 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
20.HUKUK DAİRESİ
Esas: Karar:
1992/9572 1993/3640
Y A R G I T A Y İ L A M I
MAHKEMESİ : Karamürsel Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 24.11.1987
NOSU : 1985/648-1987/248
DAVACI : Orman Yönetimi
DAVALI : Ömer Bozkurt
Taraflar arasındaki tapulama tesbitine itiraz davasının yapılan
duruşması sonunda; davanın reddi yolunda kurulan hükmün Yargıtayca
incelenmesi Orman Yönetimi temsilcisi tarafından istenilmekle, süresinde
olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya
içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Dava konusu taşınmaz, tapulama yolu ile davalı adına tesbit edilmiş,
Orman Yönetimi itiraz etmiştir. Yerel Mahkeme davayı reddetmiş, Orman
Yönetimi hükmü temyiz etmiştir.
İncelenen dosya kapsamına göre, taşınmazın 3116 Sayılı Yasa uyarınca
1948 yılında yapılan tahditte taşınmazın orman sınırları içine alındığı ve bu
tahdidin kesinleştiği; 25.08.1951 tarihinde ise, maki tefrik komisyonu
tarafından 5653 sayılı yasa uygulaması ile makiye tefrik edilip; 4753 sayılı
yasa uyarınca, dağıtıma tabi tutularak tapu oluşturulduğu anlaşılmıştır.
Yapılan keşifte ilgili belgeleri ve tutanakları uygulayan uzman
bilirkişi orman yüksek mühendisi de bu olgunun varlığını ifade etmiş,
taşınmazın bir kısmında halen dahi (kısmen pırnal meşeleri, kocayemiş, erica
ve benzeri bitkilerle kaplı olduğunu) belirtmiştir.
Taşınmazın geçirdiği evre itibariyle 3116 Sayılı Yasa uyarınca 1948
yılında yapılan tahditte orman sayılan yer olarak kabul edilip, tahdit
sınırları içine alındığı ve bu tahdidin kesinleştiği tartışmasızdır.
Ne var ki, daha sonra 1950 yılında çıkarılan 5653 sayılı yasanın
uygulanması yolunda ihdas edilen maki tefrik komisyonu tarafından maki
sayılarak, belirlenen 9443 hektarlık bir alanın içinde kaldığı ve bu uygulama
esas alınarak 4753 Sayılı Yasa gereği dağıtılmış olduğu gözlenmiştir.
1744 Sayılı Yasa uygulamasının sözkonusu olmadığı da yine raporda
açıklanmıştır.
Şimdi olayda temel dayanak 5653 Sayılı Yasa uygulaması ve buna bağlı
maki tefrik komisyonunun yaptığı çalışmadır.
Gerek 3116 Sayılı, gerek 4785 Sayılı Yasalarda makinin orman olmadığı
yolunda hiçbir hüküm yer almamış, aksine orman sayılmıştır. Esasen ülkemizin
önemli bölümlerinde maki hakim orman bitkisi şeklinde yaygındır.
Ne var ki, 5653 Sayılı Yasanın 1. maddesine eklenen orman sayılmaz
şeklinde bilimsel dayanağı tartışmalı bir fıkra ile orman sayılmamıştır.
Yasanın bu hükmüne rağmen makilerin tefrik edilip, orman rejimi dışına
çıkarılması ve bu uygulama için görevlendirilecek (maki tefrik komisyonu) adı
altında bir komisyon kurulacağı yolunda aynı yasaya bir hüküm konulmamış
olduğu gibi, 5653 Sayılı Yasa uygulaması ile ilgili bir yönetmelik ya da
talimatname çıkarılacağına da işaret edilmemiştir.
5653 Sayılı Yasanın 5., 3116 Sayılı Yasanın (5.) maddesi, 6831 Sayılı
Yasanın (7.) maddesine göre orman tahdidi yapılması ve 2. madde uygulaması
yalnız orman tahdit komisyonlarına tanınmış bir hak ve verilmiş bir görevdir.
Orman tahdit komisyonları dışında hiçbir koruluş tahdit ve orman rejimi
dışına çıkarma işlemi yapamaz. Kaldı ki, maki tefrik komisyonları 5653 ve
6831 Sayılı Yasalarda yeri olan bir komisyon değildir. Ayrıca, 5653 Sayılı
Yasada tahdidi kesinleşmiş orman olanları içindeki makilerin tefrikini
öngören bir hüküm de mevcut değildir.
Buna rağmen, ilk olarak 17.08.1950 tarihli yönetmelikle ve Orman Genel
Müdürlüğünün 24.12.1959 gün ve şb. 2-2802 sayılı teklifleri üzerine
Bakanlığın 24.12.1965 günlü oluru ile bir talimatname çıkarılmış ve bu
yönetmelik ve talimatname ile maki tefrik kmisyonu adı altında bir komisyon
oluşturulmuştur.
Bu komisyonun yasal dayanağı yoktur. Yasal dayanaktan yoksun olduğu
için yaptığı işlemlere geçerlilik tanımak da olanaksızdır.
Orman tahdit komisyonları dışında hiçbir kuruluş, tahdit ve çıkarma
işlemi ile görevli kılınmamıştır. Bu sebeple, maki tefrik komisyonlarının
yaptığı işlemler ve kesinleşmiş orman alanları içindeki makilik bölümlerin
dışarı çıkarılması ve bunlar dayanak alınarak tapu oluşturulması
olanaksızdır.
Maki tefrik komisyonları yasal dayanaktan yoksun olduğu gibi, 4753
Sayılı Yasanın 8. maddesinde dağıtılacak yerler belirlenmiş olup, ormanlar
dağıtılacak yerlerden değildir. Kamu malı olan ormanların dağıtımı
düşünülemez. Yasal engeller ve yetkisizliğine rağmen bir an için maki tefrik
komisyonları görevli sayılsa dahi, yapabileceği iş yalnız makilik alanları
belirlemekten ibarettir. Bu işlem sadece bir nitelik belirleme ile sınırlı
olarak kalacaktır. Zira, kesinleşmiş orman rejiminin dışına çıkarma işlemi
prosedürü tamamen ayrı bir olaydır. 6831 Sayılı Yasanın değişik 2. maddesi ve
1744 Sayılı Yasanın 2. maddesinin uygulanması yalnız orman tahdit
komisyonlarının görevindedir. Olayda 1744 Sayılı Yasa uygulamasının söz
konusu olmadığı belirlendiği gibi, 6831 Sayılı Yasanın değişik 2/B maddesinin
uygulaması da söz konusu değildir. Konu bu çerçevede ele alındığında dahi
maki tefrik komisyonu sadece belirtme yapmakla yetinmek zorundadır. Dışarı
çıkarma işlemi yapamaz ve yaptığı işlem dışarı çıkarma işlemi sayılamaz. Maki
olduğu belirlenen alanlar yine orman tahdit sınırları içinde kalır. Yasanın
görevli ve yetkili kıldığı gerçek orman tahdit komisyonu gelip, bu yerleri
dışarı çıkarıncaya kadar bu yerler tahdit sınırları içinde kalan orman
durumundadır. Orman tahdit sınırları dışına çıkarılmayan yerlerin 4753 Sayılı
Yasa ile dağıtımına da yer yoktur. Bu yolla oluşturulmuş tapuya aynı
sebeplerle geçerlilik tanınamaz. Ayrıca, orman tahdit sınırları içinde kalan
yerlerin zilyetlik yolu ile kazanılmasına da yer olmayıp, tapu ve zilyetlik
yolu ile ormandan yer kazandıran 3402 Sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili
fıkraları dahi Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir. Bu durumda, yasal
dayanağı olmayan maki tefrik komisyonlarının yaptığı işlemlere geçerlilik
tanınamaz. Bu komisyonların işlemleri esas alınarak tapu oluşturulamaz. Orman
olmadığı yasal yollarla saptanmamış yerler 4753 Sayılı Yasa uyarınca
dağıtılamaz ve tapuya bağlanamaz.
Değinilen bütün bu sebepler gözetilmeksizin davanın REDDİ usul ve
yasaya aykırı olduğu gibi, kabule göre de dava 766 sayılı yasanın yürürlük
tarihinde açılmıştır. Anılan yasaya göre dava harca tabi değildir. Nevarki
hüküm tarihi itibariyle Harçlar Yasasının 13. maddesindeki harçtan bağışık
kalma olgusu Hazine için söz konusudur. Anılan madde Orman Yönetimini
kapsamadığı halde, bu maddeye dayanılması da doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Orman Yönetiminin temyiz
itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek
halinde Yönetime iadesine, 28.04.1993 günü oybirliği ile karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
F.Atbaşoğlu M.Y.Aygün O.C.Yüksel B.Doğan İ.Karataş
|