 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
15.HUKUK DAİRESİ
Esas Karar
----- ------
1993/5997 1994/1714
Y A R G I T A Y İ L A M I
Mahkemesi : İZMİR 7.İcra Tetkik Mercii Hakimliği
Tarihi : 14.10.1993
Numarası : 1993/690 - 944
Davacı (3.Kişi) :S.S.İzmir Marangozlar Mobilyacılar Küçük San
Sitesi Yapı Kooperatifi Vekili Av.Yılmaz Suvar
Davalılar(Alacaklı): 1)Süleyman Kula Vekili Avukat Sevda Şener
(Borçlu): 2)Hüsamettin Yalçınkaya
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı 3.
kişi vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde
verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup
düşünüldü:
- K A R A R -
İstihkak davasının konusunu davalı-borçlu Hüsamettin Yalçınkaya'nın
tapuda maliki olduğu 445, 446, 447, 449 ve 450 parsel sayılı taşınmazlar
teşkil etmektedir. Dosyada yeralan tapu kayıt örneğinden taşınmazların davacı
kooperatife satış vaadinde bulunulduğu, satış vaadi sözleşmesininde 4.6.1992
tarihinde gayrımenkul siciline şerh verildiği, daha sonra davalı-alacaklı
Süleyman Kula'nın borçlu aleyhine 12.5.1993 tarihinde giriştiği icra takibi
sonucu tapu kayıtları üzerine 27.5.1993 tarihinde haciz şerhi konulduğu
anlaşılmaktadır.
Somut olayın özelliği gereği davada, tapu siciline şerh verilen
gayrımenkul satış vaadi sözleşmesinin hukuksal niteliği üzerinde durulması
gerekmektedir. Öğretide görüş ayrılığı olmakla birlikte, kararlılık kazanan
Yargıtay uygulamasında, gayrımenkul satış vaadi, tarafların esas akdi
-taşınmaz satışını- ilerde gerçekleştirmek üzere yaptıkları bir ön sözleşme
olarak kabul edilmektedir. Buna göre, gayrımenkul satış vaadi ile tasarruf
muamelesi (mülkiyetin nakli temlik) değil, esas akdi yapma borcu altına
girilmektedir. (Andreas Von Tuhr-Edege tercümesi, s.276). Görülüyor ki, satış
vaadi ile mülkiyet el değiştirmemekte, her iki yana asıl satışın -mülkiyet
naklinin- yapılmasını isteme hakkı verilmektedir. (Y.14.H.D. 1.3.1983 Ta.
8066-1623 sa.ka.). Bu soyut haliyle satış vaadi sözleşmesi, şahsi hak
sağlayan, bu nedenle de, sözleşmenin tarafı olmayana karşı ileri sürülemeyen
bir ön akittir. Ancak, 9.1.1954 gün ve 6217 sayılı Kanunla Tapu Kanununun 26.
maddesine eklenen 5 ve 6. fıkralarında satış vaadi sözleşmesinin gayrımenkul
siciline şerhi olanaklı hale getirilmiş, anılan değişikle de, satış vaadinden
doğan hak, kişisel hak olmakla beraber şayet, tapuya şerh verilmişse 3.
kişilere karşı öne sürülme olanağını kazanmıştır. O halde, tapuya işlenmiş
satış vaadi sözleşmesiyle 3. kişilere karşı sözleşmeden doğan hakkın ileri
sürülmesi mümkün bulunmaktadır. Ne var ki, yukarda değinildiği üzere satış
vaadi mülkiyeti geçiren bir tasarruf muamelesi olmadığı için, vaad edilen
gerçekleşmedikçe tapuda borçlu adına olan taşınmazların haczi olanaklıdır. Bu
durumda, taşınmazlar üzerindeki haciz, satış vaad edilenin tescil isteme
hakkını ortadan kaldırmayacağından, davacı vekiline 14.10.1993 tarihli
oturumda tescil davası açmak üzere istediği önel verilmeli, açılacak dava
bekletici sorun yapılarak, davacı lehine sonuçlanırsa satış vaadi
sözleşmesiyle tescil talep edebilme hakkı mülkiyete dönüşeceği dolayısıyla
istihkak davasının kabulü gerekeceği düşünülmelidir. Değinilen yönler
gözetilmeden yazılı biçimde davanın reddi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı
gerektirir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın açıklanan nedenlerle davacı 3. kişi
yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden
davacı 3. kişiye geri verilmesine, 22.3.1994 gününde oybirliğiyle karar
verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
M.S.Aykonu Ali M.Çiftçi E.Ertekin A.Güneren İ.Karataş
|