 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
2.HUKUK DAİRESİ
SAYI
Esas Karar
92/8488 92/11844
Özet:İtifa hakkı mahfuz tutularak çıplak mülkiyet bağışı ölümle
tamamlanan bağış değildir.Bağış tarihi (işlem tarihi) gözönünde
bulundurularak sağlar arası bağış olarak tenkis edilebilir.
Muhalefetim.Mülkiyetin intifa değeri ölüme bağlı bağıştır.
Temyiz eden:Davalı
Fatma Yılmaz ve ark. ile Kadıköy İrfan Vakfı arasındaki tescil
davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün
temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki davalı tarafından istenilmekle,
duruşma için tayin olunan günde temyiz eden vekili Av.Süleyman Toroslo ile
karşı taraf vekili Av.Nejdek Tolga geldi. Gelenlerin konuşması dinlendikten
sonra işin incelenerek karara bağlanması için başka güne bırakılması uygun
görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Hukuki muameleler, hukuki hüküm ve sonuçlarını muameleyi yapan şahsın
terekesinde onun ölümünden sonra meydana getirilirse ölüme bağlı tasarruf;
etkilerini hüküm ve sonuçlarını işlemi yapan şahsın hayatında onun mal
varlığında meydana getiriyorsa sağlar arası tasarruf diye nitelenmektedir.
Medeni Kanununuza göre ölüme bağlı tasaruflar vasiyetname (M.K.Md.474)
ve miras mukavelesidir (M.K.Md.492). Bunun yanında bağışlama aktinde; bağış,
bağışlayanın eceline bağlı olarak yapılmışsa Borçlar Kanunun 240. maddesinde
hüküm altına alınan tenfizi bağışlayanın ölümüne bağlı bağışlama olmaktadır.
Kural böyle olmakla beraber, bağışlayan daha hayatta iken bağışlayan lehine
alacak hakının doğmasını istemişse veya ya bağışlayan hayatta iken birifa
başlanğıcı öngörmüşse (örneğin bağışlayanın eceline bağlı bağışlanan paranın
faizinin bağışlananın almasının kararlaştırılması gibi)Bu halde ölüme bağlı
tasarruf değil, borçlar huku ku akti söz konusudur. Şunuda belirtmek
gerekirke tenfizi bağışlayanın ölümüne bağlı bağışta, ölüme bağlı tasarruf
gibi, Muhtava ehliyet ve şekil bakımından da ölüme bağlı tasarruf hükümleri
gibi olacaktır.Şu halde Borçlar Kanununun 240. maddesinde öngörülen bağış
miras mukavelesi şeklinde (M.K.Md.492) Sulh Hakimi yada Noter yahut kanunun
bu hususta vazifeli gösterdiği memur tarafından düzenlenecektir (M.K.Md.479).
Diğer yandan ölüme bağlı tasarruflar şahsa bağlı hukuki muamele olduğundan
ölüme bağlı tasarruflarda temsilde söz konusu olamıyacağından belirtilen
türdeki bağışda vekil aracılığı ile yapılamaz.
Davadaki somut olaya göre intifa hakkını saklı tutarak yapılan
taşınmaz bağışlar Borçlar Kanunun 240. maddesindeki hüküm altına alınan
bağış, başka bir deyimle ölüme bağlı tasarruf sayılabilirmi? intifa hakkını
muhafaza şartı ile yapılan gayri menkul bağışlaması Medeni Kanunun 733.
maddesinde öngörülen hukuki etki ve sonucunu bağışlayanın sağlığında hasil
eden tamamen sağlar arası bir hukuki muameledir. Çıplak mülkiyet bağışlanana
geçirilirmiş yetkili ve borçları kanunda belirtilen yeni bir hak meydana
gelmiştir.Medeni Kanunun aynı haklar bölümünde intifa hakkı ile ilğili
maddeler vaz edilmiştir. İntifa hakkı haklı tutularak gayri menkul bağışında
taraflardan birisinin vekille temsilini yasaklıyan bir hüküm de yoktur. Saklı
tutulan intifa hakkı zata bağlı olmadığından temlik edilebileceği gibi,
çıplat mülkiyet malikinin de tasarrufta bulunması mümkündür. Taşınmazlarda
intifa hakkını saklı tutarak bağış yapılabileceği gibi satışta yapılabilir.
Sonuçlar itibariyle bir birinden farklı değildir. Şu halde intifa hakkını
muhafaza şartı ile yapılan taşınmaz mal bağışı hukuki mesmelesini meydana
getirdiği sonuç bakımından ölüme bağlı bir tasarruf olarak nitelemek mümkün
değildir.
Sağlar arası tasarrufların ise hangi hallerde tenkise tabi olduğu Medeni
Kanunun 507. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Davalıya murisin ölümünden
bir yıl önce yapılan bağışın tenkisi istendiğine göre, maddenin son fıkrası
uyğulanacaktır. Toplanan deliller ise miras bırakanın saklı pay kurallarını
ihlal kastı olmaıp aksine mirascıların saklı paylarına sayğılı davrandığı,
gözettiği anlaşılmıştır. Davanın kabulü ile tenkise karar verilmesi yasaya
aykırıdır.
SONUÇ:Açıklanan nedenle davalının temyiz itirazının kabulü ile hükmün
BOZULMASINA,bozma nedenine göre diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına,
duruşma için takdir olunan ikiyüzellibinlira vekalet ücreti davacılardan
alınıp davalıya verilmesine 25.ll.l992 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
Başkan Üye Üye
Üye Üye
T. Alp Ş.D.Kabukçuoğlu H.Dinç F.Kıbrıscıklı A.İ.Özuğur
(Muhalif)
MUHALEFET ŞERHİ
Murisin, mirascılarının mahfuz hisselerini ihlal eden ölüme bağlı veya
sağlar arası teberrularının kanuni halde indirilmesi için açılan davalara
tenkis davası denmektedir. Bu düzenlemenin amacı mahfuz hisse sahibi
mirascıları murise karşı korumaktır. Kanunu yorumlarken bu amaç hiç bir zaman
gözden uzak tutulmamalıdır.
Kanun vazıı bu düzenleme içinde bir yandan murisin son
arzularına olabildiğince hürmet ve riayeti sağlarken bir yandan da
mirascılarla teberrudan yararlananlar arasında hassas bir denge kurulmasına
özen göztermiştir. Bu cümleden olarak murisin en son sonuç doğuran
tasarrufları ile mahfus hissesi ihlal ettiği, son kazanmaların haklar
dengesini bozduğu kabul edilmiş; önce bu ihlalden başlamak üzere mahfuz
onarılması yoluna gidilmiştir. Bu hal Medeni Kanunun 512. madesi ile açıkca
kurala bağlanmış, ölüm anında sonuç doğurma teberrularilk önce tenkise tabi
tutulurken sağlar arası tasarruflarda da ilk önce son tarihli tasarrufun
tenkis edileceği belirlenmiştir. Bu amaç Medeni Kanunun 507. maddesinde
yapılan düzenleme ile de tayit edilmiştir. Bağışlayanın kayıtsız şartsız
rucua hakkı olan bağışlamalar ile ölümden en çok bir yıl önce yapılan
bağışların, iadeye tabi olmamak üzere miras hissesine mahsuben verilenlerin,
mal varlığından en son çıkan veya murisin mal varlığına dönme ihtimalini en
son yitiren değerler olduğu gözetilip, mutlak tenkisi öngörülürken; diğer
bağışlamaların mahfus hisse kurallarını ihlal amacı taşıdığı isbatlandığı
takdirde tenkis olunabileceğine işaret edilmiştir.
Görülüyor ki haklar denğesi, terekeden son çıkan varlığın mahfuz
hisseyi ihlal ettiği kuramına göre kurulmaktadır.
Murisin intifa hakkını üzerinde bırakarak yaptığı çıplak mülkiyet
bağışlamaları bu açıklamalar ışığı altında
değerlendirilmelidir.
Mülkiyet hakkının niteliği ve kapsamı Medeni Kanunun 6l8. ve müteakip
maddelerinde açıklanmıştır. Mülkiyet mal varlığı olabilecek şeyler üzerinde
tam bir eğemenlik hakkıdır. Malike tanınan bu dilediğince tasarruf hakkı,
hakka konu şeyi zilyetliğinde bulundurma, ona kullanma, tüketme, yoketme;
ondan yararlanma, onun semerelerini alma haklarını bahsettiği gibi; o
nesnenin mülkiyetini başkasına geçirme hukuki yetkisinide verir.
Görüldüğü gibi malikin şey üzerinde çıplak mülkiyet ve intifa hakkı
şeklinde iki guruba ayrılabilecek hakları ve yetkileri vardır. Çıplak
mülkiyet, hukuki hakkın başkasına geçirilmesi yetkisine münhasır olmasına
karşılık; ilyetlik, kullanma, yararlanma ve yönetme yetkileri intifaya
ilişkindir. Bu haklardan bazılarının ayrılıp başka başka kişilere ait olması
halinde o şey;malikin çıplak mülkiyet hakkı sahibinin veya intifa hakkı
sahibinin mal varlığında farklı etkiler yaratır. Daha başka bir ifade ile tam
mülkiyet hakkının değeri, çıplak mülkiyetin değeri ile intifa hakkının
değerinin toplanmalarından oluşur. O halde bir malın çıplak mülkiyetini hibe
eden kişinin mal varlığında meydana gelen azalma ile o malın tam mülkiyetinin
devri halinde vaki azalma bir değildir. Muris çıplak mülkiyet hibe ettiği
zaman, o şeyin intifasına ait değerleri mal varlığında muhafaza etmekte olup,
bu ikinci bölüm değerler en son ve ölümle hibeden yararlanana geçmektedir. Bu
açıklamalar gösteriyor ki murisin intifa hakkını üzerinde bırakarak vaki
çıplak mülkiyet hibesi ölüm anında tamamlanan tam mülkiyet hibesi niteliğinde
olup Medeni Kanunun 507/3. maddesi çerçevesinde mutlak tenkise tabi
tutulmalıdır.
Aksi düşünce Medeni Kanunun 512.maddesinin konmuş amacına ters düştüğü
gibi tenkis hükümlerinin amacına da ters düşer. Sayın çoğunlukca benimsenen
görüş bu yolla, ölüme bağlı sonuç doğuran ve fakat onlar gibi tenkis
edilmeyen bir teberru yapılmasına ve kanunun dolanılmasına yol açar.
Başkan
Tahir Alp
|