 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Dokuzuncu Hukuk Dairesi
E. 1992/9380
K. 1992/9273
T. 7.9.1992
* TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ
* GREV VE LOKAVT
ÖZET : Greve katılan işçilerle ve katılmayan veya katılmaktan vazgeçen
işçilerin öncelikle mahkemece belirlenmesi, katılmayan işçilerin grevden önce
ürettikleri malların ve gerekirse bilirkişi aracılığı ile saptanması, şayet
mümkün görülmüyorsa, greve katılan ve katılmayan işçilerin oranlarına göre
belirlenmesi yoluna gidilmesi ve böylece greve katılmayan veya katılmaktan
vazgeçen işçilerin ürettiği malların işyeri dışına çıkarılabileceğinin
tesbitine karar verilmelidir.
(2822 s. TSK. m. 38, 43)
C....... Metal Sanayi ve Ticaret AŞ. adına Avukat Necati ile T. Otomobil İş
Sendikası adına Avukat Ertuğrul aralarındaki dava hakkında, (Kocaeli Birinci
İş Mahkemesi)nden verilen 22.6.1992 günlü ve 240/189 sayılı hüküm davalı
avukatınca temyiz edilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği konuşulup
düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkili şirketle davalı sendika arasındaki toplu iş
sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamadığı için sendikaca grev
uygulamasına geçildiğini, işyerinde tahmil-tahliye işlerinin taşaron bir
firma tarafından yapılmakta olduğunu, müvekkili şirketin önceden ürettiği ve
stoklarında mevcut malların daha evvel satılmasına rağmen bu malların
çıkarılmasının ve sevkinin sendika tarafından engellendiğini, sendikanın bu
eyleminin 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu'nun 25 ve
38/3. maddelerine aykırı olduğunu ileri sürerek uygulanmakta olan grevin
Kanun dışı olduğunun tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı sendika; 2822 sayılı Kanunun 3451 sayılı Yasa ile değişik 38.
maddesinin son fıkrasının açık hükmü karşısında, grevden önce oluşan
stokların işyerinden çıkarılması olanağı bulunmadığını, grev uygulamasından
bir gün önceki tarihi taşıyan faturalarla yapılan satışların muvazaaya
dayandığını, davanın haksız ve dayanaksız olduğunu savunmuştur.
Yapılan yargılama sonunda mahkemece; grevden önce üretilen ve satılan malların
alıcısına teslim edilmesine işverenin hakkı bulunduğunun tesbitine,
sendikanın ve işçilerin karar ve eylemlerinin yasa dışı grevin unsurlarını
oluşturmadığından bu davranışın yasa dışı olduğuna dair tesbit isteğinin
reddine karar verilmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki; her ne kadar dava dilekçesinde "uygulanmakta
olan grevin Kanun dışı bulunduğunun tesbitinden söz edilmişse de; davacının
asıl amacının, grevden önce üretilen malları dışarıya çıkartmak ve alıcısına
teslim etmek olup, sendikanın stok malların dışarıya çıkarılmasına engel
teşkil eden eyleminin durdurulmasıdır. Bu nedenle; mahkemece, davanın yasal
dayanağı olarak 2822 sayılı Yasanın 38. maddesi olduğunun kabulü doğrudur.
Sorunun çözüme kavuşturulabilmesi için, söz konusu 38. maddenin son fıkrasının
anlam ve kapsamının, önceki ve bu günkü metinlerinin karşılaştırılarak
incelenmesinde yarar vardır. Anılan fıkranın, 28.5.1988 günlü, 3451 sayılı
Kanunla değiştirilmesinden önceki metni şöyleydi: "Çalışan işçilerin ürettiği
ürünlerle her türlü stokların işveren tarafından işyerinden dışarı
çıkarılmasına, satılmasına ve işyeri için lüzumlu maddelerin, araç ve
gereçlerin işyerine sokulmasına engel olunamaz. Bu işlerin görülmesinde de
43. madde hükümlerine uyulması şarttır". "3451 sayılı Yasa ile değişik metin
ise şöyledir: "Çalışan işçilerin ürettiği ürünlerle her türlü stokların
işveren tarafından işyerinden dışarı çıkarılmasına, satılmasına ve işyeri
için lüzumlu maddelerin araç ve gereçlerin işyerine sokulmasına engel
olunamaz. Bu işlerin görülmesinde de 43. madde hükümlerine uyulması şarttır".
Görüldüğü gibi; birişyerinde grevin uygulanması sırasında çalışan işçilerin
ürettiği ürünlerin tümünün işyeri dışına çıkarılabilmesi olanağı, önceki
dönemde de, bugün de mevcuttur. Ancak; 1988 yılında yapılan değişiklikle "her
türlü stokların" sözcükleri fıkra metninden çıkarılmak suretiyle kapsamı
daraltılmıştır. Bu yeni düzenleme gözönünde tutularak, grevin uygulanmasından
önce üretilmiş olan mallar açısından bir ayırım yapmak zorunluğu vardır.
Greve katılmayan veya katılmakdan vazgeçen işçilerce evvelce üretilmiş olan
malların işyeri dışına çıkarılması mümkündür. Buna karşılık, greve katılan
işçilerce üretilmiş malların ise dışarı çıkarılması olanağı yoktur. Grev
sırasında çalışan işçilerin ürettiği ürünlerin satılması, dışarı sevki Yasada
açıkça kabul edildiğine göre, yine aynı işçiler tarafından daha önce
üretilmiş mallar bakımından da bu olanağın tanınması zorunludur. Yasa
Koyucunun amacı, greve katılmayıp, çalışan işçilerin ürettiği malların ayrık
tutulmasıdır. Bu malların grevden önce veya sonra üretilmiş olup olmamasının
hiçbir önemi yoktur.
Bu açıklamaların ışığı altında somut olay ele alınacak olursa; davacı işveren
satılan stok malların işyeri dışına sevkinin engellenemiyeceğini iddia ederek
istekte bulunmuş; mahkemece de Dairemizin 5.10.1988 günlü, 10134-9127 sayılı
kararı emsal gösterilerek, 2822 sayılı Yasanın 38. maddesinin son fırkasına
göre, grevin uygulanmasından önce satılan stok malların herhangi bir ayırım
yapılmadan tümünün dışarı çıkarılabileceği kabul edilmiştir. Her şeyden önce
belirtmek gerekir ki, Dairemizin söz konusu kararına konu olan olayda
uyuşmazlık, greve katılmayan işçilerin daha önce üretmiş oldukları malların
dışarıya çıkarılabilip çıkarılamıyacağı konusunda toplanmaktaydı. Dairemizce
bu tür malların dışarı çıkarılabileceği görüşü benimsendiği için, sonucu
itibariyle doğru olan yerel mahkeme kararı onanmıştır. Bu nedenle Dairemizin
kararı emsal alınarak grev sırasında daha önce üretilmiş tüm stokların dışarı
çıkarılmasının mümkün olduğu sonucuna varılamaz. Bundan başka mahkeme, davacı
işveren tarafından ibraz edilen ve grev uygulamasının başlangıç tarihinden
bir gün önceki 4.5.1992 tarihini taşıyan iki faturayı esas alarak stok
malların daha önce satıldığını ve bunların artık alıcı firmanın mülkiyetine
geçtiğini, 2822 sayılı Kanunun 43. maddesindeki koşullara uymak suretiyle
stokların alıcısına teslim edilmesine yasal engel olmadığını kabul
etmektedir. Oysa, faturaların grev uygulamasından bir gün önceki tarihi
taşıması anlamlıdır. Grev kararı, uygulamaya konulmadan önce işverene
bildirildiğine göre, satışın muvaazaya dayandığı savunmasını dikkate almak
gerekirdi. Diğer taraftan, satım sözleşmesiyle taşınır malların mülkiyetinin
geçtiğinin kabulü de hatalıdır.
Bütün bu açıklamalarına göre; mahkemece öncelikle greve katılan işçilerle
katılmayan veya katılmaktan vazgeçen işçilerin belirlenmesi, daha sonra greve
katılmayan veya katılmaktan vazgeçen işçilerin grevden önce ürettikleri
malların gerekirse bilirkişi aracılığı ile saptanması, şayet maddi yönden bu
saptama mümkün görülmüyorsa, greve katılan ve katılmayan işçilerin oranına
göre belirlenmesi yoluna gidilmesi ve böylece greve katılmayan veya
katılmaktan vazgeçen işçilerin ürettiği malların işyeri dışına
çıkarılabileceğinin tesbitine karar verilmesi gerekir.
Bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın grevden önce üretilen stok
malların 4.5.1992 tarihli fatura karşılığı işyerinin dışına çıkarılmasına,
alıcısına teslim edilmesine işverenin hakkı bulunduğunun tesbitine karar
verilmesi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.
S o n u ç : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten (BOZULMASINA),
peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 7.9.1992
gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
* Taraflar arasındaki uyuşmazlık, grev uygulanmaya başladığı tarihte işyerinde
bulunan stokların, grev sırasında işveren tarafından işyerinden çıkarılıp
çıkarılamıyacağı noktasında toplanmaktadır.
Hemen belirtelim ki, bu sorunun cevabı öncelikle konu ile ilgili Yasa
hükümlerinde aranmalıdır.
2822 sayılı Yasanın yürürlükten kaldırdığı eski 275 sayılı TSGLK.da bu konuyu
düzenleyen açık bir hükme yer verilmemişti. Ancak, Yasadaki bu boşluk, o
dönemde ortaya çıkan uyuşmazlıklarla ilgili olarak verilen yargı kararları
ile doldurulmuş ve stokların işveren tarafından işyerinden çıkarılmasına
engel olunamıyacağı kabul edilmişti.
Daha sonra yürürlüğe konulan 2822 sayılı TSGLK.nun 38. maddesinin 3. fıkrası,
konuya yargı kararları doğrultusunda açıklık getirmiş ve bu maddenin
gerekçesinde de açıkça belirtildiği üzere, grev sırasında "nelerin işyerinden
çıkarılmasının veya işyerine getirilmesinin mümkün olacağı" hiç bir kuşkuya
yer vermiyecek şekilde apaçık düzenlenmişti. Buna göre, "Çalışan işçilerin
ürettiği ürünlerle her türlü stokların işveren tarafından işyerinden dışarı
çıkarılmasına, satılmasına ve işyeri için lüzumlu maddelerin, araç ve
gereçlerin işyerine sokulmasına engel olunamaz. Bu işlerin görülmesinde de
43. madde hükümlerine uyulması şarttır".
Ne var ki, geçen zaman içinde uygulamada ortaya çıkan aksaklıkların
giderilmesi, özellikle işçi sendikalarının sendika özgürlüğü ve serbest toplu
pazarlık hakkının kısıtlandığı yolundaki şikayetlerini ortadan kaldırmak ve
Uluslararası Çalışma Örgütünün ilkelerine uyum sağlamak amacıyla, 2822 sayılı
TSGLK.nun bazı hükümleri 3451 sayılı Yasa ile yeniden düzenlenmiş ve bu arada
söz konusu 38. maddenin 3. fıkrası da değiştirilmiştir. Bu değişiklik
yapılırken, sadece fıkrada yer alan, "her türlü stokların işveren tarafından
işyerinden dışarı çıkarılması" ibaresi kaldırılmış ve fıkra hükmü, "Çalışan
işçilerin ürettiği ürünlerin satılmasına ve işyeri için lüzumlu maddelerin,
araç ve gereçlerin işyerine sokulmasına engel olunamaz. Bu işlerin
görülmesinde de 43. madde hükümlerine uyulması şarttır" şeklinde
düzenlenmiştir.
Görülüyor ki, bu düzenlemeye göre, sadece greve katılmayan veya önce katılıp,
sonra vazgeçerek çalışan işçilerin grev sırasında ürettikleri ürünler (bunlar
stok haline dönüşse dahi), 43. madde hükümlerine uyulmak koşulu ile işveren
tarafından satılabilecek ve işyerinden çıkarılabilecektir. Grevden önce
mevcut olan stokların ise, bundan böyle işyerinden dışarıya çıkarılması
hukuken mümkün değildir. Aksi halde, yapılan yasa değişikliğinin bir anlamı
olmayacaktır. Zira, grevden önce işyerinde mevcut olan stokların dışarı
çıkarılması amaçlansa idi bu hususu açıkça düzenleyen sözcüklerin fıkra
metninden çıkarılmasına gerek kalmazdı. Yasa koyucunun abesle istigal
etmiyeceği, yapılan değişikliğin belli bir anlam ve amacının olması gerektiği
söz götürmez. Buradaki amaç, grevden önce işyerinde bulunan stokların, grev
devam ederken satılıp dışarı çıkarılması suretiyle (geçici bir süre için dahi
olsa) grevin etkisiz kılınmasını ve iş barışının sürüncemede kalmasını
önlemektir. Böylece, greve daha fazla bir etkinlik kazandırılmak istenmiştir.
Hal böyle olunca, kanımca, yargı yolu ile doldurulması gerekli bir düzenleme
boşluğunun varlığı da ileri sürülemez. Çünkü, bir konuyu, evvelce koyduğu
açık bir kuralla olumlu yönde çözümlemiş bulunan Yasa Koyucunun sonradan
yaptığı bir değişiklikle bu düzenlemeyi kaldırması, sözü edilen konuda
olumsuz bir çözümü benimsediği yolunda yorumlanmalıdır.
Kuşkusuz, yapılan bu değişikliğin yerindeliği ve uyuşmazlıkların çözümünde
yararlı olup olmadığı ayrıca tartışılabilecektir.
Öte yanda, sözü edilen değişikliğe rağmen, grev sırasında çalışan işçilerin
grevden önce ürettikleri ürünlerin (stok) işyeri dışına çıkarılabileceğine
ilişkin Dairemiz Çoğunluğunun görüşüne de katılmamız mümkün değildir. Çünkü,
38. maddenin 3. fıkrasındaki, "Çalışan işçilerin ürettikleri ürünler..."
sözcüklerinin, bu işçilerin grev başladıktan sonra çalışarak ürettikleri
ürünleri amaçladığı apaçık ortadadır. Gerçekten, 38. maddenin 2. fıkrasında,
"Greve katılmayan veya katılmaktan vazgeçen işçileri çalıştırıp
çalıştırmamakta işveren serbesttir...." denildikten sonra, bu kuralla
bağlantılı olarak 3. fıkrada, "Çalışan işçilerin ürettiği ürünler...'den söz
edilmiş olması da bu görüşü doğrulamaktadır. Yasada, grev sırasında çalışan
işçilerin grevden önce ürettikleri ürünlerin de işyerinde çıkarılabileceğine
ilişkin bir düzenlemeye yer verilmiş değildir. Aksi görüş, kanımca Yasanın
sistemi, özü ve sözü ile bağdaştırılamaz. Ayrıca, pratikte böyle bir çözümün
uygulanması da mümkün olmıyacak, uyuşmazlıklar giderek artıp uzayacaktır.
Zira, bu gün üretilen mallar genelde kollektif bir çalışmanın ürünü olup,
hangi işçinin ne miktar mal ürettiğini saptamak olanaksız gibidir. Bir malın
üretim sürecinde, birçok işçinin çalıştığı ve onların değişik biçimde
gerçekleşen katkıları ile üretimin tamamlandığı bir gerçektir.
Kaldıki, greve katılmayan veya katılıp da vazgeçen ve çalışan işçilerle greve
katılan işçi sayıları oranlanmak suretiyle de soruna sağlıklı bir çözüm
getirilemez, Grev süresince bu sayılar değişebileceği gibi, çalışmak
istemelerine rağmen işveren tarafından çalıştırılmayan işçilerin oranlamaya
katılıp katılmıyacakları sorusu da cevapsız kalmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, gerek yerel mahkemenin, gerekse Dairemiz çoğunluğunun
görüşlerine katılmıyorum.
Seyfettin ÇETİNELLİ
Üye
|