 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Ondokuzuncu Hukuk Dairesi
E. 1993/497
K. 1993/5631
T. 20.9.1993
* MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT
* KUSUR ORANI
* İŞGÜCÜ KAYBI
* İŞLETENİN SORUMLULUĞU
* EV REİSİNİN SORUMLULUĞU
* EK DAVA
* ZAMANAŞIMI DEF'İ
ÖZET : İşleten, aracını kullanmak üzere verdiği kişinin ihmali hareketlerinin
sonuçlarından sorumludur. Maddi zararların tazminine ilişkin dava cezayı
gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu daha uzun bir zamanaşımı süresi
öngörmüş ise bu süre maddi tazminat için de geçerlidir.
Zamanaşımı def'i, ancak öne süren yönünden değerlendirilir.
(2918 s. Trafik K. m. 109/f.2)
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda
yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün
davacı vekilince duruşmalı, davalılardan Mehmet tarafından duruşmasız olarak
temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan
sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili, davalılardan reşit olmayan İdris'in sevk ve idaresindeki,
davalılardan Aydoğan'a ait vasıtanın davacıya çarparak sakat kalmasına neden
olduğunu, davacının göğüs, kalp ve damar cerrahisi uzmanı Op. Dr. olup
yaralanması sonucu mesleğini yapamaz hale geldiğini, diğer davalı Mehmet'in,
İdris'in velisi ve aile reisi sıfatiyle zarardan sorumlu olduğunu, olayda
davalı sürücünün tamamen kusurlu bulunduğunu ifade ile şimdilik 75.000.000
TL. maddi ve 15.000.000 TL. manevi tazminatın olay tarihinden itibaren
faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir.
Davalı Aydoğan vekili cevabında; vasıtasını reşit oğlu Argun'un alarak Mit
Basketbol sahasına götürdüğünü, anahtarını ceketinin cebine koyup
elbiselerini de çıkararak vasıtanın içine bırakıp, basketbol oynamaya
başladığını, bu sırada davalı İdris'in gelip, vasıtanın anahtarını
istediğini, ancak Argun tarafından reddedilince vasıtada bulunan elbisenin
cebinden anahtarı alıp vasıtayı götürdüğünü, bu nedenle kendilerinin zarardan
sorumlu olamıyacaklarını, kusur oranının yeniden incelenmesini, istenilen
tazminatın fahiş olduğunu, davanın reddini savunmuştur.
Davalı Mehmet davaya cevabında; olay günü, oğlu davalı İdris ile diğer davalı
Aydoğan'ın oğlunun birlikte yola çıktıklarını, kaza, vasıtanın İdris'in
idaresinde iken olduğunu, kendisinin kusursuz bulunduğunu, fahiş tazminat
istendiğini, iş gücü kaybı ve kusur oranının saptanması gerektiğini,
kendisinin halin icap ettirdiği tedbirleri almış sayılacağını ve sorumlu
olamıyacağını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davacı vekili, aynı mahkemenin 1991/274 esas sayılı dava dilekçesinde, evvelce
açtıkları dava dosyasında verilen bilirkişi raporunda zararlarının
206.568.812 TL. olarak tesbit edildiğini, ön davada 75.000.000 TL. talep
ettiklerini, şimdi ise saklı tuttukları (131.568.812 TL.) kısmının olay
tarihinden faiziyle tahsilini talep etmiştir.
Davalılardan Aydoğan vekili, olaydan itibaren iki yıllık zamanaşımı süresinin
dolduğunu, zamanaşımı nedeniyle davanın reddini öne sürmüştür.
Dosyalar birleştirilmiştir.
Mahkemece, davacının işgücünü 2/3 oranında yitirdiği, davalı sürücünün olayda
tamamen kusurlu, davacının isteyebileceği tazminat miktarının 206.568.812 TL.
olduğu, ancak olay tarihinden ek davanın açıldığı tarihe kadar 2 ve 5 yıllık
zamanaşımı sürelerinin dolduğu, vasıtanın anahtarının, davalı Aydoğan'ın
oğlunun izni ve haberi dışında vasıtada duran ceketinin cebinden alındığından
zarardan sorumlu olamıyacağı belirtlerek; asıl davada 75.000.000 TL. maddi ve
15.000.000 TL. manevi tazminatın davalılar İdris ve Mehmet'ten müştereken ve
müteselsilen tahsiline, davalı Aydoğan hakkındaki davanın esastan,
birleştirilen davanın ise zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı, davacı vekili ile davalı Mehmet tarafından temyiz edilmiştir.
1- Mahkemece toplanıp değerlendirilen delillere ve özellikle oluşa ve dosya
içeriğine uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur
oranının ve tazminata ilşikin hesaplamanın hükme esas alınmasında bir
usulsüzlük bulunmamasına ve özellikle davalı Mehmet'in ev reisi sıfatiyle,
riyaseti altındaki küçüğün ika ettiği zarardan MK.nun 320. maddesi hükmü
uyarınca sorumlu bulunmasına göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan
diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmektedir.
2- Dosyadaki beyanlardan davalı Aydoğan'ın oğlu Argun'un babasına ait vasıtayı
gerektiğinde kullanmasının mutat olduğu sabittir.
Davalı Aydoğan vekili davaya karşı verdiği cevap dilekçesinde, "oğlu Argun'un
basketbol oynamaya başladığında İdris'in vasıtayı emaneten istediğini,
oğlunun ise ehliyetsiz olduğundan anahtarı vermediğini, ancak anahtarın İdris
tarafından vasıtadan alındığını" ifade etmiştir. Bu maddi olgu mahkemece de
kabul edilmiştir.
Ne var ki, davacının oğlu Argun buna rağmen basketbol oynamaya devam etmiş,
İdris'in bu davranışından sonra dahi, vasıtaya giderek anahtarı alıp,
kapıları kilitleyip, anahtarı seyircilerden güvenli bir kişiye teslim edip,
gerekli emniyet ve muhafaza tedbirlerini almamış, İdris'in açık bırakılan
vasıtadan heran anahtarı alabileceğini düşünememiştir.
Bu durumda, davalı Aydoğan'ın vasıtasını verdiği oğlunun bu tedbirsiz ve
kusurlu davranışı karşısında zararın meydana gelmemesi için halin icap
ettirdiği önlemleri almış kabul edilemiyeceğinden, zarardan sorumlu tutulması
ve davanın kabulü gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı olduğu şekilde
davanın reddi doğru görülmemiştir.
3- Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin dava,
cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir
zamanaşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre maddi tazminat talepleri için
de geçerlidir (KTK. m. 109).
Somut olayda, fiil, TCK.nun 459/2. maddesi hükmüne mümas bulunmasına göre,
olayda uygulanacak zamanaşımı süresi, aynı Kanunun 102. maddesi hükmü
uyarınca 5 yıldır.
Kaza tarihi, 20.6.1986 tarihidir. Bu tarihten itibaren, ek davanın açıldığı
1.4.1991 tarihine kadar 5 yıllık zamanaşımı süresi dolmamış olup, davalı
Aydoğan vekilinin zamanaşımı def'i yerinde değildir. Bu nedenle davalıların
birleştirilen ek davadan da sorumlu tutulmaları gerekirken davanın zamanaşımı
sebebiyle reddi usul ve yasaya aykırıdır.
4- Zamanaşımı borçlu tarafından ileri sürülebilecek bir def'i olup hak
düşürücü sürede olduğu gibi hakim tarafından re'sen nazara alınamaz. Ek
davada zamanaşımı def'i sadece davalı Aydoğan vekili tarafından ileri
sürülmüştür. Bu durumda, def'inin davalı Aydoğan yönünden tartışılması
gerekirken, def'i dermeyan etmeyen diğer davalılara da resen uygulanması
kabul biçimi yönünden yanlıştır.
S o n u ç : Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle davalılardan
Mehmet'in, ikinci bendin dışında kalan sair temyiz itirazlarının redine,
kararın ikinci bendde yazılı nedenlerle davacı ve davalı Mehmet diğer
bendlerde yazılı sebeplerden dolayı davacı yararına (BOZULMASINA), davacı
vekili için takdir edilen 750.000 TL. vekillik ücretinin temyiz eden davalı
Mehmet'ten alınarak davacıya verilmesine, peşin harçların istekleri halinde
temyiz edenlere iadesine, 20.9.1993 gününde oybirliğiyle karar verildi.
|