 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
19. HUKUK DAİRESİ
B A Ş K A N L I Ğ I
Esas Karar
1993/7910 1994/550
Y A R G I T A Y İ L A M I
Mahkemesi :Ankara 1.Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi :1.4.1993
Nosu :194-190
Davacı-Davalı:Bozoğlu Group (Boz-Yapı San. ve Tic.A.Ş.) vek.Av.
Melda Gökdemir
Davalı-Davalı:Tügsaş Türkiye Gübre San.A.Ş. vek.Av.Şenol Mungan
Taraflar arasındaki karşılıklı teminat mektubunun iadesi davasının
yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı esas davanın
reddine, karşılık davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün taraf
vekillerince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı
gönderilmişti. Belli günde davacı vekili Avukat Veli Koluaçık ile davalı
vekili Avukat Şenol Mungan'ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak, hazır
bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin
süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşuldu:
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici
sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve
özellikle, sözleşme koşulları hükmünce; alıcı kurum tarafından satıcıya malın
15.3.1993 tarihinde gemiye hazır edilmesi yolunda 21.2.1991 tarihinde
teleksle yapılan bildiride, teyidin 22.2.1991 tarihinde saat 14.00'de
yapılması istendiği, buna karşı satıcının, aynı gün saat 18.00'e kadar süre
istediği, ancak bu süre içinde de malın sağlanacağının teyid edilmediğinin
anlaşılmasına, bu durumda teleks yazısında da açıklandığı üzere ve sözleşme
koşullarına uyulmadığından, akdin 27.2.1991 tarihinde feshedildiğinin
satıcıya bildirilmiş olmasına ve yapılan fesihte sözleşmeye ve yasalara
aykırılık bulunmamasına göre, davacı ve karşılık davalının aşağıdaki bendin
kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları ile davalı ve karşılık davacının
bütün temyiz itirazlarının reddi gerekmektedir.
2-Olayda, davacı ve karşı davalının, 11.2.1991 günlü sözleşmeye konu
üre gübresini, 21.2.1991 günlü telefaks ihtarına karşın teslim etmediği,
bunun üzerine davalı ve karşı davacının "kesin teminatı gelir
kaydederek" sözleşmeyi feshettiği ve teslim edilmeyen üre gübresini daha
fazla ücret ödeyerek satın aldığı tartışmasızdır.
Davalı ve karşı davacı, bu davada, davacı ve karşı davalının teslim
etmediği üre gübresinin yeniden satın alınması için üçüncü kişiye ödediği
miktar ile davalıya sözleşme uyarınca ödenmesi gereken bedel arasındaki
farkı, yani olumlu zararını istemiştir. Uyuşmazlık konusu; istenebilecek
zararın miktar ve niteliği ile kesin teminatın belirlenecek zarardan
indirilip indirilemiyeceği noktasında toplanmaktadır.
Yanlar arasında düzenlenen sözleşmede, uğranılan zararın, yani iki
sözleşme arasındaki farkın tazminine yönelik bir hüküm yoktur. Bu durumda
davada B.Y.nın 106 ve 108. maddelerinin uygulanması gerekir.
Olumlu zarar, alacaklının ifadan vazgeçerek zararın ödenmesini isteme
durumunda söz konusu olur. Burada sözleşme ortadan kalkmamakta, sadece
alacaklının sözleşmenin yerine getirilmesine ilişkin istemi yerine, borcun
yerine getirilmemesinden doğan zararı isteme hakkı geçmektedir. Oysa somut
olayda, sözleşme davalı ve karşı davacı tarafından feshedildiğine göre, artık
hükümsüz olan sözleşmeye yeniden dönerek borcun yerine getirilmemesinden
doğan zararını isteyemez. İstenebilecek olan zarar, Yargıtay Hukuk Genel
Kurulunun, 17.1.1990 gün , E.13-392, K.1'de vurgulandığı gibi, sözleşmenin
yerine getirilmesi güvenine dayanarak, kaçırılmış elverişli fırsatlara göre
değerlendirilecektir. Yani, karşı davacı, sözleşmeye konu olan üre gübresini
karşı davalıdan almayıp da, başka bir kişiden alma olanağı varsa (kaçırılan
fırsat) o kişiye yapılacağı varsayılan ödeme ile sözleşmenin hükümsüzlüğü
nedeniyle aynı malı almak için ödemek zorunda kaldığı tutar arasındaki fark,
olumsuz zararı oluşturacaktır.
Bu durumda, mahkemece yapılacak iş; ilk sözleşme gününde, piyasadan o
günkü koşullara göre üre gübresinin satın alınabileceği fiatla, fesihten
sonra normal sürede yapılacak ikinci sözleşmede belirlenen fiattaki farka
göre olumsuz zararı belirleyip, bunu hüküm altına almaktan ibarettir.
Öte yandan, ceza koşulu niteliğinde bulunan kesin teminat kural
olarak, tazminat alacağından indirilir; başka bir anlatımla, alacaklı kesin
teminatı aşan zararını isteyebilir (B.K.m.159). Yeterki sözleşmede ya da
yasada tersine bir hüküm bulunmasın. Somut olaya özgü yanlar arasındaki
sözleşmede, teminat mektubu bedelinin tazminattan indirilemeyeceğine ilişkin
bir hüküm bulunmadığına göre, saptanan olumsuz zarar miktarından kesin
teminat tutarının da indirilmesi gerekmektedir.
Bu yönler gözetilmeden, yazılı gerekçeyle karar verilmesi doğru
görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarda birinci bentte yazılı nedenle davacı ve karşılık
davalının öbür ve davalı ve karşılık davacının tüm temyiz itirazlarının
reddine, iki nolu bentte açıklanan nedenle davacı ve karşılık davalının
temyiz itirazlarının kabulüyle yerel mahkeme kararının BOZULMASINA, vekili
duruşmaya gelen davacı ve karşılık davalı yararına takdir edilen (750.000)
TL. duruşma vekalet ücretinin davalı ve karşılık davacıdan alınarak, davacı
ve karşılık davalıya ödenmesine aşağıda yazılı harcın davalı ve karşılık
davacıdan tahsiline, davacı ve karşılık davalının peşin harcının istek
halinde iadesine 27.1.1994 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Cengiz Kostakoğlu N.Sucu K.Acar C.Koçak K.O.Şengün
|