 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Ceza Genel Kurulu
E. 1993/4-102
K. 1993/129
T. 3.5.1993
* TEHDİT
* CİDDİ BİR KORKU
ÖZET : Tehdit, ağır ve haksız bir zarara uğratılacağının mağdura
bildirilmesidir. Gerçekleşmesi failin iradesine bağlı olan ve gelecekte
vukubulacak bir kötülüğün gerçekleşecek gibi gösterilmesidir. Tehdit mağdurun
karar verme ve serbest hareket etme özgürlüğünü kısıtlamalı, iç huzurunu
bozmalı, onu endişeye düşürmelidir.
Failin sözleri mağdur üzerinde "ciddi bir korku" yaratmıyorsa, sonuç olmaya
elverişli, yeterli ve uygun değilse, tehdit suçunun oluştuğu ileri sürülemez.
Bu nedenle bir olayda tehdit suçunun yasal unsurlarının gerçekleşip
gerçekleşmediği olaysal olarak değerlendirilmeli ve olayda fail ile mağdurun
içinde bulunduğu ortam, söylenen sözler, söyleme nedeni ve söylendiği
koşullar nazara alınmalıdır.
(765 s. TCK. m. 188, 191, 192)
Telefonla hakaret suçundan sanık Hüseyin'in TCK.nun 482/2, 647 sayılı Yasanın
4 ve 6. maddeleri uyarınca sonuçta 175.000 lira ağır para cezasıyla
cezalandırılmasına, verilen cezanın ertelenmesine, şartlı tehdit suçundan
beraatine ilişkin (İzmir Birinci Asliye Ceza Mahkemesi)nce verilen 15.5.1990
gün ve 1227-359 sayılı hükmün sanık ve müdahil vekilleri tarafından temyizi
üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay Dördüncü Ceza Dairesi 25.2.1991 gün ve
1990/7413-1991/866 sayı ile;
"A- ... Sövme suçundan kurulan hükmün onanmasına,
B- Tehdit suçuyla ilgili hükme yönelik katılan vekilinin temyizine gelince,
"Yerel Mahkeme, sanığın saptanan ve tehdidi içeren sözleri tartışma (kavga)
sırasında öfkeyle söylediği ve bu nedenle de suçun kasıt öğesinin oluşmadığı
görüşüyle sanığın beraatine karar vermiştir.
Kararı aşağıdaki nedenlerle yerinde değildir:
1- TC. Yasasının 191. maddesinde yer alan, yardımcı hüküm niteliğinde olan ve
(amaç-tehdit) olarak salt tehdit eylemini cezalandıran cürümün manevi öğesi,
tehdit etme bilinç ve iradesi öğelerinden oluşan genel kasttan ibarettir. Bu
kast, kastın oluşum süreci ve yoğunluğu açılarından bir düşünce kastı (dolo
di proposito) ya da bu kastan en yoğun biçimi olan tasarlama (taammüt)
veyahut da kavga ve tartışma gibi çoğu durumlarda görüldüğü üzere bir öfke
(taşkınlık) kastı (dolodi impeto) da olabilir. Bu nedenlede saptandığı
takdirde öfke bilinçe ve iradeyi kaldırmayıp yalnızca iradeyi ve dolayısıyla
sorumluluğu zayıflattığından, suç kastının ortadan kalkması söz konusu
olamaz. Bu durumda, koşulları bulunduğu takdirde, yalnızca, TC. Yasasının 51.
maddesinde öngörülen yasal indirim uygulanabilir. Nitekim, bu hareketin; bir
amaç-tehdit olarak değil, bir araç-tehdit olarak cezalandırıldığı TC.
Yasasının 258, 308, 416, 429, 495 ve benzer; bir çok maddelerinde, suç
kastının kapsamına girdiği halde, öfkeyle söylenen tehdit hareketinin kasıt
bulunmadığı ya da ciddi olmadığı ileri sürülmemiş, bu suçları işleyen failler
uygulamada yerinde olarak cezalandırıla gelmişlerdir. TC. Yasasının
amaç-tehditi (md. 191) ve araç-tehditi (md. 188) cezalandırılan 191. ve 188.
maddelerinde, öfkenin suç kastını kaldıracağını ve öfkeyle söylenen tehdidin
ciddi olmayacağını ileri sürmek, kuşkusuz yukarıda anılan maddelerdeki suç
aracı tehdidin kalkmasını ve dolayısıyla bu suçlarında oluşmasını doğurur ve
TC. Yasasının sistemi içinde bir iç çelişki yaratır.
2- Bir tehlike suçu olan tehdidin, ciddi olup olmadığı hususu ise, tehdidi
içeren sözlerin gerçekleşmesinin kaçınılmaz olup olmamasına göre değil,
oluştuğu ortama ve tarafların bedensel ve ruhsal durumlarına göre, tehdit
edici sözlerin gerçekleşme olasılığı ve mağdurun iradesini etkileme derecesi
ölçüleri içinde, önceden bir sayılması olanaksız etkenler gözetilerek, ilk
mahkemece değerlendirilecek olgusal (fiili) bir sorundur, ilk mahkeme; ağır
olmayan (hafif) tehditlere karşı da cezai yaptırım gerektiren TC. Yasası
koyucusunun bu konudaki duyarlılığını da gözeterek, tehdidin görünüşte ciddi
olup olmadığı sorununu çözmek zorundadır. Öfkeyle söylenen tehditlerin ciddi
olamayacağı yolunda önceden ilke boyutunda ve üstelik bir olay içtihadı
yaratmak olanaksızdır.
Tehdit cürmünün hukuki ve maddi konuları, suç kastını zaman süreci içindeki
oluşumu ve niteliği, suçun yapısına ilişkin yukarıda açıklanan nedenler
gözetilmeden, tartışma ve kavga sırasında salt öfkeyle işlenen tehdidin suç
olamayacağı nedenine dayanılarak yasal temelden yoksun gerekçeyle hüküm
kurulması isabetsizliğinden üye Y. Kocabay'ın hükmün onanması yönündeki karşı
oyu ve oyçokluğuyla kararı bozmuştur.
Yerel Mahkeme ise, 5.2.1992 gün ve 1991/513-1992/243 sayı ile;
Sanığın tartışma ve kavga sırasında öfkeyle söyldiği sözlerin tehdit suçunun
unsurları bulunmadığından beraatine karar verilmesi yerindedir" biçimindeki
açıklamalarla önceki hükümde direnmiştir.
Bu hüküm de katılan vekili tarafından süresinde temyiz edildiğinden dosya
Yargıtay C. Başsavcılığının onama istekli 29.3.1993 gün ve 4/64692 sayılı
tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu,
gereği konuşulup düşünüldü:
İncelenen dosyaya göre;
Sanğın telefonunu konuşmaya kapattırıp müştekiye olay günü bir kaç kez telefon
edip "Telefonumu niye kapattırdın? Açtır, açtırmazsan seni borsaya sokmam,
borsada çalıştırmam, Ananı avradını sinkaf ederim, orasbu çocuğu, seni
öldüreceğim" dediği iddiasıyla açılan davada Özel Daire ile yerel mahkeme
arasındaki uyuşmazlık sanığın açıklanan bu eyleminin tehdit suçunu oluşturup
oluşturmayacağına ilişkindir.
Tehdit, ağır ve haksız bir zarara uğratılacağının mağdura bildirilmesidir.
Gerçekleşmesi failin iradesine bağlı olan ve gelecekte vukubulacak bir
kötülüğün gerçekleşecek gibi gösterilmesidir. Tehdit mağdurun karar verme ve
serbest hareket etme özgürlüğünü kısıtlamalı, iç huzurunu bozmalı, onu
endişeye düşürmelidir.
Failin sözleri mağdur üzerinde ciddi bir korku yaratmıyorsa, sonuç almaya
elverişli, yeterli ve uygun değilse tehtit suçunun oluştuğu ileri sürülemez.
Bu nedenle, bir olayda tehdit suçunun yasal unsurlarının gerçekleşip
gerçekleşmediği olaysal olarak değerlendirilmeli ve olayda fail ile mağdurun
içinde bulunduğu ortam, söylenen sözler, söylenme nedeni ve söylendiği
koşullar nazara alınmalıdır.
Maddi olayda sanığın yasal yola başvurup telefonunu konuşmaya kapattırıp
müştekiyi korkutup telefonunu açtırması için olay günü ona bir kaç kez
telefon ederek "Telefonumu niye kapattırdın? Açtır; açtırmazsan seni borsaya
sokmam, borsada çalıştırmam, Ananı Avradını sinkaf ederim, orosbu çocuğu,
seni öldüreceğim" dediği ve bununla da yetinmeyip işçilerini dahi baskı
altına almaya çalıştığı saptandığına göre aralarında tartışma ve kavga
bulunmayan sanığın aynı gün bir kaç defa tekrarladığı bu sözlerinin müşteki
üzerinde ciddi korku yaratacak nitelikte sonuç almaya elverişli, yeterli ve
uygun olduğunun kabulü gerekir.
Bu itibarla sanığın tehdit suçundan mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken
tartışma ve kavga sırasında öfkeyle söylenen sözlerde tehdit suçunun yasal
unsurları bulunmadığı gerekçesiyle beraatine karar verilmesinde isabet
görülmediğinden, direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
S o n u ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme direnme hükmünün
isteme aykırı olarak (BOZULMASINA), 3.5.1993 günü oybirliğiyle karar verildi.
|