 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Ondördüncü Hukuk Dairesi
E. 1993/3092
K. 1993/10325
T. 23.12.1993
* SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİNE DAYALI
TESCİL-İFRAZ OLANAKSIZLIĞI
* HİSSE TESCİLİ
ÖZET: İmar mevzuatı yönünden, nizalı yerin ifrazının mümkün olmadığı ve yeşil
alan kapsamında kalması nedeniyle yapılaşmaya elverişli bulunmadığı, dayanak
satış vaadi sözleşmesinde ifrazın mümkün olmaması halinde pay verileceğine
dair bir kayıt bulunmadığı gibi davalının da pay tesciline rıza göstermediği,
esasen pay tescilinin tarafların amacına da uygun düşmediği anlaşıldığına
göre; tahvil kuralı uygulanmak suretiyle hisse tescili yoluna gidilmesi doğru
değildir.
(743 s. MK. m. 634)
(818 s. BK. m. 18, 213)
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 18.11.1991 gününde verilen dilekçe
ile gayrimenkul satış vaadine dayalı tapu iptal ve tescil istenmesi üzerine
yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 22.12.1992 günlü
hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı M. Ali vekili tarafından istenilmekle;
süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten
sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
Dava, satış vaadi sözleşmesi uyarınca tescil, olmaz ise pay tescili isteminden
ibarettir. Mahkeme, ifraz mümkün bulunmadığından dolayı paya dönüştürerek
davayı kabul etmiştir. Dava konusu taşınmazın ifrazının mümkün bulunmadığı
Belediye yazılarından anlaşılmıştır. Nizalı taşınmaz krokide yeşil renkli
kalemle boyalı olarak gösterilmiştir. Davacı taşınmazına bina yapılamamakta,
nizalı satış vaadine konu yer ve davacı taşınmazı yeşil alanda kaldığından
yapılaşmaya elverişli bulunmamaktadır. Satış vaadi sözleşmesinde satışa konu
olan yerin ifrazının mümkün bulunmaması halinde pay verileceği hususu yazılı
değildir. Davalı bu hususa karşı çıkarak pay vermeye razı olmadığını
savunmuştur. Borçlar Kanununun 18. maddesinde öngörülen kural uyarınca satışa
konu yerin ifrazı ile davacılara verilme imkanının olmaması halinde pay
verileceği hususunu tarafların amacına uygun olarak yorumlanmak gerekir.
Borçlar Kanununun 18. maddesine göre tahvil nazariyesi olaylara tatbik
edilebilir. Ancak, hadisesine özgü olarak bu davada tahvil kuralının
uygulanması sözleşmeyi yapan kişilerin amacına uygun düşmemektedir. Aksine,
amacı aşmakta ve arzulanmayan hususların gerçekleşmesine yol açmaktadır.
Başka bir anlatımla, davacı bu kesimi ifraz ile alacak, kendi kesimi ile
birleştirecek ve yararlanacak idi. Oysa ki böyle bir imkan imara göre mümkün
değildir. Davacının böyle bir halde pay almak suretiyle davalı taşınmazında
paydaş kılınması, diğer muhdesatlar itibariyle davalı aleyhine yeni ve arzu
edilmeyen durumlar yaratabilir. Bu itibarla, tarafların amacına ters düşer
şekilde tahvil kuralı uygulanarak davacıyı, davalı taşınmazında paylı kılar
biçimde karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
S o n u ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile usul
ve yasaya aykırı hükmün (BOZULMASINA), temyiz harcının istek halinde
iadesine, 23.12.1993 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
|