 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Onikinci Hukuk Dairesi
E. 1993/6294
K. 1993/10993
T. 17.6.1993
* İMZA İNKARI (İsbat yükümlülüğü)
ÖZET : İcra tetkik mercii; yapacağı inceleme sonunda inkar edilen imzanın
borçluya ait olmadığına kanaat getirirse itirazın kabulüne, borçluya ait
olduğu anlaşılırsa itirazın reddine karar verir. İnkar edilen imzanın
borçluya ait olup olmadığının saptanamaması halinde, uyuşmazlığın dar yetkili
mercide çözümlenmesi olanağı yoktur. Bu durumda, borçluya menfi tesbit davası
açması yükletilemez. Borçlu, senetteki imzayı inkar ettiğinden davadaki
sıfatına bakılmaksızın hukuki ilişkinin varlığını isbat yükü alacaklıya
düşer. Alacaklı, genel hükümlere göre açacağı davada alacağının varlığını
diğer delillerle kanıtlanmak zorundadır.
(2004 s. İİK. m. 170/3, 62, 68/a)(743 s. MK. m. 6)
Merci kararının onanmasını mutazammın 2.2.1993 tarih, 11408-1773 sayılı Daire
ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi
üzerine; bu işle ilgili dosya, mahallinden Daireye 11.5.1993 tarihinde
gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
Borçlu; yasal süre içinde mercie verdiği itiraz dilekçesinde, takip dayanağı
bonodaki keşideci imzasının murisi Ali'ye ait olmadığını ileri sürmüştür.
Adlö Tıp Kurulu'ndan alınan raporda, takip konusu senetteki imza ile mukayese
imzaların grafolojik muhteva içermeyen, tersimi basit, taklidi kolay iki
bukleden ibaret oldukları cihetle, ...senetteki imzaların Ali'nin eli ürünü
oldukları-olmadıkları yönünden bir sonuca gidilmeye olanak bulunmadığı
bildirilmiş, mercice, davacı imzanın Ali'ye ait olmadığını
kanıtlayamadığından bahisle itirazın reddine karar verilmiştir.
İİK.nun 170/3. maddesi uyarınca, İcra Tetkik Merci; 62 ila 68/a maddelerine
göre yapacağı inceleme sonunda inkar edilen imzanın borçluya ait olmadığına
kanaat getirirse itirazın kabulüne, inkar edilen imzanın borçluya ait olduğu
anlaşılırsa itirazın reddine karar verir. Somut olayda olduğu gibi, inkar
edilen imzanın borçluya ait olup olmadığının saptanamaması halinde,
uyuşmazlığın dar yetkili mercide çözümlenmesi mümkün değildir. Bu durumda,
borçluya menfi tesbit davası açma külfeti de yüklenilemez.
MK.nun 6. maddesi hükmüne göre, taraflardan herbiri iddiasını ispata
mecburdur. Borçlu; senetteki imzayı inkar ettiğinden, davadaki sıfatına
bakılmaksızın hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü alacaklıya düşer.
Alacaklı, genel hükümlere göre açacağı davada, alacağının varlığını diğer
delillerle kanıtlamak zorundadır. Açıklanan şu duruma göre, itirazın kabulü
gerekir. Merci kararı bu gerekçe ile bozulacağı yerde onandığından, karar
düzeltme isteminin kabulü ile merci kararının bozulması uygun görülmüştür.
S o n u ç : Borçlu vekilinin karar düzeltme talebinin kabulüne, dairemizin
2.2.1993 tarih ve 11408-1773 karar sayılı kararının kaldırılmasına, merci
kararının yukarıda açıklanan nedenle İİK.nun 366. ve HUMK.nun 428. maddeleri
uyarınca (BOZULMASINA), 17.6.1993 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
* Uyuşmazlık, kambiyo senetlerine özgü yolla yapılan takiplerde borçlunun
inkar ettiği imzanın, borçluya ait olup olmadığının anlaşılamaması halinde ne
karar verileceği noktasında toplanmaktadır.
Bu konuda sağlıklı bir sonuca varabilmek için 3494 sayılı Kanunun getirdiği
sistem üzerinde durmak gerekir.
İmza inkarının nasıl inceleneceği, genel haciz yolu ile yapılan takipte
İİK.nun 68/a, kambiyo senetlerine özgü yolla yapılan takipte ise 170.
maddesinde düzenlenmiştir. Genel haciz yolu ile yapılan takiplerde imza
inkarı icra dairesine yapılmakta, itirazla takip durmakta, alacaklı merciden
itirazın kaldırılmasını istemektedir. Alacaklı, davacı olduğundan MK.nun 6.
maddesi gereğince inkar edilen imzanın borçluya ait olduğunu yasal şekilde
ispatlamak zorundadır. Aksi takdirde imzanın borçluya ait olduğu ispat
edilemediğinden "itirazın kaldırılması" istemi red edilir. Alacaklı genel
hükümlere göre mahkemeye başvurmak zorunda kalır. İcranın devamı, inkar
edilen imzanın borçluya ait olduğunun yöntemince kanıtlanması merciin
"itirazın muvakkaten kaldırılmasına" karar vermesine, borçlununda yasal
süresi içinde dava açmamasına veya davanın red olunmasına bağlıdır. Kambiyo
senetlerine özgü yolla yapılan takipte ise, imzaya itiraz edilmesi satıştan
başka icra takip muamelelerini durdurmaz (İİK. 170/1). Merci hakimi, 68/a
maddesine göre yapacağı inceleme sonunda inkar edilen imzanın borçluya ait
olmadığına kanaat getirirse itirazın kabulüne karar verir. İtirazın kabulü
ile takip durur (İİK. 170/3). Kambiyo senetlerine özgü yolla yapılan takipte
takibin durması, merci hakiminin, inkar edilen imzanın borçluya ait
olmadığına kanaat getirmesine bağlıdır. Merci hakimi, imzanın borçluya ait
olmadığına kanaat getirmemişse, imzanın borçluya ait olmadığı davacı
durumunda bulunan borçlu tarafından yasal şekilde yöntemince kanıtlanmamışsa,
takibin durdurulmasına karar verilemez. Burada isbat yükü borçludadır.
Alacaklı, 68/a maddesindeki durumun aksine imzanın borçluya ait olduğunu
kanıtlamak zorunda değildir. Bu husus, anılan fıkranın karşıt kavramı ile
ortadadır. Yasa koyucu, inkar edilen imzanın borçluya ait olduğu, yada
olmadığının anlaşılması halinde yapılacak işlemi ve verilecek kararı
düzenlemiş, imzanın borçluya ait olup olmadığının anlaşılamaması halini
düzenlememiştir. Ne varki davanın ispat edilememesi halinde davanın reddine
karar verilmesi genel kuraldır. Nitekim, borçlu olan davacının duruşmaya
gelmemesi, yada gelip te bilirkişi masrafını yatırmaması halinde imzanın
kendisine ait olmadığını ispat edemediği gerekçesi ile davanın reddine karar
verilmekte ve Yüksek Daire de bu tür kararları hiç bir sapma göstermeden
onamaktadır. Bu dosyada aksinin kabulü uygulama ile çelişki teşkil eder. Yasa
takibin durmasını, merci hakiminin sadece ve sadece imzanın borçluya ait
olmadığına kanaat getirmesi haline bağlamıştır. Bu itibarla münker imzanın
borçluya ait olup olmadığının anlaşılamaması halinde, "icranın devamına
ancak, imzanın borçluya ait olduğu anlaşılamadığından alacaklının inkar
tazminatı isteminin reddine" karar vermek gerekir. Kambiyo senetlerine özgü
yolla yapılan takip, imzanın borçluya ait olmadığı yöntemince
kanıtlanamadıkça devam edeceğinden borçlunun borçtan kurtulma, menfii tespit
ve istirdat davası açması icap eder. Takibin devam ettiği sürece dava açma
yükümlülüğü alacaklıya yükletilemez. Kambiyo hukukuna özgü yolla yapılan
takibin özelliği itibariyle tetkik mercii, takip dayanağı bonodaki imzanın
borçluya ait olmadığına kanaat getirmedikçe itirazı kabul ve takibi iptal
edemez. İtirazın kabulü, takibin durdurulması sadece ve sadece inkar edilen
imzanın borçluya ait olmadığı sonucuna varılması halinde mümkündür. Yasa
koyucu; kambiyo senetlerinin para gibi tedavülünü ve bu senetlere güveni
sağlamak ve yaygınlaştırmak için özel bir takip yolu kabul etmiş, takibin
durmasını imzanın borçluya ait olmadığının saptanmasına bağlamıştır. Aksinin
kabulü, kötü niyetli borçluyu çizgi şeklinde imzalar atmaya sevk edecek
kambiyo senetlerine özgü takibin konulmuş amacından uzaklaşılacaktır.
Borçlunun imza bilmediğini sadece mühür ve parmak izi kullandığını iddia
etmesi halinde ispat yükü yer değiştirecek, borçlunun imza kullandığını
alacaklının ispat etmesi ve tatbik imzalarını bulması gerekecektir.
Olayımızda, ispat yükünün yön değiştirmesi söz konusu değildir. Adlö Tıp
Fizik / Grafoloji Dairesi'nin 27.12.1991 tarih, 216/7424 sayılı raporunda;
"gerek inceleme konusu senette Ali ismine atfen atılmış borçlu imzalarının ve
gerekse Ali'nin mevcut mukayese imzalarının önemli grafolojik muhteva
içermeyen, tersimi basit, taklidi kolay iki bukleden ibaret imzalar oldukları
cihetle mevcut koşullarda senetteki borçlu imzalarının Ali'nin mukayese
imzaları ile karşılaştırılarak bu şahsın eli ürünü oldukları-olmadıkları
yönünden bir sonuca gidilmeye olanak bulunmadığı belirtilmiş, mercice
itirazın reddine, takibin devamına karar verilmiş, borçlu vekilinin temyizi
üzerine karar onanmıştır.
Tetkik merciinde, imza takibinde HUMK.nun bilirkişiye ait hükümleri ile 309.
maddesinin 2, 3 ve 4. fıkraları 310, 311 ve 312. maddeleri hükümleri
uygulanıp, 309. maddenin 1. fıkrası hükmü uygulanamadığından borçlunun menfi
tesbit davası açarak anılan madde gereğince imzanın kendisine ait olmadığını
kanıtlaması gerekir. Dava açma külfeti alacaklıya yükletilemez.
Açıklanan nedenlerle karar düzeltme isteminin r e d d i oyundayım.
Cahit KADILAR
Başkan
|