 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Ceza Genel Kurulu
S A Y I
Esas Karar Tebliğname
1994/10-218 1994/265 38767
Y A R G I T A Y K A R A R I
Bozma kararı veren
Yargıtay Dairesi : 10. Ceza Dairesi
Mahkemesi : Beyoğlu 3. Asliye Ceza
Günü : 27.10.1992
Sayısı : 798-1273
Davacı : K.H.
Sanık : Cevat Karagöz
Davaya Katılan : Ahmet Ruhi Eroğlu, Vekili Av.Meryem Avcı
Karşılıksız çek keşide etmek suçundan sanık Cevat Karagöz'ün 3167
Sayılı Yasanın 16ncı, 647 Sayılı Yasanın 4ncü maddeleri uyarınca 1.825.000
lira ağır para cezası ve 1 yıl süre ile çek hesabı açmak ve çek keşide
etmekten yasaklanmasına ilişkin Beyoğlu 3. Asliye Ceza Mahkemesince,
27.10.1992 gün ve 798-1273 sayı ile verilen kararın, sanık tarafından temyizi
üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 10ncu Ceza Dairesince 1.6.1994 gün ve
6150-8222 sayı ile;
(Her ne kadar katılan vekili 16.12.1990 tarihli temyiz dilekçesinde
dava konusu çek bedelinin icra kanalı ile ödendiğini ve bu çek ile ilgili
alacaklarının kalmadığını bildirmiş ise de, ısrarla sanık hakkındaki
şikayetini sürdürdüğü ve ayrıca İzmir 12. İcra Müdürlüğünün 2.3.1991 gün
1992/2776 sayılı cevabi yazılarından da çek bedelinin 10 tazminat ve faizini
kapsayacak tarzdaki ödemenin icra tarafından haczedilen malların satışı
sonucu tahsil edildiği bu nedenle iradi bir ödemenin de söz konusu olmadığı
anlaşılmakla, kamu davasının ortadan kaldırılması yolundaki düşünceye iştirak
edilmeyerek, hükmün onanmasına) karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 4.7.1994 gün ve 38767 sayı ile;
(Yargıtay 10. C.D.nin 30.5.1994, 468/7832 ve 1.6.1994, 3744/8141
sayılı kararlarında icra yolu ile yapılan ödemelerin yasal olduğu
benimsenmiştir.
Suça konu çekin 2.320.000 lira bedelli bulunduğu, ihtarnamenin tebliğ
edildiği 26.9.1992 tarihinden ve şikayet hakkı doğmadan önce 7.4.1992
tarihinde icra yolu ile 2.650.000 lira fazlası ile tahsil edildiği
anlaşılmakta ve bu husus katılan vekilinin 16.12.1993 tarihli dilekçesinde,
dava konusu çekle ilgili alacağının kalmadığını beyan etmesiyle
doğrulanmaktadır.
Bu durum, ödeme niteliğinde kabul edilmediği takdirde sanık cezadan
kurtulması için ikinci kez 10 tazminat ve gecikme faizi ile birlikte ödeme
mecburiyetinde bırakılacak veya hakkındaki mahkumiyet kararı infaz edilecek
her iki halde de mağdur edilecektir) Açıklaması ile itiraz edilmiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel
Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü;
CEZA GENEL KURULU KARARI
İncelenen dosyaya göre ;
Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, cebri
icra yolu ile yapılan ödemelerin iradi olup olmadığı ve 3167 Sayılı Yasanın
16ncı maddesi uyarınca açılan davanın düşürülmesini gerektirip,
gerektirmediği hususundadır.
3863 Sayılı Yasa ile değişik 3167 Sayılı Yasanın 16ncı maddesinin 2nci
fıkrasında "Bu fiillerden dolayı takibat yapılması çek hamilinin şikayetine
bağlıdır. Şikayetten vazgeçmekle kamu davası ve cezanın ortadan
kaldırılmasına karar verileceği gibi, keşidecinin çek bedelinin karşılıksız
kalan kısmını 10 tazminatı ve gecikme faizi ile birlikte muhatap bankaya
veya herhangi bir şubesine yatırmış bulunması halinde de, vazgeçme şartı
aranmaksızın, kamu davasının ve cezanın ortadan kaldırılmasına karar
verilir..." ilkesi getirilmiş bulunmaktadır.
3863 Sayılı Yasanın genel gerekçesinde; "Çek Yasasının amacının, çek
hamillerini korumak ve bunların çeke bağlı haklarına kavuşmalarını sağlamak
olmasına karşın, uygulamada bazı kötü niyetli çek hamillerinin,
şikayetlerinden vazgeçmek için, keşidecilerden astronomik meblağlar talep
ettikleri ve bu haklarını bir tür şantaj aracı olarak kullandıkları
görülmektedir.
Uygulamada görülen bu sakıncaları ortadan kaldırmak amacı ile 3167
Sayılı Yasanın 16ncı maddesinin 2nci fıkrasında değişiklik yapılması zorunlu
görülmüştür. Yapılan bu değişiklikle iki önemli yenilik getirilmektedir.
a- Şikayetten vazgeçme, hükmün kesinleşmesinden sonra dahi geçerli
kılınarak,... vazgeçmenin, hükmün kesinleşmesinden sonra dahi geçerli olduğu
bazı suçlara ilişkin ilkeler arasında da parelellik sağlanacaktır. (Bu
hususun konumuzla ilgisi bulunmamaktadır.)
b- Yasanın temel amacı çek hamillerini korumak ve onların
mağduriyetlerini önlemek olduğuna göre, çek keşidecisine, soruşturmanın her
aşamasında ve hükmün kesinleşmesinden sonra dahi, çek bedelinin 10
tutarındaki tazminat ve çekin keşide tarihinden itibaren hesap edilerek
gecikme faizi ile birlikte hamil adına muhatap bankaya veya herhangi bir
şubesine yatırılması halinde, kamu davasının, eğer hüküm kesinleşmiş ise
cezanın ortadan kaldırılmasına, vazgeçme şartı aranmaksızın olanak
sağlanmıştır." denilmektedir.
Demekki, yasa koyucu hamilin, çeke dayalı alacağına gecikme faizi ve
10 tazminatı ile kavuşmasının yasanın amacına uygun olarak, çek hamilinin
korunması niteliğinde olduğunu benimsemiştir.
Ancak, bu tür ödemenin, muhatap bankaya veya herhangi bir şubesine
yapılması ibaresini dar olarak yorumlamamak gerekir. Önemli olan hamilin
alacağına ferileri ile kavuşması olunca, cebri icra yoluyla da olsa bu
alacağın ferileri ile ödenmiş olması halinde davanın düşürülmesine karar
verilmelidir.
İncelenen olayda, sanık tarafından keşide edilen 15.3.1992 ve
17.3.1992 keşide tarihli çekler, ödeme için süresinde hamil tarafından
muhatap bankaya ibraz edilmiş, muhatap bankaca karşılıksız oldukları çeklerin
arkasına yazılmıştır. Hamil süresinde şikayet hakkını kullanmış, düzeltme
hakkı için çıkarılan iadeli taahhütlü tebliğat 26.9.1992 tarihinde keşideciye
(sanık) yapılmıştır. 7.4.1992 tarihinde şikayet hakkı doğmadan cebri icra
yolu ile suça konu çeklerin bedellerinin tamamı ile 10 tazminat ve faizini
kapsayacak biçimde sanığın haczedilen mallarının satışı ile hamile ödeme
yapılmıştır. Bu husus temyiz dilekçesi, icra müdürlüğünün 2.3.1991 günlü
yazısı ve şikayetçinin 16.12.1993 günlü oturumdaki beyanından
anlaşılmaktadır.
Şikayet hakkı dahi dolmadan cebri icra yoluyla da olsa ödeme
yapıldığına göre bu ödemeyi iradi saymak ve muhatap banka veya herhangi bir
şubesi ibaresini de geniş yorumlamak gerektiğinden, çek bedellerinin
fer'ileri ile ödenmesi nedeniyle kamu davasının düşürülmesine karar vermek
gerekir.
Aksini kabul, sanığın suça konu çek bedellerini ikinci kez fer'ileri
ile beraber ödemesi sonucunu doğurur ki, bu durum hamilin sebepsiz
zenginleşmesine yol açar. Böyle bir durumu hukuk düzeninin kabul etmesi
düşünülemez. Ya da sanığın ikinci kez ödeme yapmaması durumunda, çek
bedellerini faizleri ile ödediği halde cezalandırılmasına sebep olur ki böyle
bir sonucunda hak ve adalet kurallarıyla bağdaşmadığı yasa koyucunun amacına
uygun bulunmadığı açıktır.
Bu itibarla itirazın kabulüyle, Özel Daire onama kararı kaldırılarak,
hükmün bozulmasına, bozma yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden
CYUY.nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak kamu davasının
düşürülmesine karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, İtirazın kabulüne, Özel Daire onama
kararı kaldırılarak, hükmün BOZULMASINA, CYUY.nın 322. maddesinin verdiği
yetkiye dayanılarak kamu davasının düşürülmesine 7.11.1994 gününde
oybirliğiyle karar verildi.
Birinci Başkanvekili 8.C.D.Bşk. 1.C.D.Bşk. 10.C.D.Bşk.
Mehmet UYGUN M.AKSOY T.GÜVEN H.DOĞAN
7.C.D.Bşk. 5.C.D.Bşk. 9.C.D.Bşk. 6.C.D.Bşk.
S.GENÇAY H.KOÇULU D.TAVİL N.MUTİŞ
M.M.DİNÇ M.Z.TURAN S.KANADOĞLU M.B.TÜZİNAL
A.SAYSEL S.ÇELİK M.ERTUĞRUL A.ÖNCÜL
G.DEMİRBİLEK O.ŞİRİN N.OK Ş.EROL
İ.YÜCEL M.F.İNAN Ö.GÖĞÜŞ
|