 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Birinci Hukuk Dairesi
E. 1992/8043
K. 1992/10713
T. 25.9.1992
* MUVAZAA
* GEÇERLİ İŞLEMLER
* TENKİS
ÖZET : Muvazaa, "tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla gerçek
iradelerine uymayan ve bundan dolayı da aralarında hüküm doğurmayan bir
görünüş yaratmak konusunda anlaşmalarıdır". Muvazaadan sözedilebilmesi için,
görünürdeki sözleşmenin hukukça var sayılamaması gereklidir. Görünürdeki
işlem geçerli ise muvazaadan sözedilemez. Tapusuz taşınmazlardaki
zilyedlikten ibaret olan hakkın devrine ilişkin sözleşmeler hiçbir şekil
koşuluna bağlı olmadığından geçerlidir. Ancak, davada kademeli olarak tenkis
de istenmiş ise, tenkis hükümleri çerçevesinde araştırma ve değerlendirme
yapılmalı, davalılar adlarına oluşturulan işlemin tenkise tabi tutulup
tutulamıyacağı açıkça belli edilmeli ve sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır.
(818 s. BK. m. 18) (YİBK., 1.4.1974 gün ve 1/2 s.)
Taraflar arasında görülen davadan dolayı, (Akhisar Asliye Birinci Hukuk
Mahkemesi)nden verilen davanın reddine ilişkin 21.4.1992 tarih, 352/191
sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen incelenmesi süresinde davacılar
vekili tarafından istenilmekle; dosya incelenerek, gereği görüşülüp
düşünüldü:
Dava, "muris muvazaası" nedenine dayanılarak açılmış tapu iptal ve tescil;
olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
Mahkemece, (..aslı tapusuz bulunan çekişmeli taşınmazlar için tapulama
tesbitinden ötürü davalılar adına sicil oluşturulduğunun anlaşıldığı, bu
durumda muvazaaya dayalı iptal ve tescil isteklerinin dinlenemiyeceği; yolsuz
tesbit şeklindeki iddianın dahi, on yıllık hak düşürücü sürenin geçirilmesi
nedeniyle incelenemiyeceği...) gerekçe gösterilerek davanın reddine karar
verilmiştir.
Gerçekten,sade ve yalın anlatımıyla muvazaa; tarafların üçüncü kişileri
aldatmak amacıyla gerçek iradelerine uymayan ve bundan dolayı da aralarında
hüküm doğurmayan bir görünüş yaratmak konusunda anlaşmalarıdır. Değinilen
tanımın ortaya koyduğu hukuksal gerçek şudur: Muvazaadan sözedilebilmesi
için, görünürdeki sözleşmenin hukukça var sayılamaması gereklidir. Şayet,
görünürdeki işlem geçerli ise muvazaadan sözedilemez (Bkz. von TUHR, Borçlar
Hukuku, Edege Çevirisi, Sh. 28 vd.).
Bilindiği üzere, tapusuz taşınmazlardaki zilyetlikten ibaret olan hakkın
devrine ilişkin sözleşmeler hiçbir şekil şartına bağlı olmadığından
geçerlidir. O halde, aslı tapusuz olan taşınmaz hakkında yapılan geçerli
sözleşmeler için, 1.4.1974 günlü ve 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme
Kararının uygulanmasına olanak yoktur. Anılan kararın sonuç bölümünde bu
husus, (Bir kemsenin, mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla
gerçekte bağışlamak istediği tapu sicilinde kayıtlı taşınmaz malı hakkında
tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olduğunun
anlaşılması halinde, saklı pay sahibi olsun yada olmasın miras hakkı çiğnenen
tüm mirascıların görünürdeki satış sözleşmesinin BK.nun 18. maddesine
dayanarak muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de, şekil
koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabileceklerine ve bu dava
hakkının geçerli sözleşmeler için söz konusu olan MK.nun 507 ve 603.
maddelerinin sağladığı haklara etkili olamıyacağına..) denerek ifade edilmiş
bulunmaktadır.
Bu itibarla, mahkemece kademeli isteklerden ilkini teşkil eden iptale yönelik
isteğin reddedilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Ne varki, olayda MK.nun
tenkise ilişkin hükümlerinin de uygulanamıyacağı yolundaki gerekçe yerinde
değildir.
Öyle ise, tenkis hükümleri çerçevesinde araştırma ve değerlendirme yapılmalı,
davalılar adına oluşturulan işlemin tenkise tabi tutulup tutulamıyacağı
açıkca belli edilmeli ve sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır.
Davacılar vekilinin temyiz itirazları kademeli isteklerinden ikincisi (tenkis
isteği) yönünden yerindedir. Kabulüyle, hükmün yukarıda belirtilen
nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), alınan peşin
harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.9.1992 tarihinde oybirliğiyle karar
verildi.
|