 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Ceza Genel Kurulu
S A Y I
Esas Karar Tebliğname
1994/1-283 1994/320 1/54016
Y A R G I T A Y K A R A R I
Bozma kararı veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi : Antalya 1. Ağır Ceza
Günü : 10.5.1994
Sayısı : 132-130
Davacı : K.H.
Sanık : Süleyman Balcı, Vekili Av. Zeki Korkmaz vs.
Davaya Katılan : ---
Parasını gasp etmek için adam öldürmek suçundan sanık Süleyman
Balcı'nın TCY.nın 450/7, 59. maddesi uyarınca ölünceye kadar ağır hapis ve
TCY.nın 497/1, 59. maddesi uyarınca 12 sene 6 ay ağır hapis, sonuçta TCY.nın
73ncü maddesi uyarınca 10 gün geceli, gündüzlü bir hücrede tecrit edilmek
suretiyle ölünceye kadar ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin
Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesince 13.7.1993 gün ve 107-153 sayı ile verilen
kararın, sanık tarafından temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza
Dairesince 7.3.1994 gün ve 448-522 sayı ile;
(Sair itirazları yerinde görmeyerek;
Sanık Süleyman Balcı'nın hazırlıkta alınan ikrarı ile suçların sübutu
ve vasfı belirlenmiş olduğundan, ikrarına göre sanığın maktülün kolundaki
bilezikleri ve yüzüğü almak için öldürdüğünü ifade ettiği, bu saikin varlığı
nedeniyle öldürme eylemi nedeniyle TCY.nın 450/7. madde ve fıkrasının
uygulandığı, öldürmeden önce gasp suçunun icrai hareketlerinin olmadığı,
öldürdükten sonra bilezikler ve yüzüğün alınmasının hırsızlık suçunu
oluşturduğunun kabulü ile hüküm kurulması gerekirken gasp suçundan mahkumiyet
kararı verilerek suç vasfının tayininde hata edilmesi) isabetsizliğinden
oyçokluğuyla bozulmasına karar vermiştir.
Yerel Mahkeme ise; 10.5.1994 gün ve 132-130 sayı ile; sanığın, ölenin
bilezikleri ve yüzüğünü gasp etmeye karar vererek, bu fiili kolaylaştırmak
amacıyle, şiddetin en ağırı olan öldürmeyi gerçekleştirerek, bilezikler ve
yüzüğü almak suretiyle, gasp suçunu işlediği kabulüyle, önceki kararda
direnmiştir.
Bu kararda sanık tarafından süresinde temyiz edildiğinden ve ayrıca
adam öldürmek suçu nedeniyle kendiliğinden temyize tabi bulunduğundan, dosya
Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" istekli 15.9.1994 gün ve 94054016 sayılı
tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel
Kurulunca okundu, gereği konuşulup, düşünüldü;
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire çoğunluğu ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanığın
mal aleyhine işlediği suçun niteliğinin belirlenmesine ilişkindir.
Maktulenin evinde kiracı olarak kalan sanığın, parasız kalması
nedeniyle kolundaki bilezikleri zorla almayı kararlaştırdığı, olay gecesi
saat 22.000 sıralarında bu amaçla maktulenin evine geldiği, saat 24.00
sıralarına dek bazı elektirikli ev aletlerini tamir ederek vakit geçirdiği,
bu sırada evden ayrılmak üzere ayağa kalktığı, kendisini geçirmek üzere
davranan maktulenin türbanını alarak onu boğduğu, daha sonra da piknik tüpü
ile kafasına vurarak öldürdükten sonra, kolundaki iki bilezik ile
parmağındaki bir adet yüzüğünü alarak kaçtığı, bilahere yakalanınca,
bilezikler ve yüzüğü sattığı kuyumcu dükkanını gösterdiği, suç konusu
bilezikler ve yüzüğe el konulduğu, sanığın açık kabulü, tanık anlatımları,
olay tutanağı ve tüm dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki; YCGK.nun 13.2.1984 gün ve 1983/322,
1984/64 ve 12.3.1984 gün ve 1983/174, 1984/86 sayılı kararlarında ayrıntılı
biçimde açıklandığı üzere; TCY.nın 450nci maddesinin 7, 8, 9. bentlerinde
düzenlenen ve adam öldürme suçuna nitelik veren; "Diger bir suçu hazırlamak
veya kolaylaştırmak veya işlemek -Bir suçtan hasıl olacak faydayı elde etmek
veya bu gayeye vasıl olmak maksadıyla yapılan ihzaratı saklamak için veya
takip edilen gayeye vasıl olamamaktan mütevellit infial ile- bir suçu
gizlemek veya delil ve emarelerini ortadan kaldırmak veya kendisinin yahut
başkasının cezadan kurtulmasını temin maksadıyla vukua getirmek" gibi bir
amacın, belirli bir suça nitelik vermesi halinde birleşik suçtan sözedilemez.
Bu hallerde amaç ve araç suçlar bağımsızlıklarını korurlar. Zira, amaç suçu
işlemek için araç suçu (adam öldürmek) işlemekten çekinmeyen, bu derecede
ağır bir suçu işlemeyi dahi göze alan failin, toplum açısından tehlikeli bir
kişiliğe sahip olması bu kabulün dayanağını oluşturmaktadır.
Duraksamasız bir biçimde, amaç ve araç suçların bağımsızlıklarını
koruduklarını benimseyen YCGK. 1994 yılına dek süren uygulamalarında,
parasını veya eşyasını zorla almak için kişinin öldürülmesi durumunda, adam
öldürmek suçunun (araç suç) nitelik aldığına ve TCY.nın 450/7nci maddesinin
uygulanması gerektiğine, öldürdükten sonra paranın veya eşyanın alınması
(amaç suç) (mal aleyhine işlenen suç) eyleminin ise, kişinin ölümü ile hukuki
ve fiili anlamda kişiliğin sona ermesi ve suça konu para veya eşyanın
mirascılarına intikal etmek üzere terekeyi oluşturacağı kabulünden hareketle,
açıktan hırsızlık suçunu oluşturduğunu benimsemekteydi.
Ancak, ayrıntıları YCGK.nun 11.4.1994 gün ve 68/94 sayılı kararında
açıklandığı üzere; sorunun çözümü için öncelikle yağma (gasp) suçunun
unsurlarını belirlemek gerekir.
TCY.nın 495 ve devam eden maddelerinde düzenlenen ve yağma olarak
adlandırılan suç; cebir ve şiddet (maddi cebir) veya tehdit (manevi cebir)
kullanmak suretiyle yapılan bir hırsızlıktır. Hırsızlık ve yağma cürümleri
ortak unsurlara sahip olmakla beraber, ayrıldıkları tek nokta, malın alınması
için cebir ve şiddet veya tehdit kullanılmasıdır. Bu haliyle yağma (gasp)
karma suçlardandır. Yasa iki ayrı suç tipini (hırsızlık- cebir veya tehdit
kullanmak) tek ve bağımsız bir suç haline getirmiştir. Bu nedenle, yağma
suçuna cebri hırsızlıkta denilmektedir.
O halde yağma (gasp) suçunun unsurları:
a) Failin, eylemi gerçekleştirmek için cebir, şiddet veya tehdit
kullanması,
b- Cebir, şiddet veya tehdidin malın zilyedine veya cürüm yerinde
bulunan bir başka kişiye karşı olması,
c- Mağdurun malı teslim veya alınmasına karşı susmaya mecbur
kılınmasıdır.
Burada şunu da belirtmek gerekir ki, mağdurun savunma olanağının
kaldırılması cebir olarak sayılmıştır. (TCY.nın 501. Md.)
Suçun unsurlarını bu şekilde belirledikten sonra, uyuşmazlık konusu
olaya bakıldığında; sanık, ölenin bileziklerini zorla almaya karar vermiş, bu
amaçla geceleyin saat 22.00de onun evine giderek, saat 24.00e dek etrafın
sakinleşmesini beklemek için oyalanmış, daha sonra da türbanı ile boğazından
sıkarak onu boğduktan sonra, kafasına piknik tüpü ile vurarak öldürüp, suça
konu bilezikleri ve yüzüğü almıştır.
Burada ölenin bilezikleri ve yüzüğünün zorla alınması amaç suçu, suça
konu şeylerin alınması için kişinin öldürülmesi de araç suçu oluşturmaktadır.
Sanık, her ne suretle olursa olsun, ölenin bileziklerini almayı
kararlaştırmış ve bu amaçla suçun icra hareketlerine başlamıştır. Burada
suçun icra hareketleri TCY.nın 501nci maddesinde açıklandığı üzere, ölenin
boğazının türbanla sıkılması ve başına piknik tüpü ile vurulması suretiyle,
mukavemetinin kırılmasıdır. Demek ki yağma suçunun icra hareketlerine hukuki
ve fiziki kişiliğin devam ettiği bir zamanda, yani kişi sağ iken
başlanmıştır. Bilahere, boğazı sıkılarak ve başına vurularak öldürülmüştür.
Kişinin türbanla boğazının sıkılması ve kafasına piknik tüpü ile vurulması
maddi cebiri oluşturmaktadır. Bu maddi cebir, kişinin bileziklerinin alınması
amacıyla yapıldığından, nitelikli adam öldürme suçu yanında, yağma suçunun da
oluştuğu kabul edilmelidir. Zira, daha hafif cebir ve şiddette (etkili eylem)
yağma suçunun oluştuğu kabul edilirken ölüm sonucunu doğuran cebir ve şiddet
kullanılması halinde yağma suçunun oluşmadığını kabul, çelişki yaratır.
O halde, sanığın önceden kişinin zorla bileziklerini almaya karar
verip, sağ iken maddi veya manevi cebir oluşturan icra hareketine başladığı,
bunun sonucunda onu öldürerek bileziklerini ve yüzüğünü aldığı anlaşıldığına
göre eylemi yağma suçu niteliğindedir.
Ancak, eğer sanık ölenin para veya eşyasını almak kararı ile hareket
etmeksizin, onu öldürdükten sonra, o anda oluşan ani bir kararla ve yeni bir
kastla para veya eşyayı alma eylemini gerçekleştirseydi, öldürme eylemi
(kasten öldürme) para veya eşyanın alınmasına yönelik olmadığından, hırsızlık
suçu oluşacaktı.
Bu itibarla, sanığın eyleminin yağma suçunu oluşturduğuna ilişkin
direnme kararı isabetlidir. Sair yönleri de usul ve yasaya uygun bulunan
kararın onanmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, sanığın temyiz itirazları ile
tebliğnamedeki bozma düşüncesi yerinde görülmediğinden reddiyle, kısmen
kendiliğinden de temyize tabi kararın sair yönleri de usul ve yasaya uygun
bulunduğundan, direnme kararının ONANMASINA, 5.12.1994 gününde oybirliğiyle
karar verildi.
Birinci Başkanvekili 1.C.D.Bşk. 10.C.D.Bşk. 4.C.D.Bşk.
Mehmet UYGUN T. GÜVEN H. DOĞAN S. SELÇUK
5.C.D.Bşk. 3.C.D.Bşk. 6.C.D.Bşk. M.M.DİNÇ
H. KOÇULU S.N.DEDA N. MUTİŞ
M.Z. TURAN M.N. ÜNVER S. KANADOĞLU C. ÖZDİKİŞ
E. ÖCAL M. KABAN E. GÜYER İ. KILINÇ
G. KINIK A.İ. HEKİMOĞLU M.S.ASLAN S.Ö. ÇETİNKOL
M.MIHÇAK Ş.EROL T. DEMİRTAŞ Ö. GÖĞÜŞ
|