 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Hukuk Genel Kurulu
Sayı:
E.93/2-62
K.93/214
T.26.5.1993
ÖZET :Tefhim edilen Hükümde taraflara yüklenen hak ve mükellefiyetler
tek tek ve açık bir şekilde veya bilirkişi raporuna atıf yapılarak hüküm
kurulamaz.
Not:10.4.1992 tarih 7/4 sayılı içtihadı birleştirme
Taraflar arasındaki çeyiz eşyalarının iadesi davasından dolayı yapılan
yargılama sonuda, Bursa-Yenişehir Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen
kabulüne dair verilen 8.3.1990 gün ve 1986/252- 1990/72 sayılı kararın
incelenmesi davalılar tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk
Dairesinin 7.10.1991 gün ve 1991/9308- 12066 sayılı ilamı ile; (Kanunda aksi
öngörülmedikçe kural olarak herkez iddiasını isbat ile yükümlüdür. (MK. 6).
Ancak iddialar karşılaştığında kimin isbat yükü altında bulunduğunun tesbiti
her zaman kolay olmamaktadır. Bunun için gerek ilmi gerekse kazai
içtihatlardan bir takım ölçülere yer verilmiştir.
a) Hemen bütün ilim adamlarının birleştiği ve Yargıtay uygulamasıda
kararlılık ifade eden ölçüye göre, isbat yükü hayatın olağan akışına aykırı
iddia ve savunmada bulunana düşer (Prof. Baki Kuru, Hukuk Muh. Usulü 1968
sh.372. Prof. ilhan Postacıoğlu Medeni Yargılama usulü 1970 sh. 464., Prof.
Neçip Bilge Hukuk Yargılamaları usulü 1967 sh. 449., prof.Sabri Ansay
H.Muh.usulü 1957 sh. 248-249., Prof. Saim Üstündağ Hukuk Muh. Usülü 1973 Sh.
378., Hukuk Genel Kurulunun 19.7.1967 gün ve 239-340 sayılı kararı, Hukuk
Genel Kurulunun 7.6.1974 gün ve 1972-84 sayılı kararı, Yargıtay 2. Hukuk
Dairesinin 6.6.1983 gün ve 4936-5076 sayılı kararı).
b)İspat yükü daha kolay başarana düşer (Prof Saim Üstündağ Age.
Federal Mah. kararına atfen).
Olayda davacı ziynet eşyalarının kocasında kaldığını ileri sürmüş,
davalı taraf ise onun tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine
göre olağan olan bu çeşit eşyanın kadın üzerinde olması yada evde saklanmış
muhafaza edilmiş bulunmasıdır. Diğer bir deyimle bunların davalı kadın
tarafından zilyetlik ve siyenetine terk edilmiş olması olağana düşer. Diğer
taraftan ziynet eşyalarının rahatlıkla saklanabilen taşınabilen,
götürülebilen nev'idendir. Onun için evden ayrılmayı tasarlıyan kadının
bunları önceden götürmesi gizlemesi tabidir.
Kadın evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve
götürülmesine engel olunduğu gerçekleşmedikçe yukarıda açıklanan gerekçeler
karşısında ziynet eşyalarının evde kaldığını isbat yükü kadına düşer.
Olayda kadın ziynet eşyalarının götürülmesine engel olunduğunu ve
zorla elinden alındığını daha öncede götürme fırsatı elde edemediğini ispat
edememiştir. Hal böyle olunca eşyalarının evde kaldığını veya elinden zorla
alındığını isbata yeterli olmadığına göre yapılacak iş, davacının kocasına
ant yönetme hakkı bulunduğu hatırlatılıp sonucu uyarınca uyuşmazlığı
çözmekten ibarettir. Buna rağmen yukarıda yazılı ilkelerde hataya düşülerek
sorumluluk kararı verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.) gerekçesiyle bozularak
dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece
önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden:Davalılar
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk genel kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
görüşüldü.
Mahkeme hükmünde hukuki varlık kazanabilmesi için onun tefhim edilmesi
gerekir. Verilen kararla ne şekilde tefhim edildiğinin duruşma tutanağına
yazılması zorunludur (HUMK. 151/2).
HUMK.nun 3156 sayılı kanunla değişik 381. maddesi ilede hükümlerin
nasıl tefhim edileceği düzenlenmiştir. Bu madde hükmüne göre mahkeme hazır
olan tarafın iddia ve savunmalarını dinledikten sonra yargılamanın sona
erdiğini bildirerek kararını tefhim eder.
Kararın tefhimi en az 388. maddede belirtilen hüküm sonucunun duruşma
tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur.
Zorunlu nedenlerle yalnız hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde
gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak onbeş gün içinde yazılması
gerekir.
Hüküm sonucunun ne olduğu ise HUMK. 388/2 maddesinde belirtilmiştir.
Anılan maddede "hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar
edilmeksizin istek sonuçlarından herbiri hakkında verilen hükümle taraflara
yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer
açık şüphe ve tereddüt uyandırmıyacak şekilde gösterilmesi gerekir" hükmüne
yer verilmiştir.
Aynı kural, HUMK.nun 389. maddesinde de tekrarlanmıştır. Bu kurallar
yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal yeni tereddüt ve
ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilirki dava içinden davalar doğar
hükmün hedefine ulaşmasını engeller. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
Somut olayda da dava dilekçesine ekli eşya listesi ve bilirkişi
raporuna göndermede bulunularak ancak HUMK. 388/2, 389 maddelerinin açık
hükümlerine aykırı şekilde ve çekişme konusu ziynet ve ev eşyaları ile ilgili
olarak taraflara yüklenen hak ve borçlar tek tek ve net olarak gösterilmeden
hüküm kurulmuştur. Bu durumda HUMK. 428. maddesinin uygulanmasının da söz
konusu olamayacağı aşikardır.
O itibarla HUMK. 381, 388 ve 389. maddelerinde yazılı olduğu ve
10.4.1992 gün 7/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı çerçevesinde bir karar
verilmek gerekirken önceki kararda direnilmesi doğru değildir. O halde usul
ve yasaya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının
yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK. 429. maddesi gereğince
BOZULMASINA bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik
incelenmesine yer olmadığına istek halinde temyiz peşin harcının geri
verilmesine 26.5.1993 gününde bozmada oybirliğiyle nedeninde oyçokluğuyla
karar verildi.
B.B.Vekili 16.H.D.Baş 11.H.D.Bşk 10.H.D.Bşk.
İ.Teoman Pamir İ.Özmen N.Özkan İ.T.Ozanoğlu
|