Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C
Y A R G I T A Y
Onuncu Hukuk Dairesi

	E. 1994/12170
	K. 1994/19856
	T. 6.12.1994

*  YARGIDA NORMLAR HİYERARŞİSİ
*  LİBYA'DA TÜRK İŞVERENLER
*  LİBYA'DA İŞÇİ ÇALIŞTIRILMASI
*  PRİMLERİN İADESİ

ÖZET: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Arap Halk Sosyalist Cemahiriyesi
 arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesi, Türkiye Büyük Millet
 Meclisi'nce onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Bu sebeple kanun hükmündedir.

Bu antlaşmanın sosyal güvenliğe ilişkin kuralları aynı yöntem ve güçte başka
 antlaşmalarla yürürlükten kaldırılmadığı sürece geçerlidir.

Mahkemeler, önlerine gelen uyuşmazlıkları normlar hiyerarşisini dikkate alarak
 çözmek zorudadırlar. Uyuşmazlığın çözümünde, Anayasal ve yasal kuralların
 uygulanabileceği saptandığı takdirde; tüzük, yönetmelik, genelge veya tamim
 gibi yürütme organı ve idareye ait ve alt sırada bulunan tasarruflarla sonuca
 gidilemez.

Libya'da iş üstlenen Türk Kuruluş veya Şirketleri'nde çalışan Türk daimi
 işçilerinin, uzun vadeli sigorta kolları (Sosyal Sigortaya ilişkin primler,
 işçi ve işveren payları, maktu yardımlar) için uygulanacak prim oranları,
 kanun hükmü kazanan sözleşme ile, 506 sayılı Kanuna göre artırıldığından;
 yönetmeliklere dayanılarak fazladan tahsil edildiği sonucuna varılan
 primlerin, işverene iadesine karar verilmesi usulsüzdür.

(2709 s. Anayasa m. 90)
(506 s. SSK. m. 73,74,75,76,77,78,79)

Davacı; Kurum kararının iptaliyle, tahsil edilen 3.409.939.131.- TL. primin
 hesaplanacak yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir.

Hükmün, davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz isteğinin
 süresinde olduğu anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin
 gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:

Taraflar arasındaki uyuşmazlık, Sosyal Sigortalar Kurumu Yönetim Kurulu'nun
 9.4.1993 günlü, ...... sayılı kararı ile Türkiye'de uygulanan uzun vadeli
 sigorta kollarına ilişkin sosyal sigortalar prim oranı olan  24.5 oranının,
 Libya'da çalışan Türk işçilerine de yönelik uygulanıp uygulanamayacağı
 konusuna ilişkindir. Mahkeme, bilirkişi raporu doğrultusunda, istemi yerinde
 bulunarak, anılan Yönetim Kurulu Kararı'nın geriye yürütülmesinin hak ve
 nesafet kurallarına aykırı olması nedeniyle, kabul edilemeyeceğini,  8.5
 oranının  24.5 oranına çıkarılması sonucu, Kurum'ca fazladan tahsil edilen
 3.409.939.131.- TL.'nin davalı işverene iadesine karar verilmiştir.

Oysa, davanın yasal dayanağı; Türkiye Cumhuriyeti ile Libya Arap Halk
 Sosyalist Cemahiriyesi arasında akdedilmiş bulunan sözleşme ve bu sözleşmenin
 uygulanmasına yönelik idari andlaşması ile 506 sayılı Yasanın 73 ve devamı
 maddeleridir.

Gerçekten, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 90. maddesi son fıkrasına göre;
 yöntemince yürürlüğe konulan milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir ve
 bunlar hakkında, Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi'ne dahi
 başvurulamaz. Bu nedenle, öncelikle Libya'da faaliyet gösteren Türkiye
 Cumhuriyeti'ne bağlı işverenlerin çalıştırdıkları Türkiye Cumhuriyeti
 Vatandaşı statüsündeki daimi işçilerinin Sosyal Sigortalar Kanunundaki prim
 oranlarını düzenleyen ve yönteme uygun Uluslararası bir sözleşme olup
 olmadığını saptamak, daha sonra bu sözleşmenin kurallarını ortaya koymak
 gerekir.

11 Mart 1985 günlü, 18691 sayılı Resmi Gazete'de görüleceği üzere, Türkiye
 Cumhuriyeti ile Libya Arap Halk Sosyalist Cemahiriyesi arasında imzalanmış
 bulunan Sosyal Güvenlik Sözleşmesi, 9.1.1985 günlü, 3148 sayılı Kanunla
 TBMM.'ce onaylanmış ve akabinde 14.2.1985 tarihinde de, 85/9131 karar
 sayısıyla Bakanlar Kurulu Kararıyla onayı kararlaştırılmıştır. Sözleşmenin
 13. maddesi uyarınca, onay belgelerinin teati edildiği tarihi izleyen ayın
 birinci günü 3 yıllık süre ile yürürlüğe giren sözleşme, birer yıllık
 devrelerle kendiliğinden yenilene gelmiştir. Şu duruma göre, Anayasanın sözü
 edilen maddesine ve kısa adıyla 244 sayılı Uluslararası Andlaşmaların
 yapılması ve yürürlüğe girmesiyle ilgili Yasanın 2. maddesine uygun
 dolayısıyla kanun gücünde yöntemince yürürlüğe sokulmuş bir Uluslararası
 Sözleşme olayımızda mevcuttur. Öte yandan, bu sözleşmeye paralel olarak
 uygulamayı göstermek üzere 20.8.1985 tarihinde Bakanlar Kurulunca onanmak
 suretiyle yürürlüğe sokulan bir uygulama andlaşması dahi mevcuttur.
 Anayasanın 90/3 ve 244 sayılı Yasanın 2/3. maddeleri uyarınca TBMM.'ce uygun
 bulunma zorunluluğu bulunmayan andlaşma, yöntemince yürürlüğe konulmuştur.

Yöntemine uygun yürürlüğe konulmuş Uluslararası bu andlaşmaların, prim
 oranları ile ilgili hükümlerine gelince; yukarıda sözü edilen sözleşmenin 3
 ve uygulama andlaşmasıın 2. maddesine göre, Libya'da iş üstlenen Türk Kuruluş
 veya Şirketleri'nde çalışan Türk Daimi İşçilerinin sosyal sigorta kolarından
 "Hastalık sigortasına" ilişkin primler Libya Mevzuatına tabi, gene
 sözleşmenin 4 ve andlaşmanın 3. maddelerine göre de, Sosyal Sigortalara
 ilişkin primler (İşçi ve işveren payları) ile maktu yardımların, Türk
 mevzuatına tabi olarak, Türk Sosyal Sigortalar Kurumu'na, işverenlerce
 transfer edilecektir. Başka bir anlatımla; hastalık sigortası Libya sosyal
 güvenlik sistemine göre, ve bu kuruluşça yerine getirilirken, bu sigorta kolu
 dışındaki uzun vadeli sigorta kolları, Türk mevzuatına göre, yerine
 getirilecek ve işverenler Türk sistemini aynen uygulayarak, yükümlülüklerini
 prim borçlarını transfer etmekle yerne getireceklerdir. Ülkemizde Sosyal
 Sigortalar Kurumu'na tabi işçilerin uzun vadeli sigorta kolları için
 uygulanacak prim oranları ve bu prim oranlarının esas alınacağı kazançlar
 tutarları ise; 506 sayılı Yasanın 73 ve müteakip madelerinde açıkça
 belirlenmiştir. Bu durumda, artık, başka kural aranmasına gerek kalmadan,
 yurtiçinde çalışan Türk işçilerinin sosyal sigortalar yönünden uygulanan ve
 işverenin yükümüne ilişkin kurallar hastalık sigortası dışında, aynen
 Libya'da Türk işçilerini çalıştıran işverenler için de geçerlidir.

Nevar ki, bu alanda ortaya çıkan iki sorunun dahi çözümü gerekecektir.
 Bunlardan birincisi; 27 Ağustos 1993 tarihinde, Ankara'da imzalanan ve
 15.3.1994 günlü, 94/5453 sayılı Kararla Bakanlar Kurulu'nca onaylanan
 Türkiye-Libya Karma Ekonomik Komisyonu 17. Dönem Protokolünün sosyal güvenlik
 mevzuatına yönelik bölümünün uygulanabilirlik oranı veya eldeki davalara etki
 gücü; diğer sorun ise, Sosyal Sigortalar Kurumu Yönetim Kurulu Kararları ve
 buna bağlı çıkartılan genelge hükümlerinin yasal düzenlemeler karşısındaki
 durumuna ilişkindir. Gerçekten  yukarda sözü edildiği gibi Türk ve Libya
 devlet yetkilileri, 24-27 Ağustos 1993 tarihinde biraraya gelerek,
 Türkiye-Libya Karma Ekonomik Komisyonu'nun 17. Dönem Toplantısı'nı
 gerçekleştirmişler ve bu toplantı sonunda ulaştıkları sonuç ve görüşleri bir
 protokolle saptamışlardır. Resmi Gazete'nin 9 Nisan 1994 günlü, 21900 sayılı
 nüshasında da milletlerarası andlaşma olarak bu protokol Bakanlar Kurulu'nca
 kabul edilip yayınlanmıştır. Anılan Protokolün IV. bölümü Sosyal Güvenliğe
 ayrılmış ve Türk tarafı önceden akdedilmiş sosyal güvenlik sözleşmesinin 4.
 ve bu sözleşmenin uygulamasına ilişkin idari andlaşmanın 3. maddesine göre
 Libya'da Türk işverenleri yanında çalışan Türk Daimi işçilerinin sigorta
 aylıkları ve maktu yardımlarına ilişkin prim oranlarının tesbitinde, hangi
 ülke mevzuatının esas alınması gerektiği konusunda Libya tarafının görüşü
 sorulmuştur. Libya tarafı da; belirtilen kurumda, Libya mevzuatının
 uygulanmasını istemiş ve prim oranları olarak, andlaşmanın yapıldığı
 tarihten, 31.5.1991 tarihine işveren ve işçi payı olarak  5.1 oranını,
 1.6.1991 tarihinden itibaren de  10.5 oranının kabul edilmesini ve buna göre
 transferlerin yapılması gerektiğini ileri sürmüştür. İşte, bu durumda ortaya
 çıkan sorun, Libya yetkililerince ileri sürülen bu görüş çerçevesinde işlem
 yapılıp yapılamayacağı ve bu tür protokol içeriğinin uygulanma gücü ile
 önceki sözleşme hükümlerini tadil edip edemeyeceğine ilişkin olmaktadır.

Yukarıda uluslararası bir andlaşmanın bağlayıcı olabilmesi için, hangi
 koşulları taşıması gerektiği konusunda bir nebze açıklandığı gibi,
  belirtilen bir andlaşmanın bağlayıcı ve Türk Mahkemelerinde dikkate
 alınabilmesi için Anayasanın 90 ve 244 sayılı Yasanın 2. maddesindeki
 koşulları içermesi zorunludur. Bu alanda ana kural; Türkiye Cumhuriyeti'nin
 yabancı devletler ve milletlerarası kuruluşlarla, yapacağı andlaşmaların
 hüküm ifade edebilmesi veya Kanun gücü taşıyabilmesi için TBMM.'ce bir
 kanunla onaylanma zorunluluğunu kabul eden kuraldır. Bu tür bir onaylanmanın
 olmadığı veya yöntemince andlaşmanın yürürlüğe konmadığı sürece bağlayıcı
 durumdan sözedilemez. Her ne kadar anılan yasal düzenlemeler bu alanda kimi
 istisnalar da öngörülmüşlerse de, bu istisnalar son derece sıkı koşullara
 bağlanmışlar ve uygulama alanları açıkça ortaya konmuştur. Anayasanın 90 ve
 244 sayılı Yasanın 2. maddesinin kabulüne göre, bir andlaşmanın TBMM. onayına
 gerek kalmaksızın hüküm ifade edebilmesi için, bu andlaşmanın milletlerarası
 bir andlaşmaya uygulama andlaşma olması veya kanunun açıkça verdiği yetkiye
 dayanılarak yapılan ekonomik, ticari, teknik veya idari andlaşma olması
 gerekir. Bunun dışında ekonomik, ticari veya teknik ilişkileri düzenleyen ve
 süresi bir yılı aşmayan andlaşmalar, devlet maliyesi bakımından bir yüklenme
 getirmemek, kişi hallerine ve Türkler'in yabancı memleketlerdeki mülkiyet
 haklarına dokunmamak şartı ile yayınlanma ile yürürlüğe konulabilirse de bu
 durumda dahi bu andlaşmaların iki aylık süre içinde TBMM.'nin bilgisine
 sunulma zorunluluğu bulunmaktadır. Bununla birlikte, hangi koşullarda olursa
 olsun, Türk Kanunlarında değişiklik getiren her türlü andlaşmanın hüküm ifade
 edebilmesi için mutlaka TBMM.'ce onaylanması ve bu onaylamanın bir kanunla
 yapılması zorunluluğu bulunmaktadır. Söz konusu protokolün sosyal güvenliğe
 zorunluluğu bulunmaktadır. Söz konusu protokolün sosyal güvenliğe ilişkin
 bölümünü bu kurallar açısından değerlendirdiğimizde; bunların sosyal
 sigortalar prim oranlarına ilişkin bağlayıcı gücünün bulunmadığı
 kendiliğinden ortaya çıkar. Gerçekten, kanun gücünde olmak üzere yürürlüğe
 konulan ve bugün için dahi geçerliliği devam eden 11.3.1985 tarihli Resmi
 Gazete'de yayınlanan sözleşme ve buna dayalı 22.9.1985 günlü Resmi Gazete'de
 yayınlanan uygulama andlaşması hükümleri yukarıda açıklandığı biçimde sosyal
 güvenlik açısından uygulanan mevzuatı ve prim oranlarını işvereni
 yükümlülükleriyle belirlemiştir. Bu andlaşmaların sosyal güvenliğe ilişkin
 kuralları aynı yöntem ve güçte başka andlaşmalarla yürürlükten kaldırılmadığı
 sürece güç ve etkisini sürdürmeye devam ederler. Sözü edilen protokol ise
 Türk ve Libya Devletleri'nin ticari, ekonomik, bilimsel ve teknik alanlarda
 mevcut işbirliğini geliştirmek amacıyla, Türk-Libya Karma Ekonomik Komisyonu
 olağan toplantısı sonunda varılan görüşleri yansıtan bir belge
 niteliğindedir. Esasen, bu tür bir komisyonun işlev ve içeriği itibariyle,
 kişiye sıkı sıkıya bağlı ve anayasal temel haklardan olan sosyal güvenliğe
 ilişkin konuda karara varması mümkün olmadığı gibi sonucu itibariyle doğrudan
 Türk kanunlarında değişikliği ortaya çıkaracak yeni bir düzenlemeyi öngörmesi
 de düşünülemez. Çünkü, ortada Türk ve Libya Devletleri'nin aktettikleri
 sosyal güvenliğe ilişkin mevcut sözleşmeyi tadil eden veya ortadan kaldıran
 bir sözleşme olayıp, sadece yukarda belirtilen türden görüş alışverişi
 mevcuttur. Nitekim, sözkonusu protokol niteliği ve gücü gereği anayasal ve
 yasal düzelemeye uygun olarak, ne onay için ne de bilgi için TBMM.'ne
 sunulmamıştır. Şu duruma göre sadece taraflardan birinin sosyal güvenliğe
 ilişkin görüşünü belirten ve Anayasanın öngördüğü sisteme göre oluşmuş ve
 yasa gücünü kazanmış sözleşme hükümlerini bertaraf etmeyen teknik düzeydeki
 bir protokolün sosyal güvenlik hukuku açısından geçerliliği bulunmamaktadır
 ve buna dayalı olarak uyuşmazlıkların çözümü de ileri sürülemez.

Sosyal sigortalar prim oranlarının belirlenmesine ilişkin Sosyal Sigortalar
 Kurumu Yönetim Kurulu'nun aldığı karar ve buna bağlı çıkartılan genelgenin
 bağlayıcılığı ve zaman içerisinde uygulanma durumuna gelince; Kurum'un en
 yetkili karar organı olması itibariyle iç ilişki ve uygulamalar itibariyle,
 bu karar ve genelgelerin bağlayıcı olduğu tartışılamaz. Ne var ki, hukuksal
 konuda bir uyuşmazlığın ortaya çıkması durumlarında, mahkemelerin doğrudan bu
 karar veya genelgelere göre sonuca varmaları mümkün değildir. Gerçekten
 mahkemeler önlerine gelen uyuşmazlıkları Anayasanın 138/1. maddesinde de
 belirttiği üzere, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani
 kanaatlerine göre çözerler. Başka bir anlatımla, hakim önüne gelen bir davayı
 normlar hiyerarşisini dikkate alarak sonuçlandırır. Hukukun tüm uygar
 ülkelerce kabul edilen evrensel kuralları, anayasal ilke ve esaslar yasa
 hükümleri bu ilke uyarınca sırasıyla önde gelen ve uygulanma önceliğine sahip
 kurallardır.Tüzük, yönetmelik, genelge veya tamim gibi yürütme organı veya
 idareye ilişkin tasarruflar ise yukarda belirtilen kurallara aykırı olmamak
 üzere, daha sonra gözönünde tutulması gereken kuralları belirlerler. Mahkeme,
 önüne gelen bir uyuşmazlığın çözümünde anayasal veya yasal kuralların
 doğrudan bir uyuşmazlığın çözümünde anayasal veya yasal kuralların doğrudan
 uygulanabileceğini saptadığı takdirde artık genelge veya bunun gibi alt
 sırada kalan tasarruflarla sonuca gidemez ve yasal sistemi bertaraf edemez.
 Yukarda açıklandığı üzere, Libya'da çalışan Türk işverenlerine bağlı Türk
 işçilerinin uzun vadeli sosyal sigorta kolları yönünden tabi olacağı rejim,
 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu hükümlerine göre ortaya konmuştur. Bu
 nedenle sorunu, bu çözüm şekli dışında düşünen, diğer idari tasarrufların,
 artık, mahkemelerce geçerliliği tanınamaz. Buna bağlı olarak da yasal
 sistemin açıkça düzenleme yaptığı bir alanda, yönetim kurulu kararı veya
 genelgenin değil, yasal sistemin belirlediği yürürlük dönemi esas alınır.

Dava konusu olayda da; davacı işverenin sorumluluğu açıklandığı biçimde, uzun
 vadeli sigorta hallerine yönelik primler oranının 506 sayılı Yasaya yollamada
 bulunan Türk-Libya Sosyal Güvenlik Sözlemesi Hükümleri uyarınca
 belirleneceğinden ve uyuşmazlık konusu dönemin tamamının bu yasal çerçeve
 içerisinde çözümlenmesi gerekeceğinden, bu olayda Sosyal Sigortalar Kurumu
 Yönetim Kurulu Kararı'nın alınma tarihinin etkili olamayacağı gözetilmeksizin
 davanın kabulü usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve
 hüküm bozulmalıdır.

S o n u ç : Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedelerle (BOZULMASINA),
 6.12.1994 gününde oybirliğiyle karar verildi.  


    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini