 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Üçüncü Hukuk Dairesi
E. 1993/3056
K. 1993/5972
T. 9.4.1993
* MUNZAM ZARAR
* KUR FARKI
ÖZET : Munzam zararı düzenleyen BK.nun 105. maddesi hükmünün kur farkına
ilişkin tazminat davalarına da aynen uygulanmasında engel bir hal
bulunmamaktadır. Zira, alacaklıya ödeme yerinde ve zamanında yabancı para
alacağına eşdeğer bir ödeme yapılması zorunludur.
(818 s. BK. m. 105)
Davacı A..... A......... - O..... K.......... ile davalı Vedat aralarındaki
tazminat davasına dair, (Samsun İkinci Asliye Hukuk Hakimliği)nden verilen
13.3.1992 günlü ve 1991/537 - 1992/120 sayılı hükmün onanması hakkında
Dairece verilen 16.11.1992 günlü ve 1992/11007 - 1992/18719 sayılı ilama
karşı davacı tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün
kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Dava kur farkından doğan alacağın tahsiline ilişkin bulunmaktadır.
Borçlar Kanununun 105. maddesinde, alacaklının düçar olduğu zarar geçmiş
günler faizinden fazla olduğu takdirde borçlu kendisine hiç bir kusur
yüklenemeyeceğini isbat etmedikçe bu zararı dahi tazmin ile yükümlü olduğu ve
bu munzam zarar derhal tayin ve takdir olunabilirse, hakim esasa ilişkin
kararı verirken, bu zararın da miktarına hükmedilebileceği öngörülmüş
bulunmaktadır. Bu kuralın ışığında ise, Borçlar Kanununun 105. maddesinin kur
farkına ilişkin tazminat davalarında da aynen uygulanmasında hiç bir engel
bulunmamaktadır. Zira, alacaklıya ödeme yerinde ve zamanında yabancı para
alacağına eşdeğer bir ödeme yapılması zorunludur. Bu nedenle de davaların
uzaması da dahil olmak üzere herne sebepler olursa olsun geç ödeyen borçlunun
kur farkından doğan zararın alacaklıya ödenmesi gerekir. Öyleki eşdeğer ödeme
ancak bu suretle gerçekleşmiş olabilir.
Bundan ayrı olarak hernekadar 28.11.1956 gün ve 15/15 sayılı İçtihadı
Birleştirme Kararına göre her dava açıldığı tarihdeki maddi ve hukuki esaslar
çerçevesinde karara bağlanmakta ise de, bu kuralın başlıca istisnalarından
birisi de Borçlar Kanununun 105/2. maddesidir. Öte yandan birinci davada
sadece alacağın ve gecikme faizinin talep edildiği, davacının gecikmiş ödeme
dolayısıyle gecikme faizi üzerindeki muhtemel bir zararın ele alınmaması
dikkate alındığında ilk davanın devamı mahiyetinde bulunmayan bağımsız bir
ikinci davada fazlaya dair hakkın saklı tutulması söz konusu olamaz.
Mahkemece işin esasına girilerek doğacak uygun sonuç dairesinde bir karar
verilmek gerekirken yazılı şekilde davanın reddedilmesi usul ve kanuna aykırı
olduğu halde daha önce dairemizce onandığı karar düzeltme istemi üzerine
yeniden yapılan inceleme sonucunda anlaşılmış bulunmakla onama kararının
kaldırılarak yukarıda yazılı nedenlerle yerel mahkeme kararının (BOZULMASINA)
ve yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir
edilen 250.000 lira vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacı tarafa
verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene
iadesine 9.4.1993 gününde oybirliğiyle karar verildi.
|