 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Sekizinci Hukuk Dairesi
E. 1993/8937
K. 1994/12406
T. 3.11.1994
* TAPU İPTALİ VE TESCİL
* MÜBADİL RUMLAR'DAN KALAN TAŞINMAZ
ÖZET: Tapulu olsun ya da olmasın, gerek mübadil Rumlar'dan ve gerekse
mütegayyip eşhastan kanunları ("temlik kanunları" şeklinde anılan bir dizi
anlaşma ve kanun) uyarınca Hazineye intikal eden taşınmazların kazandırıcı
zamanaşımı yoluyla iktisabı mümkün değildir. Bu gibi taşınmazların maliki,
daha tapuya tescil edilmeden Hazinedir.
Mübadil Rumlar'dan kalan bir taşınmazın, mübadeleden ve mülkiyetinin, Hazineye
intikalinden önce, Rum maliki tarafından herhangi bir şahsa satılmış olması
halinde; satışın, tarafların gerçek iradesini yansıtan "muvazaadan ari" bir
belge ile kanıtlanması gerekir.
(743 s. MK. m. 639)
(3402 s. Kadastro K. m. 18/2)
Mustafa Necip ve müşterekleri ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil
davasının kabulüne dair, (Gülşehir Asliye Hukuk Hakimliği)nden verilen
17.11.1992 gün ve 191-257 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi Hazine
tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacılar vekili, dava konusu 100 ada, 1231 parselde kayıtlı taşınmazın
kadastro çalışmaları sırasında Hazine adına kaydedildiğini, taşınmazın Hazine
ile ilişkisinin bulunmadığını, bir kısmının miras bırakanları Hatice, bir
kısmının da davacı Mustafa adına tapuda kayıtlı olduğunu beyanla Hazine
tapusunun iptali ile dilekçede belirttikleri oranda adlarına tesciline karar
verilmesini istemişler, davalı malmüdürü ise davanın reddini savunmuştur.
Davanın kabulüne dair hüküm, Dairemizin 3.11.1987 tarihli kararı ile
"bilirkişi ve tanık ifadelerinde geçen Rumlar'ın kim olduğunun
açıklattırılması, Mübadil Rumlar'dan olduğunun belirlenmesi halinde var
olduğu ifade edilen satışın muvazaadan ari bir belge ile isbatı gerekeceği
yönünün düşünülmesi" gerekeceğinden bahisle bozulmuştur. Bozmaya uyularak
yapılan araştırma ve yargılama sonunda; davanın kabulüne karar verilmiş,
hüküm Hazine'yi temsilen Malmüdürü tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu taşınmazın Mübadil Rumlar'dan kaldığı hususunda uyuşmazlık
bulunmamaktadır. Keşifte dinlenen bilirkişi ve tanık beyanlarına göre dava
konusu taşınmazın öncesi Rumlar'dan kalma yerlerden olup Hazine'ye intikal
etmeden davacıların murisi ve babası tarafından Rumlar'dan satın alınmıştır.
Davacılar vekili keşifteki imzalı beyanında, "tapuda ismi geçen şahıslar
Rumlar'ın zamanını belirttiğinden o yaşta bilirkişi bulmak mümkün değildir.
Bu itibarla biz zilyetliğe dayanıyoruz" demek suretiyle dava sebebini
değiştirerek zilyetlik yolu ile kazandırıcı zamanaşımına dayandıklarını ifade
etmiştir.
İstiklal Savaşı'ndan sonra Lozan Anlaşması ile Türk ve Rum Ahalinin
Mübadelesine karar verilmişti. Bu maksatla Lozan'da 30.1.1923 tarihinde Türk
ve Rum Ahalinin Mübadelesine Dair mukavelename ve bu mukavelenin mallar
bakımından konusunu açık olarak sınırlamak için yine Lozan'da kaleme alınmış
bulunan 24.7.1923 tarihli ve 9 sayılı (Yunanistan'da Bulunan
Emlaki-İslamiye'ye Müteallik Beyanname) imzalanmış ve bu mukavelename ve
beyanname Lozan Sulh Anlaşması'nın tamamlayıcı anlaşmalarından olduğu, bu
Sulh Anlaşmasının sonunda yazılmış bulunan 18 sayılı nihai senette
belirtilmiştir. 24.7.1923 tarihli Lozan Sulh Anlaşması ve bu anlaşmayı
tamamlayıcı anlaşmalar 340 sayılı Kanunla kabul olunmuştur. Ahali Mübadelesi
konusunda sonradan Yunan Hükümeti ile Türkiye arasında ayrıca Lozan-Atina ve
Ankara Anlaşmaları imzalanmıştır. Bu anlaşmalar gereğince: 1-Mübadeleye tabi
olduğundan Yunan tabiiyetine girmiş bulunanlar, 2-9 sayılı Beyannameden
yararlanan 1725 sayılı Kanunla tasdik edilmiş bulunan Ankara Anlaşması'nın
28/2. maddesine göre Yunan tabiiyetine geçmiş bulunan ve aynı Anlaşmanın 6.
maddesi ile malları Türk Hükümeti'ne geçmiş olanlar, 3-Avdet hakkından mahrum
olan kimselerin Türkiye'de gayrimenkul üzerindeki mülkiyet haklarının son
bulup yerine Hazine'nin mülkiyet hakkının doğduğunun gözönünde tutulması
gerekir. 1 ve 2 sıra numaraları altında belirtilen Yunanlılar'ın bütün
Türkiye'deki gayrimenkulleri üzerindeki mülkiyet hakkı kat'i olarak son
bulmuş ve bu gayrimenkullerin mülkiyeti Hazine'ye geçmiştir (Dr. Suat
Bertan-Ayni Haklar, 1976, C: 1, sh.220 vd).
Mübadil Rumlar'dan kalan bir taşınmazın mübadeleden ve mülkiyetinin Hazineye
intikalinden önce Rum maliki tarafından herhangi bir kimseye satılmış olması
halinde satışın Dairemiz bozma kararında da belirtildiği gibi tarafların
gerçek iradesini yansıtan ve noter tarafından düzenlenmiş veya onanmış
"muvazaadan ari" bir belge ile ispatı gerekir. Zira, kazanılmış hakka ancak
bu şekilde değer verilebilir. Böyle bir belge yargılama safhasında mahkemeye
sunulmadığı gibi varlığıda ileri sürülmemiştir. Oysa, bilirkişi ve tanıklar
taşınmazın davacılar murisi tarafından mübadeleden önce Rumlar'dan satın
alındığını beyan etmişlerdir. Anılan belgenin yokluğu karşısında satın alma
iddiası yönünden tanık deliline başvurulamaz ve tanıkların satın alma ile
ilgili beyanlarına değer verilemez. Satın alınanın açıklanan belge ile isbat
edilememesi karşısında zilyetlik ve kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisap
iddiasına da değer verilemez. Zira, gerek mübadil Rumlar'dan gerek firari ve
yitik kişilerden kalan bir taşınmaz mala uzun zaman zilyet bulunmak,
zilyedine MK.nun 639. maddesine göre mülkiyet hakkı kazandırmaz. Çünkü, Kanun
gereğince bu gibi taşınmaz malların henüz daha tapuya tescil olunmadan maliki
Hazinedir. 3402 sayılı Kanunun 18. maddesinin 2. fıkrasına göre de "Kanunları
uyarınca Devlete kalan taşınmaz mallar tapuda kayıtlı olsun, olmasın
kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisap edilemez." Kamu düzenini
ilgilendirmesi nedeniyle bu yasa hükmünün mahkemece kendiğinden gözönünde
tutulması gerekir. Yukarıda açıklandığı gibi dava konusu taşınmaz, "Temlik
Kanunları" denilen Mübadil Rumlar'la ilgili Kanunlar uyarınca Devlete kalan
taşınmaz mallardan bulunması nedeniyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla
iktisabı mümkün değildir. Bu husus Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel
Kurulu'nun 27.1.1954 gün ve 8/2 sayılı kararında tapuda kayıtlı taşınmazlar
için "tapuda kayıtlı olup firari veya mübadil eşhastan hasbelkanun Hazineye
intikal eden taşınmazlar, MK.nun 639. maddesinin 2. fıkrasında tarif edilen
taşınmazlar mahiyetinde olmadığından ve sözü geçen fıkrada gösterilen
vasıfları ve unsurları haiz bulunmadığından iş bu taşınmazların, nizasız ve
fasılasız, 20 sene ve daha fazla müddetle ve malik sıfatıyle yedinde
bulunduran kimse tarafından iktisap edilemeyeceğine ve bu taşınmazlar
hakkında MK.nun 639. maddesinin 2. fıkrası uyarınca iktisabi müruruzaman
cereyan etmiyeceğine" karar verilmiştir. İçtihadı Birleştirme Kararının
konusu her ne kadar tapulu taşınmazlar ise de, 3402 sayılı Kanunun 18/2.
maddesi "tapuda kayıtlı olsun, olmasın" ifadesi ile ayrım yapmadan Kanunlar
uyarınca Devlete kalan taşınmaz malların kazandırıcı zamanaşımı yoluyla
iktisabını yasaklamıştır. Bu tür taşınmazların iktisabı ancak açıklandığı
gibi mübadeleden ve mülkiyetin Hazineye geçmesinden önce, Rum malikinden
satın alındığının "Muvazaadan ari" bir belge ile ispat edilmesi halinde
mümkündür. Dava konusu taşınmazın mübadeleden önce malikinden satın alındığı
da "Muvazaadan ari" bir belge ile de ispat edilemediğine göre davanın reddine
karar verilmesi gerekirken, değişik düşüncelerle kabulüne karar verilmiş
olması isabetsiz, Hazine temsilcisinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle
yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 3.11.1994 tarihinde
oybirliğiyle karar verildi.
|