Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 



      T.C.
 Y A R G I T A Y 
13. HUKUK DAİRESİ

       SAYI                  Y A R G I T A Y    İ L A M I  
ESAS          KARAR
1994/10321    1995/802

MAHKEMESİ     : Ankara 1.Asliye Hukuk Hakimliği
TARİHİ        : 15.2.1994
N0            : 782-50
DAVACI        : 1-Adalet Bakanlığına izafeten Hazine vekili 
	   avukat Sema Hergül 
	        2-Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı Temsilcisi 
	   Neslihan Karakaya
DAVALI        : Cumhuriyet Halk Partisi vekili avukat Erbasar Özsoy

	Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda
 ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen
 hükmün süresi içinde davacılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya
 incelendi, gereği konuşuldu.

	 	KARAR

	Davacılar; 2533 sayılı yasayla Hazineye intikalden sonra Adalet
 Bakanlığına tahsis edilen 3.7.1992 tarihinde yürürlüğe giren 3821 sayılı
 yasayla da davalı Cumhuriyet Halk Partisine iade edilen taşınmaza;
 uhdelerinde bulunduğu dönemlerde Adalet Bakanlığınca; 2.092.781.186 TL.;
 Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfınca da 1.000.000.000 TL. harcanmak
 suretiyle iyi niyetle değişiklik ilaveler; faydalı ve zaruri giderler
 yaptıklarını öne sürerek bunların ödetilmesini istemişlerdir.
	Davalı vekili; müvekkilinin davacı Vakıfla hiç bir hukuki ilişki
 içinde bulunmadığını Vakfın taleplerini hazineye karşı yöneltmesi
 gerektiğini, bir yıllık zamanaşımı süresi geçirildikten sonra davanın
 açıldığını, Esasen, 3821 sayılı yasayla taşınmaz "İade tarihindeki
 durumlarına ve değerlerine göre" iade edileceği hükme bağlanmış olmakla bu
 davanın açılmasına hukuken olanak olmadığını savunmuş davanın reddini
 dilemiştir.
	Mahkemece; Hazineye intikalden sonra; taşınmazın durum ve
 değerlerindeki değişiklerden kaynaklanan bir talep ve dava hakkının 3821
 sayılı yasanın 2/2 maddesi hükmünce üstün görülmediği kabul edilmiş davanın
 reddine karar verilmiştir.
	Hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
	Dava Hukuksal Nitelikçe; 16.10.1981 tarih ve 2533 Sayılı Siyasi
 Partilerin feshine dair yasa uyarınca; Hazineye intikal eden ve Adalet
 Bakanlığına tahsis edilen 19.6.1992 Tarih ve 3821 Sayılı Yasayla Siyasi
 Partiye iade edilen taşınmaza yapılan giderimlerin Borçlar Kanununun 64.
 maddesince ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemenin hükmüne dayanak tuttuğu
 2533 Sayılı Siyasi Partilerin feshine dair Kanunun; Yürürlükten
 kaldırılmasına ve 2820 Sayılı Siyasi Partiler Kanununda değişiklik
 yapılmasına ilişkin 19.6.1992 tarih ve 3821 Sayılı Yasanın 2/2 bendi
 "Kapatılan Siyasi Partilerin Hazineye intikal eden taşınmaz malları <<İade
 tarihindeki durumlarına veya değerlerine göre>>; para faizsiz olarak, hisse
 senetleri ise hazineye intikal tarihindeki durumlarına veya değerlerine göre
 işlem görerek, Siyasi Partinin açılmasına karar verildiği tarihten itibaren
 en geç üç ay içinde geri verilir" şeklindedir.
	Mahkemenin; maddedeki; "taşınmazın iade tarihindeki durumlarına ve
 değerlerine göre geri verilir" sözcüğünü kullananlarca taşınmaza yapılmış her
 türlü giderimlerin davalı Siyasi Partiden istenemeyeceği şeklinde
 yorumlayarak sonuca kavuştuğu görülmektedir. Öncelikle belirtelim ki yasa
 maddesinin içindeki bir sözcüğe sarılmak suretiyle bir yorum yolunu seçmek
 yanlış sonuçlar yaratır. Sağlıklı bir yorum ve sonuç çıkarılabilmesi için
 yasanın tamamının en önemlisi amacının göz önünde tutulması yorum
 kurallarının temelini oluşturur.
	O nedenle, yorumda evveliyetle 3821 sayılı yasanın amacı üzerinde
 durulmalıdır.
	16.10.1981 tarih ve 2533 Sayılı Siyasi Partilerin feshine dair Kanunun
 2. maddesiyle fesih edilen Siyasi Partilerin para dahil taşınır ve taşınmaz
 bütün malları hazineye geçmiştir. Hazine bu yasaya dayanarak taşınmazları
 kullanmış veya tahsis yoluyla diğer kamu kuruluşlarına kullandırmıştır.
	O nedenle, Yasaca kullanma hakkı verildiğine göre kullanmanın tabi
 sonuçları olan taşınmazda meydana gelen bir yıpranma ve değerden kaybetme
 gibi nedenlerle hazinenin sorumlu tutulamayacağı hukuğun genel
 kurallarındandır. İşte; 3821 Sayılı Yasa taşınmazları Siyasi Partilere iade
 ederken az yukarıda açıklanan 2533 sayılı yasayla verilen kullanma hakkının
 tabii sonuçlarını korumayı amaçlamıştır. Farklı bir anlatımla taşınmazın
 kullanılmasından vücuda gelen eksiklere yönelik giderimleri Siyasi Partinin
 talep edemeyeceğini taşınmaz kullanma nedeni ile ne durumda ve değerde ise
 öylece Siyasi Partinin taşınmazı alacağı kabul edilmiştir. Nitekim anılan
 madde de paraların faizsiz, hisse senetlerinin ise hazineye intikal
 tarihindeki nominal değerlerine göre işlem görülerek geri verileceğinin
 özellikle belirtilmesi de az yukarıda açıklanan yorum şeklini daha somut bir
 şekilde doğrulamaktadır. Hal böyle olunca hazinenin veya onun tahsisi ile
 taşınmazı elinde bulunduran kamu kurumlarının zorunlu ve faydalı giderimler
 yapması hallerinin anılan yasa maddesinde düzenlenmediğinde duraksamaya yer
 olmamalıdır. Kaldı ki yasa koyucunun olayımızda olduğu gibi kendine özgü
 istisna durum ve olayları 3821 sayılı genel bir yasa içinde düzenlemek
 istemesi de düşünülemez. Aksinin düşünülmesi halinde taşınmaza yapılan her
 türlü lüks, zorunlu ve faydalı giderlerin tümüyle Siyasi Partiye bırakılacağı
 sonucu belirir ki yasa koyucunun böyle bir hukuka aykırılığı yasallaştırmayı
 arzu ettiği kabul edilemez.
	Hal böyle olunca, uyuşmazlığın anılan yasa dışında Borçlar Yasası
 hükümleri altında değerlendirilmesi ve çözümlenmesi zorunludur.
	Bu açıklamalardan sonra davanın Hukuki tanım ve nitelendirmesine sıra
 gelmiştir.
	Dava Hukuksal nitelikçe taşınmaza yapılan giderlere katlanılmış olması
 yüzünden davalının mal varlığında gerçekleşmiş bir artış sözkonusu ise bunun
 B.K.nun 61 ve sonraki maddeleri uyarınca geri alınması istemine ilişkindir.
	Az yukarıda açıklandığı şekilde anılan yasadan yapılan giderlerin
 istenemeyeceği yolunda bir sonuç çıkarılamadığına ve taraflar arasında bir
 sözleşme de bulunmadığına göre gerginleşmenin haklı bir nedene dayanmadığı
 açıktır.
	O halde; davada çözümlenmesi gereken sorun, davalının mal varlığında
 meydana gelen zenginleşmenin ve dolayısıyle iadenin kapsamının ne olduğunu
 saptamakta toplanmaktadır. Bilindiği ve öğretide hiç bir kuşku ve duraksamayı
 gerektiremeyecek şekilde, nedensiz zenginleşmeden doğan geri alma davalarında
 davalı kural olarak kendi mal varlığında çoğalmayı geri verme (iade) borcu
 altındadır.
	Hemen vurgulayalım ki; haksız iktisap edenin faydasına ve zaruri
 ihtiyaçlarına karşılık harcamalar yapılmış ise bunların da geri verilmesi
 gerekir. Hemen yeri gelmişken belirtelim ki; B.K. 63/1. maddesinin temelinde
 yatan iyi niyetli zenginleşme (iade) borçlusunun güveninin korunmasıdır.
 Açıkcası onun kendi mal varlığından herhangi bir özveride bulunmaması hususu
 gözardı edilmemelidir. Olayımızda davacıların kullanımı yasaya dayandığından
 iyi niyetli müktesip sayılırlar. Bu bağlamda davacılar taşınmazı ihtiyar
 ettikleri zaruri ve faydalı masrafları öncelikle isteme hakkına sahiptirler.
 (BK. Md. 64)
	Gerçekte de burada davalının durup dururken hak etmediği bir avantaj
 sağlaması aslında kendine düşen bir harcamadan kurtulması hukuken kabul
 edilemez. Bir kere, davacılar; halin icaplarının taşınmazın tahsis ve
 kullanma şeklinin haklı göstermediği kendi özel kullanma amaçlarını düşünerek
 yaptıkları davalının ise kullanma amacına uygun olmayan onun için gereksiz
 (fuzuli) masraflar ile eklemelerin ve tadilatların parasal karşılığını
 benimsemediği takdirde davalıdan isteyemezler, sadece bunları alıp
 götürebilirler. Davacılar ancak faydalı ve zaruri masraflarını haksız iktisap
 hükümlerince isteyebilirler. O halde Mahkemece; yapılacak iş, yukarıda
 belirtilen kural ve ölçüler içinde davacılar tarafından taşınmaza yapılan
 masraflar nedeni ile davalının mal varlığındaki artma uzman bilirkişiler
 aracılığı ile tesbit ettirilip hasıl olacak uygun sonuç çerçevesinde bir
 karar vermekten ibarettir.
	Mahkemece, 3821 Sayılı Yasanın 2/2 hükmü yanlış yorumlanması sonucu
 yazılı şekilde davanın reddine ilişkin hüküm kurulması usule ve yasaya
 aykırıdır. Bozma nedenidir.
	SONUÇ: Temyiz olunan yerel Mahkeme kararının açıklanan nedenlerle
 davacılar yararına BOZULMASINA, 2.2.1995 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

Başkan       Üye          Üye         Üye         Üye
A.İ.Arslan   M.S.Atalay   M.Yüksel    Ş.Yüksel    A.E.Baççıoğlu
                                      (Muhalif)   (Muhalif)
    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini