 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Birinci Hukuk Dairesi
E. 1993/13293
K. 1993/15687
T. 22.12.1993
* ELATMANIN ÖNLENMESİ VE YIKIM (KAL') DAVASI
ÖZET : Levazım sahibi durumundaki davalının bina yapımında iyiniyetli olduğu
kanıtlanmamış ve binanın konumu itibariyle de davacı taşınmazının bütünlüğünü
bozduğu belirlenmiştir. Yıktırımın fahiş zarar doğurup doğurmadığının takdiri
ise bilirkişi raporundan yararlanacak olan hakime aittir. Bu nedenle,
yıktırım suretiyle elatmanın önlenmesine karar verilmelidir.
(743 s. MK. m. 618, 648/3)
Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davada mahkemece verilen karar
süresinde temyiz edilmekle; dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacının maliki bulunduğu 874 parsel sayılı taşınmazın bir kısım yerine
davalı tarafından bina yaptırılmak suretiyle el atıldığı saptanmıştır.
Ayrıca, levazım sahibi durumundaki davalının bina yapımında iyiniyetli olduğu
kanıtlanamamıştır. Ne varki, mahkemece dava yıkımda aşırı zarar doğacağı ve
davacının da asgari malzeme bedeli karşılığı temellüke talip olmadığı
gerekçesiyle reddedilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki yasada "yıkımda aşırı zarar" kavramı tanımlanmış
değildir. Bunun yanı sıra, anılan kavram yönünden gerek uygulamada, gerekse
öğretide görüş birliği yoktur. Ancak, MK.nun 648/2. maddesinin uygulanmasında
meydana getirilen inşaatın, muhafazası hususundaki umumi menfaatin gözardı
edilemeyeceği kuşkusuzdur. Ayrıca, olayda inşaatın davacı yönünden de
(subjektif olarak da) korunması gerekeceğini söyleyebilmek olanağı
bulunmamaktadır. Nitekim, binanın temellüküne de talip olmamıştır.
Öte yandan, kal'lin (yıkımın) fahiş zarar doğurup doğurmayacağının takdiri
hakime aittir. Hakim takdir hakkını kullanırken elbette bilirkişinin
görüşünden faydalanacaktır. Fakat, bilirkişinin raporu bu yönde (fahiş zarar
doğup doğmayacağı yönünden) onu (hakimi) kesin biçimde bağlayamaz. Nitekim,
değinilen ilke Dairenin 1.2.1962 gün, 8351/834 ve 10.2.1962 gün, 8483/1123
sayılı kararlarında ifadesini bulmuştur. Somut olaya, konu bina için verilen
rapora yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda bakıldığında, binanın
yıkımının aşırı zarar doğuracağını kabul etmek ve uzman bilirkişisinin
vardığı sonucu benimsemek mümkün değildir. Kaldıki, binanın konumu itibariyle
de davacıya ait taşınmazın bütünlüğünü bozduğu sonucuna varılmaktadır.
Bu itibarla, yıkım suretiyle elatmanın önlenmesine karar verilmesi gerekirken
sadece elatmanın önlenmesiyle yetinilmesi ve yıkım isteğinin reddedilmesi
doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün
açıklanan nedenden ötürü, HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA),
peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.12.1993 tarihinde
oybirliğiyle karar verildi.
|