 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Onbeşinci Hukuk Dairesi
E. 1993/3423
K. 1993/3940
T. 11.10.1993
* İHTİYATİ TEDBİR
* MUVAZAA
* ACİZ VESİKASI
ÖZET : İhtiyati tedbir konulan bir gayrimenkul, muvazaalı olarak üçüncü kişiye
devredilmiş ve muazaa iddiası isbatlanmışsa; İİK.nun 277 ve izleyen
maddelerdeki dava koşullarını aramaya gerek olmaksızın, tapunun iptaline ve
ihtiyati tedbirin infazına imkan verecek şekilde tashihen satıcı adına
tescile karar vermek gerekmektedir.
(2004 s. İİK. m. 277) (1086 s. HUMK. m. 101 vd.) (818 s. BK. m. 18)
Davacı: Meliha ile Davalılar: 1) İsmail, 2) Fahriye arasında çıkan davadan
dolayı, (Aydın Birinci Asliye Hukuk Hakimliği)nce verilen 5.10.1992 gün ve
1991/390-1992/697 sayılı hükmü onayan Dairemizin 8.4.1993 gün ve
1992/6669-1993/1628 sayılı ilamı aleyhinde davacı vekili tarafından karar
düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi
içinde verildiği anlaşılmış olmakla; dosyadaki kağıtlar okundu, gereği
konuşulup düşünüldü:
Davacı; 1991/345 E. sayılı davada yüklenici hakkında açtığı alacak ve tazminat
davasında, davalıya ait 2 nolu parsel üzerine ihtiyati tedbir koyulmasına
karar verildikten sonra, bu tedbirin infazını imkansız kılmak için, taşınmazı
düşük bedelle, 24.5.1991 tarihinde eşine satış gibi gösterip temlik ettiğini,
bu temlikin, alacağının tahsilini önlemek maksadıyla muvazaalı olarak
yapıldığını ileri sürerek, tapunun iptali ile taşınmazın davalı yüklenici
İsmail adına tescilini istemiştir. Bu dava sırasında taşınmazın üçüncü
kişilere devir ve temlikinin önlenmesi için ihtiyati tedbir konulmasına karar
verilmiş ve 29.5.1991 tarihinde tapuya yazı yazılmıştır. Mahkemenin 5.10.1992
tarihli, davanın reddine dair kararında da ihtiyati tedbirin karar
kesinleşinceye kadar devamına karar verilmiştir. Bu davada yapılan keşifte 2
nolu parselin, tapuda 7 milyon TL.ye satılmasına rağmen gerçek değerinin
24.5.1991 tarihinde 32.762.800 TL. olduğu ve üzerinde inşaata başlanmış olup
devam ettiği tesbit edilmiştir.
Dava, bu niteliği itibariyle muvazaa hukuksal nedenine dayanan bir davadır.
Davacının açtığı alacak davasında verilen ihtiyati tedbir kararını etkisiz
bırakmak amacıyla davalının, taşınmazın eşine muvazaalı olarak satmış gibi
göstererek temlik etmesi durumunda, davacı, bu temlikin kendisini
zararlandırmak amacıyla yapıldığını ve muvazaa sebebiyle batıl olduğunu ileri
sürmekte hukuki yararı vardır. Tasarrufun muvazaa nedeniyle geçersiz olduğu
tesbit edildiği takdirde, tapu kaydı, ilk malik adına tashihen tescil
edilecek ve üzerine konulan ihtiyati tedbir infaz olunabilecektir. Aksi
halde, yani, böyle bir dava açma ve ispat etme olanağı tanınmazsa, davalı
amacına ulaşmış ve muvazaalı bir işlemle malını ihtiyati tedbirden kaçırmış,
sonunda, davacının alacağını tahsil etmesini önlemiş olacaktır. Muvazaaya
dayanan bu gibidavalarda, davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi
almasına gerek yoktur. Çünkü, İİK.nun 277 ve izleyen maddelerinde iptal
davasına konu olan tasarruflar, özünde geçerli olmalarına rağmen kamunun,
icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Orada, ayrıca
muvazaayı ileri sürmeye ve ispatına gerek yoktur. Bu davada ise davacı,
muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK.nun
277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı, davacının
genel hükümlere göre muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir ve bu
davada İİK. nun 277. maddesindeki şartların gerçekleşmesi aranmaz.
Öte yandan, davacı vekilinin son oturumdaki beyanıda davanın yukarıda
açıklanan niteliğini değiştirmez. Çünkü dava dilekçesinde açıkca muvazaaya
dayanıldığı belirtilmiştir. Ortada İİK.nun 277 ve izleyen maddelerine göre
açılmış bir dava bulunmadığı için, o maddelerdeki koşulların varlığını
aramaya gerek yoktur.
Mahkemece, yukarıda açıklanan nedenlerle davanın esasının incelenmesi ve
sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, İİK.nun 277. maddesindeki
koşulların, yani kesinleşmiş icra takibi ve aciz belgesi bulunmadığından
dolayı davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan
hükmün bozulması gerekirken, evvelce yanlışlıkla onandığı bu defa yeniden
yapılan inceleme sonunda anlaşıldığından davacının karar düzeltme isteğinin
kabulü ile hükmün bozulması gerekmiştir.
S o n u ç : Davacının karar düzeltme isteğinin kabulü ile Dairemizin 8.4.1993
günlü ve E. 1992/6669, K. 1993/1628 sayılı onama kararının kaldırılarak,
temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davacı yararına
(BOZULMASINA), ödediği temyiz peşin ve tashihi karar peşin harçlarının istek
halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 11.10.1993 gününde
oybirliğiyle karar verildi.
|