 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Hukuk Genel Kurulu
Sayı
E:1994/18-890
K:1995/79
T:15.2.1995
Özet:Muhatabın gösterilen adreste oturdukları tebligat kanununda ve
tüzüğün 28. maddesindeki kişilerden sorulup imzaları alınarak temlik
edilmeden, kanunun 21. maddesi uyarınca yapılan tebliğ işlemi geçersizdir.
Taraflar arasındaki kamulaştırma bedelinin artırılması davasından
dolayı yapılan yargılama sonunda; Bursa Asliye 5. Hukuk Mahkemesince davanın
kısmen kabulüne dair verilen 21.10.1992 gün ve 1992/423-748 sayılı kararın
öncelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 18. Hukuk
Dairesinin 5.3.1993 gün ve 1149/2884 Sayılı ilamıyla (...Davacılara tebligat,
oturduğu köy adresine çıkarılmış olup, getirtilen tebligat mazbatasında
adreste kimse bulunmaması üzerine kapısına ihbarname yapıştırılıp en yakın
komşusuna haber verilerek köy bekçisi Salih Gündoğdu imzasına tebliğ ettim
ibarelerinin yazılı olduğu görülmüştür. Bu ibarelerden tebligatın Tebligat
Kanununun 21. maddesi hükmüne uygun bir biçimde yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu
tebliğ mazbatasının behbe olduğu yada gerçeğe aykırı olduğu konusunda hiç bir
iddia ileri sürülmemiş olması karşısında tebligatın geçersizliğinin
kabulüyle yazılı olduğu şekilde davanın süresinde açılmış sayılması doğru
görülmemiştir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden
yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
görüşüldü:
Davacılara ait Bursa Merkez Iğdır Hisaraltı mevkiindeki 53 parsel
numaralı taşınmazından 1154 M2'sinin irtifak hakkı Botaş boru hattı tesisleri
için kamulaştırılmış ve adı geçenin oturduğu köy adresine gönderilen
kamulaştırma kararı ve eklerinin (adreste kimse bulunmaması üzerine kapısına
ihbarname yapıştırılıp en yakın komşusuna haber verilerek köy bekçisi Salih
Gündoğdu imzasına) şerh verilerek tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Bu şekli ile
tebliğ işleminin 7201 S.K.nun 21. maddesine göre yapıldığı açık bir olgudur.
Davacı vekili, tebligatın usulüne uygun olmadığını ileri sürerek
davacının "ıttıla tarihi"nin 20.5.1992 bulunduğunu belirtmekte ve bunun
sonucu olarak 22.5.1992 tarihinde ve süresinde açtıkları davanın esası
incelenerek kamulaştırma bedelinin 40.000.000. Tl. daha artırılıp 40.115.400
TL. olarak tayin ve tesbitine karar verilmesini istemektedir.
Yerel mahkemece davanın süresinde olduğu kanısına varılarak istemin
esası incelenmiş, Özel Dairenin çoğunlukla verdiği kararda ise tebligatın
usulüne uygun olarak yapıldığı kabul edilerek süresinden sonra açılan
davanın reddi gerektiğine işaretle hüküm bozulmuştur.
Olayda çözümlenmesi gereken sorun, davacılara noterlik kanalı ile
gönderilen kamulaştırma kararı ve eklerinin, usulüne uygun olarak tebliğ
edilip edilmediği, bir başka deyişle 7201 S.K.nun 21. maddesine göre yapılan
tebliğ işleminin usulsüz olup olmadığıdır.
Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina başlıklı 21. maddede
kendisine tebligat yapılacak kimse veya muhatap namına kendisine tebligat
yapılabilecek kimselerden hiçbirisinin gösterilen adreste bulunmamaları veya
tebellüğden imtina etmeleri durumunda yapılacak işlemler açıklanmıştır. Madde
dikkatlice incelendiğinde burada iki ayrı halin birlikte düzenlendiği
görülecektir. Bunlardan birincisi kendisine tebligat yapılacak kimse veya
muhatap adına tebligatı kabul edebilecek olanlardan (muhatapla birlikte
oturan ailesi afradı daimi memur veya müstahdemi.. vs.) hiç birisinin
gösterilen adreste bulunmaması, diğeri ise adı geçenlerin tebellüğden imtina
etmeleri hususlarıdır.
a)Tebellüğden imtina edilmesi (kaçınılması): muhatap veya onun adına
tebligatı alabileceği yasada belirlenenlerin, tebliğ evrakını almakta imtina
etmeleri halinde ne şekilde işlem yapılacağı 21. maddeye paralel olarak
tüzüğün 30. maddesinde düzenlenmiştir.
Buna göre ilgilinin adreste bulunmasına rağmen tebliğ evrakını almak
istememesi, işi sürüncemede bırakıp keyfiliğe yol açacağından bir başka
deyişle; tebliğ işlemi muhatabın rızasına terk edilmiş olacağından bu gibi
hallerde tüzüğün 30. maddesi hükmüne göre... tebliğ memuru tebliğ olunacak
evrakı o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti ve meclisi azasından birine
veyahut zabıta amir veya memuruna imza mukabilinde teslim eder. Tebliğ
memuru tüzüğe ekli iki numaralı örneğe uygun olarak düzenlenen ihbarnameyi
gösterilen adresteki kapıya yapıştırır. Durumu muhataba duyurmasını mümkünse
en yakın komşularından birine varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir.
Görüldüğü üzere tebellüğden çekilme halinde muhatap veya onun adına
tebliğ yapılabilecek kimselerin tebligat adresinde bulunmaları sebebiyle
yapılacak işlem, Tüzüğün 30. maddesinde belirlenenden ibarettir. Tebligat
parçasının incelenmesinde tebellüğden imtina edildiğinin açıklanmış olması
halinde maddede yazılı olanlara tebliğ evrakının bırakılıp bırakılmadığının
iki numaralı fişin kapıya yapıştırılıp yapıştırılmadığının ve en yakın
komşuya veya yöneticiye ya da kapıcıya haber verilip verilmediğinin
denetlenmesi sonucunda Hakim tebligatın geçerli olup olmadığını tesbit
edecektir.
b)Adreste bulunmaması: Muhatabın adreste bulunmaması halinde PTT
Memurunun ne şekilde davranacağı tüzüğün 28. maddesinde yazılıdır. Buna göre
muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olandan hiçbiri gösterilen
adreste bulunmazsa tebliğ memurunun adreste bulunmama sebebini bilmesi
muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu ve meclisi üyeleri,
zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına
yazıp altına imzalatması imzadan çekilmeleri halinde de bu durumu yazarak
kendisinin imzalaması gerekir. Muhatap ölmüşse veya gösterilen adresten
devamlı olarak ayrılmış ve yeni adresi de tebliğ memurunca tesbit edilmemişse
tebliğ evrakı çıkaran mercie geri gönderilir.
Anlaşılacağı üzere tüzüğün 28/2. maddesinde muhatabın ölmüş olması
veya gösterilen adresten devamlı olarak ayrılmış ve yeni adresinin tebliğ
memurunca tesbit edilememiş bulunması halinde tebliğ evrakının iade
edileceği yazılıdır.
Tebligat görevlisinin tebligat adresinde hiç kimseyi bulamaması ve
kendilerine tebligat yapılabilecek kimselerin de o adresi terk etmeleri
durumunda bu adres tebliğ mazbatasındaki mahsus yerine ve tebliğ evrakındaki
adresin bulunduğu tarafa yazılır. Eski adresin üzerine çapraz vari bir
biçimde çizilir. Yeni adresin tebliğ memurunun tevzi bölgesi içerisinde
olması halinde tebligat bu adrese yapılır. Yeni adresin aynı PTT merkezinin
diğer bir dağıtım bölgesinde veya başka bir PTT merkezinin mıntıkası içinde
bulunması durumunda ise tebliğ evrakı yeni adrese tebliğin sağlanması için
tebliğ memuru tarafından bağlı olduğu merkeze geri verilir.
Muhatabın veya onun adına kendisine tebligat yapılabilecek olanların
adreste bulunmamaları halinde, tebliğ memuru adreste neden bulunulmadığını
bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu ve meclis
üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ
tutanağına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu
yazarak tevsik etmesi gerekir.
Burada tüzüğün 28. maddesi PTT memuruna ilgilinin neden adreste
bulunmadığını tahkik etme görevini yüklemiştir. PTT memuru bu tahkikatın
sonucunu tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkca belirtildiği için
ilgilisine imzalatacaktır. Ancak bu suretle yapılan işlemin usulüne uygun
olup olmadığı, hakim tarafından denetlenebilir. Muhatabın adreste
bulunmamakla beraber, orada ikamet ettiği, fakat tevziat saatlerinden sonra
adrese geldiği beyan edilirse, bu takdirde 2 numaralı fişin kapıya
yapıştırılması, komsuya haber verilmesi ve tebliğ evrakının zabıtaya veya
muhtara bırakılması işlemlerine geçilebilecektir.
Bu itibarla tüzüğün 28. maddesinde yazılı olan ve maddede belirtilen
kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle muhatabın (yada muhatap
namına tebligatı alabilecek olanların) bu adreste bulunduğu tevsik edilmeden
tebligat kanununun 21. maddesine göre yapılan tebliğ işlemi geçersizdir.
Özetlenecek olursa tebligat kanununun 21. maddesine göre yapılacak
tebliğ işleminin geçerliliği PTT memurunun yapacağı tahkikata göre muhatabın
bu adreste bulunduğunun tesbitine ve bu işlemi tebligat parçasına yazarak
maddede belirtilen kişilere imzalatmasına bağlıdır. Gerekli tevsik işlemi
hakimin denetimini sağlayacak ve muamelenin doğru olup olmadığına karar
verilmesi yönünden yardımcı olacaktır.
21. Maddeye göre yapılan tebligatlarda tebliğ tarihi iki numaralı
fişin (ihbarnamenin) kapıya yapıştırıldığı tarihtir (Madde 21/son cümle).
Tebliğ tarihinin bu şekilde belirlenmesi ve geçerli sayılabilmesi PTT
memurunun yukarıda yazılı araştırmayı mutlaka yapmasına ve muhatabın o anda
adreste olmamakla birlikte tevziat saatlerinden sonra geldiğinin tevsik
edilmesine bağlıdır. Eğer açıklanan durumu beyan eden ilgililer imzadan
çekinirlerse PTT memuru çekinme nedeniyle araştırma sonucunu kendisi
imzalamakla yetinecektir.
Bu ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 13.10.1965 gün ve 2/793-360 sayılı ve
16.9.1981 gün ve 7/2371-604 sayılı kararlarında da aynen benimsenmiştir.
Bu durumda tebliğ memuru yukarıda açıklanan ilkelere riayet etmediği
için 7201 sayılı kanunun 21. maddesine göre yapılan tebligat usulüne uygun
bir tebliğ işlemi olarak değerlendirilemez. Bu yöne değgin direnme kararı
yerindedir. Ne varki Özel dairece diğer hususlara yönelik temyiz itirazları
incelenmediğinden dosya gerekli tahkikat için özel dairesine gönderilmelidir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü mahkemenin davacıya
yapılan tebligatın usulsüzlüğüne değinen direnmesi yerinde isede, diğer
temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 18. Hukuk Dairesine
gönderilmesine 15.2.1995 günü oyçokluğuyla karar verildi.
B.B.Vekili 4.H.D.Baş 17.H.D.Baş 6.H.D.Baş 2.H.D.Baş.
İ.T.Pamir M.C.Keskin H.H.Karadoğan Ö.N.Doğan Tahir Alp
KARŞI OY YAZISI
Hukuk Genel Kurulu kararında tebligat kanununun 21. maddesi ile
tüzüğün 28 ve 30. maddelerine göre yapıldığı bildirilen tebligatın tüzüğün
28. maddesinin birinci fıkrasındaki usule riayet edilmediği için geçersiz
olduğu kabul edilmiştir.
Tebligat mazbatasının üzerinde özel satırında yazılı olan 5.5.1987
tarihli meşruhat aynen şöyledir. Adreste kimse bulunamaması üzerine kapısına
ihbarneme yapıştırıldı, en yakın komşusuna haber verilerek köy bekçisi Salih
Gündoğdu imzasına tebliğ edildi. Çoğunluk bu ibarenin tebligatın usulüne
uygun yapıldığının kabulüne yeterli olmadığını tebliğ memurunun tüzüğün 28.
maddesinin birinci fıkrasında öngörülen tahkik ve tevsik işlemini yerine
getirmediğini ileri sürmektedir.
Tüzüğün sözü edilen fıkrasında kendisine tebliğ yapılacak kimse ve
yukarıdaki maddeler mucibince muhatap namına tebligat yapılacak kimselerden
hiç biri gösterilen adreste bulunmazsa tebliğ memuru adreste bulunmama
sebebini bilmesi muhtemel .... tahkik ederek vaki olacak beyanı tebliğ
mazbatasına yazıp altını imzalatır ... hükmüne yer verilmiştir. Tebliğ
memurunun bu tahkikat ve belgelendirme işlemini yapmakla yükümlü olması için
gösterilen adreste bulunmama halinin doğması gerekir. Maddenin sonradan gelen
fıkralar hükümlerinden gösterilen adreste bulunmama deyiminden gerçekte
tebligatta yazılı adresin muhatabının bir yeni adrese gitmiş olması yada
ölmesi halleridir. Bu durumlar varit olduğunda bunların belirlenip tebliğ
mazbatasına geçirilmesi lazımdır.
Maddenin son fıkrasında ise, muhatap ve onun yerine tebligat yapılacak
kimseler o adreste bulundukları halde tebliğ yapılacağı sırada orada mevcut
değillerse 30. maddeye göre muamele yapılır denilmektedir. Görülüyorki
birinci fıkradaki adreste bulunmama deyimi son fıkradaki tebliğ yapılacağı
sırada orada mevcut olmama halinde değişik bir keyfiyettir. Muhatap adreste
bulunuyor ancak kısa bir süre için komşuya, çarşıya, tarlaya, kahveye
gitmiştir. İşte bu nedenle yani birinci fıkradaki gösterilen adreste
bulunmama hali sözkonusu olmadığı için anılan fıkradaki tahkik ve tevsik
işlemine gerek yoktur. Çünkü tahkik ve tevsik işlemleri gösterilen adreste
bulunmama haline münhasır olup, son fıkradaki adreste bulunmama halini
kapsamaz.
Bu durumda tebliğ memuru, muhatabın adresinin tebliğ kağıdında yazılı
adres olduğunu saptamış ancak tebliğ yapacağı sırada onu bulamamış olduğu
için bu keyfiyeti tebliğ mazbatasına geçirmekle yetinerek 30. madde uyarınca
tebligatı gerçekleştirecektir. Yani olayımızda olduğu ve tebliğ mazbatasında
yazıldığı gibi adreste kimse bulunmadığını yazacak bulduğu köy bekçisine
evrakı verecek imzasını alacak 2 numaralı örneği kapısına yapıştıracak ve en
yakın komşusuna haber vererek mazbatayı da imzalayacaktır. Adres muhataba ait
olmakla beraber kendisinin o an için yerinde bulunmaması halinde yapılacak
işlem budur. Adresinde bulunan muhatabın ölmediği, başka adrese muvakkaten
gitmediği adresini terketmediği halde bu hususun menfi yönde tebliğ
mazbatasına geçirilmesinin anlamı ne olabilir ki? Muhatabın adreste bulunduğu
ancak tebliğ anında orada bulunmadığını ifade eden ibare ve köy bekçisinin
imzası yukarıda sayılan hallerin olmadığının kanıtı değil midir?
Maddi olayımızda davacı muhatap kendisinin tebligat çıkarılan adreste
oturmadığını, tebligat anında adreste olduğu halde tebligatın kendisine
yapılmadığını ileri sürmemiş, aksine o adreste oturduğunu ifade etmiş
tebligat evrakının kendisine köy bekçisi tarafından verilmediğini iddia
etmemiş mücerret bizzat kendisine ve birlikte oturduğu kişilere tebligat
yapılmadığı için tebligatın geçersizliğini savunmuştur. Oysa bilinmektedir ki
tebligat kanununun 21. ve tüzüğün 30. maddeleri uyarınca yapılan tebligat da
geçerlidir. Nitekim tebligatta buna göre yapılmıştır. Tüm bu olguların dava
dosyası içeriğinden anlaşılmasına tebligatın geçerliliği, hadise şeklinde ele
alınıp tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda mahkemece incelenmiş
olmasına ve tahkikatın hiçbir aşamasında belirtilen bu olguların aksine bir
iddia bulunulmamasına rağmen 28. maddenin 1. fıkrasında öngörülen davacı
muhatabın başka bir adrese muvakkaten veya daimi olarak gidip gitmediği adres
değiştirip değiştirmediği ve ölüp ölmediği konularında tebligat memurunun
tahkikat yapıp bu hususların tebliğ tutanağına geçmediği gerekçesi ile
tebligatın geçersiz kabulü bizce yasa ve tüzüğün amacını aşan maddi olayla
kabili telif olmayan bir sonuçtur.
Yukarıda açıklanan tüm nedenlerle tebligat kanunun 21. ve tüzüğün 30.
maddeleri uyarınca yapılan tebligat tüm şekil koşullarını da içermekte olup
geçerli olduğundan, bunun aksine sonuca varan çoğunluk kararına karşıyım.
Muzaffer Tutar
18.Hukuk Dairesi Üyesi
|