 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
İçtihadı Birleştirme
Hukuk Genel Kurulu
E. 1993/6
K. 1996/2
T. 29.3.1996
* KADASTRO TESBİTİNE İTİRAZ
* KADASTRODA BİLİRKİŞİLİĞE ENGEL
DURUMLAR
* USUL VE ŞEKLE İLİŞKİN EKSİKLİKLER
ÖZET : 3402 sayılı Kadastro Kanununun 3/6. maddesi ile bilirkişi olarak görev
yapmaları yasaklanan kişilerin, kadastro tutanağının düzenlenmesine
katılmaları usule ilişkin aykırılık oluşturduğundan, mahkemece tutanakların
Kadastro Müdürlüğüne iade edilmesi gerekir.
(766 s. Tapulama K. m. 17) (3402 s. Kadastro K. m. 1, 3/6, 27/5) (743 s. MK.
m. 136) (6762 s. TTK. m. 4) (2709 s. Anayasa m. 141/3) (1086 s. HUMK. m. 28,
29, 77)
Bilirkişi olarak görev yapmaları kanunla yasaklanan kişilerin kadastro
tutanağının düzenlenmesine katılmaları sonucu oluşan aykırılık nedeniyle
tutanakların Kadastro Müdürlüğüne iade edilip edilemeyeceği konusunda
Yargıtay 7. ve 17. Hukuk Daireleri ile 16. Hukuk Dairesi'nin kararları
arasında aykırılık bulunduğu ileri sürülerek içtihatların birleştirilmesi
Batman Kadastro Hakimliği'nin 3.9.1992 tarihli yazılarıyla istenilmiş,
Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu'nun 16.12.1993 gün ve 49 sayılı
kararlarıyla dairelerin kararları arasında içtihat aykırılığı bulunduğu
sonucuna varılarak, aykırılığın içtihadı birleştirme suretiyle Yargıtay
İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu'nda giderilmesi gerektiğine karar
verilmiştir.
1- a) Yedinci Hukuk Dairesi'nin 2.11.1992 gün, 1992/9205-20027 ve 5.5.1993
gün, 1990/13076 esas ve 1993/4916 ve 28.4.1993 gün, 1990/13066 esas ve
1993/4550 sayılı kararlarında; "kanunla bilirkişilik yapması yasaklanan
kişinin kadastro tutanağının düzenlenmesine katılmış olmasının esaslı hata
olduğu, bu şekilde düzenlenen tutanağın geçersiz durumlarda
uygulanamayacağı..." belirtilerek, yerel mahkemenin tutanakların Kadastro
Müdürlüğüne iade edilmesine ilişkin kararlarını onamıştır.
b) Onyedinci Hukuk Dairesi'nin 26.4.1993 gün, 1992/17209 esas ve 1993/5198
sayılı kararı da, aynı doğrultuda olup, gerekçesi benimsenmek suretiyle yerel
mahkeme kararı onanmıştır.
2- Onaltıncı Hukuk Dairesi'nin 18.3.1991 gün ve 1990/9375 esas ve 1991/4054
karar, 3.6.1991 gün, 1990/12549 esas ve 1991/4056 sayılı kararlarıyla;
bilirkişilik yapması kanunla yasaklanan kişinin, kadastro tutanağı
düzenlenirken bilirkişi olarak görev almasının usul ve şekle aykırılık
olduğu, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 27/5. maddesi gereğince tutanağın
Kadastro Müdürlüğüne iade edilemeyeceği, uyuşmazlığın mahkemece çözümlenmesi
gerektiği belirtilerek, yerel mahkeme kararları bozulmuştur.
İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu'nda, Daire kararları arasında içtihat
aykırılığı bulunduğu oybirliğiyle kabul edilerek, işin esası yönünden
incelenmesine geçilmiştir.
Belirtmek gerekirki, bilirkişi olarak dinlenmeleri ve görüş bildirmeleri
kanunla yasaklanan kişilerin kadastro tutanağının düzenlenmesine katılmış
olmaları kanuna aykırıdır. Daireler arasında bu konuda görüş aykırılığı
yoktur. İçtihat farklılığı, aykırılığın niteliğinden kaynaklanmaktadır. 7. ve
17. Hukuk Daireleri, aykırılığın maddi hukuka ilişkin olduğunu ve bu nedenle
tutanakların geçersiz bulunduğunu kabul etmektedirler. Buna karşılık 16.
Hukuk Dairesi ise, aykırılığın usule ilişkin olduğu, bu itibarla da
tutanakların Kadastro Müdürlüğüne iade edilemeyeceği, uyuşmazlığın kadastro
mahkemesinde çözümlenmesi gerektiği görüşündedir.
Kadastro, taşınmaz malların geometrik ve hukuki durumları ile niteliklerinin
belirlenmesi işlemidir. Kadastro Kanunu'nun amacı, memleketin kadastral
topoğrafik haritasına dayalı olarak taşınmaz malların sınırlarını arazi ve
harita üzerinde belirterek, hukuki durumlarını tesbit etmek ve bu suretle
Türk Medeni Kanunu'nun öngördüğü tapu sicilini oluşturmaktır (3402 sayılı
Kadastro Kanunu md.1). Kadastronun geometrik ve hukuksal olmak üzere iki yönü
bulunmaktadır. Taşınmaz malların arz üzerindeki yerleri, biçimleri, kenar ve
açı ortaylarının saptanmasına ilişkin teknik çalışmalar kadastronun teknik
yönünü oluşturur. Taşınmaz malların cinsi, türü, niteliği, malikleri ile
taşınmaz mallar üzerindeki şahsi veya sınırlı ayni hakların saptanması işlemi
ise, kadastronun hukuksal yönünü gösterir.
Kadastro çalışması idari ve yargı olmak üzere iki evrede gerçekleştirilir.
İdari evre, Kadastro Müdürlüğü denetiminde görev yapan kadastro ekibiyle;
yargı evresi ise, kadastro mahkemelerince yürütülür.
Kadastro ekibi en az iki kadastro teknisyeni, mahalle veya köy muhtarı ile üç
bilirkişiden oluşur. Kadastro ekibi fiilen arazi üzerinde çalışmak suretiyle
tutanak düzenlemek ve taşınmazların sınırlarını ve hukuksal durumlarını
saptamakla yükümlüdür.
3402 sayılı Kadastro Kanununun 3. maddesinde, kadastro ekibi ile ilgili
düzenleme yapılmış olup;
Maddenin 6. ve 7. fıkralarında; "seçilen bilirkişiler kadastro ekibinin
çalışması sırasında; kendisine, eşine, usul ve füruuna, kardeşine, kardeşinin
çocuklarına ve eşinin usul ve füruuna ait tesbitler ile bunların hak iddia
ettiği tesbitlerde ve ayrıca hak iddia edenlerden biri ile kendisi veya usul
ve füruu arasında davası bulunanlara ait tesbitlerde de bilirkişi olarak
dinlenmezler.
Bilirkişiliğe mani yukarıdaki haller, kadastro teknisyeni, muhtar ve diğer
görevliler ile bunların yerine kaim olanlar hakkında da uygulanır" hükmüne
yer verilmiştir.
Yürürlükten kaldırılmış bulunan 766 sayılı Tapulama Kanununun 17. maddesi de
benzer hüküm içermektedir.
Düzenlemenin amacı, kadastroda bilirkişi olarak görev yapacak olanlarla, diğer
görevlilerin tarafsızlıklarını sağlamaya yöneliktir. Kadastro davalarında
görev yapan kişiler bilirkişi-tanık durumundadır. Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanununun 275. maddesinde; "Bilirkişi, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi
gerektiren konularda bilgisine başvurulan kişi" olarak tanımlanmıştır.
Bilirkişi ve tanıkların tarafsız olması gerekir. Bilirkişiler, hakimler için
belirli olan sebeplere göre reddolunabilirler (HUMK. 277). Kadastro Kanununun
3/6. maddesinde de Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 28 ve 29. maddelerine
paralel düzenleme yapılmıştır.
3402 sayılı Kadastro Kanununun 27/5. maddesinde; "Hakim, usul ve şekle ilişkin
eksiklikler sebebiyle tutanakları Kadastro Müdürlüğüne iade edemez" hükmü yer
almıştır.
Kadastro Kanunu, niteliği itibariyle Tasfiye Kanunudur. Bu nedenle genel
hükümlerden farklı ve bu hükümlere aykırı bazı hükümleri de içermektedir.
Eski kadastro kanunlarında mevcut olmayan bu hüküm yeni bir düzenlemedir.
Yorum yaparken, Kadastro Kanununun niteliği, amaç ve işlevinin gözönünde
tutulması gerekir.
Usul ve şekle ilişkin eksiklikler nedeniyle tutanakların mahkemece Kadastro
Müdürlüğüne iadesi yasaklanmıştır. Hüküm, emredici nitelikte olup, hakime
takdir hakkı bırakmamaktadır.
O itibarla, öncelikle kanunda belirtilen usul ve şeklin açıklanması icap
etmektedir. Sözlükte "usul"; yöntem, metod ve tarz anlamlarına gelmektedir.
Hukuk anlamında "usul" ise; yasama, yürütme ve yargı organlarının görevlerini
yaparken işlemlerin hazırlanışı, oluşturulması ve yürürlüğe konulması
sırasında uyulması ve izlenmesi gereken yollardır. Bir başka deyimle, bir
hukuksal işlemin yapılması sırasında uyulması gereken biçimsel kurallardır.
Sözlükte şekil; dış görünüş, biçim anlamına gelir. Hukukta şekil ise; bir
hukuksal işlemin kanunda gösterilen kalıba, çerçeveye uygun olarak yapılması
halidir.
Usul ve şekil sözcükleri aynı amacı sağlamaya yönelik olan, birbirini
doğrulayan ve tamamlayan sözcüklerdir. Kanun koyucu burada her iki kelimeyi
pekiştirme amacıyla birlikte kullanmıştır.
Kadastro ekibinin daha az sayıda kişiyle toplanarak karar alması veya yasaklı
kişinin kurula katılması tamamen kanunda gösterilen usul ve şekle
aykırılıktır. Zira, gerek yargı ve gerekse idari işlem yapmakla görevli
kurulların nisaba uygun olarak toplanmaması veya kurula katılmaması gereken
kişilerin kurula katılmış olması usul ve şekle ilişkin eksiklik oluşturur. Bu
gibi hallerde kurulların usulen oluşturulmadığından söz edilir.
Kanun, esaslı veya basit hata kavramını kıstas olarak kabul etmemiştir. Usul
ve şekle ilişkin aykırılıklar basit olabileceği gibi esaslı da olabilir.
Kanun, eksikliğin niteliğine ve ağırlığına göre ayrım yapmamış, usul ve şekle
ilişkin aykırılığın derecesi ne olursa olsun tutanakların Kadastro
Müdürlüğüne iadesi yasaklanmıştır. Kurulların oluşma şeklinin hakkın özüyle
ve maddi hukukla ilgisi bulunmamaktadır.
Bilirkişilik, kurum olarak usul kanunlarında düzenlenmiştir. Usul kanunlarında
maddi hukuka ilişkin hiçbir hüküm yoktur. Buna karşılık maddi hukuka ilişkin
kanunlarda maddi hukuk kuralları ile usul hukuku kuralları birlikte
bulunabilir (MK. 136, TTK. 4). Kadastro Kanununda da, maddi hukuka ilişkin
hükümlerle birlikte usul hukukuna ilişkin hükümler de yer almıştır. Kadastro
Kanununun beşinci bölümü uyuşmazlıkların kadastro mahkemesinde çözümlenmesi
başlığını taşımakta, usul hukukuna ilişkin kuralları içermektedir. İçtihat
uyuşmazlığına konu olan 27/5. madde de bu bölüm de bulunmakta olup,
yargılamanın yürütülmesine ilişkin kuraldır.
Kadastro hakimi itirazlı parsellere ilişkin olarak uyuşmazlığı çözmek ve sicil
oluşturmakla yükümlüdür. Tutanağın Kadastro Müdürlüğüne geri çevrilmesi
uyuşmazlığı sonuçlandırmayacak, çözümü geciktirecek ve yargılamanın
maliyetini artıracaktır. Hakim, uyuşmazlığı bitirmek zorunda olduğuna göre,
tutanaklardaki usuli eksiklikler ve aykırılıklar sonuca etkili değildir.
Hakim, davayı en az giderle ve en kısa zamanda çözmek zorundadır (HUMK. 77,
Anayasa 141/3).
Bu itibarla, kadastro tutanağının düzenlenmesine katılması kanunla yasaklanmış
olan kişilerin bilirkişi olarak görev yapmaları usul ve şekle aykırılık
oluşturur. Ancak, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 27/5. maddesi uyarınca bu
şekilde düzenlenmiş bulunan tutanakların mahkemece Kadastro Müdürlüğüne
iadesine karar verilemez. Kadastro hakiminin uyuşmazlığı esastan çözümlemesi
gerekir.
Hal böyle olunca, açıklanan nedenlerle içtihat aykırılığının 16. Hukuk
Dairesi'nin içtihadı doğrultusunda birleştirilmesi gerektiği sonucuna
varılmıştır.
S o n u ç : 3402 sayılı Kadastro Kanununun 3/6. maddesi ile bilirkişi olarak
görev yapmaları yasaklanan kişilerin kadastro tutanağının düzenlenmesine
katılmaları usule ilişkin aykırılık oluşturduğundan, mahkemece tutanakların
Kadastro Müdürlüğüne iade edilemeyeceğine, İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel
Kurulu'nun 29.3.1996 tarihli ilk oturumunda üçte ikiyi geçen çoğunlukla karar
verildi.
KARŞI OY YAZISI
* İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu Kararında sayın çoğunluğun görüşü:
3402 sayılı Kadastro Kanununun 3/6. maddesi ile bilirkişi olarak görev
yapmaları yasaklanan kişilerin, kadastro tutanağının düzenlenmesine
katılmaları usule ilişkin aykırılık oluşturduğundan, mahkemece tutanakların
Kadastro Müdürlüğüne iade edilemeyeceği yönündedir.
Bu görüşün dayanağı, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 27/son maddesidir. Bu
madde aynen: Hakim usul ve şekle ilişkin eksiklikler sebebi ile tutanakları
Kadastro Müdürlüğüne iade edemez. Eksikliğin lugat manası, eksik olma olgusu;
gerekli olanın yokluğudur. Kadastro tutanağı, kadastroyu belirleyen bir
belgedir. Bu belgenin güven verici nitelikte olması zorunludur. Bunun için
teknisyen ve yardımcısı gerekli soruşturmayı yapıp, bilirkişileri dinledikten
sonra tutanağı düzenlemesi yasa gereğidir. Bilirkişilerin sözleri tutanağın
sağlık şartıdır.
3402 sayılı Yasanın 3/6. maddesinde sözü edilen yasaklı kişilerin, tutanağın
düzenlenmesi sırasında düzenlemeye katılmaları tutanağı geçersiz hale
getirir. Tutanak, yoklukla malül olur. Tutanak yok hükmündedir. Bu biçimdeki
eksiklik usule ilişkin olarak kabul edilemez. Esasa ilişkin kanuna aykırılık
oluşturur. Olayda eksiklik yoktur. Yasaya aykırı olarak düzenlenmiş tutanak
sözkonusudur. Bu ise maddi hukuka ilişkindir. Usule ilişkin aykırılık olarak
kabul edilemez. Tutanağın eksik olması halinde hakimin, tutanağın Kadastro
Müdürlüğüne geri çevrilmesi olanağı yoktur. Söz gelimi, tutanağın yasada
öngörülen kişilerden eksik sayı ile düzenlenmesi halinde kadastro hakimi,
tutanağı Kadastro Müdürlüğüne geri çeviremez. Yasaklı bilirkişilerle
düzenlenen tutanağı Kadastro Müdürlüğüne geri çevirebilir.
Diğer taraftan, davacının kadastro tutanağının aksini ispat edememesi halinde
davası redde mahkumdur. İçtihadı birleştirme görüşmelerinde açıklandığı gibi,
hakimin gerçeği bulması, hakkı yerine getirmesi, davacı ve davalının eşit
şartlarda iddia ve savunmalarını ortaya koymaları ile mümkündür. Kadastro
tutanağına muhtar olarak katılması gerekmeyen kişinin ve tesbit bilirkişisi
olarak görev yapmaması gereken kişilerin, kadastro tutanağının düzenlenmesine
katılmaları, bilgi ve görüşlerini aktarmaları ve tutanağı imzalamaları sonucu
yasaya aykırı olarak düzenlenen kadastro tutanağı davacının durumunu ispat
hukuku bakımından güçleştirmekte, davalıya avantaj sağlamaktadır. Yok
hükmündeki kadastro tutanağına geçerlilik tanınması suretiyle davalı tarafa
avantaj sağlanması düşünülemez.
Yorum, yasaya uygun olarak yapılır. Yasaya uymayan yorumların hukuki
geçerliliği olamaz. Bu nedenlerle İçtihadın, 7. ve 17. Hukuk Daireleri görüşü
doğrultusunda birleştirilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle 16. Hukuk
Dairesi'nin görüşü doğrultusunda birleştirilmesine karşı oydayız.
Hüseyin ÖRMECİ Günay KAYNAK Kadir TOKMAN Yaşar BÜKEN
Başkan Üye
Üye Üye
|