 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Birinci Hukuk Dairesi
E. 1992/9794
K. 1992/11473
T. 8.10.1992
* KARAR DÜZELTME İSTEĞİ
* MURİS MUVAZAASI
ÖZET : Miras bırakanın, yaptığı yarı pay temlikleri için, temlik tarihindeki
raiç değer üzerinden satış bedeli kararlaştırıldığı ve ödendiği resmi
sözleşme ve uzman bilirkişi raporları ile saptanmıştır. Satış bedelinin
ödendiği sözleşme tanıklarınca da ifade edilmiştir. Davacının dinlettiği
tanıklardan sadece biri bağış yapıldığı yolunda kanaat ifade etmiş diğerleri
ise, temliki işlemin gerçek yönünü bilemeyeceklerini bildirmişlerdir. Tek bir
tanığın kendi kanaatini bildiren sözlerine değer verilerek işlemin muvazaalı
olduğu sonucuna varılamaz.
(818 s. BK. m. 18)
Taraflar arasındaki davadan dolayı, (Çubuk Asliye Hukuk Hakimliği)n-den
verilen 3.2.1992 gün ve 264-37 sayılı hükmün bozulmasına ilişkin olan
11.5.1992 gün ve 2647-6234 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davalı
vekili tarafından istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği görüşülüp
düşünüldü:
Dava, uygulamada "muris muvazaası" olarak tanımlanan ve hukuki dayanağını
BK.nun 18. maddesi ile 1.4.1974 tarih ve 1/2 sayılı Yargıtay İnançları
Birleştirme Kararında bulan iptal ve tesçil isteğine ilişkin olup; gerçekten,
anılan İçtihadı Birleştirme Kararında (...Bir kimsenin mirasçısını miras
hakkından yoksun bırakmak amacıyla gerçekte bağışlamak istediği tapulu
taşınmazı hakkında, tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda
açıklamış olduğunun gerçekleşmesi halinde saklı pay sahibi olsun yada olmasın
miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların, görünürdeki satış sözleşmesinin
danışıklı (muvazaalı) olduğunu ve gizlenen bağış sözleşmesinin de biçim
koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabilecekleri...)
öngörülmüştür.
Öte yandan, 1/2 sayılı kararda, muvazaa iddiasının ispatı ve ispat biçimine
değinilmemiş ise de; mirasçının veya mirasçıların böyle bir davayı külli
halef olarak değil, doğrudan doğruya üçüncü kişi olarak açtığının kabulüyle,
muvazaa iddiasının yazılı delil dışında tanık sözleriylede ispatına olanak
tanınmıştır. Kuşkusuz, raiç değerinden düşük değerle (ivazlar arasında fark
yaratılarak) gerçekleştirilen temliki işlemlerde, ivazlar arasındaki
nisbetsizlik miras bırakanın asıl iradesini belirleme; diğer bir deyişle,
temliki işlemin gerçek yönünü ortaya çıkarma yönünden objektif bir delil
(karine) teşkil edebilecektir. Bunun (ivazlar arasındaki açık nisbetsizliğin)
tanık sözleri ve olayın kendine özgü yönleri ile birlikte değerlendirilmesi
halinde de asıl amacı belirleme ve temliki işlemin gerçek niteliğini tesbit
edebilme imkanı daha sağlıklı bir şekilde sağlanabilecektir. Ancak, o günün
olağan raicine uygun düşecek değerle yapılan temliki işlemlerde resmi
sözleşmenin hilafına, işlemin gerçekte bağış olduğuna ilişkin tanık sözleri
bağış yapıldığını haklı gösterecek derecede güçlü, tutarlı ve kesin bir
içerik taşımalı; ayrıca, olayın özellikleri ve temliki işlemin
gerçekleştiriliş biçimide tanık sözlerinin doğruluğu hakkında varılacak
kanaatı pekiştirmelidir.
Somut olayda, miras bırakanın yaptığı yarı pay temlikleri için, temlik
tarihindeki raiç değer üzerinden satış bedeli kararlaştırıldığı ve ödendiği
resmi sözleşme ve uzman bilirkişi raporlarıyla saptanmıştır. Satış bedelinin
ödendiği sözleşme tanıklarınca da ifade edilmiştir. Davacının dinlettiği
tanıklardan sadece biri bağış yapıldığı yolunda kanaat ifade etmiş; diğerleri
ise, temliki işlemin gerçek yönünü bilemeyeceklerini bildirmişlerdir. Davacı
taraf, başkaca bir delilde ibraz etmiş değildir. Öyle ise, tekbir tanığın
kendi kanaatını bildiren sözlerine değer verilerek işlemin muvazaalı olduğu
sonucuna varılamaz. Bu itibarla, yerel mahkemece davanın reddine karar
verilmesi doğrudur. Anılan hususlar, karar düzeltme istiği üzerine yapılan
inceleme sonunda anlaşıldığından, davalının isteğinin HUMK.nun 440. maddesi
uyarınca kabulüne ve Dairenin 11.5.1992 tarih, 2647/6234 sayılı bozma
kararının ortadan kaldırılmasına; Çubuk Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen
3.2.1992 tarih, 264/37 sayılı hükmün usul ve yasaya uygun görülmekle
(ONANMASINA), 8.10.1992 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
|