Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 



     T.C.
Y A R G I T A Y
9.HUKUK DAİRESİ
  
ESAS  NO  : l994/l6730
KARAR NO  : l995/l307

MAHKEMESİ  : Kocaeli 1.İş Mahkemesi
TARİHİ     : 3.ll.l994
NO         : 252/276
DAVACI     : A.Barbaros Tuluç'u temsilen Selüloz-İş Sendikası
             adına Avukat Murat Özveri
DAVALI     : Seka İzmit Müessese Müdürlüğü adına Avukat Kazım Güvenç
DAVA      : Taraflar arasındaki TİS. farkı, fazla çalışma parası, ücret ve
 prim alacağının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda
 yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak
 davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde duruşmalı olarak temyizen
 incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin
 duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için l7.l.l995 salı günü tayin
 edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına
 Avukat Kazım Güvenç ve Hüseyin Güzel ile karşı taraf adına Avukat Murat
 Özveri geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü
 açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek bırakılan günde dosya
 incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

                          YARGITAY KARARI

	Davacı; işyerinde uygulanmakta olan l.7.l992- 3l.l2.l994 yürürlük
 süreli Toplu İş Sözleşmesinin 34/E maddesinde öngörülen "işyerinde çalışan
 işçilerin 30.6.l994 tarihindeki çıplak ücretlerine l.7.l994 tarihinden
 geçerli olmak üzere D.İ.E. l987=l00 Temel Yıllı, Kentsel Yerler Tüketici
 Fiyatları Türkiye Geneli İndeksinin, Haziran l994'ndeki sayısının Aralık l993
 İndeks sayısına bölünmesi suretiyle bulunacak değişim oranı kadar zam
 yapılır" hükmünün davalı işverence uygulanmadığını bildirerek fark ücret,
 prim ve fazla mesai alacaklarının işletme kredisi faiziyle birlikte tahsiline
 karar verilmesini istemiştir.
	Davalı idare cevap dilekçesinde özetle; toplu iş sözleşmesinin
 yürürlüğe girmesinden sonra uygulanmasına belli süre devam edildiğini, daha
 sonra Türkiye genelinde büyük ekonomik gelişmeler oluştuğunu, bu nedenle
 Hükümetçe ekonomik tedbirler alınması gereğinin ortaya çıktığını ve 5 Nisan
 l994'de alınan ekonomik tedbirler paketinin uygulamaya konulduğunu, bu
 tedbirler paketine tüm kamu kurum ve kuruluşlarının uymak zorunda kaldığını,
 müvekkili idarenin de bunlar arasında bulunduğunu, Hükümetçe dava konusu
 edilen dönemle ilgili olarak toplu iş sözleşmesi zamlarının ödenmesinin bir
 genelge ile belli bir plana bağlandığını, kendilerinin de plana uyduklarını
 ve "borcun edasının imkansız hale geldiğini" savunarak davanın reddini
 istemiştir.
	Mahkemece istek doğrultusunda hüküm tesis edilmiştir.
	Taraflar arasında; dava konusu edilen isteklerin toplu iş
 sözleşmesinde öngörüldüğü, l994 Temmuz ayı itibariyle altı aylık zam oranının
 6l,l olarak kabul edilmesi gerektiği, davalı idarenin bu ücret zamlarını
 uygulamadığı, Hükümetçe alınan ekonomik tedbirler ve genelge uyarınca bu
 zamların bir plan dahilinde taksitlendirildiği hususlarında bir uyuşmazlık
 yoktur.
	Öncelikle belirtmek gerekir ki, tarafların serbest iradeleriyle
 usulüne uygun biçimde, işyerinde uygulanmak üzere düzenlenmiş bulunan TİS.
 bağlayıcı niteliktedir. Bu itibarla, normal koşullarda, böyle bir TİS'ne
 hakimin müdahalesinden söz edilemez.
	Toplu  İş  Sözleşmesinin  yürürlük  başlangıç ve imza tarihlerinden
 sonra, Türkiye'nin ekonomik bir krize girdiği, normalde beklenilmeyen ve
 tahmin edilmeyen durumların oluştuğu, bu ağır ekonomik bunalımdan çıkmak için
 Hükümetin bir dizi tedbirler almak zorunda kaldığı, ve bu cümleden olarak da
 kamu kurum ve kuruluşlarında tasarruf tedbirlerine başvurduğu, memur ve işçi
 alımlarını dondurduğu, yeni vergiler ihdas ettiği, ek vergiler getirdiği,
 yatırımları durdurduğu, birçok kamu işyerlerini kapattığı, özelleştirmeye
 yöneldiği bir gerçektir. Bu tedbirler sonucu, tüm kamu kurum ve
 kuruluşlarında ve bu arada davalı idareye ait işyerinde uygulanmakta olan
 toplu sözleşme zamlarının ödenmesi durdurulmuş ve bir plan dahilinde tediyesi
 için tüm kuruluşlara genelge yayınlanmıştır.
	Şu husus özellikle belirtilmelidir ki, her ne kadar kamu iktisadi
 teşebbüsleri, mevzuatlarına göre, özel hukuk hükümlerine bağlı birer bağımsız
 tüzelkişilik iseler de, bunların yıllardan beri Devletin desteği ve koruması
 ile ayakta kaldıkları da bir vakaadır. Bu destek sayesindedir ki, Türkiye'de
 işsizlik asgari düzeye indirilmiş ve ülke genelinde işyerleri pek çok
 yurttaşa ekmek kapısı olmuştur. Hükümetin bu korumacılığını, almış olduğu
 olağanüstü ekonomik tedbire rağmen devam ettirmek niyet ve arzusunda olduğu,
 toplu iş sözleşmesi zamlarını, gecikmeyle de olsa, bir plan dahilinde ve tam
 olarak ödenmesini kabul etmek suretiyle sürdürmek istediği, dosya içeriği ile
 bellidir. Devletin bu koruyucu tutumu kamu iktisadi teşebbüslerinden çekmesi,
 ve bunların sorumluluklarıyle başbaşa bırakılmaları halinde, bu işyerlerinin
 ifa imkansızlığına düşeceği, birçoklarının kapanacağı, bazılarının iflas
 durumuna geleceği, binlerce işçinin işsiz kalacağı da, bir memleket
 gerçeğidir.
	Bu olgular karşısında, davalı idarenin toplu iş sözleşmesi zamlarından
 kurtulmak istemesinden ve dolayısıyle kötüniyetinden söz etmek mümkün
 değildir. Gerçekten yukarıda da vurgulandığı gibi davalı işveren, hiçbir
 zaman borcunu inkar etmemiş, ancak Hükümet genelgesi doğrultusunda ve kendi
 imkanlarıyla da ödeme imkansızlığını da dikkate alarak, ücret zamlarının
 taksitle ödenmesini önermiştir. Bu öneri, davacı işçinin üyesi bulunduğu
 sendikanın bağlı olduğu işçi konfederasyonu tarafından, Hükümet
 yetkilileriyle düzenledikleri protokolde de aynen benimsenmiştir. Gerçi bu
 protokolün davacı işçiyi bağlamasından söz edilemezse de, yukarıdan beri
 anlatılmaya çalışılan memleket gerçeğinin, işçi konfederasyonu tarafından da
 benimsendiğini gösterir. Ayrıca belirtmek gerekir ki; davalı işverenin
 taksitlendirmeye sadık kalarak, işçilerin ihtilaflı dönemle ilgili
 ücretlerini tamamıyle ödediği de dosya içeriği ile sabittir.
	Yukarıda  da  değinildiği  üzere  serbest iradeleriyle imzaladıkları
 sözleşmelerin tarafları bağlaması asıl ise de, taraflar arasında mevcut olan
 denge şartların olağanüstü bir şekilde değişmesi sebebi ile taraflardan biri
 için katlanılamıyacak derecede bozulabilir. İşte bu gibi hallerde sözleşmeye
 sıkı sıkıya bağlılık adalet hakkaniyet ve objektif iyiniyet kurallarıyla
 bağdaşmaz. Hukukta bu durum "sözleşmenin değişen şartlara uyarlanması" ilkesi
 ile çözümlenmektedir.
	Şartları olağanüstü şekilde değiştiren hallerin ortaya çıkması
 durumunda edimler arasındaki dengenin bozulması taraflar arasındaki sözleşme
 ile tesis edilen işlemin temelinin çökmesini gündeme getirir ki işte bu
 durumda hakim müdehale ederek sözleşmeyi değişen şartlara uyarlar.
	Olayımızda işverenin  TİSdeki ücret zammını bir ödeme planı dahilinde
 ileriki bir tarihte ödeme teklifi böyle bir uyarlama önerisidir.
	Değişen şartlara göre sözleşmenin tamamının geçersizliği
 istenebileceği gibi bir kısım hükümlerinin şartlara uygulanmasıda
 istenebilir.
	Olayımızda sözleşmenin sadece ücret zammının vadeye yayılması istenmiş
 zam oranına müdehale dahi talep edilmemiştir.
	Beklenmeyen  şartların   getirdiği  yükler   karşısında  ülke
 insanının belli oranlarda da olsa fedakarlığı paylaşması gerekir. Aynı dönem
 için devletin diğer kamu çalışanlarına uyguladığı ücret artışı ve onları
 fedakarlığa ortak edişi kamu yararı ilkesiyle izah edilebilir. Aynı ilkenin
 TİS uygulamaları için de geçerli olacağının gözardı edilmemesi gerekir.
	Tüm bu maddi ve hukuki olgular karşısında, idarenin teklif ettiği
 ödeme planının uyarlama önerisi olarak kabulü ve bu önerinin değişen şartlar
 sebebiyle yerinde görülerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı
 şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
	SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA,
 davalı yararına takdir edilen 750.000 TL. duruşma avukatlık parasının karşı
 tarafa yükletilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye
 iadesine 3l.l.l995 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

Başkan           Üye              Üye          Üye           Üye
S.Çetinelli   M.Demirtürk       E.A.Özkul     E.Serim      E.Doğu
   (M)                                         (M)             

	KARŞI OY YAZISI: Dava, toplu iş sözleşmesinden doğan ve ödenmeyen
 ücret zammı alacağının, 2822 sayılı Yasanın 6l. maddesi uyarınca faiziyle
 birlikte davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
	Dosya içeriğine göre; yürürlükteki toplu iş sözleşmesinde, ücretlere,
 enflasyon oranında zam yapılmasının kararlaştırıldığı, uyuşmazlık konusu
 dönemde enflasyonun 6l,l oranında gerçekleştiği; davalı işverenin, borcun
 varlığını kabul etmekle beraber, ekonomik ve mali sıkıntıdan söz ederek
 ödemeyi geciktirdiği ve bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
	Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
	Hemen  belirtelim ki, toplu  iş  sözleşmesinde ücret zammının
 enflasyon ölçütüne bağlanmasından amaç; işçinin ücretini, para değerindeki
 sürekli düşmelere karşı korumak, ona, kendisini ve ailesini geçindirecek
 düzeyde adil bir ücret sağlamak ve böylece enflasyonun olumsuz etkisiyle
 geçim sıkıntısı içine düşmesini önlemektir. Başka bir deyişle, işçinin reel
 ücretini ve satınalma gücünü enflasyonla ortaya çıkan erozyondan korumaktır.
 Kuşkusuz, enflasyon olgusu işletmeleri de olumsuz yönde etkilemektedir.
 Ancak, üretilen mal ve hizmetlere sürekli olarak yapılan zamlarla bu yükün
 hafifletilmesine ve bir denge sağlanmasına çalışıldığı da unutulmamalıdır.
 Böyle olunca, gerçekleşen enflasyon oranındaki ücret zammının, işçi-işveren
 ilişkilerinde edimler arasındaki dengeleri aşırı ölçüde bozduğunu savunmak
 güçtür.
          Ülkemizin, öteden beri ekonomik ve mali sıkıntılar içinde bulunduğu,
 enflasyonun frenlenemediği ve sürekli olarak tahminlerin çok üstünde
 gerçekleştiği, para değerinin hızla düştüğü yıllardır yaşanan ve bilinen
 olgulardır. Bu nedenle, yüksek enflasyon, beklenmeyen ve öngörülmesi mümkün
 olmayan bir olay olarak da kabul edilemez.
          Bu durum karşısında, davacı  işçinin, toplu sözleşmeden doğan
 hakkını istemesinin, dürüstlük kurallarına aykırı düştüğünü savunmak ve bunu
 haksız görmek mümkün değildir.
          Kaldı ki, uzun süreli sözleşmelerde, önceden görülmesi mümkün
 olmayan olaylardan dolayı, taraflardan birinin ediminin diğerininkine nazaran
 fevkalade ağırlaşmış olması ve böyle bir ifayı talebin doğruluk kurallarına
 aykırı bulunması (MK. 2) halinde kabul edilebilen ve uygulamada "uyarlama
 davası" adı verilen istisnai dava türü, toplu iş sözleşmelerinde söz konusu
 olamaz. Zira, toplu iş sözleşmeleri, kollektif iş ilişkilerini düzenleyen ve
 özel bir yasa olan 2822 sayılı TSGLK'da öngörülen koşullarla, belli bir süreç
 izlenerek, tüm barışçı yollar denendikten sonra, gerektiğinde şartlarına
 uygun olarak grev ve lokavt hakları kullanılmak suretiyle oluşan, kendine
 özgü işlevi ve nitelikleri bulunan  sözleşmelerdir. Aksi görüş, çalışma
 barışının ve giderek sosyal barışın zedelenmesine, özgür ve özerk toplu
 sözleşme düzeninin bir kaosa sürüklenmesine yol açar. Esasen, ortada böyle
 bir dava da yoktur. Gerçekten, asıl borcun varlığı değil, ifa zamanının tek
 yanlı olarak ertelenip ertelenemiyeceği  tartışma konusudur.
	Diğer taraftan, Ülkemizde yaşanan ekonomik ve mali sıkıntıların
 giderek ağırlaştığı, bunun birlikte göğüslenmesi gerektiği, l994 yılının
 Nisan ayında bir dizi istikrar önlemlerine başvurulduğu ve çıkarılan
 yasalarla ek vergi ve yükümlülükler getirildiği, birçoğu zarar eden ve
 Devletin desteği ile faaliyetlerini sürdüren KİT.'lerin ve bağlı kuruluşların
 özelleştirme işlemlerine hız verildiği bilinen gerçeklerdir.
           Ancak, bütün bunlar, enflasyondan en çok etkilenen sadece bir kısım
 çalışanın, anayasada ve katıldığımız İLO sözleşmelerinde güvence altına
 alınan toplu iş sözleşmesi hakkı ve özerkliği çerçevesinde, serbest toplu
 pazarlık sonucu bağıtlanan toplu sözleşmede kararlaştırılıp, ödeme zamanı
 gelmiş olan ücret zamlarının, Hükümet temsilcilerinin emir ve yayımladıkları
 genelge doğrultusunda, tek taraflı olarak askıya alınmasının, hukuka uygun ve
 haklı gerekçesi olamaz. Bu genelgenin, davacının, 2822 sayılı Yasanın 6l.
 maddesi hükmünden kaynaklanan dava hakkını ortadan kaldırması hukuken mümkün
 değildir. Olayda, Anayasanın l5, ll9 ve l2l. maddeleri uyarınca temel hak ve
 özgürlüklerin kısıtlanmasını gerektirecek ölçüde olağanüstü bir durumun ve
 ağır ekonomik bunalım halinin ortaya çakardığı bir uygulamadan söz etmek
 olanağı da yoktur.
            Herşeyden önce, davalı KİT. ve müsesseselerinin sermayelerinin
 tamamı Devlete ait olmakla beraber, bunlar, tüzelkişiliğe sahip, özel hukuk
 hükümlerine tabi ve ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulmuş,
 sorumlulukları sermayeleri ile sınırlı kuruluşlardır (233 s. KHK. hükümleri).
 Hukukumuzda, borçlu, ödeme (ifa) zamanı gelen para borcunu, tek yanlı irade
 açıklaması ile bir başka tarihe ertelemek hak ve yetkisine sahip değildir.
 Hukukumuzda, özellikle toplu sözleşme düzeninde, kural olarak, sözleşme
 özgürlüğü ve sözleşmeye bağlılık, titizlikle uyulması gereken temel
 ilkelerdir.
            Bundan başka, borçlunun para  sıkıntısı  içinde  bulunması, BK. 96
 anlamında bir imkansızlık yaratmaz. Yine borçlunun kusuru olmaksızın mali
 sıkıntı içine düşmesi ve borcunu ödeyememesi halinde de (BK. ll7), durum
 aynıdır. Çünkü, para borçlarında ifa imkansızlığı söz konusu olamaz. Borçlu,
 başkalarından kredi (borç) almak suretiyle para borcunu ödeme olanağına
 sahiptir.
            İşçi sendikası ile işveren   sendikası  veya sendika üyesi 
olmayan işveren, toplu iş sözleşmesine, Anayasa'nın tanıdığı hak ve özerklik
 çerçevesinde, Devletten bağımsız olarak, ücret ve sosyal haklara ilişkin
 konularda yasa hükümleri gibi bağlayıcı kurallar koyma yetkisine sahiptirler.
 Bu kurallar objektif hukuk kuralları niteliğinde olup, sözleşmenin
 taraflarını ve üçüncü kişileri bağlar. Toplu sözleşme sisteminin sosyal yönü
 ve özellikle çalışma barışını sağlayıcı işlevi ve özgün nitelikleri
 dolayısıyla da, toplu sözleşme hakkı ve özerkliğinin çeşitli dış
 müdahelelerden uzak kalması gerekir. Bu itibarla, yürürlükteki bir toplu iş
 sözleşmesinde yer alan hükümler, ancak sözleşmeye taraf olanların kendi
 aralarında anlaşmaları ile değiştirilebilir. O halde, uyuşmazlık konusu,
 toplu iş sözleşmesine taraf olmayan Hükümet ile Türk-İş temsilcileri arasında
 varıldığı öne sürülen bir anlaşma ile sözleşmede öngörülen ücret zamlarının
 ödenmesinin ilerideki bir tarihe ertelenmesi de hukuken geçerli sayılamaz.
 Esasen, Konfederasyonlar, toplu iş sözleşmesine taraf olamazlar.
         İşte, yukarıda  açıklanan nedenlerle, davanın kabulüne ilişkin yerel
 mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan, onanması gerektiği
 görüşüyle çoğunluğun kararına katılamıyoruz.

               Başkan                 Üye
          Seyfettin Çetinelli       Ekrem Serim           
    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini