmediğini ortaya koymuştur (aynı görüş için bkz.
Köprülü-Kaneti, Aile Hukuku, 2. Bası).
Bu konda aksi görüşte olan öğretim üyeleri de vardır (Kılıçoğlu, Miras
Hukuk sh. 56). ancak konuyu derinlemesine tartışmadan gerekçelendirmeden ve
Anayasa Mahkemesi'nin kavramlar üzerindeki yanlışlarını değerlendirmeden
Yüksek Mahkemenin gerekçesinden hareketle daha doğrusu etkisinde kalarak
sonuca gitmemişlerdir. Gerekçesiz görüş ve yorumların kuşkusuyla karşılanması
bilimsel çalışmasının gereğidir; bu nedenle Hukuk Genel Kurulu'nda bu
görüşlere dayanılmış olduğunun açıklanması doğru bir yöntem olmamıştır.
Hukuk Genel Kurulu'nun çoğunluğu, Medeni Yasa'nın yürürlükte olan
düzgün olmayan soybağlı (nesebi gayri sahih) ve doğal babalığı yargıç
kararıyla belirlenmiş nesepsiz çocuklarla ilgili ikili soybağı (nesep)
kavramlarını yasa kurallarını ve hukuk öğretisindeki görüşleri sağlıklı bir
incelemeye almadan sonuca gitmiş ve anayasa Mahkemesi'nin gerçekleştirdiği
hatalı durumu benimsenmiştir.
Anayasa Mahkemesi kararı somut olay içinde tartışılırken şu gerekçe de
gözardı edilmemelidir: Anayasa Mahkemesi, yalnızca Anayasa uygunluk ya da
aykırılık denetimi yapar. Asla yerindelik (amaca uygunluk) denetimi yapamaz.
Bu nedenle Anaya Mahkemesi'nin bağlayıcılığı Medeni Yasanın 443. maddesinde
gerçekleştirdiği iptal kararıyla sınırlıdır; gerekçesi bağlamaz. Yasal
düzenlemeler var oldukça bu gerekçe yorumda da kullanılamaz. Aksi halde yargı
yasakoyucu görevine el atmış olur.
Tüm bu nedenlerle sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.
Çetin AŞÇIOĞLU
4.Hukuk Dairesi Üyesi
|