 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Ceza Genel Kurulu
E. 1992/8-299
K. 1993/10
T. 25.1.1993
* KANUNUN SUÇ SAYDIĞI FİİLİ ÖVMEK
* DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN SINRILARINI AŞMAK
ÖZET : Yasanın hukuka uygun olmadığını, çağdaş uygulamalara ters düştüğünü, bu
nedenle kaldırılması veya değiştirilmesini ileri sürülmesini düşünce ve
kanaat hürriyeti çerçevesinde değerlendirmek gerekmekle beraber, bu
eleştiriler yanında mevcut yasaya aykırı davranmayı teşvik eden, aykırı
davranışları öven bir tutumda sergilemişse, o takdirde durum TCK.nun 312/1.
maddesi kapsamına giren bir suç oluşturur.
Genel grevden önce gazetenin özel sayısı çıkarılmak suretiyle yayımlanan yazı
incelendiğinde açıkça görüldüğü üzere konu, düşünce özgürlüğünün sınırlarını
aşarak TCK.nun 312/1. maddesi kapsamına giren bir eylem oluşturmaktadır.
(765 s. TCK. m. 312/1)
Kanunun suç saydığı fiili övmek suçundan sanık Zeki'nin, mahkŞmiyetine dair,
(Yalova Asliye Ceza Mahkemesi)nden verilen 11.4.1991 gün ve 115-207 sayılı
hüküm, sanık vekilinin temyizi üzerine Yargıtay Sekizinci Ceza Dairesi'nce
incelenerek bozulmuştur.
İlk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 18.5.1992 gün ve 227-258
sayılı son hükmün Yargıtay'ca incelenmesi sanık vekili ve Cumhuriyet Savcısı
tarafından süresinde verilen dilekçe ile istenilmiş olduğundan dosya Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığı'nın hükmün onanması istemini bildiren 5.11.1992 gün
ve 8/57532 sayılı tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle; Ceza
Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
İncelenen dosyaya göre;
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanığın sahibi ve sorumlu
yazı işleri müdürü olduğu ...................... adlı gazetenin özel dördüncü
sayısında yer alan "Emekçi Halkımıza" başlıklı yazıda TCK.nun 312/1.
maddesinde öngörülen suçun yasal unsurlarının bulunup bulunmadığına
ilişkindir.
Sanık tarafından kaleme alınan ve anılan gazetenin özel dördüncü sayısında
genel grevden önce yayınlanan yazıda: "Emekçi Halkımıza. - Sermayenin
iktidarları tarafından yıllarca halkımızın üzerinde tutulmak istenen kara
bulutlara "ARTIK YETER" diyoruz. - Başta işçi sınıfı olmak üzere emeği ile
geçinenler ekmek ve demokrasi için direniyorlar. Onbinlerce işçi hak arama
mücadelesi için grev yapıyor; patronların işçi düşmanı çalışma yasalarını ve
çalışma koşullarını reddediyorlar. - Karşılığında ise, başta Cumhurbaşkanı
(T.Ö.) olmak üzere iktidar sahipleri patron sözcülüğü yaparak, "Çalışma
barışı'nın işçiler tarafından bozulduğunu söylüyorlar. Gerçek ücretleri
yarıya indiren, iş yasalarındaki antidemokratik hükümlerle iş güvencesini
sona erdiren 12 Eylül rejimi ve onun uzantısı ANAP iktidarları, Halkın
desteğinde işçi sınıfının egemenliğini "Yasadışı" ilan etmektedir bununla da
yetinmeyip Amerikan tekellerinin petrol paylaşım krizi olan körfez krizini
işçilere ve Halkımıza bir tehdit olarak yöneltmektedirler. Hatta daha da
ileri giderek Güneydoğu'ya çağrılan beşbin kişilik NATO kuvveti ile Halkımızı
maceraya sürüklemek istemektedirler. Zaten şimdiden kriz bahanesi ile
trilyonlarca liralık mali yük işçi ve emekçilerin üzerine yıkıldı. -
Yıllardan beri işçi sınıfı ve diğer çalışan kesimler üzerindeki Sendikal ve
Siyasal baskılara, sermaye iktidarının ekonomi politikalarına hayır diyen
işçi sınıfı, mücadelenin bir dönüm noktası olan 3 Ocak eylemi ile patronlara
ve onların iktidarlarına bir ders vermeyi amaçlıyor ülke çapında tüm
çalışanlarca kabul ve destek gören 3 Ocak işe gitmeme eylemleri, Zam-Zulüm
düzeninin devamından yana olanların uykularını kaçırıyor. İşçi sınıfının
kendi iradesi ve bastırması ile alınan, iktidarın "Yasadışı" saydığı 3 Ocak
Eylemi kararı, ekmek ve Demokrasi mücadelesi veren tüm kişi ve kurumların
haklı desteği ile meşruluğunu kanıtlamıştır. - Yöremizde sıcak mücadele
şartlarını yaşayan işçiler fabrikalardan kavga sesleri getiriyorlar. Aldığı
ücretle aybaşını getiremeyen, gelecek güvencesinden yoksun çocuklarını
sağlıklı besleyip eğitemeyen Asil-Çelik'teki 650, DÖKTAŞ'daki 810 işçi 26
Aralık'ta greve başladı, AK-AL, Yalova Elyaf ve Aktops Fabrikaları'nda
çalışan dörtbin işçi grev kararı aldı. AKSA Fabrikası'nın toplu iş sözleşmesi
uyuşmazlıkla sonuçlandı. Bu fabrikalarda da grev bayrağının dalgalanması
yakındır. Sermayenin sözcükleri toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde işçilerin
yüksek talepler ile sürdükleri yalanını ısıtıp-ısıtıp ileri sürmektedirler.
Oysa, örneğin AKSA Fabrikası'nda çalışan bir işçi 1989 yılında 161,6 milyon
net kar ürettiği halde 4,2 milyon ücret almıştır. AK-SA işçisi ayda ortalama
350 bin lira ücret alırken, Asil-Çelik, Yalova Elyaf ve AK-AL'da 300 bin lira
almaktadır. Yılda 253 işgününde 226,5 iş günü patron için çalıştığı halde,
kendi ücreti için sadece 26,5 gün çalışması yeterli olmaktadır. İşçilerin
toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde ekonomik talepleri gerçekte enflasyonun
gerisindedir. Gizli toplumsal soygun olan enflasyonun sorumluları,
emperyalizmin gündemindeki sermaye iktidarlarıdır. - Yalova'nın emekçi halkı
kendilerini çok yakından ilgilendiren bu işçi hareketliliğine karşı duyarsız
değildir. Olmamalıdır da, - Tüm çalışan ve ezilenleri sermayenin iktidarını
protesto için; dayanışma içinde ekmek ve özgürlük için 3 Ocak Eylemine omuz
vermeye çağırıyoruz. LASPETKİM-İŞ Yalova Şubesi, OTOMOBİL-İŞ Bursa Şubesi,
Yalova Elyaf İşçileri, TİGEM ve Bahçe Kültürleri İşçileri, Yalova Belediyesi
İşçileri, Yalova Fırın İşçileri Yalova ........ Gazetesi gün bekleme günü
değildir. Direnme ve kavga günüdür; Genel grev hayata geçirilmelidir. - İşçi
sınıfının Sendikal ve Siyasal Birliği sağlanmalıdır. - Başta 82 Anayasası
olmak üzere işçi sınıfının sendikal ve Siyasal örgütlenmesini ve gelişmesini
engelleyen tüm antidemokratik yasalar kaldırılmalıdır. - İşten çıkarmalar
durdurulsun, İşçi Kıyımına Son, işçi ve Emekçiler savaş istemiyor. Savaşa ve
Çevik Kuvvete hayır. İşçiler iktidara" denilmiştir.
Özel Daire bu yazıda sanığın kanunun suç saydığı fiili övmek kastı
bulunmadığını belirterek yerel mahkeme kararını şu gerekçe ile bozmuştur:
"Sanığın sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü olduğu .................. adlı
Gazetenin Özel dördüncü sayısında yer alan "Emekçi Halkımıza" başlıklı
yazının bütünüyle 12 Eylül döneminin ve günün siyasi iktidarının sermayeden
yana uygulamalarının emekçilere ve işçi haklarına kısıtlama getirdiği, bu
cümleden olarak konan genel grev yasağının aşılması, işçi sınıfının sendikal
ve siyasal birliğinin sağlanması genel grevin hayata geçirilmesi işten
çıkarmaların durdurulması, işçi kıyımına son verilmesi gerektiğini vurgulayan
eleştiri niteliğinde olup kanunun suç saydığı fiili övmek kastı bulunmadığı
gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması bozmayı
gerektirmiştir".
Yerel Mahkeme ise;
Türk-İş'in, 3.1.1991 günü genel grev ilan ettiği ve bunu uyguladığı
bilinmektedir.
Sanık; gazetesinde bu konuda sadece bir yazı yazarak eleştiride bulunmamış,
gazetenin tümünü bu konuya tahsis etmiştir. "Gün bekleme günü değildir,
direnme ve kavga günüdür" sözleriyle eleştiri sınırlarını aşmış, genel
grevden önce özel sayı çıkararak kastını ortaya koymuştur" gerekçesiyle
önceki hükümde direnmiştir.
TCK.nun 312. maddesinin 1. fıkrası hükmünce; "Kanunun cürüm saydığı bir fiili
açıkça öven veya iyi gördüğünü söyleyen veya halkı kanuna itaatsizliğe tahrik
eden kimse 6 aydan iki yıla kadar hapis veya 2000 liradan 10 bin liraya kadar
ağır para cezasına mahkum olur".
2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanununun, toplum yaşamı
bakımından taşıdığı büyük önemi dikkate alarak ayrıntılı ve özenli bir
düzenlemede bulunmuştur: Grevin tanımına ilişkin olarak 25. maddesinde
"İşçilerin, Topluca Çalışmamak suretiyle işyerinde faaliyeti durdurmak veya
işin niteliğine göre önemli ölçüde aksatmak amacıyla aralarında anlaşarak
veya herbir kuruluşun aynı amaçla topluca çalışmamaları için verdiği karara
uyarak iş bırakmalarına grev denilir" denilmiştir.
Yasa ayrıca kanuni grev ve kanun dışı grev kavramlarına da açıklık
getirmiştir. Aynı maddenin 2. ve 3. fıkralarında bu konuda şu hükümler
konulmuştur: "Toplu iş sözleşmesinin yapılması suretiyle uyuşmazlık çıkması
halinde işçilerin iktisadi ve sosyal durumlarıyla çalışma şartlarını korumak
veya düzeltmek amacıyla bu kanun hükümlerine uygun olarak yapılan greve
kanuni grev denilir. Kanuni grev için aranan şartlar gerçekleşmeden yapılan
greve kanun dışı grev denilir. - Siyasi amaçlı grev, genel grev ve dayanışma
grevi kanun dışı grevdir. İşyeri işgali, işi yavaşlatma, verimi düşürme ve
diğer direnişler hakkında kanun dışı grevin müeyyideleri uygulanır".
Yasa koyucu bu düzenlemelerin dışında grev ve lokavt yasakları ve erteleme,
grev oylaması, grev oylamasının sonucu, grev ve lokavtın başlaması
konularında ayrıntılı hükümler koymuştur. Bu hükümler doğrudan doğruya kamu
düzenini ilgilendirmekte olup, yasa dışı grevin tanımına ilişkin olarak
yukarıya metni aynen alınan 25. maddenin 3. fıkrasındaki hükmü yasanın 35, 36
ve 37. maddeleri kapsamları dikkate alınarak yorumlamak zorunludur. Bu açıdan
bakılınca kanun koyucunun (Kanun dışı grevi) tanımlamadığı yolunda bir
düşünceyi benimsemek mümkün görülmemiştir.
Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu Ceza hükümleri ile de yukarıdaki
düzenlemeleri yaptırım altına almıştır. Bu konuda kanun dışı greve ilişkin
olarak 70. maddenin 3. fıkrasında; "Grev veya lokavt kararı alınmasında
gerçekleşmeyen şartlar yalnızca süre veya tebligata ilişkin ise yukarıdaki
fıkralara göre verilecek cezalar üçte birden yarıya kadar indirilir" hükmü
getirilmiştir. Aynı maddenin 2. fıkrasında ise; "Yukarıdaki fıkrada sözü
edilen grev veya lokavt kararının uygulanması halinde; grev veya lokavta
karar verenler, böyle bir grev veya lokavta karar verilmesine veya
uygulanmasına veya bunlara katılmaya veya devama zorlayan veya teşvik edenler
veya propaganda yapanlar ile lokavta katılanlar veya devam edenler 3 aydan 6
aya kadar hapis veya 50 bin liradan 100 bin liraya kadar para cezasına mahkum
edilirler" denilmiştir.
Tüm bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, yasa koyucu iş uyuşmazlıklarının
çözümünde tüm barışçı yolların kullanılmasını ve ancak bütün bu yollardan
sonuç alınmaması halinde kavgacı bir yol olan greve başvuralabileceğini ve
bunun da usulünü açıkça göstermiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası da 54/7. maddesi ile konuya değinerek şu hükmü
getirmiştir: "Siyasi amaçlı grev ve lokavt, dayanışma grev ve lokavtı genel
grev ve lokavt işyeri işgali, işi yavaşlatma verimi düşürme ve diğer
direnişler yapılamaz".
Yasa koyucunun çıkardığı yasaları yorum kurallarının elverdiği ölçüde
yorumlayarak uygulamak yargı organının görevidir. Diğer taraftan hakim,
uyuşmazlık konusunun taalluk ettiği yasal alanda olması lazım gelen
düzenlemeyi kendi düşüncesine göre belirleyerek ona göre hüküm kurma hakkını
haiz değildir. Hakim, uygulayacağı yasa kurallarını Anayasaya aykırı görürse
ancak bu takdirde iptalini sağlama amacıyla Anayasa Mahkemesi'ne
başvurabilir.
Şu husus da belirtilmelidir ki, yasalarla getirilen düzenlemeleri tenkit
etmek, bunların hukuka aykırı düştüklerini savunarak değiştirilmesini veya
ortadan tamamen kaldırılmasını istemek T.C Anayasası'nın 25. ve 26.
maddelerinde öngörülen düşünce ve kanaat hürriyetinin doğal bir sonucudur.
26. maddenin 1. fıkrasına göre; "Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı,
resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yazma
hakkına sahiptir". Yasanın hukuka uygun olmadığını, çağdaş uygulamalara ters
düştüğünü, bu nedenle kaldırılması veya değiştirilmesi gereğinin ileri
sürülmesini düşünce ve kanaat hürriyeti çerçevesinde değerlendirmek
gerekmekle beraber, bu eleştiriler yanında mevcut yasaya aykırı davranmayı
teşvik eden, aykırı davranışları öven bir tutum da sergilenmişse, o takdirde
durum TCK.nun 312/1. maddesi kapsamına giren bir suç oluşturur.
Bu ilkeler ışığında olayın değerlendirilmesi yapılırken öncelikle yazının
bütünlüğü bozulmamalıdır.
Yukarıya metni aynen alınan özellikle genel grevden önce özel sayı çıkarılmak
suretiyle yayınlanan yazı incelendiğinde açıkça görüldüğü üzere konu düşünce
özgürlüğünün sınırlarını aşarak TCK.nun 312/1. maddesi kapsamına giren bir
eylem oluşturmaktadır.
* Genel Kurul'daki görüşmeler sırasında bazı Üyeler; genel greve katılan
işçilerin Ceza koğuşturması sonucunda beraat ettiklerini; Genel grev
yasağının kaldırılması yolunda gerek yasama organında ve gerekse kamuoyunda
kuvvetli bir akımın mevcut olduğunu bu sebeplerle de, direnme kararının
bozulması gerektiğini ileri sürmüşler ise de, çoğunluk genel greve katılan
işçilerle sanığın eyleminin farklı nitelikte bulunması ve ayrıca yukarıda
açıklanan gerekçelerle bu görüşlere katılmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararının onanması gerekir.
S o n u ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme hükmünün (ONANMASINA),
30.11.1992 günlü birinci ve 21.12.1992 günlü ikinci müzakerede yasal çoğunluk
sağlanamadığından, 25.1.1993 günlü ikinci müzakerede yasal çoğunluk
sağlanamadığından, 25.1.1993 günlü üçüncü müzakerede 2/3 geçen oyçokluğu ile
karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
* T.C Yasasının 311 ve 312. maddeleri kamu düzenine karşı suçlardır. Bu
suçlardan 311. maddede özendirilen, yani cürmö hareketin yöneldiği suç konusu
eylemin "suç", 312. maddede ise övülen eylemin "cürüm" olması gerekir.
Bunlar, failin eyleminden önce bulunması gereken önkoşullardır. Yerel Mahkeme
ilkin bu önkoşulların varlığını aramalıdır. Bu koşullar varsa, sanık suç
oluşturan eylemi övmekle yetinmeyip o suça özendirildiği için eylemin T.C
Yasasının 311. maddesine girdiği kabul edilmeli ve karar bu nedenle
bozulmalıdır. Ayrıca, eylemin hangi suça girdiğinin de ayrıca oylanması
zorunludur".
Sami SELÇUK
|