 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Onüçüncü Hukuk Dairesi
E. 1993/221
K. 1993/1322
T. 18.2.1993
* ALACAK DAVASI
* İŞTİRAKLI KİRA SÖZLEŞMESİ
* GECİKME CEZASI
ÖZET : Gecikme cezası, kira parasının süresinde ödenmesine ilişkin asıl borcu
kuvvetlendiren ve asıl borca yaptırım olarak bağlı ve borca aykırılık
durumunda ortaya çıkan fer'i borç niteliğindedir. Kural olarak davacı bu ceza
koşulunu istemekte haklıdır. Ancak, hiç bir önkoşul (ihtirazi kayıt) ileri
sürmeyen alacaklı, ceza koşulunu isteme hakkını kaybetmiş olur.
(818 s. BK. m. 158/2, 270/2)
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda
yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün
süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi,
gereği düşünüldü:
Davacı Maliye ve Gümrük Bakanlığı; Edirne Kapıkule Gümrük sahası giriş ihtiyaç
ünitesinde bulunan 4 nolu Gümrük Hattı Dışı Eşya Satış Mağazası 2886 sayılı
Yasa hükümlerine uygun yapılan ihale sonucunda 14.6.1990 günlü kira
sözleşmesiyle davalıya kiraladığını, sözleşmenin 20. maddesi hükmünce kira
paralarını zamanında ödenmemesi halinde 6183 sayılı Yasanın 51. maddesinde
belirtilen 7'den hesaplanacak gecikme zammını ödemeyi davalı kiracının
yükümlendiğini, 1 aylık gecikmeden dolayı 41.385.134 TL.sı gecikme zammının
davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, kira sözleşmesindeki gecikme zammı hükmünün 6570 sayılı Yasanın 16.
maddesine aykırı bulunduğunu, o nedenle geçersiz olduğunu savunmuş, davanın
reddini dilemiştir.
Mahkemece; taraflar arasında sonuçlanan ve kesinleşen icra tetkik mercii
hakimliğinin kararlarına dayanılmış, ayrıca 6183 sayılı Kanunun 1/1.
maddesine göre, kira alacağı, amme alacağı niteliğinde olmadığı için bu yasa
hükümlerinin uygulanamayacağı kabul edilmiş, davanın reddine karar
verilmiştir.
Hüküm, davacı İdare tarafından temyiz edilmiştir.
Yanların kabulünde olan Edirne Birinci Noterliği'nin 10188 sayılı ve 14
Haziran 1990 günlü kira sözleşmesinin genel şartlar, bölümünün 5. maddesinde,
kiralanan mağazanın kirasının iki unsurdan oluştuğu belirtildikten sonra; (a)
bendinde; "Maktu kira"; tahmin edilen yıllık kira bedeli 1.200.000.000 TL.
olup artırma bu bedel üzerinden yapılacaktır, (b) bendinde de; "Cirodan pay";
firmalar maktu kiraya ilaveten gayri safi satış hasılatının (ciro) 2'sini
ödeyeceklerdir" yazılıdır. Yine özel şartların 20. maddesinde; "Maktu Kira,
üçer aylık dönemleri itibariyle peşin olarak ödenir. Cirodan pay; aylık gayri
safi satış hasılatının 2'si, takip eden ayın en geç 15 inci günü akşamına
kadar Edirne (Defterdarlık) yatırılır. 2 payın ödenmesine esas olacak Türk
Lirası karşılığı ödeme günündeki Merkez Bankası'nca alış kuru uygulanmak
suretiyle bulunur.
Maktu kira ve cirodan alınan 2 payın süresinde ödenmemesi halinde 6183
sayılı Kanunda belirlenen GECİKME CEZASI ALINIR denilmiştir. İşte, davada;
sözleşmenin anılan 20. maddesinde kararlaştırılan; kira parasının süresinde
ödenmemesi nedeni ile 6183 sayılı Yasanın 61. maddesinde blirlenen aylık
7'den hesaplanan gecikme cezası istenmektedir.
Sözleşmenin genel şartlar kısmının 2. maddesinde de belirtildiği üzere
kiralanan eşya satış mağazasıdır. Sözleşmenin diğer hükümleriyle birlikte,
özellikle az yukarıda açıklanan 5. maddedeki kira parasına dahil bulunan
"Cirodan pay" unsuruyla birlikte değerlendirilmek suretiyle tarafların
sözleşmedeki gerçek ve ortak maksatları yorumlandığında sözleşmenin BK.nun
270/F-II maddesinde düzenlenen iştirakli kira olduğunda duraksamaya yer
olmamalıdır. Gerçekten de davacı İdare "Gümrük Hatlı Dışı Eşya Satışı
Mağazası'nın işletme yetkisini davalı kiracıya bırakmış, kiracı da kiralananı
işletme ve işletmeye elverişli halde bulundurma yükümlülüğünü üzerine alması
ve özellikle cirodan pay verilmesi kararlaştırılmak suretiyle kira bedelinin;
hasılatın bir miktarı, bir payı olarak tesbit edilmesi iştirakli kira
kabulünü açıkca doğrulamaktadır. O nedenle taraflar arasındaki bu tip
sözleşmeye 6570 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanması mümkün değildir. O
halde, savunma doğrultusunda 6570 sayılı Yasanın 16. maddesi çerçevesinde bir
tartışma ve değerlendirmeye girilmesine de gerek görülmemiştir. Öyleyse
yanlar arasında kurulan sözleşme hukuken geçerli olup tarafları bağlar.
Mahkemenin benimsediği şekilde uyuşmazlığa doğrudan 6183 sayılı Yasanın
uygulanmasını gerektiren bir yön bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, davada
dayanılan kira sözleşmesindeki hususlara BK. hükümleri uygulanmak suretiyle
çözümlenmelidir. Sözleşmenin 20. maddesinde; kiranın süresinde ödenmemesi
halinde, 6183 sayılı Kanunda belirlenen gecikme cezası alınır, şeklindeki
ibare 6183 sayılı Yasanın 51. maddesinde belirtilen ve sadece hesaplama
sırasında esas alınacak 7 oranına ve hesaplama şekil ve yöntemine işaret
edilmesinden öte bir koşul değildir. Hal böyle olunca 6183 sayılı Yasaya
sözleşmede atıfta bulunulması bu amaca yönelik olduğu için davanın hukuki
nitelendirmesi ile 6183 sayılı Yasanın anılan hükmü doğrudan ilgili
bulunmamaktadır. Yine icra tetkik mercii kararıda bu dava için kesin hüküm
oluşturmaz. Tüm açıklananlar karşısında mahkemenin aksine düşüncesi hukuki
dayanaktan yoksun kalmaktadır. Sözleşmede sözü edilen gecikme cezası hukuksal
nitelikçe ifaya eklenen cezai şattır (BK. md. 158/II). Gerçekte de eğer ceza
sözleşmesinin saptanan zaman ya da yerde yerine getirilmemesi durumunda
ödenmek üzere kararlaştırılmışsa, alacaklı, sözleşmenin yerine getirilmesiyle
birlikte cezayı da isteyebilir meğer ki, bu hakkından açıkca vazgeçmiş ya da
yerine getirmeyi hiç bir ön koşul ileri sürmeksizin kabul etmiş olsun.
Olayımızda "Gecikme Cezası" kira parasının süresinde ödenmesine ilişkin asıl
borcu kuvvetlendiren ve asıl borca yaptırım olarak bağlı ve borca aykırılık
durumunda ortaya çıkan fer'i borç niteliğindedir. Öyleyse uyuşmazlığın BK.
nun ifaya eklenen cezai şarta ilişkin 158/F-II ve ardından gelen maddelerine
göre çözümleneceği açık biçimde ortadadır ve kural olarak davacı bu ceza
koşulunu istemekle haklıdır. Ne varki ifaya eklenen ceza koşulundan
vazgeçileceği gibi, borcun yerine getirilmesinin hiç bir ön koşul ileri
sürülmeksizin kabul edilmesi de vazgeçme anlamına gelir ki, BK. md. 158/II
bunu apaçık öngörmektedir. Eş deyişle, hiç bir ön koşul ileri sürmeyen
alacaklı, ceza koşulunu isteme hakkını kaybetmiş olur ki burada ceza
koşulundan örtülü (zımni) bir vazgeçme vardır.
Ön koşul (ihtirazi kayıt) alacaklının borçluya karşı yönelttiği bir irade
bildirimiyle yapılır. Ön koşulu ileri sürme hakkı, bir hakkın korunmasına
yarayan yenilik doğuran haklardandır. Bu bildirim (ifanın kabulü ya da engeç
ifanın kabulü ardından derhal yapılmalıdır. Ön koşul ileri sürülmezse, ceza
isteme hakkı düşer. Hakim bu yönü görevi gereği doğrudan gözetir. Somut
olayımızda, davacı idarenin asıl borç olan kira paralarını davalıdan alırken
ihtirazi kayıt dermeyan edip etmediği aydınlığa kavuşmamıştır. Ayrıca,
TTK.nun 12/I. bendine göre davalının işi ticari niteliktedir ve A.Ş. olarak
tacirdir. Bu nedenle anılan Yasanın 24. maddesi uyarınca ceza koşulundan
indirim yoluna gidilemiyeceği de gözden uzak tutulmalıdır. Tüm açıklananların
ışığı altında mahkemece araştırma ve değerlendirme yapılmalı ve hasıl olacak
uygun sonuç çerçevesinde karar verilmelidir. Hukuki nitelendirmede,
sözleşmenin yorumuda yanlışlığa düşülerek yazılı şekilde davanın reddine
karar verilmesi usule ve yasaya aykırıdır. Bozma nedenidir.
S o n u ç : Açıklanan nedenlerle yerel mahkeme kararının davacı idere yararına
(BOZULMASINA), 18.2.1993 gününde oybirliğiyle karar verildi.
|