 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Üçüncü Hukuk Dairesi
E. 1993/11671
K. 1993/20928
T. 20.9.1993
* KİRA PARASININ TESBİTİ
(Dava açma zamanı)
* KİRA BAŞLANGIÇ SÜRESİ
(İsbat şekli)
ÖZET : Kira parasının tesbiti davası, her zaman açılabilir. Kararda, kira
bedelinin hüküm ifade edeceği tarihin belirtilmesi, talebin aşılması demek
değildir.
Fesih talebi halinde; dilekçede her türlü delile dayanılacağı belirtilmişse,
sözleşmenin başlangıç ve bitiş tarihleri bakımından, sözlü yargılama
yapıldığı için, tahkikat bitinceye kadar yeni delil ibraz ve ikame
edilebilir. Yazılı delille isbat zorunluluğu olmadığı gibi, hakim davalıyı
re'sen isticvab edebilir.
(818 s. BK. m. 262) (1086 s. HUMK. m. 74, 230, 482) (YİBK., 26.11.1966 gün ve
19/10 s.)
Dava dilekçesinde, kira parasının tesbiti istenilmiştir. Mahkemece, davanın
reddi cihetine gidilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra, dosyadaki bütün
kağıtlar okunup, gereği düşünüldü:
21.11.1966 tarih ve 19/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre,
kira parasının tesbiti için her zaman dava açılabilir. Kiralayan tesbit
edilecek kira parası ile kiracının sorumlu olmaya başlayacağı tarihin dahi
karar yerinde belirtilmesini istemiş ise, mahkeme kira parasını tesbit
etmekle beraber bunun kiracı hakkında hüküm ifade edeceği tarihi karar
yerinde göstermesi gerekir. Davacının bu yöndeki talebi ile HUMK.nun 74.
maddesinin ihlal edilmemesi koşulu ile bağlı olmayıp yukarda anılan İçtihadı
Birleştirme kararındaki ilkelere göre kira parasının geçerlilik tarihinide
saptamak durumundadır.
Davacı, ölünceye kadar bakma akdi ile kendisine intikal eden taşınmazda kiracı
olan davalıya karşı kira parasının artırılması isteği ile dava açmış
bulunmaktadır. Davalı ise, duruşmaya gelmemiş, cevap da vermemiştir. Bu hale
göre kiracılık ilişkisinin varlığı tartışmasızdır.
Davacı, yazılı bir sözleşme ibraz edememiş ve kira sözleşmesinin süreli bir
sözleşme olduğuna dair ve yeni dönem başlangıç tarihini gösteren yazılı bir
belge sunmamıştır. Ne varki davacı, dilekçesinde her türlü delile dayandığı
gibi sözleşmenin sona erme tarihinin yazılı olarak isbatı zorunluluğu yoktur.
Davacı vekili, 27.7.1993 tarihli celsede sözleşmenin başlangıcının süresini
kendilerine bildirmediği yönündeki beyanı bu konuya ilişkin delil
göstermekten vazgeçtiğini göstermez.
Taraflar arasındaki sözleşmenin süresiz olması halinde BK.nun 262. maddesi
dikkate alınıp 8.12.1992 tarihli noter aracılığı ile davalıya gönderilen
ihtarnamenin fesih beyanını içerdiği gözönünde tutulmalıdır. Bu halde ise
sözleşmenin başlangıç tarihinin bilinmesi zorunludur. Bu yönlerin isbatı
davacıya ait bir keyfiyettir. Davacı her türlü delile dayanmış olduğuna göre,
tanıkla bu yönün isbat edilebileceği ve özellikle hakimin HUMK.nun 230.
maddesi hükümleri uyarınca re'sen davalıyı isticvap edebileceği yönü de
gözardı edilmemelidir.
Bununla birlikte, HUMK.nun 482. maddesine göre davacının iddialarını
doğrulamak için yeni delil ibraz ve ikame edilebilir.
Tüm bu nedenlerle, yukarıdaki yönler dikkate alınarak yargılama yapılmalı,
sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde
hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan
kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin alınan
temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 20.9.1993 gününde
oybirliğiyle karar verildi.
|