 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Yirminci Hukuk Dairesi
E. 1993/3894
K. 1993/6231
T. 13.7.1993
* KADASTRO TESBİTİNE İTİRAZ
* İMAR-İHYA
* ORMAN
* SİT ALANI
ÖZET : Her ne kadar orman sayılan bir yer içinde zeytinlik olarak mülkiyet
hakkı kurulabilirse de, taşınmazın salt zeytincilik parselaj sahasında
bulunması gerçek kişiye mülkiyet hakkı vermez. Mülkiyet hakkının doğabilmesi
için, 3573 sayılı Kanunun 3, 4 ve 5. maddelerinde yazılı idarece tahsis,
ıslah ve ihya gibi koşulların hep birlikte gerçekleşmiş olması gerekir. Bu
koşulların birlikte gerçekleşmemiş olması halinde, taşınmaz orman niteliğini
korur ve özel mülkiyete konu teşkil etmez. Ayrıca, Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kurulu Kararı ile korunmaya alınmış sit alanı içinde
bulunan bir taşınmazın zilyedlik yoluyla kazanılması mümkün değildir.
(3573 s. ZIK. m. 3, 4, 5) (6831 s. OK. m. 1) (2863 s. KTVK. m. 11)
Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan yargılaması
sonunda, davanın kabulü yolunda kurulan 22.11.1990 günlü hükmün Yargıtay'ca
duruşmalı olarak incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmekle;
dosya içerisindeki tüm belgeler incelenerek, gereği düşünüldü:
Tapulama sırasında 13375 m2. yüzölçümündeki 496 parsel sayılı taşınmaz, 1953
yılında imar ve ihya ile zeytinlik hale getirilmek üzere Mustafa'ya verilmiş
ise de, 3573 sayılı Yasanın aradığı koşullar oluşmadığından, Hazine adına
saptanmış; Halil ve Orman Yönetimi tesbite itiraz etmişler; komisyonca
Halil'in itirazının reddine, taşınmazın "intifası Orman Genel Müdürlüğü'ne
aittir" ibaresi yazılarak, Hazine adına tesciline karar verilmiş; Halil'in
kazandırıcı zilyetliğe dayalı davasının kabulüne dair Yerel Mahkeme hükmü,
Orman Yönetimi ve Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Çekişmeli taşınmazın 1948 yılında yapılıp, kesinleşen orman tahdidi içerisinde
kaldığı yolunda bir uyuşmazlık bulunmadığı gibi; bu yön, keşif sonucu
düzenlenen 30.10.1990 tarihli raporda da saptanmıştır. Fen memuru bilirkişi
ise, 10.11.1990 tarihli rapor ve krokisinde bu yerin zeytincilik parselaj
sahasında, 26 parsel sayısını aldığını bildirmiştir. 3573 sayılı Yasanın 3, 4
ve 5. maddelerine göre, orman sayılan bir yer içinde zeytinlik olarak
mülkiyet hakkı kurulabilirse de, bu olgu ancak yasanın öngördüğü iktisap
koşullarının gerçekleşmesiyle olanaklıdır. Somut uyuşmazlıkta olduğu gibi,
çekişmeli parselin salt zeytincilik parselaj sahasında kalmış olması gerçek
kişiye mülkiyet hakkı vermez. Yasanın aradığı idarece tahsis, ıslah ve ihya
gibi koşullar hep birlikte gerçekleşmelidir.
Davada; davacı yan, Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması
Hakkındaki Yasa hükümlerine göre yapılmış bir işlem bulunduğunu iddia
etmemiş, aksine imar ve ihya ile kazandırıcı süreye ulaşan zilyetliğin
varlığına dayanmıştır. Hiç kuşku yok ki, kesinleşmiş orman tahdidi içerisinde
kalan yerler 3573 sayılı Yasa uyarınca tahsis ve yasanın öngördüğü koşullara
uygun ıslah ve ihya edilmedikçe, buraların orman sayılmaması düşünülemez ve
herhangi bir nedenle kazanılması olanaklı değildir. Çünkü, bu gibi yerler
orman özelliğini korur ve özel mülkiyete konu teşkil etmez. Ortada 3573
sayılı Yasanın aradığı anlamda bir tahsis, ıslah ve imar-ihya olmadan
delillerin takdirinde açıkça yanılgıya düşüldüğü gibi; ayrıca, dosya içinde
yer alan resmi kararları içeren belgelere göre, Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kurulu Kararı ile, taşınmazın korunmaya alınmış sit alanı içinde
bulunduğu da belirgindir. 2863 sayılı Yasanın 11. maddesi uyarınca, bu tür
taşınmazların zilyetlik yolu ile kazanılması da olanaksızdır. Değinilen
yönler gözetilerek; davanın reddi gerekirken, kabulü şeklinde hüküm kurulması
doğru değildir.
S o n u ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Yönetimlerin temyiz itirazlarının
kabulü ile hükmün (BOZULMASNA), peşin alınan harcın istek halinde yatıran
Yönetime iadesine; Yargıtay duruşmasında hazır bulunan Yönetim vekilleri için
takdir olunan 100.000.- TL. avukatlık ücretinin davacıdan alınarak, Orman
Yönetimi ile Hazineye verilmesine, 13.7.1993 günü oybirliğiyle karar verildi.
|