 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Onyedinci Hukuk Dairesi
E. 1992/8804
K. 1992/11335
T. 7.12.1992
* TAPUSUZ TAŞINMAZLAR
* KAZANDIRICI ZAMANAŞIMI
* MİRASÇILIK İLİŞKİSİNİN BULUNMASI
ÖZET : Davacı ile davalılar arasında mirasçılık ilişkisi bulunmadığına göre,
taşınmaz üzerinde zilyedlik sonucu kazandırıcı zamanaşımı ile mülk edinme
koşulları oluşur.
(3402 s. Kadastro K. m. 14)
Taraflar arasındaki tesbite itiraz davası üzerine yapılan yargılama sonunda,
Davanın reddine ilişkin verilen hüküm davacı tarafından süresi içinde temyiz
edilmekle; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Tapulama sırasında 206 ada 17 parsel sayılı 4532 metrekare yüzölçümündeki
taşınmazlar, davacı adına tesbit edilmiştir. Davalı Emine vergi kaydı ve
kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine ve satış yapılmadığına dayanan itirazı
tapulama komisyonu tarafından kabul edilmiştir. Davacı satınalmaya, vergi
kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır.
Mahkemece, davanın reddine taşınmazın payları oranında davacı ve davalılar
adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu taşınmazın davacının büyükbabası ve davalıların da babaları olan
1949 yılında ölen Salih'ten kaldığı konusunda taraflar arasında bir
uyuşmazlık yoktur. Mahkemece davalılar Havva ve Emine'nin miras paylarını
davacıya satmadıkları ve Salih terekesinin de iştirak halinde mülkiyet
hükümlerine tabi olduğu ve esasen satışın da geçersiz olacağı gerekçe
gösterilerek davanın reddine karar verilmiştir. Ne varki davacı Abdullah'ın
babası olan Salih oğlu Musa halen hayatta bulunduğuna göre davacı Abdullah,
Salih'in mirasçısı olmayıp üçüncü kişi durumundadır. Bilgisine başvurulan
bilirkişi ve tanıklar, davacı Abdullah'ın 1956 tarihinden bu tarafa
taşınmazda aralıksız ve çekişmesiz olarak zilyet bulunduğunu haber
vermişlerdir. Taşınmaz tapusuz olduğuna ve davacının da davalılar ile
mirasçılık ilişkisinin bulunmamasına göre davacı yararına tesbit tarihi
itibariyle taşınmaz üzerinde kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile mülk
edinme koşulları gerçekleşmiş bulunmaktadır. Emine ve Havva'nın paylarını
satınalmaları bu bakımdan sonuca etkili değildir. Hal böyle olunca, davanın
kabulü ile taşınmazın tamamının davacı Abdullah adına tesciline karar
verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu
şekilde reddine karar verilmesi isabetsizdir.Davacının temyiz itirazları
yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428.
maddesi uyarınca (BOZULMASINA) ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz
edene geri verilmesine, 7.12.1992 gününde oybirliğiyle karar verildi.
|