 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Hukuk Genel Kurulu
Sayı:
E.93/2-121
K.93/492
T.30.6.1993
Özet:Birden çok taşınmaz mala ait tasarrufun tenkisi gerekmesi halinde
her bir taşınmaz malın tenkis arasında taksimi kabil olup olmadığı
araştırılmalıdır.
Temyiz eden:Davalılar
Taraflar arasındaki "tenkis" davasından dolayı yapılan yargılama
sonunda; Edremit Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair
verilen 21.5.l990 gün ve 208-135 sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili
tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 27.l.l992 gün ve
l2399-670 sayılı ilamiyle; (...Mahfuz hisselerini alamayan mirasçılar
tasarruf nisabını tecavüz eden teberrun tenkisini dava edebilirler. (M.K.
502) Tenkisin ne suretle yapılacağı Medeni Kanunun 503. ve müteakip
maddelerinde açıklanmıştır. Tenkisin muayyen bir şeyde yapılması gerekli ise
bunun ne suretle olacağı da M.K.nun 506. maddesinde kurala bağlanmıştır.
Kıymetine noksan gelmeksizin taksimi kabil olmayan muayyen bir mal tenkise
tabi olursa, lehtar dilerse tasarruf nisabı miktarını alır, dilerse tenkisi
lazım gelen miktarını verip o malı talep eder.
Kanunda, aynı zamanda birden çok mal hakkında yapılan tasarrufun
tenkisi lazım gelirse ne suretle hareket edileceği noktasında bir açıklık
yoktur. Miras hukukunun ana kuralları ve mahfus hissenin amacından hareketle
yorum zorunludur.
Miras malvarlığının ahfada intikali ile sosyal hayattaki gelişmede
süreklilik amacı tanır. Böylece ilk başta aile korunmaktadır. Bu konudaki
ferdiyetçi görüşler etkisi ile bir yandan da ölüme bağlı tasarruflarla kişiye
malında muayyen ölçülerde hareket serbestisi tanınmıştır. Bu ölçüler içinde
hedef, mamelekin aynen mirasçılara intikalidir. Sistem öncelikle mirasçıların
terekeye dahil malları aynen olmalarına yöneliktir. Hattı hukukun
tamamlayıcısı niteliğinde örf ve adet ile ahlak kuralları dahi bu yönde
gelişmiştir. Ecdattan intikal eden malları mümkün olduğunca, ahfada intikali
yeğlenir. Muristen intikal eden mallar üzerinde dikkatsizce tasarruflar
"miras yiyicilik" olarak tevsif edilir, kınanır.
Diğer sosyal kurallar gibi Hukuk ta sosyal mutluluk içindir. Halkın
tasvibini kazanmayan onun hak duyğusunu tatmin etmeyen bir yorum tarzının onu
mutlu etmeyeceği açıktır.
Kanunda tasarrufu konu olan malların bir bütün halinde ele alınacağını
gösterir en küçük bir emare dahi yoktur. Yargıtay Büyük Genel Kurulu
24.5.l985 günlü 2/5 sayılı M.K. 612. maddesi ile ilğili İçtihadı Birleştirme
Kararında terekeye dahil malların ayrı ayrı tasarrufa konu olabileceği
görüşünü benimsemek suretiyle hak dengesinin kurulabileceğine işaret
etmiştir.
Taksimin nasıl yapılacağı M.K.nun 583 ile 602. maddelerinde
düzenlenmiştir. Özellikle taşınmaz malın taksimi gerekli olduğundan her
taşınmaz malın ayrı ayrı incelenmesi ve her birinin taksiminin mümkün olup
olmadığının ayrı ayrı belirlenmesi gerekir (Yargıtay H.G.K.nun 24.4.l957
günlü ve 29-25 sayılı 23.5.l973 günlü 688-437 sayılı). Bilindiği gibi taksimi
mümkün olanlar taksim edilmekte taksimi mümkün olmayan bir mal olursa
yalnızca o mal satılıp bedeli bölüşülmektedir. Nitekim kanun vazı terekeye
dahil tüm mallar hakkında taksim davasını zorunlu kılan bir hükme kanunun yer
vermemiş, düzenleme herbir mala yönelik olmuştur (M.K.591).
Tüm bu açıklamalardan tenkis davasına konu birden çok mal hakkında
incelemenin ayrı ayrı yer alması, kıymetine noksan gelmeksizin taksimi kabil
olmayanlar hakkında M.K.nun 506. maddesine istinaden lehtarı tercih hakkının
sorulması, taksimi kabil olanların ise aynen taksim suretiyle tenkisinin
icrası gerektiği ortaya çıkmaktadır.
Mahkemece davaya konu taşınmaz mallardan bazılarının taksiminin
mümkün olması sebebiyle tümü yönünden de M.K.nun 506. maddesi hükmü uyarınca
nakten ödetmeye karar verilmesi doğru bulunmamıştır..) gerekçesiyle bozularak
dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece
önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN:Davalılar vekili Av.Hamdi Sevinç
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
görüşüldü:
1-Yerel mahkeme direnme kararı temyiz eden davacılardan Suzan Güre'ye
vekaleten davayı takip eden Av.Bilge Omar'a 22.6.l992 günü tebliğ edilmiş ve
yasal süresinde temyiz edilmemiştir.
Hernekadar davacılar vekili olarak Av. Hamdi Sevinç tarafından kararın
yeniden kendisine tebliğine takiben davacılar adına temyiz yoluna
başvurulmuşsa da, Suzan Güre yönünden vekili Av. Bilğe Omar'a kararın tebliğ
tarihi itibariyle, temyiz için öngörülen yasal süre geçtiğinden bu davacının
temyiz istemi red edilmelidir.
2-Diğer davacılar Sumru Diril ve Berrin Doğan vekili Av. Hamdi
Sevinç'in temyiz itirazlarına gelince;
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarının, dosyadaki tutanak ve
kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle,
birden fazla taşınmaz mala ilişkin temliki işlemin tenkisinin istenmesi
halinde her taşınmaz malın ayrı ayrı değerlendirilerek taksiminin mümkün olup
olmadığının belirlenmesi gereğini vurğulayan ve taksimi kabil olmıyanlar
hakkında M.K. 506. maddesi uyarınca işlem yapılması gereğine işaret eden Özel
Daire bozma kararı, Hukuk Genel Kurulu'nun devamlılık kazanmış kararlarına
uyğun bulunmakla ilke olarak aynen benimsenmiştir.
Ayrıca da M.K.nun tenkiste tertip kenar başlığını taşıyan 512.
maddesinde "tenkis mahfuz hisse tamam oluncaya kadar evvelemirde ölüme bağlı
tasarruflardan ve kafi gelmediği takdirde en son tarihli olandan başlıyarak
en evvel vaki olana doğru çıkmak şartiyle, ölüme bağlı olmayan teberrular
üzerinden icra edilir" hükmüne yer verilmiştir. Bu durumda anılan madde hükmü
uyarınca en son tarihli olan teberrudan başlamak üzere işlem yapılması ve bu
taşınmaz malın tamamının davacılara verilmesi halinde saklı paya tecavüz
giderilemiyorsa, daha sonraki tarihte teberrua konu olan taşınmaz malda halen
tenkis bedeli gözetilmek suretiyle bu taşınmazın değeri ile kurulacak orana
göre değerlendirme yapılması gerekir. Bu değerlendirme aşamasında imar
içerisinde kalan taşınmazda saptanan orana göre imar yönünden taşınmazın
taksiminin mümkün olup olmadığından merciinden sorulacağı kuşkusuzdur. Bu
hususlar gözetilmeksizin önceki kararda direnilmesi doğru değildir. O halde
direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan sebeplerden dolayı:
1-Davacı Suzan Süre'nin temyiz isteminin süre geçmiş olması nedeniyle
reddine,
2-Diğer davacılar Sumru Diril ve Berrin Doğan vekillerinin temyiz
itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve
yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz
peşin harçlarının temyiz edenlere geri verilmesine, 30.6.l993 gününde
oybirliğiyle karar verildi.
|