Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 



       T.C.
 Y A R G I T A Y
Hukuk Genel Kurulu


E. 1993/1-742
K. 1993/875
T. 29.12.1993

	ÖZET: Müşterek mülkiyette; taşınmaza inşa edilen bina arzın mütemmim
 cüz'ü olur. Kural olarak bina, üzerinde bulunduğu anagayrimenkule tabidir.
 Eğer tüm paydaşlar arasında, payları karşılığı intifalarına bıkakılan
 kesimleri belirleyen kullanmaya ilişkin bağlayıcı bir anlaşma yoksa, bu yerde
 inşaa edilen binada paydaşların, taşınmazdaki payları oranında mülkiyet
 hakları doğar.
	Oysa, temyize konu davada, dava dışı başka paydaşlar vardır. Davacı
 paydaşın diğer paydaşların tamamını yasal temsil hakkı bulunmadığından dava
 dışı kişiler lehine hüküm kurulamaz.
	Hal böyle olunca, davacının payı üzerinden davalının taşınmaza
 elatmasının önlenmesine ve yıkım isteğinin reddedilmesi gerekir.
	Taraflar arasındaki "elatmanın önlenmesi ve yıkım" davasından dolayı
 yapılan yargılama sonunda; (Samsun Birinci Asliye Hukuk Mahkemesi)nce davanın
 kısmen reddine dair verilen 1.4.1992 gün ve 58-139 sayılı kararın incelenmesi
 davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Birinci Hukuk
 Dairesi'nin 15.12.1992 gün ve 8277-15602 sayılı ilamı ile; (...Dosya
 içeriğine ve toplanan kanıtlara göre, davalı vekilinin temyiz itirazları
 yerinde değildir, reddine.
	Davacı temyizine gelince;
	Dava, paylı mülkiyet üzere olan 212 parsel sayılı taşınmaz kayden
 üçüncü kişi konumunda olan davalının elatmasının yıkım suretiyle önlenmesi
 isteğine ilişkindir. Emsal davalar sebebiyle dairemizce çekişmeli parselinde
 dahil bulunduğu 497 adet kadastro parsele üzerinde yargısal uygulama da
 benimsenen anlamda tüm paydaşların oluruna dayalı eylemli kullanma biçiminin
 gerçekleşmediği kabul edilmiştir. Davalının tapuya yansımış bir paydaşlığı
 sözkonusu değildir. Dosya içeriği karşısında davalının dava konusu parsele
 iyiniyetli yapılandığından da sözedilemez.
	Hal böyle olunca, davanın kabul edilmesi gerekirken, yazılı biçimde
 red hükmü kurulması doğru değildir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine
 geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece, önceki
 kararda direnilmiştir.
	Temyiz eden: Davacı vekili
	Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
 edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle
 HUMK.nun 2494 sayılı Yasa ile değişik 438/II. fıkrası hükmü gereğince duruşma
 isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, gereği
 düşünüldü:
	Davacı; paydaşı bulunduğu dava konusu 212 parsel sayılı taşınmaza,
 davalının haksız yere elattığını ileri sürerek, bunun önlenmesini ve inşaa
 ettiği binanın yıkılmasını istemiştir.
	Davalı; bir kısım paydaştan satış vaadi suretiyle satın aldığı paylara
 isabet eden kesimde, tasarrufta bulunduğunu, mevcut binasını iyiniyetle inşaa
 ettiğini beyanla davanın reddini savunmuştur.
	Gerçekten çekişmeli 212 parsel sayılı taşınmaz, müşterek mülkiyet
 üzeredir. Davacı paydaşın haricinde dava dışı başka paydaşlar da mevcuttur.
 Bu husus getirtilen parsel kaydından açıklıkla anlaşılmaktadır. 
	Yine davalının, bir kısım paydaştan paylarını satış vaadi suretiyle
 satın aldığı taşınmazda, temelli ve yıkımının aşırı zarar doğuracak nitelikte
 bina inşaa ettiği de tartışmasızdır.
	Bilindiği üzere, müşterek mülkiyet hükümlerine tabi bulunan taşınmaz
 mala, paydaş dışında üçüncü bir şahsın elatması halinde paydaşlardan herbiri,
 taşınmazın tamamı hakkında ücüncü şahsın eltmasının önlenmesini isteyebilir.
 Zira, her paydaşın müşterek çıkarların haklı saydığı ölçüde diğer paydaşı
 yasal temsil hakkı mecuttur (MK. 625). Somut olayda ise davalı, bir kısım
 paydaştan satış vaadi ile pay satın almıştır. Satış vaadi sözleşmesi; vaad
 alacaklısına, beyiine karşı ileri sürebileceği bir kişisel hak sağlar. Bu
 hakkın, ayni hakla karşılaşması durumunda ayni hakka üstünlük tanınarak
 çözüme ulaşılacağı da kuşkusuzdur. Ne varki davacı paydaşın, payını satış
 vaadi suretiyle de olsa başkasına satan paydaşı yasal temsil hakkının
 varlığından sözedilemez. Bu durumda, uyuşmazlığın davacının payı üzerinden
 sonuçlandırılması icabedeceği aşikardır.
	Yine belirtmek gerekir ki, müşterek mülkiyet rejimine tabi taşınmazda
 inşaa edilen bina, arzın mütemmim cüz'ü (MK. 619). Kural olarak bina,
 üzerinde bulunduğu anagayrimenkule tabidir. Eğer tüm paydaşlar arasında,
 payları karşılığı intifalarına bırakılan kesimleri belirleyen kullanmaya
 ilişkin geçerli sayılabilecek bağlayıcı bir anlaşma yoksa, bu yerde inşaa
 edilen binada paydaşların, taşınmazdaki payları oranında mülkiyet hakları
 doğar.
	Nitekim Hukuk Genel Kurulu'nun 8.6.1993 gün, 2017/621 sayılı kararın
 da da aynı görüş benimsenmitir.
	Ancak, dava konusu taşınmaz ve çevresinde yapılaşma olgusunun gözardı
 edilemiyecek ölçüde gerçekleştiği, bu itibarla da davalının inşaa ettiği
 temelli nitelikteki binada, davacı için subjektif yararlanma olanağının
 bulunduğu açıklıkla anlaşılmaktadır.
	MK.nun 648. maddesinde, başkasının arsası üzerine kendi levazımı ile
 ve arsa sahibinin rızası olmaksızın yapılan temelli nitelikteki binanın yıkım
 aşarı zarar doğuruyorsa, kural olarak arsa sahibinin binanın yıkılmasını
 istemeyeceği hükme bağlanmıştır. Bu maddenin davamı olan MK. 649. maddede
 ise, yıkılamıyacak olan binanın, yapı sahibinin inşaatını yaptığında iyi yada
 kötü niyetli olması durumuna göre, arsa sahibince yapı sahibine binanın
 temellükü için ödenmesi gereken  tazminatın neden ibaret olacağı
 belirtilmiştir. Görüleceği üzere, binayı temellük edebilecek olanlar binanın
 üzerinde bulunduğu arsa sahipleridir. Keza, subjektif yararlanma olanağının
 bulunmadığı ve temellük etmek istemedikleri savı ile niteliği belirtilen
 binanın yıkımını da yine arsa sahipleri birlikte isteyebileceklerdir (HGK.nun
 13.6.1984 gün, 358-710 sayılı kararı). Oysa, temyize konu davada dava dışı
 başka paydaşlar vardır. Bu konuda tüm paydaşlarca açılmış bir dava da mevcut
 değildir. Olayda davacı paydaşın, diğer paydaşların tamamını yasal temsil
 hakkı bulunmadığından dava dışı kişiler lehine de bir hüküm kurulamıyacağı
 açıktır.
	Hal böyle olunca, mahkemece, davacının payı üzerinden davalının
 çekişmeli taşınmaza elatmanın önlenmesine karar verilmesi ile yetinilmesi,
 binaya ilişkin muhtesattan doğan talep hakkı saklı kalmak üzere yıkım
 isteğinin reddedilmesi gerekir.
	Bu husus gözetilmeksizin önceki kararda direnilmesi doğru değildir. O
 halde usul ve yasaya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.
	SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme
 kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi
 gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri
 verilmesine, ilk görüşmede çoğunluk sağlanamadığı için, 29.12.1993 gününde
 yapılan ikinci görüşmede bozmada oybirliği, sebebinde oyçokluğu ile karar
 verildi.

Birinci Başkanvekili   11.H.D.Bşk.      10.H.D.Bşk.       6.H.D.Bşk.
İ.Teoman Pamir         N.Özkan          İ.T.Ozanoğlu      Ö.N.Doğan
                                        Daire Bozması     Daire Bozması

12.H.D.Bşk.            15.H.D.Bşk.      9.H.D.Bşk.        18.H.D.Bşk. 
C.Kadılar              M.S.Aykonu       S.Çetinelli       S.Rezaki
                                                          Daire Bozması

14.H.D.Bşk.            5.H.D.Bşk.V.     7.H.D.Bşk.V.      E.A.Özkul
E.Özdenerol            Y.S.Kitiş        İ.Haznedaroğlu

D.Topçuoğlu            S.Tükenmez       E.Özkaya          H.Deniz
Daire Bozması                           Daire Bozması

Ö.Bilen                Ş.D.Kabukçuoğlu  A.T.Seçkin        B.Kartal
                                                          Gerekçeye muhalif

M.A.Selçuk             M.Oskay          8.H.D.Bşk.V.      Ş.E.Serim
                                        S.Sapanoğlu       Daire Bozması

Ş.Yüksel               M.Demirhan       A.M.Çiftçi        S.Erçoklu
Daire Bozması

M.Sucu                 U.Araslı         G.Nazlıoğlu       M.Kaşıkçı
                       Daire Bozması                      Daire Bozması

V.Canbilen             O.C.Yüksel       C.Aydın           O.C.Çankaya
Daire Bozması          Dairesi Bozması  Daire Bozması     Daire Bozması

H.A.Bengü              A.Özçelik        Z.Sağdur          E.Doğu
Daire Bozması          Dairesi Bozması  Dairesi Bozması   Daire Bozması 

S.Özyörük              E.K.Kurşun       K.O.Şengün        A.Alyaz
Daire Bozması          Daire Bozması                      Daire Bozması

B.Özkaya               A.Nazlıoğlu
                      
	 GEREKÇEYE KARŞI OY

	Davacı, müştereken maliki olduğu taşınmazın belli bir kısmının davalı
 tarafından işgal edilip ev yapıldığını belirterek, haksız elatmanın
 önlenmesini ve yapılan binanın yıktırılmasına karar verilmesini istemiştir.
	Mahkemece, yıkımın aşırı zarar doğuracağından bahisle istemin reddi
 biçiminde hüküm kurulmuş, özel dairenin davanın talep gibi kabul edilmesi
 gerektiği biçimindeki bozmasına karşı yerel mahkeme direnmiştir.
	Dava konusu yerin, dava dışı başka parsellerle birlikte paylı
 mülkiyete konu olan yerlerden olduğu, yer üzerinde 400den fazla bina
 yapıldığı, taşınmazın 70-80'inin bina ile kaplı olduğu tartışmasızdır. Yine
 yerde 1937'lerden bu yana gerek tapu maliklerince, gerekse tapu maliklerinden
 tapu dışı (satış vaadi veya harici senetle) yollarla satın almalar nedeniyle
 arzın belli kesimlerinin yine belli kemseler tarafından ev yapılarak
 kullanılageldiği, hatta davacı tarafından da tapu dışı kimselere satış
 yapıldığı, davalının da birden fazla tapu malikinin payını satış vaadi
 sözleşmesi ile satın ve devir almak suretiyle yer üzerine dört katlı bir bina
 yıptığı, kullandığı kesimin daha fazla olduğu binanın kapsadığı alanın ise
 275 m2.'den ibaret bulunduğu anlaşılmıştır.
	Somut olay itibariyle;
	- Yer paylı mülkiyete tabi bir arsadır.
	-Davalı, diğer paydaşlardan satın aldığı pay üzerine inşaat yapmış ve
 bir kısmını da bahçe olarak kullanmaktadır.
	- Yapılan binanın yıkımının aşırı bir zarar doğuracağı belirlenmiştir.
	- Davacı tarafından kararın temyizine ilişkin olarak verilen 30.4.1992
 günlü dilekçenin 7. maddesinde binanın oturduğu 275 m2.lik yerin bedelini ve
 bunun dışındaki yere elatmanın önlenmesini istemiştir. Böylece binanın
 yıkımından arsa bedeli ödenmek koşulu ile vazgeçmiştir. Bu duruma göre,
 uyuşmazlığın çözümü ve bozma kararı şu gerekçelere dayanmalı idi:
	1- Binanın oturduğu alan ile zorunlu olarak kullanılması gereken kısım
 dışında kalan bölüm için paya elatmanın önlenmesine karar verilmeliydi.
	2- Yer paylı mülkiyet konusu olmasına karşın, fiilen bir paylaşım
 varmış gibi o yerde binaların yıllardan bu yana yapıldığı ve yapılageldiği
 davalının da başka paydaşlardan payını satış vaadi ile satın almak suretiyle
 yer üzerine iyiniyetle bina yaptığı, yapılan binanın ve zorunlu kullanma
 alanındaki arsa bedelinin binadan daha az olduğu, böylece MK.nun 650.
 maddesindeki koşulun gerçekleşmiş bulunduğu gözönünde tutularak bu kısma
 tekabül eden arsa payının, davacı payından düşülerek bedeli karşılığında
 davalı adına tescil edilmesi gerekmiştir.
	Burada, yerin paylı mülkiyete konu olduğu gözönünde tutularak, MK.nun
 619. maddesi uyarınca, arzın bir tamamlayıcı parçası olacağı, dolayısıyla
 davacının tek başına bunu kabul etmesinin sonuca etkili olamayacağı
 düşünülebilir. Ne varki, somut olay itibariyle, davacının yerdeki payı
 itibariyle, davalıya binanın kapsadığı alana isabet edecek kadar bir payı
 davalıya satış yoluyla devretme olanağı vardır. O halde, davacının bu
 rızasını önceden değilde davalının binayı yaptıktan sonra ortaya koymasından
 paylı mülkiyet yönünden bir engel görülememektedir. Tapuda paydaş olan bir
 kimsenin yere bina yapmasındaki hukuki sonuç ne ise, buna da davacının temyiz
 dilekçesindeki beyanı itibariyle aynı sonucun bağlanması gerekmektedir. Bir
 paydaşın arsa üzerine ve o taşınmazın kullanılış amacına uygun olarak yaptığı
 bina ile somut olaydaki davalının da konumu aynıdır. Bu bakımdan MK.nun 650.
 maddesi gereğince bir inceleme yapılmak suretiyle hüküm kurulmak üzere,
 kararın bu nedenle bozulması gerektiği kanısındayım.
	3- Eğer iki nolu bentteki bozma nedeni kabul edilmezse, bu defa
 sorunun MK.nun 648 ve 649. maddeleri uyarınca çözümlenmesi gerekirdi. Bunun
 için de, davalı kötüniyetli kabul edildiği takdirde malzeme bedeli,
 iyiniyetli kabul edilirse binanın gerçek değeri davalıya ödenmek suretiyle
 elatmasının önlenmesi yoluna gidilmelidir. Denebilir ki, bina arza tabidir.
 Diğer paydaşlarca bedeli ödenmeden onlar hak sahibi olup, zenginleşmişlerdir.
 Bunun karşılığı da davacı tarafından karşılanmıştır. Bu düşünce ve endişeye
 katılamıyorum. Şöyleki; binanın, arzın tamamlayıcı parçası olduğu doğrudur.
 Ancak diğer bir doğru olan hususta binanın bedelinin davacı tarafından
 ödendiğidir. Bu bina yapılmakla arzın değerinde artış olmuştur. Bu artış
 paydaşların mülkiyetinde bir iyileştirme meydana getirmiştir. Nedensiz olarak
 zenginleşmişlerdir. Eğer diğer paydaşlar bu mevcut bina üzerinde kullanma
 hakları olduğunu kendilerine ait bulunduğunu iddia ederlerse (ki edebilirler)
 o zaman arzda meydana getirdiği artış kadar payları oranandı davacıya ödemede
 bulunmaları, aksi halde yerde paylı mülkiyetin çözümü halinde bina bedelinin
 davacıya ait olacak biçimde bir satışa gidileceği kabul edilmelidir.
 Davacının buradaki hakkı davalının haklarının halefi olmasıdır. Davalı da şu
 veya bu nedenle hukuki yararının gerçekleşmesi halinde binanın kendisi
 tarafından yapıldığının tesbitini isteyebilir. Bu bir tesbit davasıdır ve
 davalı ile bina arasındaki hukuki ilişkinin tesbitine ilişkin bir husustur.
 Verilecek kararda bu ilişkinin tesbitine ilişkin olacak, yoksa bina
 mülkiyetinin davalıya ait olduğu anlamını taşımayacaktır. İşte davacının
 hakkı da bu kapsam ve nitelikte olacak, yoksa diğer paydaşların haklırını
 sınırlar ve MK.nun 619 ile Tatbikat Kanununun 39 ve 40. maddelerine aykırı
 biçimde, bina üzerinde ayrı bir mülkiyet hakkının varlığı biçiminde
 olmayacaktır.
	Genel Kurul, tüm bu hususları nazara almadan, davalı tarafından
 yapılan binanın yıkım kararı verilebilmesi için, tüm paydaşların dava açması
 gerektiğini, o halde yıkım kararı verilemiyeceğini, ancak bina bedeli
 alınarak binanın tüm paydaşlara ait olacağını öngören bir karara varmıştır.
 Bu karara katılamıyorum. Şöyleki;
	a) Kararla uyuşmazlık çözümlenmemiştir. Ortaya uyuşmazlık çıktığı
 içindir ki eldeki davanın açılması gerekmiştir. Dava ile bu uyuşmazlığın
 giderilmesi istenmiştir. Dava bir başkası tarafından hakkı ihlal edilen veya
 tehlikeye sokulan veya kendisinden haksız bir talepte bulunan kimsenin
 mahkemeden hukuki koruma istemesidir. Bu koruma ve sonuç yargılama sonunda
 verilecek hükümle belirlenir. Hükümle taraflara yüklenen yükümlülükler ve
 uyuşmazlığın ne ekilde çözümlendiğinin karar yerinde belirtilmesi gerektiği
 HUMK.nun 389. maddesinde ifade edilmiştir. Kısaca uyuşmazlık hükümle sonuca
 bağlanmaktadır. Bunun içindir ki hüküm fıkrasının, uyaşmazlığı çözer ve
 askıya almamış nitelikle olması gerekir.
	Ne varki kararla uyuşmazlık askıya alınmıştır. Davalının yerde,
 davacıya nazaran korunmaya değer bir hakkı bulunmadığına göre, haksız
 elatmasının önlenmesi ve binanın yıkılmasına biçimindeki özel daire kararı
 değiştirilmiş, elatmanın önlenmesine ancak yıkımın aşırı zarar doğurması
 nedeniyle, tüm paydaşların birlikte dava açmamaları nedeniyle reddine karar
 verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Kararla davalı tarafından yapılan
 ev boşaltılacak, davalı bu yeri kullanamıyacak davacının kullanma olanağı
 bulunabilecektir. Yıktırılma isteminin reddinin davalıya olan yararının
 belirtilen sonuçla anlaşılması mümkün görülmemektedir.
	b) Karar, Medeni Kanunun müşterek mülkiyet hükümleri ile
 bağdaşmamaktadır.
	Somut olayda davalı, payı azda olsa diğer bazı paydaşların payını
 satış vaadi sözleşmesi ile satın almıştır. Buna dayanarak yerde yıkımı
 istenen dört katlı binayı yapmıştır. Bu durumda davacının MK.nun 625. maddesi
 gereğince davalıya pay satan daydaşları da temsil edip onların yararını
 koruduğu kabul edilemez. Bundan dolayı da, ancak paya haksız elatmanın
 önlenmesine, binanın yıkımı da aşırı zarar doğurduğu gözönünde tutularak, MK.
 nun 649. maddesi gereğince bedeli ödenerek yıkım talebi bu amaçla
 reddedilmeliydi.
	Sonuç olarak; kararın, davalının MK.nun 650. maddesindeki karşı
 savunması davacı tarafından uygun görülüp kabul edildiğine göre, bu
 doğrultuda hüküm kurulmasının uygun olacağı, bu kabul edilmezse bina
 bedelinin saptanarak davalıya ödenmek koşulu ile elatmasının önlenmesine
 karar verilmeliydi. Bedeli ödenmeden men kararı verilmesine ilişkin
 çoğunluğun gerekçesine katılamamaktayım.
                                               Bilal KARTAL
    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini

    Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini