 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
2.Hukuk Dairesi
Sayı:
ESAS KARAR
93/9412 93/10464
ÖZET : Bağımsız ev temin etmeme, exi haksız terk ve sırf azrar amacı
taşımayan dava açma şahsiyet haklarına saldırı olmaz ve bu sebeplerle boşanma
halinde manevi tazminat gerekmez.
Manevi tazminat isteyen tamemen kusursuz olmadıkca manevi tazminat
isteyemez.
Taraflar arasındaki manevi ödence davasının yapılan muhakemesi sonunda
mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği
görüşülüp düşünüldü.
Boşanmaya sebebiyet vermiş olan hadiseler kabahatsiz karı veya kocanın
şahsi menfaatlerini ağır bir surette haleldar etmiş ise, hakim manevi
tazminat namıyle muayyen bir meblağdahi hükmedebilir. (MK.md.143/2)
Mahkemece davalının ayrı bir ev tutmadığı ailesinin isteğine uyarak
eşini terk ettiği ve 1987 senesinde ağır isnatlarda bulunarak eşi hakkında
boşanma davası açtığı, davalının kusurlu davranışları ile gerçekleşen bu
olayların davacının kişilik haklarını zedelediği ve onu üzüntüye sürüklediği
gerekçesi ile manevi tazminata hükmolunmuştur.
Bağımsız ev temin etmeme, eşi haksız terk olayları boşanma nedeni
olup, başlı başına onun kişilik haklarına, onur ve saygınlığına ağır saldırı
niteliğinde olmadığı gibi, davalının bile, bile sırf davacıyı zararlandırma
amacı ile gerçek olmayan iddialar ileri sürerek dava açıp isnatlarda
bulunduğu, hak arama özgürlüğünü kötüye kullandığıda kanıtlanamamış, bilakis
reddedilen boşanma davasında dinlenen tanık sevgi Dinç'in yeminli beyanı ile
evlendikten sonra davacının davalı eşi için kendisini tatmin etmediği,
yetersiz olduğu şeklinde sözler söyleyerek karşılık kusuru ile aile sırlarını
üçüncü kişilere açıklayarak davaya neden olduğu da belirlenmiştir.
Manevi tazminata hükmolunması için gereken koşullardan biride
boşanmaya neden olan olaylarda davacının tamamen kusursuz olmasıdır.
Davacı yönünden bu koşulda gerçekleşmediğinden davanın reddine karar
verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanlıgıya düşülerek kabulü bozmayı
gerektirmiştir.
SONUÇ : temyiz olunan hükmün gösterilen sebeblerle davalı yararına
BOZULMASINA bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının şimdilik
incelenmesine yer olmadığına temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine
oyçokluğuyla karar verildi. 5.11.1993
BAŞKAN ÜYE ÜYE ÜYE ÜYE
Tahir Alp Nedim Turhan Ş.D.Kabukcuoğlu Özcan Aksoy A.İhsan Özuğur
(muhalif)
MUHALEFET ŞERHİ
Tarafların boşanmaları 3444 sayılı yasa ile değişik Medeni Kanunun
134/4 maddesiyle ön görülen eylemli ayrılık hukuksal nedenine dayalı olarak
gerçekleşmiştir. Dayanılan ve boşanmaya neden olan hukuki sebeb manevi ödence
taktirine el vermez. Zira tarafların ayrı yaşamaları kişilik haklarına
saldırı olarak değerlendirilemez.
Ancak 2. Hukuk Dairesi Hukuk Genel Kuruluncada benimsenen ve
kararlılık kazanan uygulamalarında eylemli ayrılığı gerçekleştiren olaylarda
eşlerden birinin kişilik haklarının zedelenmiş olmasını manevi ödence
verilmesini gerektireceğini benimsemiştir.
Davacı red ile sonuçlanan ve eylemli ayrılığın başlangıcını ve hukuki
nedenini oluşturan ilk dava dilekçesiyle ".. davalının olumsuz süpheli ve
garip davranışları his edilmiş aile reisine yakışır bir şekilde takibe
alınmış, çirkin ve ağır ahlaki düşüklüğü içinde pis davranışları tesbit
edilmiş... Köyde dikkat çeken ahlaka aykırı sayılan davranışları geçimsizliğe
neden olmuştur.." Belirtilen sözlerle davalının kişilik haklarını
zedelemiştir. Davacı bununla da yetinmemiş, davalıya evlenme öncesi ilişkiye
girdiği ve davalıyı kaçırarak ebevenlerinin arzusu hilafına onunla evlendiği
halde cevab dilekçesiyle bakire çıkmadığını ifade etmiştir.
Eylemli ayrılığı sağlayan, davacının yukarıda belirtilen isnatları,
kişisel haklara saldırı niteliğindedir. Davacı bu olaylar sonucu ayrı yaşamak
zorunda kalmış ve nafaka almıştır. Açıklanan nedenlerle Medeni Kanunun 143/2
maddesinde öngörülen koşullar davacı yararına gerçekleşmiştir. Kaldıki davacı
manevi ödenceyi ayrılığın başlangıcı olan l.3.l987 tarihinden itibaren
istemekle ayrıca Borçlar Kanunun 49 maddesinde dayanmıştır. Dayanılan her iki
maddeye göre de manevi ödence isteme hakkı davacı yararına olmak üzere
gerçekleşmiştir. Yerel mahkeme hükmü doğrudur. Onanması gerekir. Sayın
çoğunluğun görüşlerine katılmıyorum.
Üye
Nedim Turhan
|