Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C
Y A R G I T A Y
Onüçüncü Hukuk Dairesi

	E.	1993/2112
	K.	1993/5075
	T.	15.6.1993

*  YABANCI UYRUKLU KİŞİLER ARASINDAKİ ÖDÜNÇ HUKUKİ İLİŞKİSİ
*  UYGULANACAK KANUN HÜKMÜ
*  ZAMANAŞIMI

ÖZET : Uyuşmazlık konusu ödünç hukuki ilişkisi yabancı devlet vatandaşları
 arasında oluştuğundan, Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Kanununun
 uygulama alanı içinde kalır. Buna göre, taraflar sözleşmeye uygulanacak
 hukuku açıkca seçebilirler. Tarafların hukuk seçimi hakkında açık bir irade
 beyanları mevcut değilse hukukumuzda, borcun ifa yeri objektif bir bağlanma
 noktası olarak uygulanacak hukuku belirler. Tarafların aralarındaki hukuki
 ilişkiye uygulanacak hukuk yönünden bir seçim yapmadıkları, borcun ifa
 yerinin davacının Almanya'daki ikametgahı olduğu dosyadaki bilgi ve
 belgelerden anlaşıldığına göre, sözleşmeye uygulanacak olan Alman hukuk
 sistemidir. Kural olarak zamanaşımı kamu düzenini ilgilendiren nitelikte
 değildir. Ancak, toplumun huzuruna da hizmet ettiği gözönünde tutularak bir
 alacak hakkının çok uzun sürede zamanaşımına uğraması kamu düzenini ihlal
 edici nitelikte olduğu kabul edilmelidir. O nedenle, zamanaşımının maddi
 hukuk hükmü olarak uygulandığı Türk mahkemesinde uyuşmazlığa uygulanması
 gerekli Alman hukuku Türk hukukunda yer alana nisbetle otuz yıl gibi çok uzun
 bir zamanaşımı süresi kabul ettiği için kamu düzenine aykırılık sözkonusudur.

Buna göre, ödünç sözleşmesinin kurulduğu 7.3.1978 tarihi itibariyle Borçlar
 Kanununun 312 ve 125. maddeleri uyarınca on yıllık zamanaşımı süresinin
 dolduğu belirgindir.

(2675 s. MÖUHK. m. 1, 7, 24/I,2)(818 s. BK. m. 312, 125)(Y.HGK.K.-3.7.1981 gün
 ve E. 1979/1775, K. 1982/563)

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda
 yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün
 süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi,
 gereği düşünüldü:

Davacı Siegfried Storokback vekili; İzmir Asliye Hukuk Mahkemesi'ne verdiği
 6.6.1991 günlü dava dilekçesinde müvekkilinin Alman Nassausche Sparkesse
 Bankası'ndaki hesabından yaptığı havale ile 22.000 Alman Markı'nı davalıya
 ödünç olarak gönderdiğini, 2000 DM.'nın ödendiğini 20.000 DM.' nın ödenmesi
 için 11.2.1991 tarihinde keşide ettikleri ihtarnameden sonuç alamadıklarını
 öne sürerek, 20.000 DM.nın yasal faizi ile birlikte ödetilmesine karar
 verilmesini istemiştir.

Davalı; davacıdan ödünç para almadığını, 7.3.1978 havale tarihi itibariyle
 Türk Borçlar Kanununun 125. maddesince 10 yıllık zamanaşımı süresinin
 dolduğunu savunmuş, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece; tarafların yabancı uyruklu olduğu, o nedenle 2675 sayılı Yasa
 hükümlerinin uygulanması gerektiği, her ne kadar anılan Yasanın 27.
 maddesinde Türk Mahkemelerinin Milletlerarası yetkisinin belirlenmesinde iç
 hukukun yer itibariyle yetki hükümlerinin esas alınacağı kabul edilmiş ise
 de, Milletlerarası Usul hukukunda uygulanması gereken kanunun daima hakimin
 kendi kanunu olacağı gerekçe gösterilerek uyuşmazlığa, Alman Hukukundaki Türk
 Hukukuna nazaran daha uzun zamanaşımı süresinin uygulanmayacağı Türk BK.nun
 125. maddesindeki 10 yıllık sürenin uygulanacağı benimsenmiş, zamanaşımı
 yönünden dava reddedilmiştir.

Uyuşmazlık konusu ödünç hukuki ilişkisi yabancı devlet vatandaşları arasında
 vucut bulmuştur. O nedenle yabancılık unsuru taşıyan bir borç ilişkisinin
 varlığında ve olayın Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Kanununun
 tatbik alanı içerisinde kaldığında kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır (2675
 s. K. md. 1). Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanuna
 göre; taraflar aralarında yaptıkları akte uygulanacak hukuku bizzat
 seçebilirler (2675 s. K. md. 24/I). Burada tarafların hukuk seçimi açık
 olması gerekir. Diğer bir anlatımla, tarafların hukuk seçimi hakkında açık
 bir irade beyanları mevcut değilse, onların örtülü veya varsayılan irade
 beyanlarına dayanılarak bir hukuk seçimi yaptıkları sonucuna kavuşulamaz.
 Hukukumuzda taraflar bir hukuk seçimi yapmamışlarsa borcu ifa yeri objektif
 bir bağlanma noktası olarak tatbik edilecek hukuku tayin eder (Yargıtay HGK.,
 3.7.1981 tarih, 1979/1775 Esas, 1982/563 Karar; YKD., Cilt: 7, 1981, Sayı:
 11, Sh. 1389-1395).

Taraflar aralarındaki hukuki ilişkiye uygulanacak hukuk yönünden bir seçim
 yapmadıkları, borcun ifa yerinin davacının Almanya'daki ikametgahı olduğu
 dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Bu durumda yanlar arasındaki
 akte tatbik edilecek hukukun Alman Hukuk Sistemi olacağı çok açıktır (2675 s.
 K. md. 24/II). Esasen zamanaşımı yönünden Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul
 Hukuku Hakkındaki Kanunun (MÖUHK.) madde 7 ile bağımsız hüküm getirilmiştir.
 Anılan maddede aynen; "zamanaşımı, hukuki işlem ve ilişkinin esasına
 uygulanan hukuka tabidir" denilmekle uyuşmazlığın esasına uygulanacak hukukun
 zamanaşımına da uygulanacağı kesindir. Yeri gelmişken zamanaşımının tabi
 olacağı hukuk hakkında açıklama yapmakta yarar görülmüştür. Zamanaşımına
 ilişkin bağlama kuralı genel olarak iki farklı esasa dayandırılmaktadır.
 Avrupa Ülkelerinin hukuklarında zamanaşımı esasa ait kabul edildiğinden hüküm
 statüsünün (lexcausae) egemenliği altındadır. Şu halde, Borçlar Hukukuna
 ilişkin akitler statüsü zamanaşımına da uygulanacaktır. Amerikan ve İngiliz
 Hukuk çevrelerinde zamanaşımı Usul Hukuku içinde değerlendirilir ve prensip
 olarak kendisine başvurulan mahkemenin tabi bulunduğu hukuka, yani lexfori'ye
 tabi tutulur. Türk Hukukunda, zamanaşımı maddi hukukun bir müessesesi olduğu
 için zamanaşımına tabi olduğu Hukuk (Lexcausae, Hüküm Statüsü) zamanaşımı
 hakkında da karar verir (MÖUHK. md. 7). Anlatılan bu hukuk kuralları altında
 yanlar arasındaki ödünç ilişkisine kural olarak Alman Hukukundaki 30 yıllık
 zamanaşımı süresinin uygulanacağı kabul edilmelidir. Şimdi bu kabulden sonra
 zamanaşımı sürelerinde kamu düzeninin söz konusu olup olmayacağı sorununa bir
 açıklık getirmek somut olayın özelliği de gözönünde tutulduğunda daha da önem
 kazanmaktadır. Kural olarak zamanaşımında kendisi kamu düzenini ilgilendiren
 nitelikte değildir (Osman Berki, Türk Hukukunda Kanunlar İhtilafı, 1982, Sh:
 25, 198). Bunun yanında, bazen zamanaşımı niteliği ve hükümleri bakımından
 Kamu düzeni ile bağlantılı görülmesi de mümkündür. Ancak, burada hassas ve
 dikkatli davranılmalı ve olayın özellikleri gerektirmedikçe kamu düzeninin
 müdahalesini haklı görmeye özen gösterilmelidir. Zamanaşımının, sadece
 borçlunun yararına hizmet eden bir müessese olmadığı, aynı zamanda hukuki
 güvenliği ve hukuki tatmini şart gördüğü toplumun huzuruna da hizmet ettiği
 dikkate alınırsa bir alacak hakkının çok uzun sürede zamanaşımına uğraması
 kamu düzenini ihlal edici nitelikte kabul edilmelidir. O nedenle,
 zamanaşımının maddi hukuk hükmü olarak uygulandığı Türk Mahkemesinde
 uyuşmazlığa tatbiki gerekli Alman Hukuku Türk Hukukunda yer alana nisbetle 30
 yıl gibi çok uzun bir zamanaşımı süresi kabul ettiği için kamu düzenine
 aykırılık söz konusudur. Artık böyle bir durumda yabancı bir hukuk normunun
 kamu düzenine dayanılarak bertaraf edilmesi zorunlu olmaktadır. Hemen
 belirtelim ki, bu kabul Lexfori Prensibinin (kendisine başvurulan mahkemenin
 tabi bulunduğu hukukun) uygulanması sonucunu hasıl eder (Engin Nomer,
 Devletler Hususi Hukuku, İstanbul-1990, S. 189, 223, 375 ve Gülören Tekinalp,
 Milletlerarası Özel Hukuk Bağlama Kuralları, 1992, İstanbul, Sh. 99-100).

Hal böyle olunca yanlar arasındaki hukuki ilişkiye kendisine başvurulan Türk
 Mahkemesinin tabi bulunduğu Lexfori Kanunu olan BK.nun hükümleri
 uygulanacağından ödünç akdinin kurulduğu 7.3.1978 tarihi itibariyle BK.nun
 312 ve 125. maddeleri uyarınca davada 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu
 belirgin olmaktadır. Verilen hükmün sonucu esas bakımından usul ve kanuna
 uygun olup sadece gösterilen gerekçe doğru görülmemiştir. O nedenle Mahkeme
 kararının az yukarıda açıklanan gerekçelerle gerekçesi değiştirilmeli ve
 düzeltilerek Usulün 438/son maddesince onanmalıdır.

S o n u ç : Temyiz olunan kararın Usulün 438/son madesi uyarınca (ONANMASINA),
 davacının temyiz itirazlarının reddine, peşin harcın onama harcından
 çıkartılmasına, 15.6.1993 gününde oybirliğiyle karar verildi.


    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini