 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Ceza Genel Kurulu
S A Y I
Esas Karar İtirazname
1994/1-341 1995/6 40545
Y A R G I T A Y K A R A R I
Bozma kararı veren
Yargıtay Dairesi : 1.Ceza Dairesi
Mahkemesi : Ankara 2. Ağır Ceza
Günü : 21.3.1994
Sayısı : 208/43
Davacı : K.H.
Sanık : Recep Kızılırmak, Vekili Av.Görkalp Cudi
Çalışkan
Davaya Katılan : Cafer Güler vd. Vekilleri Av. Fahrettin
Piyade
Yasal savunmada zaruret sınırının aşılması suretiyle adam öldürmek
suçundan sanık Recep Kızılırmak'ın TCY.nın 448, 50nci maddesi uyarınca
4 sene hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Ankara 2. Ağır Ceza
Mahkemesince 21.3.1994 gün ve 208-43 sayı ile verilen kararın, sanık müdafi
ve C.Savcısı tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1nci Ceza
Dairesince 24.10.1994 gün ve 2987-3397 sayı ile;
(1- Remzi Kılıç, Reşat Kaya ve Murat Bağlam haklarındaki kararın
onanmasına,
2- Maktül Gündüz Güler'in olaydan önce sanık Recep Kızılırmak'ın
Ankara'da bulunan et entegre tesislerinde çalıştığı, bu tesisde gasp yapmayı
düşünmekle beraber bu niyetini sanıklar Remzi Kılıç ve Reşat Kaya'dan
gizlediği, onlara; "Recep Kızılırmak çok iyi adamdır. Size onun yanında iş
bulacağım" diye kandırarak, Erzurum'da taksi şoförlüğü yapan sanık Murat
Bağlam'la kendilerini Ankara'ya getirmesi için 2.500.000 liraya anlaştıkları
ve birlikte Recep Kızılırmak'ın tesislerine gittikleri, sanık Murat'a "sen
dışarda bekle, paranı biraz sonra ödeyeceğiz" diyerek maktül ve iki arkadaşı
Remzi ile Reşat'ın sanık Recep Kızılırmak'ın çalışma odasına girdikleri,
sanık Recep'in maktül Gündüz'e "hayırdır niye geldin" diyerek, kucaklayıp
öptüğü, maktülün "özel görüşeceğim" demesi üzerine Recep'in odada bulunan
işçisi Yasin Yıldız'ı dışarı çıkarmasından sonra maktülün önce sanık Recep
Kızılırmak'a "sen beni öldürtecekmişsin" diyerek bıçağını çektiği, kalçasına
dayadığı, Recep'in böyle bir şey olmadığını söylemesine ve ismi geçen şahsa
telefonla sormaya kalkışmasına rağmen telefon etmesini engellediği kasada ne
kadar para olduğunu sorarak "kasayı açmasını söylediği" sanık Recep'in
savunması ve bunu teyit eden maktülün yanındaki Remzi ve Reşat'ın anlatımları
ile açıklıkla anlaşılmaktadır. Tartışma götürmeyen ve mahkemenin de kabul
ettiği bu oluş karşısında sanıklar Remzi Kılıç, Reşat Kaya, Murat Bağlam'ın
maktül Gündüz tarafından iş bulma vaadiyle esas maksadını gizleyerek, Reşat
ve Remzi'nin yanında kuvvet oluşturmasını sağlamak maksadıyle "sen beni
öldürtecekmişsin" diyerek bıçak çekip, maktül Gündüz'ün başlattığı olayda
sanığın TCY.nın 461/ilk ve 49. maddesi koşulları içinde rastgele yere doğru
yaptığı atışlardan birinin maktülün karnına isabeti sonucu ölümüne neden
olmasında sanığın o anki ruhi durumu, bıçaklı saldırıda bulunan maktülün
yanında tanımadığı iki kişinin de bulunması, saldırının boyutunun ne
olabileceğini tahmin edebilecek durumda olmaması nedeniyle savunmada
aşırılığa kaçtığının kabul edilemeyeceği gözönünde tutularak TCY.nın 49.
Maddesinin tatbiki ile ceza tertibine yer olmadığına ve beraatına karar
verilmesi gerekirken TCY.nın 50. maddesinin tatbiki) isabetsizliğinden
oyçokluğuyla bozulmasına karar vermiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise, 28.11.1994 gün ve 40545 sayı ile;
Sanık savunması aşamalarda değişiklik göstermektedir. Olay sırasında
Reşat Kaya'nın kendisine ateş ettiğini söylemesine karşın oda içerisinde boş
kovan bulunmamıştır. Olay yeri olan oda içerisinde 5 adet boş kovan bulunmuş,
sanığın ateş ettiğini söyleyerek teslim ettiği tabancadan bu boş kovanların
atılmadığı saptanmakla olayda kullandığı tabancadan başka bir tabancayı
teslim ettiği anlaşılmıştır. Olay saat 10.00-11.00 arasında meydana geldiği
halde, zabıtaya 12.00 sıralarında ihbar edilmiş ve maktülle birlikte gelen
kişiler dışındaki tanıklar sanığın fabrikasında işçi olduklarından aleyhine
beyanda bulunmaları düşünülemez. Bu nedenlerle olayın meydana geldiği zaman
ile zabıtaya yapılan ihbar zamanı arasındaki kazanılan süre içerisinde,
sanığın oluşun aksine kendi lehine savunma geliştirdiği sonucuna
varılmaktadır. Maktül ve yanındakiler sanığın fabrikasındaki işçilerle
birlikte eşgallerinin teşhisine olanak verecek şekilde uzun süre kalmışlar ve
üzerlerinde gasp suçunu işlemeye hazırlıklı geldiklerini gösterir bir suç
aleti saptanamadığı gibi Remzi, Reşat ve Murat'ın gasba teşebbüs ve izinsiz
silah taşıma suçlarından beraatları da kesinleşmiştir. Maktülün gasba
yeltendiğine dair savunmada diğer kişilerce doğrulanmamaktadır. Ayrıca,
sanığın savunması da fabrikada çalışan tanık Yasin Yıldız'ın ilk aşamadaki
beyanı ile de çelişmektedir. Ayrıca, bu yöndeki savunma olayın akışını,
anlatımı yönünden kendi içerisinde hayatın olağan davranış biçiminde de ters
düşen ibareler taşımaktadır.
Maktül sanığın başka bir işyerinde bir süre çalışıp ayrılmış, ancak
aralarında bu olaya neden olabilecek ne gibi bir hadisenin geçtiği
anlaşılamamıştır.
Sanık, maktülün çakı bıçağı ile saldırıp elinden yaralaması ve devamı
muhtemel saldırısını, silah yönünden denge farkı büyük olan tabanca ile
öldürme dışında etkisiz kılması mümkün iken beş atıştan üçünün isabetine ve
bunlardan birini de yakından göbek nahiyesine atarak maktülü öldürmüştür. Bu
nedenle Yerel Mahkeme kararı isabetlidir.) Açıklamasıyla itiraz etmiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel
Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
İncelenen dosyaya göre;
Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, sanığın
yasal savunmada zaruret sınırını aşıp aşmadığı hususundadır.
Yasal savunma TCY.nın 49. maddesinde düzenlenmiştir. Bir savunmanın
yasal (meşru) sayılabilmesi bazı koşulların gerçekleşmesine bağlıdır. Bu
koşullar iki grupta toplanabilir.
1- Saldırıya ilişkin koşullar: Nefse ya da ırza yönelmiş bir haksız
saldırı olmalıdır. TCY.nın 49. maddesinde; "... bir taarruzu filhal def'i
zarureti" denilmek suretiyle, somut olarak bir saldırının varolması gerektiği
belirtilmiştir. O halde saldırı ile savunma aynı anda olmalıdır. Muhtemel bir
saldırıya karşı savunma meşru sayılamaz. Sona ermiş bir saldırıya karşı
girişilecek hareket de savunma değildir. Bununla birlikte, başlamamış ve
fakat başlaması muhakkak olan ve başladığında savunmayı olanaksız kılacak
veya çok zor durumda bırakacak bir saldırıya karşı savunma yasal
sayılmalıdır. Öte yandan, sona ermiş olmakla beraber, yenilenmesi heran
beklenen saldırının da bitmemiş sayılması gerekir.
Bu saldırının haksız olması, onun mutlaka suç sayılmasını gerektirmez.
Önemli olan hukuk düzenine aykırılığıdır.
Haksız saldırı nefis ya da ırza yönelik olmalıdır.
2- Savunmaya ilişkin koşullar: Saldırıdan kurtulmak için savunmada
bulunmak zorunlu olmalıdır. Faile kaçmak yükümlülüğü yüklenemez. Bu itibarla,
kaçması olanaklı iken kaçmayarak kendini savunan fail yasal savunma hükmünden
yararlanır.
3- Saldırı ile savunma arasındaki oran: Saldırıya uğrayan hak ile
savunma arasında denge aranmalıdır. Kendisini bir sopa ile döven kimseyi
tabancasını ateşleyerek öldüren failin davranışı arasında dengenin bulunduğu
söylenemez. Bu denge saldırı ve savunmada kullanılan araçlar bakımından
aranmalıysa da, bunu araçların özdeşliği biçiminde anlamamak gerekir. Bu
itibarla saldırganın kullandığından daha etkili bir aracı, saldırıyı
önleyecek biçimde kullanmış olan failin, denge (nisbet) koşuluna aykırı
davrandığı söylenemez.
O halde, Yasal savunma; failin ağır ve haksız bir saldırıyı
kendisinden veya başkasından uzaklaştırmak amacı ile gösterdiği zorunlu
tepkidir. Yasal savunma halinde işlenen fiil, hukuka uygundur. Bu halde
hukuka aykırılık unsuru ortadan kalktığı için faile ceza verilemez.
TCY.nın 50. maddesinde düzenlenen, yasal savunmada zaruret sınırının
aşılmasından sözedilebilmesi için, failin iradesinin savunmaya yönelik olması
ve kendisini veya üçüncü kişileri savunma zaruretinde bulunması gerekir.
Örneğin, failin karşılaştığı koşullarla uygun olmayan araçlarla kendisini
savunması veya saldırıyı etkisiz hale getirdikten sonra da savunma ve
tepkilerinde ısrar etmek suretiyle aşırılığa kaçarak zaruret sınırının
aşılması hali gibi...
Zaruret sınırının aşılıp, aşılmadığı belirlenirken, failin o anda
içinde bulunduğu ruh halinin gözönünde bulundurulması gerekmektedir.
Bu genel açıklamalardan sonra uyuşmazlık konusu olaya bakıldığında;
olaydan önceki tarihlerde sanığın İzmir'deki işyerinde kısa bir süre çalışan
ölen Gündüz Güler'in, sanığın Ankara'daki tesisinde gasp yapmayı düşündüğü,
diğer sanıklar Remzi Kılıç ve Reşat Kaya'ya bu tesislerde iş bulacağını
söyleyerek, onları Ankara'ya gitmeye razı ettiği, sanık Murat Bağlam'ın
ticari otosu ile Erzurum'dan Ankara'ya gitmek üzere 2.500.000 liraya
anlaştıkları, olay günü sabahleyin sanık Recep Kızılırmak'ın tesislerine
geldikleri, sanık Murat'a dışarda beklemesini söyleyip, ölen Gündüz Güler ve
iki arkadaşı Recep Kılıç ve Reşat Kaya'nın sanık Recep'in bürosuna
girdikleri, sanık Recep'in öleni kucaklayıp öptüğü ve neden geldiğini
sorduğu, ölenin özel olarak görüşmek istediğini söylemesi üzerine, işçisi
tanık Yasin Yıldız'ı dışarı çıkardığı, bunun üzerine ölen Gündüz'ün, sanık
Recep Kızılırmak'a beni öldürtecekmişsin diyerek bıçak çektiği ve kalçasına
dayadığı; sanık Recep'in böyle birşey olmadığını söylemesine rağmen, kasada
ne kadar para var diyerek, kasayı açmasını istediği, bunun üzerine sanık
Recep'in kasayı açarak, aldığı ruhsatlı tabancası ile rastgele yere doğru
ateş etmeye başladığı, bu sırada, bir merminin Gündüz Güler'in karnına
isabeti sonucu ölümüne sebep olduğu, sanık Recep Kızılırmak'ın olay
sırasındaki ruhi durumu, ölenin yanında tanımadığı iki kişi bulunduğu halde,
kendisine yönelik bıçaklı saldırısı sırasında, bu saldırının boyutunun ne
olabileceğini öngörebilecek bir durumda olmaması beraat eden sanıkların
beyanına göre isteseydi üçünü de öldürebilecek durumda iken böyle bir sonucu
gerçekleştirmemiş olması nedeniyle sanığın savunmada zaruret sınırını aştığı
kabul edilemeyeceğinden, hakkında TCY.nın 49ncu maddesinin uygulanmasına
yönelik Özel Daire bozma kararı yerinde bulunmaktadır. Bu itibarla itirazın
reddine karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının
REDDİNE 6.2.1995 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Birinci Başkanvekili 8.C.D.Bşk. 1.C.D.Bşk. 10.C.D.Bşk.
Mehmet UYGUN M. AKSOY T. GÜVEN H. DOĞAN
7.C.D.Bşk. 11.C.D.Bşk. 9.C.D.Bşk. M.M. DİNÇ
S.GENÇAY S. KANADOĞLU D. TAVİL
C. GENÇKAYA M.N. ÜNVER M.B. TÜZİNAL N. BENLİ
C. ÖZDİKİŞ A. SAYSEL V. SAVAŞ M. KABAN
A.R. COŞKUNTÜRK T. METEOĞLU B. KIZILTAN N. OK
Y. TURAN İ. YÜCEL O.KÖSEBALABAN Ö.GÖĞÜŞ
|